bugün

(bkz: j ai tué ma mère)

"annemi öldürdüm ama aslında onu hala seviyorum."

xavier dolan'ın senaryosunu yazdığı, yönetmenliğini yaptığı ve elbette filmin başrolde de oynadığı 2009 kanada yapımı film. türkçe çeviri ismi annemi öldürdüm olan film, ülkemizdeki tabular düşünülünce, filmin ismi bile, filme karşı oluşacak tepki için yeterli.

dolan'ın bu filmin senaryosunu yazıp, yönetmenliğini yaptığı sırada 19 yaşında olması, filmi izleyip övgülerde bulunanların üzerinde hayli etkili. çünkü dolan, genç yaşına rağmen böyle bir filmin her noktasında varsa, gerçekten sempatiyi ve övgüyü hak ediyor demektir. aynı zamanda bu kadar genç birinin başarılı işler çıkarması, sanat adına sevindirici. önümüzdeki yıllarda adından daha çok bahsettireceğe benziyor.

filmin konusu da gördüğü ilgi ve eleştiriler açısından etkili. 16 yaşında bir gencin annesi ile arasındaki çatışma, annenin oğlunun homoseksüel olduğunu öğrenmesiyle doruk noktasına ulaşıyor. orta yaş bunalımındaki annesinin alzheimer hastalığı olduğunu düşünen hubert(xavier dolan), kendisini anlamadığı ve sürekli akranlarıyla kıyasladığı için annesini suçlar, sık sık onu hiç sevmediğini dile getirir ama gencin psikolojik karmaşası annesine olan duygularına yansır. ve ara sıra duylarını ifade etmek için çektiği video kasetlerinde annesine olan sevgisini dile getirir. bu videolar filmden kopukluk hissi verse de, hubert'ın sözlerinin konu ile ne kadar alakalı olduğunu filmin sonuna doğru anlaşılıyor. filmde diğer bir detay da, hubert’ın çok sinirli olduğu zamanlarda hayalinde canlandırdığı görüntüler. o anlarda şiddete yönelmesi sinir kontrolünde sıkıntı yaşayan gencin, yine duygusal karmaşasını yansıtmakta. filmin müzikleri de filmi izlerken insanı resmen filmin içine çekiyor.

gençlik bunalımları, ebeveynlerle iletişim sorunları ergenlik döneminde her insanın sıkıntılarıdır. bu filmde, annelerin yaptıkları kıyaslamalar ile çocuklarına ne kadar zarar verdiği gözler önüne seriliyor. ailenin bütünlüğü ve çocuk üzerindeki etkiyi savunanların pek de beğeneceği bir film değil. çünkü filmde genç hubert, babasının küçük yaşta aileyi terk edip gitmesini ve onunla hiç ilgilenmemesinin sonucunda homoseksüel olduğunu ve büyürken kendine model alacak kimseyi bulamadığından yakınıyor. haksız da sayılmaz. özellikle ergenlik döneminde cinsel kimlik ve karakterini şekillendirmeye çalışan gençler, sadece ne yapmaması gerektiğini söyleyen, temel ihtiyaçlarından başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen anne-babayı örnek almak bir yana, söylediklerini bile umursamazlar. çocuklara ne yapamayacağını değil, neler yapabileceğini anlatmak gerekli. bu sayede çocuk doğruya yönlendirilebilir.

filmin ödülleri ve adaylıkları –şimdilik- şöyle:

istanbul film festivali 2010: radikal halk jürisi özel ödülü
cannes film festivali 2009 : yönetmenlerin onbeş günü
cannes film festivali 2009 :sanat-sinema ödülü,
cannes film festivali 2009 :genç bakış ödülü,
cannes film festivali 2009 :sacd ödülü
2009 vancouver film festivali: en iyi kanada filmi
2009 lumiere ödülleri: lumiere ödülü, seyirci ödülü
2009 cesar ödülleri: en iyi yabancı film adayı
2009 sao paulo film festivali: uluslararası jüri ödülü adayı
2009 satellite ödülleri: en iyi yabancı film adayı
2009 stockholm film festivali: bronz at ödülü adayı
2010 palm springs film festivali: en iyi kadın oyuncu
2009 vancouver film eleştirmenleri
en iyi film, en iyi erkek oyuncu, en iyi kadın oyuncu, en iyi yardımcı erkek oyuncu
2009 bangkok film festivali: özel ödül
2009 genie ödülleri: claude jutra ödülü
2009 namur festivali: en iyi ilk senaryo, en iyi kadın oyuncu

film 24 eylül 2010 tarihinde türkiye'de gösterime girdi, yani halen gösterimde. izlemek isteyenlere hemen biletini alıp, salondaki koltukta yerini almasını tavsiye ederim.
başrol oyuncusunun filmin senaryo ve yönetmenliğini yapmış olması takdir edilebilir.
vaktiniz varsa izleyin beklenti içine girmeyin aman aman bir film değil.
bu çocuk johnny depp'in tarzına özenmiş;

http://www.google.com.tr/...s:87&tx=142&ty=22
les amours imaginaires kadar iyi olmasa da izlenir. xavier dolan'ın ilk filmidir. cannes'da ödül almıştır. kendisini tebrik ediyoruz ve de kıskanıyoruz.
--spoiler--

filmin yönetmenliğini xavier dolan yapmış olup, yapımcılığını ise carole mondello, xavier dolan ve daniel morin isimlerinden oluşan üç kişilik yapımcı kadrosu bulunmaktadır.

filmin başrollerini francois arnaud, anne dorval, niels schneider, bianca gervais, francis ducharme, justin caron, manuel tadros, mathieau grimard, pascale audrey, pierre chagnon, xavier dolan, johanne marie tremblay, benoît gouin, emile mailhot, hugolin chevrette landesque, laurent christophe de ruelle, mariflore veronneau, monique spaziani ve patricia tulasne oynamışlardır.

dram ve biyografi türündeki bu filmin konusunda hubert, annesi’nin düzenbazca manevralarından ve suçluluktan bunalmış, onu küçümsemekten kendini alamıyor. bu aşk ve nefret ilişkisinin kafa karışıklığıyla hubert ergenliğin gizemlerine sürükleniyor.

--spoiler--
türkçe dublajı da bulunan genç film. güzel filmdir.
xavier dolan 'ın ilk filmi. 2009 yapımı.

--spoiler--
yönetmenin 20 yaşındayken bu filmi çekmesi elbet önemli. diyaloglar çoğunlukla başarılı zaman zaman bir dahinin elinden çıkmadığını anlıyoruz. fransız yeni dalgasıyla haşır neşir olmuş her bünye 400 darbe'yi ve büyüme hikayelerinin getirdiği rahatsızlık sendromunu ve kaotik vaziyeti anlamlandırabilir. yeni dalga, ebeveyn ve evlat sorunlarını hep ele almıştır.
--spoiler--

--spoiler--
burada asıl ele alınması gereken 2 olgu mevcut. birincisi, ebeveyn ve çocuk iletişimsizliğinde empati yoksunluğunun önemi(ebeveynin gençlik dönemindeki ruhsal farklılığı anlamlandırabilmesi) ve etki / tepki eşiğinin es geçilmemesi gerektiği. tabii bunları söylerken anne-baba kopukluğunun çocuğa olumsuz yansımasına gene çocuğun özgür karar alma yetisinin engellenmesine falan da girmek gerekiyor. nitekim film de hubert, şu etki-tepki bağlamında kabuk kırarak annesiyle iletişim kurmanın şartlarını zorluyor. fakat annenin önce evet deyip sonra hayıra uzanan söylemleri, ergenlik sendromuyla birleşince buhran yaratabiliyor. ikinci mevzu, yönetmen açısından bakarsak otobiyografik bir eser olmasının yarattığı özgün hava. yani, kendi hayatından izler taşımasının yarattığı gerçeklik ve sıkışmışlık hissi... işte filme dair başarı burada artıyor. bu bahsettiğim sıkıntıyı arada kalmışlığı belgesel tavra yakın bir şekilde verebildiği ölçüde film güzelleşiyor.
--spoiler--

sonuçta bağımsız ve cesur bir film. ama hiç yapılmamışın yapıldığını iddia etmekte doğru olmaz.

10 üzerinden 7,5.
birçok dalda birçok ödül törenlerinde ödül almış 2099 yapımı filmdir.
izlenilmesi gereken film. güzeldir.
kendi annemle yaşadığım ilişkiye benzer bir anne - evlat ilişkisini konu aldığı için beni derinden etkileyen film. tıpkı hubert gibi anlayışsız bir anne tarafından yetiştirildiğim için onun annesine karşı hissettiği kızgınlığı, nefret karışımı sevgiyi bende hissettim. bu yüzden benim için oldukça başarılı bir film.
--spoiler--
şüphesiz ki filmin en güzel repliği ise;

-bugün ölürsem ne yaparsın anne ?
+yarın ölürüm.

bu repliğe kadar hubert 'in annesine sövüp saydım ta ki ''yarın ölürüm'' repliğini duyduktan oğlunu çok seven ama ona yetemeyen bir anne olduğunu anladım.
--spoiler--
filmin türkçe ismi ''annemi öldürdüm''
2009 yapımı.
bu ölüm somut değil. ölen kimse yok. annesini zihninde öldürmüş bir genç.
beğenmedim, tavsiye etmiyorum.
istemeyerek dublaj izlemek zorunda kaldım. altyazılı bulamadım bu yüzden beğenmemiş olabilirim diyeceğim de yok yine beğenmedim derdim.