bugün

üniversitenin en kanlı canlı,en hararetli,en çatışmalı fakültesidir..diğer fakültedeki öğrenciler de kavgaya eyleme afişlemeye bu fakülteye gelirler..
(bkz: hergele meydanı) ile ünlüdür..bu meydan ; gelsin de öğrenciler afişleme yapsın hatta birbirlerini öldürsün denilerek yapılmış havası verir insana..
derslikler kısmen yenilenmiştir.yerler fayanslarla kaplandı.kimi öğrenciler sınıfları tuvalete benzetirken kimileri de mutfağa benzetiyor artık.
her sabah bölüme ulaşabilmek için 4 kat çıkıp sora sınıfta yer kalmadığını öğrenerek tekrar alt katlara inip tabure aradığım, küçücük bahçesinde çimlere uzanıp güneşin tadını çıkarayım derken coplu ve postallı kişiler tarafından ziyaret edilebileceğiniz, ama yine de dahil olmaktan mutlu olduğum yer.
hareketi hiç bitmeyen , sivil polislerin * olaylı günlerde bol bulunduğu, ayrıca her zaman duvarlarda asılı bir şeylerin kesinlikle olduğu, bahçesi küçük ama çok sevimli ve sıcak olan fakülte.
ögrencilerinin durmadan beyazıta yurudugu girisin her istanbul üniversitesi fakültesi gibi zor oldugu zaman zaman gaz bombalarının atıldıgı ve catısı birkac sene önce yanan fakülte
garip bir fakultedir burasi.. yazlari kurak ve sicak kislari ise oldukca soguk ve firtinali gecer.. yaklasik yirmibesbin ogrencinin okudugu rivayet edilir.. buna karsilik yirmibes kisilik tek bir kantini vardir.. orayi da sol goruslu ogrenciler isgal etmislerdir.. her an her yerde action yasanmasi muhtemeldir.. ama yine de sevilir..
son rakamlara göre 8 bin edebiyatlı 5 bin fen li öğrenci olduğu kulaktan kulağa yayılmaktadır. bu kadar fazla öğrenci bu okulda nasıl barınıyor şaşıyorum. ayrıca nerdeyse kimliksiz girebileceğiniz tek faüklte. buranın öğrencisiyseniz ve başka fakülteye girecekseniz güvenlikta tanıdığınızın filan olması gerekir benden söylemesi..
acunnun kazanıp gitmediği bölüm.**
öğrenci işlerinin öğrencilere karşı olan tutumu pek kibar ve güler yüzlü olmayan bölümdür. öyle ki öğrenci işlerinin kapısında "300 yıllık memureler istemiyoruz" , "bir kere de insan gibi davranın bea" gibi yazılar göze çarpar.
bu fakültede kimsenin kimseden haberi yoktur, sizinle ilgilenen de yoktur. kendi halinizde işleri yoluna koymaya çabalarsınız. öğretim görevlileri gelmez, dersler çakışır siz uğraşırsınız. eh böyle bir ortam olunca öğrenciler de boşuna eylem yapmıyor tabi * bu arada yemekhane fiyatları 1ytl den 1.60 a çıkartılınca öğrenciler eylem yapmış tekrar 1ytl ye inmiş diye duyduk * mis gibi 1ytl ye yemek yiyoruz saolsun yaşasın eylemciler * )
fakulte binasi, yillarin yorgunlugunu kasvetli duvarlarina yansitmis olarak biz ogrencileri bunyesinde barindirmaktadir. labirent gibi koridorlari, bir kapinin ardindan baska bir diyara acilan odalarla doludur. birkac sene once yangin gecirmis olmasina ragmen kalin duvarlar yillara meydan okurcasina nisbet yapmaktadir. *
her ne kadar olumsuz yonleri(isitiyormus gibi yapan kaloriferleri, sorunlu ogrencilerin hicbir sorununu cozemeyen ogrenci isleri, yetersiz kantini , isemek bile istemeyeceginiz tuvaletleri,yetersiz egitimi...) olsada, hayatima okulda gecirdigim 4,5 yil boyunca renk katmis ogrencilik yillarimin merkez ussudur.
başlangıcta ben burda kaybolur silinir giderim dedigim ama bir süre sonra o koskaca taş binanın sıcaklıgını hissedip(ki pekte sıcak olmaz manen duyulan bir histir) sevdigim, arada yasanan olaylarıyla renklenen, kalabalık mı kalabalık, girişte sürekli sorun yaşadıgımız ve edebiyat kimligiyle mimlenerek ana kapıdan içeri alınmamamızı saglayan fakülte..
bugün akşam sularında aşırı derecede gerilim olan fakülte..

kısaca olayı anlatayım..

edebiyat fakültesinden normal olarak 1988 yılında mezun olan bir bayan bugün diplomasını almak için okuluna girer ya da girmeye çalışır. tabi başı kapalı olduğu için içeri alınmayan bayan saat 14:30 gibi oturma eylemine başlar. kadının eylem yaptığı ya da yaptığı şeyin eylem olduğu aradan geçen yarım saat sonra anlaşılır. şöyle ki; edebiyat fakültesinde öğrenci olan ağırlıklı olarak solcu öğrenciler bu başı kapalı kadına destek vermek için yanında saf tutmaya başlarlar. ve saatler ilerlemeye başlar. güvenlik görevlileri kadını içeri alamayacaklarını beyan etseler de, kadın inat eder ve hakkını arayacağını ifade eder. bu arada bayanın kızı babasını arayarak durumdan haberdar eder. saat 16:00 sularında bu bayanın eşi gelir bayanı ikna etmeye çalışır. aynı zamanda güvenlik görevlileri hem kalabalık oluşmamasını sağlamaya çalışırken dekanı getirmek içinde büyük gayret göstermektedirler. işin en tuhaf tarafı ise sağ görüşlü insanların (bir kaç kişi hariç) kadının yaptığı eyleme tepkisiz kalmalarıdır.

saat 16:30 sularında dekandan emir gelir ve kadını dışarı çıkarmaları söylenir. tabiki sol görüşlü öğrencilerin kadına dokunulmasına izin verilmeyeceği belli. kadının etrafı sarılır ve yavaşça öğrenciler ortamdan uzaklaştırılmaya çalışılır. ama öğrencilerin hiç niyeti yoktur. tam bu sırada güvenlik görevlilerinden biri kadının kolundan tutar ve ne olduysa bundan sonra olur. buna izin vermek istemeyen sol görüşlü öğrenciler güvenlik görevlileri ile tartışırken kavga çıkar. çıkan kavga da bir güvenlik görevlisi 3 tane de sol görüşlü öğrenci çok kötü dayak yer.

olayın ilgin tarafları kendilerine örnek bir davranış sunan bu kadına destek vermeyen sağcıların umursamazlığı, solcuların en azında birkaçının çok samimi bir şekilde "eşitlik" kavramını adam gibi anlatmaya çalışıyor olmaları ve en önemlisi bir tane kızın feryadıydı. tüm olaylar bittikten sonra, olaylar sırasında herşeyi izleyen topluluğa dönerek aynen şunları söylemiştir:
"ey koyunlar siz alkışlayın tempo tutun, aklınızdan kin kusun birilerine icraata gelince kaçın, saklanın. bir gün umarım aynı konumda siz olursunuz ve kimse bir yerlerine takmaz sizi"..

ayrıca bu kızın güvenlik görevlisine söylediği bir söz var ki gerçekten takdire şayandır. olaylar sırasında güvenlik görevlilerinden biri kıza orospu diyor. kızın cevabı ise hem çok zekice hemde çok vurucu.

"bana orospu diyen hey sen, ben sana orospu çocuğu diyecek kadar küçülmedim daha"..
isveççe'yi maalesef barındırmayan fakültedir.
yakın zaman sonra marmaray projesi sırasında yenikapı'dan çıkarılan bir gemi batığının işlemleri yapıldıktan sonra sergileneceği istanbul üniversitesi'nin bir fakültesi.
çalışmalar çok hızlı ve titiz bir biçimde devam etmektedir.

heyecanla bekliyoruz..
okul kapanmadan bir ay öncesine kadar, fen öğrencilerinin giriş yapamadığı bir kapıya sahip ilim irfan şeysi idi.

binalar ortak olduğu halde -ortadan ikiye bölünmüş gibi derslikler açısından ama geçiş var tabii ki. hergele meydanı iki tarafı birleştiriyor.- her öğrenci kendi fakületisinin kapısından girmek zorundaydı. ama çıkarken fen öğrencisi edebiyat kapısını kullanabiliyordu tabii. özetle çıktığınız kapıdan giriş yapamayıp, fakültelerin etrafını turlamak zorunda kalıyordunuz.
en nihayetinde çalışmalar sonuç vermiş ve yasak kaldırılmış. gerçi ben denemedim ama öyle dediler. gözlerim yaşardı.
artık bende nasıl bir etki bıraktıysa mezun olduktan sonra bir kere bile girmediğim okul. kapısında en gerizekalısından seçilen ögb'ler (yoksa, kimliğini unuttuğu için insanları okula sokmazken eli palalı-satırlı adamları okula sokmalarını nasıl açıklayacağız?), solculara laf atan-kızları taciz eden sivil polisler, lise öğretmeni olmaya birikimi yetmeyecek prof'lar vb.
binasının da faşist mimarinin türkiye'deki ilk örneklerinden olduğu söylenegelir. ne kadar doğrudur bilemem.
çevresinde ya da bizzat içinde onlarca çevik kuvvet ve tank görmenin alışılageldiği acayip yer.

topuklu çizmeli, fönlü sarışın kızların yanından, saçı sakalından suratı gözükmeyen mp3 kulaklığı iki kulağına monte halde yaşayan çocuklar geçiyor ve aynı kare içinde yere kadar uzanan etekleriyle siyah bereli kızlar yürüyor, onların yakınında da saçına jöle ya da evde bulduğu bilumum kimyasalları sürmüş deri ceketli çocuklar gözüküyor.

belki biraz da bu karışık ve ne olduğu belli olmayan hal yüzünden, kendi içinde bir dinamiği ve keyifli bir dengesi olduğunu düşünüyorum.

amfide ders görürken koridorda yaklaşık 100 kişiden gelen sloganları ve gümbür gümbür ayak sesleri duyulunca bahsettiğim tiplerin hiçbirinin kafasını çevirip bakmaması da bu yüzden. herkes nasıl bi yerde yaşadığının farkında. herkes kendinden başka olan neredeyse her insan tipini biliyor.

bina yorulmuş biraz. amfiler sağ-sol çatışmasına gençliğini heba etmiş insanların anılarıyla tıka basa dolmuş, yer kalmamış.
bu aralar kendisi dinleniyor.
tramvayla beyazıttan geçerken "laleli-üniversite" durağında inerseniz karşınıza devasa kırmızı bir bina çıkar.işte o bina istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi'dir.

içeri giremezsiniz.kartınız olmazsa içeri almazlar.orda tanıdığımız,dışarda görsek selamlaştığımız güvenlik,kartımızı unuttuğumuz takdirde tanımazlıktan gelerek bizi içeri almazlar.(alırlarsa da çok zor alıyorlar)

garip bir okul.

şayet yolunu bulup da içeri girmişseniz karşınıza iki yol çıkar.biri sağ,biri sol.sağdan giderseniz bahçe solunuzda kalır.bahçeyi es geçip yolunuza devam etseniz içeri girersiniz.

içerisi:
tavanı pek büyük.devasa,heşmetli,uçsuz bucaksız.merdivenleri de hakeza.benim okuduğum bölüm türk dili ve edebiyatı.bu bölüm 4. katında.asansörü sadece hocalar kullandığı için 25464 basamak çıkma maratonuna hazır olmanız lazım.

öğrenci işleri ikinci katının son kısmında solda a5'in karşısında.orda bazı mendeburlardan dolayı senede bir iki defa giderim.adı öğrenci işleri olmasına rağmen işim düşse de gitmem.ruhum sıkılır.orda bir bayan var insanı çok tersliyor.bir gün hocama şikayet ettim.dedi ki:"haklıdır." ondan sonra ben de bişi demedim.

yukarı çıkmaya devam etseniz karşınızda her kattaki koridorda yeni yeni bölümler görürsünüz.en üstte a4 amfisi vardır ki istanbul yeditepenin bir tepesinde kurulmuş olan bu binadan istanbulun bütün yerlerini (yani sadece yenikapı ve aksaray zeytinburnu taraflarını görürsünüz.) görürsünüz.

en aşşağıda.yani edebiyat fakültesini fen fakültesine bağlayan meydanın resmi adı şeref holüdür.fakat orda çalışan hademeden tutun rektöre kadar herkes ona hergele meydanı derler.

hergele meydanı:
hergele meydanı mapushanenin volta meydanı gibidir.öğrenciler boş zamanlarında gelip volta atarlar.
yemekhaneye giden yolun solunda tenis masası var.oynamak nasip olmadı.

öğrenciler bazen burda top oynarlar.defterleri kale niyetine kullanan öğrenciler,topun size geldiği zamanlarda "topu at" derler.sen de atarsın.oynamak istersin.ama kıdemli olmak lazım.ya da ortam bulmak lazım.

hergelenin sonunda yemekhane var.

yemekhane:
yemekhane demek mapushanenin yemekhanesi demek.uzun bir koridor.şayet 12:00 gibi sıcak yemek vakti yemeğinizi yemek istiyorsanız uzun koridor boyunca minicik adımlarla bitirmek üzere sırada beklemek şartını kabul etmeniz lazım.o sırada yanınızda arkadaşınız yoksa canınız sıkılır.yoksa konuşmamakla beraber yanınızda konuşup gülen insanları dinlemeniz zorunludur.

bu esnada boş durmayan bonus saçlı bazı insanlar size:
"komünist olmak ister misiniz?"
"falan filan şey için imza kampanyamız var,imzalar mısınız?"
"falan saatte falan yerde bizim eylem var gelir misiniz?"
"bu kağıdı alır mısınız?"
gibi sualler sorarlar.

şayet 1:30'dan sonra gitmişseniz soğuk yemeği bırakın bir tarafa,bir zamanlar muhteşem salataların ya da tatlı tatlı tatlıların cirit attığı yerde soğuk bir elma ya da kuru bir portakal sizi bekler.
razı olursunuz.

yemeğin fiyatı ben 1.sınıfken 1.25 liraydı.birinci sınıfın sonlarında özelleştikten sonra "fiyatlar artıcak lan,2.5 lira olcak hee" gibi sözlerle korkutulmamıza rağmen 1 lira oldu.
bu iyiydi.fakat gelecek meçhul.

kantin:
yemekhaneye gitmekten vaz mı geçtiniz ? o zaman sola dönün.şayet sağa dönerseniz bu dönmek sizi fen fakültesine götürür farkında olmadan.bu arada o yolda büyük bir kongre salonu da var.ismini unuttum.

neyse siz sola dönerseniz genelde sol kesimin yoğun bulunduğu kantine gitmiş olursunuz.orda afiş mafiş çoktu.ama "siyaseti kaldırcam üniversiteden yahuu" diyen rektör mesut parlak bey afişleri kaldırmayı başardı.

o yolda devam ederseniz dışarı çıkmış olursunuz.yani bahçe.

bahçe:
bahçenin ortasında fıskiye var.fıskiyeden su çıkıyor.etrafında da yaşil ağaçlıklar.dört yani devasa duvarlarla kaplı heybetli edebiyat fakültesinin tam ortasındasınız.(bir zamanlar bu okula estergon kalesi diyorlarmış) (ve üzerinde kurşun izi varmış) (ben görmedim)

bahçeden de aşağı doğru giderseniz gene güvenlik var.ordan da çıkarsanız okulla alakanı kesmiş olursunuz ve tramvaya binip ya aksaraya ya da çemberlitaş ve sultanahmet tarafına gidersiniz.

sultanahmet:
neyse abartmiyim
YÖK'ün dayatmasıyla 2009-2010 doneminde 2. öğretim almaya başlayacak olan fakültedir.
(bkz: istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi)
gri, kocaman kare bir yapıdır bu fakülte. tarihiliği büyüleyicidir. bahçesi pek iç açıcı değildir. cezaevinde havalandırmaya çıkmış gibi hisseder insan kendini. garip öğrenci işleri görevlileri vardır. bir öğrenci belgesi almak için 1 hafta bekletilirsiniz. 1 hafta sonunda geldiğinizde hâlâ belgenizin hazır edilmediği söylenebilir. sabrınızın tükenişinin son raddesinde, bağırma, çemkirme noktasına geldiğiniz vakit bir başka öğrenci işleri görevlisi gidip bakabilir belgenize ve bulup getireblir biraz önce " hazır değil " denen belgeyi. evet böyle abidik kubidik olaylara sahnedir. kendi bölümünüz haricinde başka bir bölümün katını, koridorunu öğrenmek bir sene içinde iyi bir şeydir gerçekten. kaybolmak olağandır ilk bir sene içinde. birşey sormak için temizlik görevlileri daha bir yardımcıdır, çünkü haricinde daha konuya hakim kimse bulmak zordur zaten. bir de; bir türkdili hocası vardır ki edebiyat fakültesinde dillere destandır. bir bakıma hayallerin yıkım noktası olur i.ü edebiyat fakültesi. ha yine de seviyoruz taa derinden...
türkiyenin en kozmopolit fakültesidir.tikky, zengin, marjinal, rockçı, metalci, oyuncu, nurcu, ülkücü, bölücü, komünist, sosyalist, egzistansiyalist, şerefsiz..*
bahçesi küçük ve binanın ortasında olduğu için kapalı cezaevinde volta atar misali kalabalık oluşan fakülte.
giden de gitmeyen de pişman.