bugün

bu ülkenin en büyük şehrinde
en modern şehrinde bir okul müdürü görevi başında
kurşunların hedefi olup öldürüldü.
öldürüldü !!!
eğitim sendikaları gerçek sendika olsa
bugün hepsi tek karar ile bu durumu protesto etmeleri gerekirdi.
kurşunların hedefi olan bir eğitim tartışılmalı.
eğitimin her kademesindeki emekçilerin, hakları ve şartları konuşulmalı...
her geçen gün daha da ağırlaşan, sosyal çürümenin sonuçlarındandır.
öğretmenleriyle sorunları olduğu için okuldan atılması kararını verdiği öğrencisi tarafından vurulmuş bir vatandaş, masum bir eğitimci, bir aile babasını vuran leşçil, bu ülkede olmasını bile hak olarak görmediğimiz, ne idüğü belirsiz bir sorun yığını...

hepimizin okulda sorunları oldu, anamız babamız elimizden tuttu, kulağımızdan çekip götürdü ve eşek gibi özür diletildik, ya da haklıydık da anne babamız üslubu dahilinde bizi savundu ve konu kapandı.. beş dakikada erişebildiğimiz bir silahla gözümüz dönmüş bir şekilde kimsenin üstüne bir şarjör boşaltmadık... çünkü insan olmanın bir gereği olarak, bunu rüyamızda görsek tövbe derdik...

öğretmenleriyle sorun yaşıyormuş.. aylar sonra elinde silahla, kin gütme saikiyle, planlayarak, canavarca bir insanı katleden yaratığın acaba öğretmenleriyle ne boyutta bir sorunu vardı?

örgüt propagandası mı yapıyordu? öğretmenleri dövmeye mi kalkmıştı? yoksa sarkıntılık-cinsel taciz gibi sorunlar mı üretiyordu? medya esas, buranın üstüne gitmeliydi..

bence şehid-i said hocamız, bilmeden kendisini bir öğretmen arkadaşının, bir öğrencinin, sokaktan geçen bir adamın, ya da belki hepsinin üzerine yağacak mermilerin önüne attı...

"çocuk" sıfatıyla yargılanacak bu eşkıyanın kaç sene sonra toplumumuzun temellerini dinamitlemek üzere aramıza katılacağını gerçekten merak ediyorum.
vuran yabancı, ıraklı biri çöl sıçanı. vurduğu yetmiyor bir de sosyal medyada kafasına sıktım diye paylaşım yapıyor.
bunları ülkeye kim alıyor?
bunlar silahı nereden buluyor, bunların elinde ne kadar silah var?
bu insanlara kim oturma ikamet vatandaşlık okuma vb hakları veriyor?
bunları avrupa amerika "ülkemize gelip gitmezler" diye turist olarak bile ülkelerine almıyor ki neden diye sorduğunuzda da "sokaklarımız insan çöplüğüne döner" diyor.
bunlar cebine milyon doları koysalar bile avrupa abd de mülk alma vatandaşlık alma hakları artık verilmiyor. vatandaşlık sınavları, topluma entegre gözlemleri ve raporları vb ile bunları avrupa abd içlerine almıyor.
ülkeyi bu hale getirenler kim diyeceğim de suçluyu biliyoruz.
bu sistemi biz, sen-ben-o hepimiz bu hale getirdik. bir ülkeyi kim nasıl batırır diye başımızda ki siyasetçileri biz destekledik ve sonuç bu.
iyi günlerimiz...
asıl acıyı çocuklarınız torunlarınız yaşayacak.
Korkunç bir haber.
6.

Bir öğretmen ölmüş, öldürülmüş.

Ülkenin yine umrunda değil.

Bu olayda bir çok tespit yapılabilir. Şöyle ki;

Ülke öğretmenini koruyamıyor. Tıpkı doktorunu koruyamadığı gibi. Belli Meslekler ile ilgili çalışma değil halkın hizmetini yerine getiren bütün meslekler kanun kapsamında koruma altında olmalıdır. (Kanun düzenlemesi öğretmenler için de yapılabilir)

Ülkede düzensiz bir mülteci krizi var. Mülteciler yeniden ülkelerine gönderilmelidir.
(bkz: suriyeliler suriye ye dönsün)

Eğitim binalarının koruma gereksinimi bir parti binasının koruma gereksiniminden daha fazla olmalıdır. (Öncelik belirleme)

Daha ayrıntılı da incelenebilir ama şu başlık altında bile bir kaç satır yazılması, bir öğretmenin hayatının ne denli önemsiz olduğunu anlatıyor bana. Bu durum için bile bir çok şey yazılabilecekken ülkede öğretmenin umursanmaması hakkında koca bir tez hazırlanabilir.

Ent.
eskaza vuran (vurandan kastım dayak anlamında) okul müdürü olsa ve roller değişse "mülteci düşmanısınız" diye sosyal medyada mabadında ayı bağırtacak olan paralı liboşların sesini çıkartmadığı durumdur.

ne hikmetse bu gibi durumlarda hep" münferit bir olay" oluyor durum.
Geçen hafta bir öğretmen öğrencisi tarafından bacağından bıçaklandı. Geçen ay 32 kadın öldürüldü. Hiç kimsenin sokakta can güvenliği yok. Ne oluyoruz nereye gidiyoruz bunun sonu ne zaman gelecek bilmiyorum.
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, istanbul'da özel bir lisenin okul müdürü ibrahim Oktugan'ın, öğrencisinin silahlı saldırısıyla öldürülmesini protesto etmek için Türk Eğitim-Sen öncülüğünde, 10 Mayıs Cuma günü okullarda iş bırakma eylemi yapılacağını bildirdi.

AA'da yer alan habere göre Kahveci, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, istanbul'un Eyüpsultan ilçesinde özel bir lisede okul müdürü olan ibrahim Oktugan'ın, okuldan atılmasından sorumlu tuttuğu yabancı uyruklu bir öğrencinin silahlı saldırısı sonucu hayatını kaybettiğini hatırlatarak, Oktugan'a Allah'tan rahmet, öğrencilerine, eğitim camiasına ve yakınlarına baş sağlığı diledi.
bik bik'in dediği gibi tehlike her yerde seyrüsefer halinde ölüm mezarlıklar bölüm bölüm.
bakmayın siz yine de en güvenli yer sözlük.
Maalesef yetiştirdiğin emek verdiğin gözünün içine baktığın öğrencinin geldiği son nokta ve sıfır güvenlik tedbirleri altında eğitim verme çabası.
Son günlerde O kadar sık gündeme gelmeye başladı ki böyle olaylar herkes korkarak işini yapar hale geldi.
Çok ama çok üzücü bir durum.
Allahtan rahmet yakınlarına sabır diliyorum.
sözde "reis"inizin -kardeşlerimiz- dediği sizlerin bağrına bastığınız kardeşiniz tarafından işlenmiş bir cinayettir.
Buna sebep olan herkes anaları ile anılıyor diye bir his var içimde.
içinden iyi olmuş diyecek kadar öğretmen nefreti hazımsızlığı çeken bir sürü ulusözlük yazarı olduğuna yemin edebilirim ıspatı daha dün yazdıkları olabilir. Siz zannediyorsunuz ki bu münferit bir olay. Ortalık ruh hastası öğrenci ve veli dolu.
Bu arada “özel lise” detayını atlamışım…

Arkadaş türk eğitim sisteminin para sevdası bitemedi..

Biri gider okula Afrikalı öğrenci doldurup fuhuşu patlatır, biri gelir elin delisini okula kaydedip müdürü canına mal eder…

Okul yöneticisi deyince aklıma artık şu geliyor:

görsel
Yıllık ücreti peşin mi vereceklermiş mahmut hocam?
Medyanin daha cok tepkisini cekerse bu konu, amina kodugumunun habes maymununu en fazla sinir disi ederler, yok cekmezse salarlar. Olen de oldugu ile kaldi.

Bundan yillar once birlikte is yaptigim bir buyugum, bu ulkede kamu yararina bir is yapmayacaksin, yaparsan bedelini elbet odetirler sana demisti. O zaman anlamamistim ama simdi cok iyi anliyorum.
cenazesi kaldırılmış. okul müdürü makamında vurulup öldürülmüş, katılan en üst düzey devlet yetkilisi, il milli eğitim müdürü.
https://www.youtube.com/watch?v=sTgKGl8UsBs

ama polis çevirmesinden kaçarken kaza olduğu belli vurulup öldürülen 2 analı, 18 kardeşli suriyeli piçin teki için cumhurbaşkanı tayyip, içişleri bakanı süleyman bir hafta ortalığı ayağa kaldırmıştı. bayram şekeri gibi vatandaşlık dağıtmışlardı.
görsel
görsel
görsel
görsel
buna taziye yok mu tayyip efendi, kurban türk olduğu için mi önemsemedin?
ifadesinde, okula geldiğinde hızlıca müdürün odasına gittiğini belirten Y.K, "Masada oturuyordu, beni görünce ayağa kalktı. Amacım ayaklarından vurmaktı ama bir anda kolunu havaya kaldırınca bana vuracağını düşünerek koluna doğru ateş ettim. iki mermim vardı, ikisi de karnına geldi. Bana saldıracağını düşünerek ateş ettim. Sonrasında hızlıca odadan çıkıp geldiğim kapıya yöneldim ve silahı yere doğru tutarak 'Peşimden gelmeyin.' dedim. Amacım öldürmek değildi, dövmekti. Demiş, orospu evladı…

Elinde silah olan biri, 5 aydır husumet beslediği adamın odasına dalıyor. Adam panikle ayağa kalkınca silahlı cani “korkuyor” ve panikle ellerine ateş ediyor. Ama ne hikmetse ayağa gitmesi tasarlanan, panikle ellere yönelen mermilerin her ikisi de adamcağızı karnından vuruyor. Ve bizim hukuk sistemimiz, bu yalan dolanın tasarlayarak ve kin gütme amacıyla, görevinden dolayı kamu görevlisini öldürmek olduğunu kabul etmeyecek ve sanığı çocuk olarak mı değerlendirecek?

Bu piç, silahı evden falan almamış. Adamı öldürmek için gidip silah satın almış. Olaydan sonra evine börek götürmüş. Sonra silahtan kurtulup baraj falan gibi bir şeye atmış.

Ben bu itin ilk cinayeti olduğuna bile inanmıyorum. Düşünün, yabancı bir ülkedesiniz ve silah buluyorsunuz. Kaçınıza “ak sana 1 milyon, bir silah al, üstünü harçlık yaparsın” dediğimde, şu yaşta insanlar silah bulabilirsiniz?

Belli suçlar için idam geri gelmeli..
bir adet ortadoğu fışkırığının işlediği cinayet. ülkemde onun bunun çocuğu istemiyorum.
sanki ayaklarından vurması çok iyi bir şey. ellerini yukarı kaldırınca niye ona vursun. müdür niye vursun ki sana. sen dövmeyi veya vurmayı amaçlamasaydın o da saldırmazdı zaten. ifadesi resmen deli saçması, yalan dolan bence. bir radyocu öldürüldüğünde de katili aynı bunun gibi amacım ayağından vurmaktı demişti. ne hikmetse öldüren kişiler böyle ifade veriyor.
utanmamız ve sorgulamamız gereken gereken nice durumun varlığını yüzümüze çarpan olaydır.

Bir öğretmen, yabancı uyruklu bir kişi tarafından öldürüldü. Bir öğretmen, öğrencisi tarafından öldürüldü. Bir öğretmen öldürüldü. Bir insan öldürüldü. Bir canlı öldürüldü...

Maalesef ki sıraladığım cümlelerin her birinin aynı hissi vermesi gerekirken, ülkemizde insanların, siyasi görüş, etnik köken, icra ettiği mesleğe göre cümlelerle kurduğu bağ farklı oluyor. Mesela öldürenin nereli olduğu mu daha önemli? Öldürenin kim olduğu mu? Öldürdüğü kişinin nesi olduğu mu? Yoksa ölenin mesleği mi? Cinsiyeti ya da türü..?

Herkese lazım olacak adalet, bu kez yine sizin dahil olmadığınız bir grup tarafından talep ediliyor diye umrunuzda değil mi mesela? Ya da zaten yeterince itibarı yok edilmiş bir meslekle ilgili her şeyi söyleme haddi, hangi fazlalığınızdandı? Bu defa giden bir can var diye konuşmaya utanacak olan vardır belki. Bir de yine bunlar bir şeyler söylemeye başladı diyenler var. Öğrenci sıralarındayken de yüksek ihtimalle aynı cümleleri kuruyordular. Sahip oldukları, paradan ibaret olduğu için, tüm yaşam kriterlerini ona göre belirleyenler... Ulaşılabilir bir mesleğe dil uzatmak kolay sanırım. Herkesin hayatından geçen ve geçtiğini hissettiren bir meslekten bahsediyoruz nihayetinde. Kimine yoğun hisler bırakırken kiminin kalbine ürkütmeden dokunan bir meslek. Elbette ki kimine göre de olumlu hiçbir etkisi olmadığı iddia edilen... Ancak herkes haddinden o kadar fazla fikir sahibi ki. Oturduğu binanın mimarı, mühendisi hakkında değil, bina çökene kadar. Teşhisi tek muayenede koyamayan, hatta yanlış teşhis koyan doktor hakkında değil, durum kötüye gidene kadar. Arabasını tamire götürdüğü usta hakkında değil, yolda kalana kadar. Adil olmayan yöneticiler hakkında bile değil, kendi canı yanana kadar. Bizler doğruya giden yolu aydınlatmaya çalışanlar olduğumuza göre ve bu kadar işimize karışıldığına göre bu defa yok olan doğrular sanırım. Neden dil uzatmak bu kadar kolay oldu bu mesleğe diyen yok. Tabi öğretmenler eskisi gibi değildir. Öğrenciler ya da diğerleri eskisi gibi mi? Hem eskisi gibi olan da eski kafalı oluyor ya..! Neden bu kadar kolay dil uzatmak? Maddi kazanca göre değil sadece. Çünkü yazarken bile doktorları düşündüm, aynı itibarsızlaştırma onlara da yapılıyor. Keza gururla anlatıyor şantiyedeki ustalar, mühendisten fazla kazanmalarını... Babasının dükkanında para al, ürün ver yapanlar da... Size de lazım olduğunda hakkaniyet, bugün yerdikleriniz sesiniz olacak emin olun!

Nereyi eleştireyim ben şimdi. Muallimden fazla maaşı olmayan mebuslardan buraya gelişi mi? itibarın tek kriterinin para üzerine kurulu olduğu düzeni mi? Cehaletin cesaretle olan ilişkisini mi? Sanırım en önemlisi yapılan yanlışın, yapanların yanına kâr kalmasını dile getirmek lazım.

Dünyamızda yıllardır farklı aralıklarla felaketler oluyor ve her birinde ihmalden, yapılması gereken ama yapılmayan şeylerden bahsediliyor, bu işleri yapması gerekip yapmayanların kim olduğuna hiç dikkat edilmiyor yani sorumludan hesap sorulmuyor ve olayın sıcaklığı kaybolunca herkes yine bildiğini yapmaya devam ediyor. Herkesin bildiği, zaten durumu felakete götüren şey olsa da... Yani apaçık belli ki herkesin bildiği diye bahsettiğimiz, doğru olan değil... Bugüne kadar yaptığı yanlışlarına ya da yapmadığı doğrularına ses çıkarılmadığı için aynı şeyleri yapmaya devam etmeleri, en masum tabirle, alışkanlık ya da başka bir bakışla pek âlâ arsızlıktı. Oysa meselenin çözümü için gerekeni, sorumlu olan her merci biliyordu. Birçok sorumlu merci de sorumlu bir diğer mercinin, bu olaydan daha sorumlu olduğunu iddia etmeye çalışıyordu. Çünkü buna, ötekileştirme deniyordu ve olayı, başkasına daha çok mal ederek kendinden uzaklaştırmaya; kendini ya da en azından olayla ilgilenenlerin bir kısmını, buna inandırmaya çabalıyordu. Olay, ötekiyle ilgiliydi en çok. Onunla değil. Çünkü öyle olsa hesap vermesi gerekirdi, önce kendine, hala çalışıyorsa vicdanına, sonra sorumlu olduğunu hissettiklerine, sonra da olayla bağlantısı olduğu söylenebilecek herkese...

Ötekileştirerek önce kendini durumdan uzaklaştırmak ve atılması gereken adımların neler olması gerektiğini biliyor olmasına rağmen önce başkalarının atması gereken adımlara odaklanmak ve ilgili herkesin dikkatini de o yöne çekmek, tüm sorumluların, hesap verecek kişinin kendileri olmasını engelleme yoludur...

Biz de yanlışlar yapıyor ve yıkımlara sebep oluyoruz. Doğal afet olmasa da kaynağı biz olan felaketler oluşturuyoruz, bir kısmının farkında olmasak da. Kendimize, atmamız gerektiğini biliyor olmamıza rağmen atmadığımız adımların hesabını soruyor muyuz peki? Cevabımız evet de olsa hayır da olsa biz adımları atmadık diye bizi uyaranlara karşı hırçınlaşıyor muyuz peki? Cevabımız evet ise bu da bizim, sorumluluğu üzerimizden atma, ötekileştirme yolumuz mudur acaba?( Bir önceki soruya cevabımız evet ise buna da cevabımız evet olmak zorunda.) Olay hakkında söz sahibi olabilecek olanların yorumlarına, "sen karışma, bu benim işim" derken ya da bunu en azından içimizden söylerken, zaten işimizi yapmış olsaydık, kimsenin karışmasına gerek kalmayacağını da biliyor muyuz peki? Aslında evet, eminim biliyoruz. Ama gereğini yapmıyoruz ve yanlışımız olmasına ya da bunun fark edilmesine ya da bunun hesabının sorulmasına tahammül edemiyoruz değil mi? Gerçekçi olalım lütfen. En azından içimizden... içimizden başlar çünkü her şey... Mahkemeyi önce içimizde kurup, önce kendi kendimizi hesaba çekecek olursak, o mahkemede kendimizi suçlu bulsak dahi kazanan biz oluruz çünkü. Kendi yanlışlarımızın farkındalığını, olayı bizden öte hale getirme çabası yerine, olaya çözüm bulma çabasına dönüştürmek, atılabilecek adımların en anlamlısıdır.

Biz, sorumlusu olduklarımız için ötekileri öne sürmezsek, herhangi bir "öteki", bizim sorumlu olduklarımız için beri gelme hakkına sahip olmaz. Sorumlu olduklarımızı içselleştirmek, sorunları öteye götürmenin ilk adımı olsun. içimize bakalım ki işimize "doğru" bakalım...
Bir de bedavadan tedavi etmişler bu o.çocuğunu.

https://twitter.com/ogret...tatus/1788226929453113707
Öğretmenlik öldürüldü.
bazı coğrafyalar için çok kötü düşüncelerim var...
Vurularak öldürülen öğretmen ile ilgili iş arkadaşının anlattıkları.

https://twitter.com/sedak...Ta_UbDWh9J5-Ho0Q&s=19