bugün

kelamullah; yüce yaratanın kendisiyle konuştuğu peygamber.
israilogullarına yollanmıs ilk peygamber.
kekemedir.

bu nedenle, kendisine yardımcı olması için, kardeşi hz. harun görevlendirilmiştir.

(bkz: aleyhisselam)
israiloğulları peygamberlerinden biridir; fakat ilki değildir. zira, israil, hz. yakup'un isimlerinden biridir.

buradan israiloğulları'nın ilk peygamberinin kim olduğu rahatlıkla tahmin edilecektir.

(bkz: aleyhisselam)
saçlarını, asası ile ortadan ayırıyor imiş.
kızıldeniz'i ikiye bölen efsane peygamber.
musa peygambere , tek tanrili dinlerin 4 kutsal kitabindan biri indirilmistir.

(bkz: tevrat)
"aramızdaki beyinsizler yüzünden bizi helâk etme allahım" duasının sahibi peygamber.
duasına kurban.
kuran'ı kerim'de ismi en çok zikredilen peygamberlerdendir. aşırı derecede fantastik ve güzel bir hayatın sahibidir. bir kavgada kavgalılaı ayırırken bir kaza sonucu birisinin ölümüne neden olduğu için insanlardan yüz çevirmek zorunda kalmasına karşın her zaman tebliğ eden olmuştur.

allah'ı görmek istemesinden dolayı duası kabul edilmiş birisi olduğu için yanılmıyorsam tur dağı aracılığı ile allah'ın tur dağına odaklanışını görmüştür. yani, aynı anda allah ile aynı noktaya bakmıştır.

bu bakış bile kendisine fazlasıyla kafi gelmiştir.

ayrıca, annelerimizin cennette kendilerine komşu olmamız için dua ettikleri peygamberlerdendir.
araf suresi 143. ayette hz. musa'nın allah'ı görmek istemesi lakin bunun gerçekleşmemesi anlatılır;

araf suresi (143)
Musa tayin edilen sürede gelince ve Rabbi O'nunla konuşunca: "Rabbim, bana göster, Seni göreyim" dedi. (Allah:) "Beni asla göremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de beni göreceksin." Rabbi dağa tecelli edince, onu param parça etti. Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: "Sen ne yücesin (Rabbim). Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim" dedi.

bu ayetteki en önemli nokta "Beni asla göremezsin" kalıbıdır.

yine bu ayette hz. musa'nın Allah'ı görmek istediği bildirilmektedir. Bu da Allah'ın görüleceğinin delilidir. Çünkü, bir peygamberin, imkânsız olan bir şeyi Allahü tealadan istemesi abes, hatta câhillik olurdu. Allahü teala hakkında caiz olan ve olmayan şeyleri bilmemek ise peygamberliğe aykırıdır. bununla birlikte dünyevi gözlerle ve dünya hayatı ile allah'ı görmek ayetten ve sahih hadislerden de anlaşılacağı üzere imkansızdır.
ulul azm peygamberlerinden biridir. firavun ilahım diyor fakat gördüğü rüyadan korkuyor yani kendisinden büyük bir yaratıcı olduğununda farkında. 480.000 çocuk öldürülüyor fakat neslin azalmasından dolayı yeni doğan çocuklar bir sene öldürülüyor bir sene öldürülmüyor. hz. musa öldürülen senede dünya'ya geliyor. burada allah'ın azametini görebiliriz. çünkü hz. musa çocukların öldürüldüğü senede doğuyor ve öldürülemiyor.
mucizesi asasi olan peygamber.
ibrahim a.s.'ın soyundan gelen peygamberlerden biridir.
sıralama; ibrahim a.s., ishak a.s., yakup a.s. dır. yakup a.s.'ın lakabı israil (gece allah'a yürüyen)'dir. bu sebeple israiloğullarına aynı zamanda yakupoğulları da denir. Yakup a.s. oğlu yusuf a.s. mısıra peygamber gönderilmiştir. o peygamber iken yakup aleyhisselam da aynı zamanda kenan ilinde peygamberdi. o zamanlar peygamberler bölgelere gönderilridi ve her bölgede ayrı bir peygmber olduğu vakidir. fakat bizler sadece kuran-ı kerimde ismi zikredilen peygamberleri biliyoruz sadece.

israil oğulları çoğaldıktan sonra bilinen ilk peygamberleri hz. musa a.s.'dır.

israil oğullarına gönderilen peygamberler; musa a.s., harun a.s., yuşa a.s., davud a.s., süleyman a.s., ilyas a.s., elyesa a.s., üzeyir a.s., zülkifl a.s., yahya a.s., isa a.s. (isa a.s.'a indirilen incil musevilerce kabul edilmemiştir lakin isa a.s. israil oğullarındandır.)
efsaneye göre rab (tanrı) ile arkadaş gibi konuşurmuş. tanrı ona ''üçüncü gün bütün halkın gözü önünde, sina dağı'ndan ineceğim'' demiş. ve şimşekler, dumanlar içinde inmiş de... yahudilere ''en sevdiğim millet sizsiniz'' demiş topraklar vaad etmiş.

musa, sina dağı'nda yahudiliğin esası olan 10 emir'i tanrıdan almış. ama halkı ineğe tapınca, kızmış, on emir'in yazdığı tableti parçalamış...sonra siniri geçince tanrı'dan tableti tekrar istemiş.

elindeki asayı bir kere yere vurmuş, kızıl deniz yarılmış, koşarak karşıya geçmişler sonra asayı bir kere daha yere vurmuş kızıl deniz kapanmış, firavun ve askerleri boğulmuşlar...

mö.1272 yılında, 120 yaşında, ''vaadedilen topraklar''a son bir kere baktıktan sonra ölmüş.
(bkz: on emir)
bazı heykellerde boynuzlu olarak resmedilmiş peygamber. basit bir yazım/anlama hatasından kaynaklanır.

"musa tur dağı'ndan indiğinde yüzü parlıyordu." (parlamak: ibranice qaran.)
"musa tur dağı'ndan indiğinde boynuzları vardı." (boynuz: ibranice qeren.)
Yaygın inanışa ve Tevrat ile Kuran'a göre Musa "çekmek/çıkarmak" (sudan) anlamına gelmektedir. Bir diğer inanışa göre kiptice "den olma", "oğul" anlamına gelir.

hz. musa, islamiyet'e göre peygamberdir. Tevrat'ın Allah tarafından Musa'ya indirildiğine; Sina yarımadısında, Eymen vadisinin Tur dağında kavmine "on emir" adı altında Allah'ın şeriatını bildirdiğine inanılır. Museviliğin kutsal kitabı 'Tanah'ın bir bölümünü meydana getiren Tevrat (Tora), Hristiyanlığın kutsal kitabı Kitab-ı Mukaddes'in Eski Ahit kısmında da bulunmaktadır. Bu nedenle Musevilikteki ve Hristiyanlıktaki Musa bahsi ise aynıdır. (buradan sonrası ayrıntı da ayrıntı, hikaye de hikaye... aşağıdaki uzunca bölümü vikipedi'nin farklı maddelerinden derledim. birebir kopyala-yapıştır değil, kendi çapında alınteridir, editlemekten de bir yerlerim çatladı, belrtmeden geçemicem. buyursunlar)

Mûsevî inancına göre Mûsâ: MÖ.1392 yılında Mısır'da doğdu. Annesi Levi ailesinden Yehoved, babası aynı aileden Keat oğlu Amram'dır. Amram ile Yehoved'in ilk önce Miryam adında bir kızları olur. Bundan dört yıl kadar sonra Mûsâ'nın ağabeyi olan Hârûn (ibrânîce: Aaron) dünyâya gelir. Hârûn'un doğmasından üç yıl sonra Mısır firavunu, Yahudilerin Mısır'da çoğaldıklarını ve güçlendiklerini görünce onları kontrol altına almak için üzerlerine angarya memurları koyar ve onları şehir inşaatlarında çalıştırmaya başlar. Bu şekilde de kontrol altında tutamayacağını anlayınca bu sefer de Mısır'daki ebelere "Bütün yeni doğacak ibrânî erkek çocukları öldürün ama kız çocuklarına dokunmayın" emrini verir. Mısırlı ebeler, bu emri yerine getirmekten korkarlar. Bu sefer de Firavun: "Bütün doğacak olan ibrânî çocuklar Nil nehrine atılacak" emrini verir. Bundan bir yıl kadar sonra Amram'la Yehoved'in bir erkek çocuğu olur. Onu Nil'e atmaya kıyamazlar ve sekiz günlük olunca usûlüne göre sünnet ederler. Üç ay kadar Mûsâ'ya baktıktan sonra daha fazla bakamayacaklarını anlarlar, bir sepet yaparlar bunu ziftle sıvayıp daha o zamanki ismi Mûsâ olmayıp bu isim daha sonra Firavun'un kızı Batya tarafından konulacak olan Mûsâ'yı içine koyarlar ve Nil'e bırakırlar. Mûsâ'nın ablası ve henüz 6-7 yaşlarında olan Miryam (Meryem), sepetin ve kardeşinin âkibetini öğrenebilmek için sepeti tâkip eder. Sepet, Firavun'un sarayının bahçesine doğru süzülür. O sırada Firavun'un kızı Batya sepeti bulur, sünnetli olduğu için çocuğun ibrânî olduğunu hemen anlarsa da bu çocuğa acır ve onu himâye eder. Ancak çocuk, hiçbir süt anneden süt emmemektedir. Bunun üzerine Miryam, Batya'ya ona bir süt anne bulmayı teklif eder ve kendi annesini çağırır. Çocuk, kendi annesinin sütünü içince firavunun kızı Batya, çocuğu kendi annesine emzirmesi için verir. Çocuk iki yaşına geldiğinde annesi Mûsâ'yı firavunun kızına getirir. Firavunun kızı, çocuğa Mûsâ ismini koyar ve onu evlat edinir. Bu târihten sonra çocuk Mûsâ adıyla anılmaya başlanır. Mûsâ'nın anne ve babası tarafından konulmuş gerçek bir ismi olduğu kesindir. Çünkü Yahudi geleneklerine göre sekiz günlükken sünnet olan bir çocuğa mutlaka bir isim takılır. Ancak bu isim bilinmemektedir.

Mûsâ, Firavun'un sarayında bir Mısır prensi gibi yetiştirilir, iyi bir eğitim alır ve bir takım imtiyazlara sâhip olur. Ancak ailesi ile kaldığı iki yıl içerisinde anne ve babasının verdiği eğitimle halkını, kökeni bilmekte ve kendini bir Mısırlıdan çok ibrânî olarak görmektedir. Firavun, Mûsâ'yı sevmekle berâber çocuktaki bir takım hareketlerden ve ileride tahtına göz dikebileceğinden kuşkulanmaktadır. Danışmanlarının da verdiği tavsiyeyle çocuğu sınamaya karar verirler. Bir kabın içine bir parça som altın ve bir adet kor haline gelmiş kömür koyarak Mûsâ'ya uzatırlar. Böylelikle çocuğun altına olan zaafını kontrol edeceklerdir. Çocuk, önce altının parlaklığına ve câzibesine kapılıp elini altına doğru uzatırsa da daha sonra Cebrâil'in Mûsâ'nın elini tutar kor kömürü alıp ağzına atmasını sağlar. Bu yüzden Mûsâ, hayâtının sonuna kadar bir konuşma problemi yaşayacak, bâzı harfleri düzgün telaffuz edemeyecektir. Bir gün Mûsâ bir ibrânîyle Mısırlı bir Kıptinin kavga ettiğini görür ve onları ayırmak için araya girer ve yanlışlıkla Mısırlıyı öldürür. Bir süre sonra yine kavga eden o ibrânîyle bir başkasının arasını bulmak isteyince o adam: "Seni üzerimize kim hakem tâyin etti? Yoksa o Mısırlıyı öldürdüğün gibi beni de öldürecek misin?" deyince, Mûsâ olayın duyulduğunu ve yayıldığını anlar. Firavun da olayı duyar ve Mûsâ'nın idâmını ister. Mûsâ, bunun üzerine Mısır'dan kaçar ve Midyan (Medyan) şehrine giderek orada bulunan Midyan'ın Peygamberlerinden Yitro (Şuayb)'la tanışır. Yitro, ona iyi davranır ve Mûsâ'yı kızı Tsipora ile evlendirir. Bu evlilikten Mûsâ'nın iki çocuğu olur. Mûsâ, onlara Gerşom (yaşadığı yere ait olmayan) ve Eliezer adlarını verir. Bu sırada Firavun ölmüş, yerine başka bir firavun geçmiştir. Bu firavun da ibrânîlere baskılarını arttırmıştır. Mûsâ ise kardeşlerinin acılarını hissetmektedir. Bir gün Mûsâ dağda gezerken yanan, ancak duman çıkartmayan bir çalılık görür. O anda Tanrı'nın sesini duyar. Tanrı, ona Mısır'da acı çekmekte bulunan Yahudileri Mısır'dan çıkartma görevini verir. Mûsâ önceleri bu görevden kaçınır. Ancak Tanrı'nın emri olduğu için kabul eder. Mûsâ Tanrı'ya küçükken yaşadığı olaydan dolayı konuşma problemi olduğunu, firavunu iknâ etmekte problemler yaşayacağını söyler. Tanrı bunun üzerine ağabeyi Hârûn'un ona yardımcı olacağını, Mûsâ'nın düşündüklerini Hârûn'un ağzından çıkacağını söyler. Tanrı, ayrıca Mûsâ'yı bir takım mûcizelerle donatır. Bunlardan bir tânesi, yere atılınca yılana dönüşen ve tekrar eline aldığında eski hâline dönen Mûsâ'nın Âsâsı'dır. Diğeri ise Mûsâ elini göğsüne sokup çıkarttığında elini kar gibi bembeyaz ışıldatan, tekrar göğsüne sokup çıkarttığında normale döndüren mûcizedir. Mûsâ, kayınpederi Yitro'dan Mısır'a gitmek için izin ister ve Yitro'dan 'Selâmetle git!' yanıtını alınca karısı ve çocuklarını Midyan'da bırakıp Mısır'a doğru yola çıkar...

Musa ile Harun, birlikte Firavunun karşısına çıkarlar. Musa, Yahudilerin serbest bırakılması konusunda Firavunu ikna etmeye çalışır. Firavun: "Senin Tanrın kim ki onun sözünü dinleyip israil Halkını salayım? Tanrını tanımıyor, israil Halkını da salmıyorum" yanıtını verir. Bunun üzerine Musa, asasını yere atar asa yılana dönüşür. Firavun'un sihirbazları da ellerindeki ipleri yere atarlar, onlar da yılana dönüşür ve Musa'nın yılanı, diğer yılanları yutar. Firavun'un sihirbazları, bunun bir sihir olmadığını, mucize olduğunu söylerlerse de Firavun ikna olmaz. Yahudiler üzerindeki yükü daha da arttırıp Yahudiler ile Musa'nın arasını açma yoluna gider. Bunun üzerine Tanrı, Mısır'ın üzerine on bela gönderir. Ancak her seferinde Firavun "Salacağım!" diye söz verip bela ortadan kalkınca vazgeçer. Bu belalar: ''Nil'in bütün sularının kana dönüşmesi, Bütün Mısır'ı kurbağaların basması, Şehri bitlerin basması, Vahşi hayvanların istilası Mısırlılarda baş gösteren salgın hastalıklar, Mısırlılarda çıkan çıbanlar, Dolu yağması ve hayvanların telefi, Çekirge istilası, Her yerin zifîri karanlık olması ve insanların hareket edememesi ve Mısırlıların bütün ilk doğanlarının ölmesi.'' Bu son belada Firavun'un çocuğu da ölünce Firavun, israil Oğullarını salmaya karar verir. Yahudiler, o gece apar topar Mısır'ı terk ederler; öyle ki ekmeklerini bile mayalamaya fırsat bulamazlar. israil Oğulları, Musa'nın rehberliğinde Vaad Edilmiş Topraklar'a girmek üzere yola çıkarlar. Kızıldeniz önlerine geldiklerinde pişman olan Firavun ve orduları arkalarından yetişir. O arada Musa, asasını Kızıldeniz'e vurur. Deniz yarılır ve Yahudiler aradan geçerek karşıya ulaşırlar. Mısır ordusu da peşlerinden gelirken Musa, asasını tekrar vurur ve Kızıl Deniz kapanır. Firavunun ordusu da Kızıldeniz'in sularında boğulur. Bundan sonra Yahudiler, çölde kırk yıl dolaşırlar. Bu süre boyunca Tanrı'nın gökten yağdırdığı Man ile beslenirler. Man, mûcizevi bir yiyecektir. inanışa göre sabahları çiğ gibi yağan Man, toplanıp öğütüldüğünde meydana gelen undan yapılan ekmek, her yiyeceğin tadını almaktadır. Bu arada Mûsâ'nın kayınpederi Yitro, karısı Tsipora ve iki çocuğu Gerşom ve Eliezer, Mûsâ'nın yanına geri dönerler. O güne kadar Mısır'dan çıkan tüm insanlarla bire bir konuşan, onların anlaşmazlıklarına hakemlik eden Mûsâ, kayınpederi Yitro'nun tavsiyesiyle halkını örgütler, onların başına liderler koyar. Böylece sorunların çözülmesini kolaylaştırır...

Mûsâ, Sînâ dağında Yahudîliğin esâsı olan on Emir'i alır ancak aşağıya inmesi gecikince halkdan bâzıları altın bir buzağı yapıp ona tapmak isterler. Bunun üzerine sinirlenen Mûsâ, on Emir tabletlerini kırar. Halkın pişmanlığı üzerine kısa bir zaman sonra tekrar on Emir tabletlerini Tanrı'dan alır. Altından bir Ahit Sandığı yapılır ve on Emir tabletleri bunun içine yerleştirilir. Ayrıca ibâdet etmek için seyyar bir çadır tapınak yapılır ve Yahudiler, kırk yıl boyunca çadır tapınak olan Mişkan'da ibâdet ederler ve orada kurban keserler. Çölde geçen bu süre içerisinde Tanrıdan yeni emir ve yasaklar gelir. Mûsevilik tam olarak şekillenmeye başlar. Çölde nüfus sayımı yapılır, kabîleler belirlenir ve Vaad Edilmiş Topraklar'da nerelere hangi kabîlenin yerleşecekleri kararlaştırılır.

Mûsâ, MÖ. 1272 yılında, 120 yaşında Moab ovasında Eriha karşısında bulunan Nebo dağındaki Pisga tepesine çıkar. Oradan Vaad Edilmiş Topraklar'a son bir kez bakar ve ölür. Moab ülkesinde Bet-Peor nehrinde gömülür. Mezarının yeri bugün bilinmemektedir.

(bkz: The Prince of Egypt)
bir gün allah, hz musa ve hızırın birlikte yolculuk etmesini ister ve ona kızıldenizin çatallaştığı yere gitmesini söyler. musa ve hızır orada buluşurlar. hızır musaya der ki;
-seninle bir yolculuğa çıkacağız ve bu yolculuk boyunca nedenini anlamadığın birşeylerle karşılaşacaksın, senden istediğim bana asla neden diye sormaman ve sonuna kadar sabretmen yoksa yol arkadaşlığımız sona erecek.
musa kabul eder ve yolculuk başlar. birlikte bir gemiye binerler, bir anda hızır geminin ortasında bir delik açmaya başlar. musa şaşırır ve der ki;
-ey hızır sen ne yapıyorsun? gemiyi batırıp bizi öldürecek misin?
hızır döner ve şöyle der;
-sana neden diye sormamanı söylemiştim sen de kabul etmiştin, sözünü tutamadın yolculuğumuz burada sona eriyor.
musa pişman olur;
-lütfen bana bir şans daha ver neden demeyeceğim bir daha.
hızır peki der ve yola devam ederler. yolda oynayan bir çocuk görürler, hızır bir anda çocuğu öldürür musa şok geçirir hızıra döner ve,
-hızır sen aklını mı kaçırdın? küçücük masum bir çocuğu öldürdün delirmiş olmalısın. neden yaptın bunu neden?
der.
bunun üzerine hızır musaya yine sabredemediğini ve yolculuğun bittiğini söyler. musa hızıra son bir şans için yalvarır ve hızır da ona son kez olmak üzere bir şans verir. yolculuk devam eder, bir kasabaya gelirler. artık çok acıkmış ve yorgun haldedirler. ama kasaba halkı onlara bir kuru ekmek bile vermez. çaresiz kaderlerine razı gelirler. kasabadan çıkacakken hızır der ki;
-şurada yıkık dökük bir duvar var bu duvarı onaracağız, sabah olmadan bitirmemiz lazım.
hızır yine anlamaz ama neden diye de soramaz, sabah olmadan duvar sapasağlam olmuştur. en sonunda dayanamaz ve sorar.
-bize bir kuru ekmeği bile çok gelen bu hain kasabalıların duvarını neden ördük ey hızır?
hızır musaya yolculuğun burada sona erdiğini, sabır testini geçemediğini bildirir ve şimdi sana yaptıklarımızın nedenini söyleyeceğim bunların hepsini benden allah istedi ve ben de yaptım. anlatacağım ve sonra da herkes yoluna gidecek der.
-geminin içinde bir delik açtım çünkü, bu geminin gideceği ülkenin kralı çok zalim, kıyısına yanaşan gemiler eğer düzgünse onlara el koyar. bu geminin sahipleri de fakir eğer o deliği açmasaydım kral gemilerine el koyacaktı ve onlar da ekmeklerinden olacaklardı.
gelelim öldürdüğüm çocuğa, o çocuğun anne babası çok iyi insanlar ama allah bana o çocuğun büyüyünce annesine babasına çok zulüm edeceğini söyledi bunun için onu öldürdüm.
duvarını onardığımız kasabadaki insanlar ise çok açgözlüydü ve o duvarın altında bir hazine gizliydi. o hazine şu anda tek bir adama ait ve mirasını bırakacağı çocuklar henüz çok küçük. eğer o duvarı onarmasaydık bir kaç yıl içinde kasaba halkı altınları bulup yağma edeceklerdi. ama şimdi çocuklar büyüyene kadar duracak hazine.
bazen hiçbirşey göründüğü gibi değildir ve gerçekleri ancak sabrederek öğrenebiliriz diyerek sözlerini bitirir hızır...
(bkz: yaran peygamberler)

(bkz: hz musa nin kizil denizi yarmasi)
Hz Musa'nın asası, bugün Topkapı Sarayı Kutsal Emanetler Dairesi'nde sergilenmektedir.
firavun'u yola getiren peygamber.
asası ejder olmuştur bir hikayede ve onu gören sihirbazlar müslüman olmuştur fakat firavun onların kollarını ve bacaklarını çapraz kestirtmiştir.
Allah' ın[c.c.] dininin peygamberi. hz. isa[a.s.] ve hz. muhammed[a.s.]gibi.
tarihteki ilk tanrısal kanun koyucu değildir.

hindistan'da manou
girit'te minos
mısır'da mises

adlı şahıslar da "ben tanrının emirlerini getirdim diye ortaya çıkmışlardır.

kısacası mitolojik bir kişilik.
aslen mö 1353-mö 1336 arasında mısır firavunu olan ahenaton'un (doğumu 4. amenhotep) iktidarı döneminde ilk tek tanrılı dinin rahibi olan peygamber. ahenaton döneminde güneş tanrısı ra'ya eş aton adlı tek tanrının olduğu bir dine * geçilmişse de onun ölümünden sonra tekrar çok tanrılı dine dönülmüş, aton rahipleri de önce yer altına çekilmiş, sonra da bugünkü filistin'e göç etmişlerdir ki bu nedenle hz musa aslen aton rahibidir. bu da ilgili makale:

http://www.facebook.com/t...6625301267&topic=7389
http://www.ailevadisi.net...-zentuk-ve-aton-dini.html
http://www.addgenclik.org/index.php?topic=1033.0
http://pyra.blogcu.com/etiket/din