bugün

bu iddiayı ortaya atan kanıtlamakla mükelleftir.

bunu şöyle yapabilir: öncelikle aslını bulur sonra bugün olanlarla kıyaslar ve değişimi ortaya koyar. böylece kanıtlamış olur değiştiğini yoksa çamur at izi kalsın mantığından başka bir şey değildir bu.
”Onlardan bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken, dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları kitaptan değildir. Söyledikleri, Allah katından olmadığı halde, Bu Allah katındandır derler. Onlar bile bile Allah’a iftirâ ediyorlar." (Âl-i imran, 3/78)
Tevrat’ı değiştirdiler. (Bakara, 2/79)
Meryem oğlu Mesihe, Allah diyenler, kâfir olmuştur. (Maide, 5/72)
isa Mesihe Allah’ın oğlu dediler. (Tevbe, 9/30)
Kitaplarındaki bilgileri gizlediler. (Maide, 5/15)
(bkz: hafızlık müessesesi)
bi zahmet şu durumu da açıklasın dediğim müslümandır.

görsel

edit : adamlar eksiliyo ama cevap vermiyorlar yazık yaa (:
güzel oturtmuş adam.
müslümanlık bitmiştir.
adam haklı.
hayatında 1 kez kuran meali okusa böyle bir başlık açılmayacaktı .
Hala demeye devam eden ve edecek müslümandır yani alay etmeyeyim diyorum ama bumudur sizin olayınız.
incilin değiştiği tarihsel bir vakadır bunu hristiyanlar dahi kabul eder 4 ayrı azizin yazdığı 4 ayrı incil var tevrat hakkında kesin malumatım bulunmamaktadır kuran'dan ise matematiksel şifresi sebebiyle ekleme çıkarma yapmak imkansızdır .
124 bin peygamber geldi ve bunların 313 resüldür kaynak Ahmed b. Hanbel, el-Müsned 5/265-266.
gelenlerin çoğunu öldürenler yahudilerdir.bugün insan nevsine iyi gelini faiz kölelik hak hukuk gibi konuları kendilerine çevirdiler kitapta yazılanı yasak olanı helal saydılar gelenleri öldürdüler kitap ile oynadılar paylaşmayı önemsemediler şimdi diyeceksiniz islamda paylaşmak varsa neden bunca yoksulluk açlık sefalet varken zengin müslümanlar var onların Allah belasını versin karakterleri şahısları eleştiririz ama islamiyet eksiksizdir. uzun lafın kısası lav edildi son din islamdır hak din islamdır.hz isa bile havarilerine benden sonra Ahmed isimli son peygamber gelecek dedi bunuda değiştirdiler.buda kaynaklıdır.

edit : Bunların bir kısmına müstakil kitap verildiği gibi, bir evvelkinin kitabıyla amel edenler de olmuştur. Nitekim Musa (as)'ın kitabıyla Harun (as) da amel etmiştir. isa (as)'ın kitabıyla Yahya ve Zekeriya aleyhimüsselamların da amel ettikleri gibi.

"Hindistan'da çok peygamberler gelmiştir. Fakat bazılarının ya hiç ümmeti olmamış veya sayılı birkaç kişiyle sınırlı kaldığı için iştihar etmemiş veyahut nebi ismi verilmemiş." (bk. Nursi, Mektubat, s. 386)

Bilindiği gibi, resul ile nebi arasında fark vardır. Resul kavramı, yeni bir kitap ve şeriatla gelen peygamberler için, nebi ise, kitap ve şeriat getirsin ya da getirmesin bütün peygamberler için kullanılan bir terimdir.

Bizim bilmemiz ve inanmamız gereken şudur:

ilk peygamber Âdem (as), son peygamber de Hazret-i Muhammed (asm)'dır. Bu iki peygamber arasında sayısını bilemeyeceğimiz kadar çok peygamber gelip geçmiştir. Biz, Allah tarafından tavzif edilen peygamberlerin hepsine de inanıp, iman ediyoruz. isimlerini bilmesek, muhitlerini tanımasak da onlar Allah'ın tavzif ettiği peygamberlerdir.
mezarda sorulacak ilk sorulara karşılık aynı linkin verilmesi halinde başınızın belaya gireceği bir gerçektir.
incil zaten ayet ayet inen bir kitap değil, ısa'nın ogretilerinin anlatıldığı ve ölümünden sonra havarilerinin yazdığı (matta marcos falan) nihayetinde, iznik konseyinde sayıları dörde indirilmiş ve son hali verilmiş bir kitaptır.
lakin hristiyanlar için de kutsal sayılan eski ahit, inananlarina göre tanrının sözleridir. ve elbette ki adamlar bunun değiştiğini kabullenmez. onlara göre de kuran muhammedin yazdığı bir kitaptır.
4 tane incilden önce başka incillerin de olduğunu bilmeyen, onların sonradan azaltıldığını bilmeyen yazardır. hadis neyse incillerde o kadar sahihtir
Allah son din olan islam'i gonderdi. Suphesiz allah bunun boyle olacagini biliyordu. Tevrat ve incil'de allah koruyacagina dair garanti vermedi.
”Onlardan bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken, dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları kitaptan değildir. Söyledikleri, Allah katından olmadığı halde, Bu Allah katındandır derler. Onlar bile bile Allah’a iftirâ ediyorlar." (Âl-i imran, 3/78)
"Ey iman edenler! Biliniz ki, hahamlardan ve râhiplerden bir çoğu insanların mallarını haksız yollardan yerler ve insanları Allah yolundan engellerler..." (Tevbe, 9/34)
"Ve Allah çocuk edindi.’ diyenleri uyarmak için. Bu hususta ne onların ne de atalarının bir bilgisi vardır. Ağızlarından ne büyük söz çıkıyor! Onlar yalnız ve yalnız yalan söylerler.” (Kehf, 18/4-5)
“Ey ehl-i kitap! Niçin hakkı bâtıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?” (Âl-i imrân, 3/71)
Yahudiler hakkındaki âyetlerden bazıları şunlardır:

1. Tevrat’ı değiştirdiler. (Bakara, 2/79)
2. Peygamberleri öldürdüler. (Âl-i imran, 3/183)
3. Hz.isa’yı öldüremediler. (Nisa, 4/157)
4. Fesat çıkardılar. Allah’a cimri dediler. (Maide, 5/64)
5. Hz. Meryem’e iftira ettiler. (Nisa, 4/156)
6. iman edenlere en şiddetli düşmanlık edenler Yahudi ve müşriklerdir. (Maide, 5/82)
7. Üzeyir Allah’ın oğlu dediler. (Tevbe, 9/30)
8. Kıskançlık ve maddi çıkar yüzünden Kur’ana inanmadılar. (Bakara, 2/146)
9. Çoğu iman etmeyecektir. (Bakara, 2/100; Nisa, 4/155)
10. Allah’ı inkârlarından dolayı lanete uğradılar. (Bakara, 2/88-89)
11. Allah’a ve peygamberlerine inanın. (Allah) üçtür demeyin!” (Nisâ, 4/171)
Kur’an'a Göre Hristiyanlar:

1. Meryem oğlu Mesihe, Allah diyenler, kâfir olmuştur. (Maide, 5/72)
2. Allah üç ilahtan biridir diyenler kâfir olmuştur. (Maide, 5/73)
3. Meryem oğlu Mesih bir Peygamber, anası da sadık bir kadındır. (Maide 75)
4. isa Mesihe Allah’ın oğlu dediler. (Tevbe, 9/30)
5. Yahudilere göre, Hıristiyanlar Müslümanlara daha yakındır. (Maide, 5/82)

Yahudi ve Hristiyanların Ortak Yönleri:

1. Bilginlerini, rahiplerini Rabler edindiler. (Tevbe, 9/31)
2. Yahudi bilginleri ve Hıristiyan rahipleri halkın mallarını yediler. (Tevbe, 9/34)
3. Allah’ın oğullarıyız dediler. (Maide, 5/18)
4. Bile bile hakkı gizlediler. (Âl-i imran, 3/71)
5. Allah çocuk edindi diye iftira ettiler. (Bakara, 2/116)
6. Allah’ın âyetlerini inkâr ettiler. (Âl-i imran, 3/70)
7. Allah’a iftira ettiler. (Âl-i imran, 3/78)
8. Yahudi ve Hristiyanlar, birbirinin dostlarıdır. (Maide, 5/51)
9. Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır... (Bakara, 2/120)
10. Dinlerinde aşırı gittiler. (Nisa, 4/171)
11. Kitaplarındaki bilgileri gizlediler. (Maide, 5/15)
12. Ehl-i kitap, “Cennete ancak Yahudi ve Hıristiyanlar girecek” dediler. (Bakara, 2/111)
13. Ehl-i kitap ve müşriklerden olan inkârcılar, cehennem ateşinde ebedi olarak kalırlar. Onlar, halkın en şerlileridir. (Beyyine, 98/6

"Kur anı biz indirdik, elbette biz koruyacağız" ayeti incilin ve Tevrat ın Allah ın ındırmedıgı anlamına gelmez. Diğer kutsal kitapların tahrif edilmesine Allah izin vermiş ken bu tahrif e kur an üzerinde ısteselerde müsade edilmeyecektir. Zaten kur an son kitap, peygamber efendimiz de son peygamber dir.

" Allah katında tek din islamdır " Yani adem den Muhammed e sas gelen tüm kitaplar bir birlerini teyid ederler. Zaten zebur tahrif edilmese, Tevrat gelmezdi, Tevrat tahrif olmasa incil gelmezdi. incil tahrif olmasa kur an gelmezdi. Kur an ın korunması artık kitap ve peygamberler gelmeyecegının ısbatıdır. Bu ahir zamanda yaşadığımızı gösteriyor.
Oku ulan kafir.

Buna göre Allah, peygamberlere iman edenleri engellemediği gibi, iman etmeyenleri, hatta onları öldürenleri de engellemiyor. Kitaplara iman edip sahip çıkanları engellemediği gibi, onları tahrif edenleri de engellemiyor.

Eğer Allah, bütün katillerin, canilerin, hırsızların, dinsizlerin, tahrifçilerin ellerinden tutup onları yaptıklarından alıkoysa, bu takdirde dünyada kötülük namına bir şey kalmaz ve tabii ki, bu durumda imtihandan da söz edilemez.

2. Daha önceki peygamberler, belli kavimlere ve belli bir süre için gönderilmişlerdir. Onların kitapları da sadece o kavimler ve belli bir süre için geçerlidir. Onun için Allah onları koruma altına almamıştır. Çünkü o peygamberin gönderildiği süre dolunca veya kitabı tahrife maruz kalınca Allah peşinden başka bir peygamber ve başka bir kitap göndermiştir. Ama bizim Peygamberimiz (asm), bütün zamanlar ve mekanlar için gönderilmiş son peygamberdir. Ondan sonra peygamber gelmeyeceğine göre, eğer Allah O’na (asm) verdiği Kur’an’ı korumasaydı, daha sonraki asırlarda gelen/gelecek insanların doğru yolu bulmaları mümkün olmazdı.

3. Allah’ın yeryüzünde yarattığı şeylerin hepsi bir değildir. Kimini sebeplere bağlar, kimini sebepsiz vasıtasız yaratır. Mesela insanların hepsi anne ve babadan gelirken Hz. Ademi (as) hem anne hem babasız, Hz. isa (as)'ı babasız, Hz. Hava'yı da annesiz yaratmıştır. Demek ki umumi kanunların dışında bazen hususi olarak muamele etmektedir.

Ayrıca ateş yakar, ay ikiye yarılmaz, ağaç yürümez, asa yılan olamaz. Sebepler açısından böyledir. Ancak, Hz. ibrahim (as) yanmamış, Ay ikiye ayrılmış, ağaç Peygamberimizin (asm) emriyle yürümüş, Hz. Musa (as)'ın asası da yılan olmuştur. Allah’ın izniyle ve muradıyla bunlarda değişiklik olmuştur.

Yine bazı peygamberler gelmiş, gönderildiği ümmetleri tarafından öldürülmüştür. Ama Hz. Musa (as), Hz. ibrahim (as), Hz. Muhammed (asm) gibi bazı peygamberlerini de muhafaza ederek korumuştur.

işte aynı durum kitaplar için de geçerli olabilir. Diğer kitapların değiştirilmesine müsaade eden Allah, hususi olarak lütfuyle Kur’an-ı Kerim’in değiştirilmesini engellemiştir. Bu sebepten dolayı Kur’an’ın özel koruması altında olduğunu belirtmiştir. Hz ibrahim (as)’i ateşten yakmayıp koruyan Allah, Kur’an-ı Kerimi de değişiklikten muhafaza etmiştir.

Şimdi nefis ve şeytanımız, neden diğer peygamberlerini öldürülmekten korumadı da Hz. ibrahim (as)’i korudu, diyemeyeceği gibi, bu konuda da fikir beyan edemeyecektir inşallah.

4. Kur'an'dan önce gelen ve bugün elde mevcut bulunan ilâhî Kitapların hiçbiri, Allah'ın peygamberlerine indirdiği semavî kitapların orijinali değildir. Bunların zamanla asıl nüshaları kaybolmuş, insanlar tarafından yeniden yazılmışlardır. Bu yüzden de içlerine hurafeler ve bâtıl inançlar karışmıştır.
Meselâ Tevrat'ın, Hz. Musa (as)'dan sonra uzun asırlar esir ve sürgün hayatı yaşayan, hattâ bir ara inançlarını bile kaybedip putperestliğe düşen Yahudiler tarafından muhafaza edilemediği; bugün elde olan nüshanın Hz. Musa (as)'dan çok sonra bâzı din adamları tarafından yazıldığı, fakat Tevrat'ın aslı imiş gibi yeniden din kitabı olarak kabul edildiği bilinen tarihî gerçeklerdendir. Böyle uzun ve karışık bir devreden sonra ortaya çıkarılan bir kitabın Hz. Musa (as)'a indirilen Tevrat'ın aynısı olamayacağı açıktır. Bu yüzdendir ki, içinde peygamberlere yakışmayacak isnad ve iftiralar yer almakta; tevhid dîninin ruhuna aykırı düşen hükümler bulunmaktadır.

Davud (as)'a gelen Zebur da, Tevrat'ın mâruz kaldığı akıbetten kurtulamamıştır.

incil'e gelince, Hz. isa (as) kendisine gelen vahiyleri yazdırmamıştı. Çünkü otuz yaşında peygamber olmuş, otuz üç yaşında da peygamberlik vazifesi son bulmuştu. Üç sene gibi kısa bir süre içinde de köyden köye, şehirden şehire dolaşıp, halkı irşâd için uğraşmıştı. Son zamanlarında ise, zaten Yahudilerin kışkırtmasıyla Romalı idareciler tarafından sürekli takip altında idi. Bu durumda incil'i yazdırmak için ne zaman, ne de imkân bulabilmişti. Nitekim bugün elde mevcut olan inciller, müelliflerinin adıyla anılmakta ve içinde Hz. isa (as)'ın havarilerine verdiği vaazlarını, ders ve irşadlarını ihtiva eden bir siyer kitabı görüntüsünü taşımaktadırlar. Üstelik de bunları yazanlar Hz. isa (as)'ın havarileri olan ilk mü'minler değil, onları görüp Hz. isa (as)'a gelen ilâhî sözleri onlardan dinleyenlerdir.

Eldeki mevcut incillerde bir takım muhteva ve anlatış farkları görülmektedir. Aslında bu inciller, M.S. 325 tarihinde iznik'te toplanan bin kişilik bir ruhanî konsülün kararı ile kabul edilmiştir. Bu hey'et, yüzlerce incil'i incelemişler, 318 üyenin ittifakı ile aralarından Hz. isa (as)'ın ulûhiyet tarafı olduğunu ileri süren bugünkü dört incil'i kabul edip diğerlerini yakıp imha etmişlerdir.

Görüldüğü gibi, Hz. isa (as)'ın -hâşâ- Allah'ın oğlu olduğu prensibi, Hz. isa (as)'dan yıllar sonra bir meclis kararı ile kabul edilmiştir. Hattâ bu karara bâzı Hristiyan kiliseleri uymamışlardır. Bu bakımdan bugünkü dört incil'in, Hz. isa (as)'a indirilen incil'in aslına uygun olduğunu söylemek mümkün değildir.

Kur'an'ın Dışındaki ilâhî Kitaplar Tahrif Edildiklerine Göre, Bunlara iman Nasıl Olur?

Biz Müslümanlar, Hz. Musa, Hz. Dâvud ve Hz. isa Aleyhimüsselâm'a Tevrat, Zebur ve incil adını taşıyan ilâhî kitaplar gönderildiğine ve bu kitapların hak ve tevhid dînine aykırı hiçbir hüküm taşımadığına inanırız. Fakat ne var ki, bu kitaplar sonradan muhafaza edilemeyerek asılları kaybolmuştur.

Bugün Yahudi ve Hristiyanların ellerinde bulunan kitapların içinde, peygamberlere indirilmiş olan vahiylerden hiçbir şey yoktur diyemeyiz. Fakat, içine hurafe ve bâtıl itikadların karıştığı da bir vakıadır. Bu sebeple, bu kitaplara karşı ihtiyatlı davranırız. içinde bulunan Kur'an'a uygun hükümlerin, vahiy mahsulü olduğunu kabul ederiz. Kur'an'a zıd düşen hükümlerin ise, sonradan o kitaplara ilâve edildiğine ihtimal veririz. O kitapların Kur'an'a uygunluk veya zıd düşme durumu söz konusu olmayan haberlerinde ise, sükût ederiz. Ne kabul, ne de reddederiz. Çünkü onların vahiy eseri olma ihtimali olduğu kadar, olmama ihtimali de vardır.

Bu hususta Ebû Hüreyre (ra) şöyle demiştir:
«Ehl-i Kitab, Tevrat'ı ibranice (metni) ile okurlar, Arab diliyle de Müslümanlara tefsir ederlerdi. Bu hususta Resûlüllah (asm) ashabına şöyle buyurdu:

"Siz Ehl-i kitabın sözlerini ne tasdik, ne de tekzib ediniz. Ancak deyiniz ki: 'Biz Allah'a, bize indirilen Kur'an'a; ibrahim'e, ismail'e, ishak'a, Yâkub ve torunlarına indirilenlere; Musa'ya ve isa'ya verilenlere ve (bütün) peygamberlere Rabları katından gönderilen (kitap ve âyetler)'e îman ettik. Onlardan hiçbirini (kimine inanmak, kimini inkâr etmek suretiyle) diğerlerinden ayırt etmeyiz. Biz (Allah'a) teslim olmuş Müslümanlarız.' " (Bakara, 2/136)."
Kur'an Tahriften Nasıl Uzak Kalmıştır?

Allah'ın son mukaddes kitabı, bütün insanlığa ilâhi fermanı olan Kur'an, yirmi üç senede âyet âyet, sûre sûre nazil olmuştur. Peygamber Efendimiz (asm) kendisine nazil olan âyet ve sûreleri yanında bulunan sahabelerine okur, sahabeler de onu ezber ederler, bir kısmı da yazardı. Bundan ayrı olarak, Peygamber Efendimizin (asm) vahiy kâtipleri vardı. Bunlar nazil olan âyetleri ve sûreleri özel olarak yazmakla vazifeli idiler. Gelen âyet ve sûrenin nerede yer alacağı, Kur'an'ın neresine gireceği de bizzat Peygamberimize (asm) Cebrail (as) vasıtasıyla bildiriliyor, o da vahiy kâtiplerine tarif ederek, gerekeni yaptırıyordu. Böylece Hz. Peygamber (asm)'in sağlığında Kur'an'ın tamamı yazılmış, nereye neyin gireceği belli olmuştur. Aynca Cebrail (as) her Ramazanda gelir, o güne kadar nazil olmuş âyet ve sûreleri Peygamberimize (asm) yeni baştan okurdu. Efendimizin (asm) vefatından evvelki son Ramazanda Hz. Cibril (as) yine gelmiş, ancak bu sefer Kur'an'ı Peygamberimiz (asm) ile iki sefer okumuşlardı. Birinci sefer Hz. Cibril (as) okumuş, Peygamberimiz (asm) dinlemiş; ikinci seferde ise Peygamberimiz (asm) okumuş, Hz. Cibril (as) dinlemişti. Böylece Kur'an son şeklini almıştı.

Bununla beraber, Hz. Peygamber (asm)'in sağlığında Kur'an, henüz müstakil bir cilt hâlinde bir araya toplanmış da değildi. Sayfalar halinde sahabeler arasında dağınık olarak bulunuyor, hafızalarda ezberlenmiş halde duruyordu. Fakat neyin nereye gireceği gayet kesin ve net şekilde bilinmekteydi.

Nihayet Hz. Ebû Bekir (ra)'in hilâfeti zamanında görülen lüzum üzerine Zeyd bin Sâbit'in başkanlığında vahiy kâtiplerinden ve kuvvetli hafızlardan müteşekkil bir komisyon kuruldu. Kur'an'ın bir cilt hâlinde bir araya toplanma işi, bu komisyona havale edildi. Ashabdan herkes, elinde yazılı bulunan Kur'an sayfalarını getirip bu komisyona teslim ettiler. Hafızların ve vahiy kâtiplerinin elbirliği ile çalışmaları sonunda sayfalar, sûre ve âyetler Peygamberimizin (as) tarif ettiği şekilde yerli yerine kondu. Böylece Kur'an, Mushaf adıyla tek kitab hâline getirilmiş oldu.

Artık Kur'an için unutulma, kaybolma, tahrif ve tebdile uğrama diye bir şey söz konusu olamazdı. Zira aslı, Hz. Peygamber (asm)'e gelen şekliyle eksiksiz ve noksansız şekilde tesbit edilmişti.

Hz. Osman (ra) zamanında görülen lüzum üzerine, bu Mushaf'tan yeni nüshalar çoğaltılıp çeşitli memleketlere gönderildi.

Bugün elde mevcut olan Kur'anlar, işte bu Kur'an'dan çoğaltılmıştır.

Kur'an tesbit edilişindeki sağlamlık itibariyle, diğer ilâhi Kitaplardan farklı olarak, hiçbir tahrifat ve değişikliğe uğramadan vahiy mahsulü olan şekliyle tesbit edilip ortaya konmuş; 1400 senedir de muhafaza edilerek gelmiştir. Bunda, Kur'an'ın edebî icaz ve i'câzının, yani, ezberleme kolaylığının hiçbir insan sözüne benzememesinin ve söz olarak hiçbir taklidinin yapılamamasının, edebiyatve belagatına erişılememesinin ve zaptında a'zamî titizlik gösterilmesinin büyük rolü olduğu kesindir. Fakat asıl sebep, Kur'an'ı Cenâb-ı Hakk'ın hıfz ve himayesine alması, onu kıyamete kadar lâfızve mânâ bakımından bir mu'cize olarak devam ettirmeyi taahhüd etmesidir. Nitekim Kur'an'da şöyle buyurulur:
"Muhakkak ki bu Kur'an'ı biz indirdik ve onu koruyacak, muhafaza edecek, devam ettirecek de biziz..." (Hicr, 15/9).
Bugün yeryüzündeki bütün Kur' anlar aynıdır; hiçbir farklılık ve değişiklik yoktur. Ayrıca milyonlarca hafızın ezberinde bulunmakta, her an milyonlarca dil ile kırâet edilip okunmaktadır. Bu özellik, Kur'an'dan başka herhangi bir beşeri kitaba nasib olmadığı gibi, semavi kitablardan hiçbirine dahi nasib olmamıştır. Allah'ın son kelâmı, hükmü kıyamete kadar baki ezelî fermanı olan Kur'an'ın, böyle eşsiz bir makam ve ulvi bir şerefe nail olması da, elbette zaruri ve lüzumludur.
(Mehmed Dikmen, islam ilmihali, Cihan Yayınları, istanbul, 1991, ss. 94-97.)
Selam ve dua ile...
Sorularla islamiyet
zamanında vatikan tapınak şovalyeleri (masonnik örgütler) liderlerinden birini papayı öldürecek bizi yıkacak diye.savaş açmışlardı yahudiler ile birbirlerine .vatikan yakaladığını 2 saat öldürmeden acı çektirerek yakmıştır. bunun sonunda vatikan ile siyonizm kapışması başladı .şuan kazanan siyonizmdir vatikanı eline aldılar şantajlar ile rüşvet ile cürümler ile günahlar ile aldılar ellerine vatikanı akabinde bir anlaşma yaptılar ikimizde aynı şeyi bekliyoruz dediler vatikana siyonistler dedilerki siz isa mesihi bekliyorsunuz bizde isa mesihi bekliyoruz dediler ancak yahudilerin değiştirdiği isayı değiştirdiler şiloh yazdılar. Tevrat’ta Yahudilerin beklediği Kral Mesih, yani Şiloh’un hakimiyet döneminde itaat etmeyen tüm kavimleri gerekirse cezalandırarak yola getireceği anlatılır.birlikte yola çıktılar.örnek verirsek ilaç lobisi siyonistlerin elinde tekelinde.vatikana doğum kontrol hapları ile vaaz verdirilir satışlar tavan yapar vatikanda memnun olur para verilir lobide güler velhasıl kelam körler sağırlar birbirlerini ağırlar...
şirke bulaşan müslümandır. şirkin ise affedilme durumu yoktur. bu durumda kötü haber, yok vaz geçtim söylemeyeyim, moralinizi bozmaya gerek yok. ha demek ki hazreti adem insanların binde 999'u cehenneme gider derken bir bildiği varmış. yani şu şartlar altında az bile.
ona da biri söylemiştir, pek takılası değil gibi duruyor.
O zaman yiyin kebabı, için şarabı vurun karpuz göte ama yarrağıma gidersiniz cennete.
elbette kitabı mukaddeste tahrif olmuş kelamları araştıran müslüman değildir.
Allah azze ve celle'nin indirdiği üzere konuşan Müslümandır.
Tevrat'ı ve incil'i değiştiren aklın Kur'anı değiştiremezsek bile inananların inancını değiştirelim mantığı ile aklını çalıştıramayan insanları kullanarak, Müslümanların incil ve tevrat değişti demesi ile günahkar olduğunu da iddia eden güruhun çabası da vardır Başlık içinde. ilgilenilmemesi ve prim verilmemesi gerekir. Kim bilir hangi değiştirilmiş incilin içinde 100 dolar buldular.

Daha önce ki indirilen kitapların korunmasının yükünü insanlara veren Allah azze ve celle. Kur'an-ı koruma yükünü daha da insanlara bir vahiy verilmeyeceği için kendi üstlenmiştir.
Arkadasim bugun her yahudi tevratin bir kisminin 70 haham tarafindan yazildigini kabul eder ve yine de okurlar. Okumaya gerek yok yani her zaman degistigini bilmek icin. Ayrica okuyunca nasil anlayacaksin degistigini acaba?
doğrudur benzerlikler olsa d insan eliyle değişen yerleri vardır o yüzdentek bir din vardır o da islamdır son dindir hak dindir.

maide suresi 3. ayet: üzerinizdeki nimetimi, dinimi tamamladım. liyâkatinizden dolayı, hayatınızla içiçe, din olarak, şeriat olarak, medeniyet olarak size islâm'ı layık gördüm.