bugün

prof. çay sohbetinde uzay, evren ve samanyolu galaksisi ile ilgili sohbet etmektedir, arada gırgır şamata şakalar yapılmaktadır.

hoca : evren sürekli büyümektedir, hala yakınına bile gidemediğimiz bir çok gezegen ve güneş mevcut kahinatta çocuklar.

topluluk : hmm...

sivri genç : hocam nerden biliyorlar görmediğimiz bir şeyin var olduğunu ?!

hoca : güzel soru. bende bir soru sorayım.

sivri genç : sorun hocam.

hoca: sen tek çocuktun değil mi ?!

sivri genç : evet ?!

hoca : öz çocuksun değil mi ?!

sivri genç : evet ?!

hoca : nerden biliyorsun ?! yapım aşamasında ananla babanı gördün mü ?!

topluluk : wohahahahahahaahaha.
hamile olan felsefe hocama;

-ooo hocam ikinci katı kiraya vermişsiniz
+sen benim yediğimi yeseydin bütün katları satılığa çıkarırdın

akabinde lafı yiyen ben başta olmak üzere bütün sınıf saygıyla hocamızın önünde eğilmiştik
işetme 2. sınıf arkadaşlarla misafir olarak girdiğim dersten kesitler.

sorumlu hoca olarak derse giren rektörü bizzat izlemek istediğim için, bir yabancı dil öğrencisi olarak oturmuş bacak bacak üstüne atmış, pür dikkat arz ve talep kelimelerinin geçtiği dersi dinliyordum. adam rektör amk. eşşek gibi yabancı dili var, oxford 'da master ve doktora yapmış, yarım metre önümde gayet sempatik bir şekilde ders anlatıyor. 10 dakikada birde ampül propagandası yapıyor. her 9 dakikada bir dersten mükemmel bir keyif alıyorum bir anti-ampül olarak. adam işi biliyor tam o sırada arka taraftan bir çift gülüşme geliyor ;

rektör : arkadaşlar, demek ki durum böyle olunca...
arka tarafın sesleri : hihihihih.
rektör : amanın, ahuahauhauahuah..
zürafa : pffft... *
işletmeci arkadaşlardan biri : gülme senide siker valla kanki.
bizim lisede disiplinli bir almancacı vardır takı eşyalarını ne zaman görse affetmez.
bir gün bizim sınıftan bir arkadaşın künyesini aldı arka sıralardan bir öğretmen çocuğu da hocaya dedi ki:
-hocam bu aldıklarınızı küçük kızınıza veriyor musunuz benim babam bana hep öğrencilerden topladıkları oyuncakları verirdi küçükken dedi.
hocanın cevabı bütün sınıfı sessizliğe boğdu:
-kızıma oyuncak yada takı alacak param var allaha şükür.
matematik dersinde hoca sınıftan herhangi bir sayı söylemelerini ister. problem gereği küçük bir sayı olmalıdır bu ve ufak tefek sayılar duyulur sınıftan; bir, üç, sıfır, eksi bir gibi.. arkadan yağız bir arkadaş bütün bu fısıltıları bastırır ve şöyle der: 12!

Arkadaşımızın bu çıkışına hocamızın cevabı şu olur: evet, arkadaşınız yaşını söylemeyi tercih etti.

O andan sonra o ders yapılamaz.
milli güvenlik dersine gelen albayın kocaman topuz yapan kız arkadaşlara kabarama kabarama kel fatma diyerek verdiği ayardır.
üniversite son sınıftayız. derse geç kalan bir kız arkadaş kafasını kapı arasına sıkıştırarak: -ama sadece kafası görünüyordu-

-hoccam, girebilir miyim?

hoca gevrek gevrek gülerek lafı gediğine koydu:

- kızım zaten başını sokmuşsun, gir bari gir gir.

(sınıf beş dakika kendine gelemedi.)
birkaç gün önce olan durum
hoca sınıftan bir erkek arkadaşa kızar

hoca: ağzınızdakileri çıkarın ya da geviş getiriyorsanız kesin şunu. (kişiye bakarak)
ben: yok hocam sakız değil o ben arada öyle bir şey çiğniyormuş gibi yapıyorum.
hoca: ha, gerçekten geviş getiriyorsun yani.

**
lise 2 deyiz. bizim yaşlı mı yaşlı bir ayağı çukurda olan matematik öğretmenimiz var. lise 2 ye yeni geçmişiz işte dönemin başları hatırlıyorum. hoca dersimize ilk defa giriyor tabi tanışma faslı falan onları geçiyoruz herkes ismini söylüyor ve sonunda filmin başladığı yere yani bizim hocaya sorduğumuz sorulara geliyor.

hocanın ismi x
arkadaşımın ismi de y

(matematik hocası olduğundan böyle ehehe)

y: hocam peki siz nerelisiniz*

x: jüpiter oğlum

tabi bütün sınıf yarılmakta. diğer diyalog daha da ilginç. hocaya matematik sorusu sormak için yanına gider y.

y: hocam ben şu soruda takıldım, yapabilir misiniz?

x: ben bu mesleğin okulunu bitirmişim oğlum, bilmediğim ve yapamayacağım hiçbir şey yok.

y: iyi hocam merak ettiğim bir şey var? bu matematikte kadernan diye bir terim var mı? (o zamanlar arkadaş bu terimi bir filmden mi ne görmüştü, matematik dersiyle ilgiliydi)

x: ne bilim oğlum ben liseyi bitirip buraya geldim.

ve evet film burada kopar. aynı diyalog içinde bu mesleğin okulunu bitirdiğini söyleyen pek muhterem hocamız, ikinci diyalogda liseden mezun olup okula atandığını söylüyor. ekleme yapacak olursak bunu diyen hoca da 57 yaşında okuldaki diğer hocalar tarafından saygı duyulan pek muhterem kişidir.
bu yazacağım diyalogda bu sene yaşanmıştır. yine matematik hocamız o pek muhterem 57 yaşında gözlüklü kır saçlı matematik hocamızla sınıftaki bir öğrenci arasında geçmektedir diyalog.

hoca ders anlattığı sırada arka sıralarda cep telefonuyla uğraşan bir öğrenciyi yakalar. öğrenci hocanın kendisini gördüğünü anlamadan hocamız öğrenciyi cep telefonuyla yakalar. tabi arkadaşımız da bir panik havası oluşur. hoca cep telefonunu yakalar fakat el koymaz yalnız direk şunu der.

- oğlum, bir daha cep telefonunu yakalarsa...(evet sınıftaki herkes ne diyeceğini az çok tahmin eder ama hoca bu sefer sınıftaki herkesi şaşırtır ve değişik bir cevap verir.

- bir daha cep telefonunu yakalarsam, idareyede vermem direk gider okuturum.

tabi sınıfta oooooo sesleri yükselir. bu okutma kelimesini söyleyen hocamızda bayağı yaşlı oluğunu varsayarsak bizim için güzel bir anı oluşturmuştur.
prof. dr. emin artuk: çocuklar bazı sıralarda kitap göremiyorum. neden alınmadı hala ders kitapları?
önden bir iki öğrenci: hocam yeni baskısı çıkacakmış, eklemeler filan olacakmış onu bekliyoru...
emin artuk: ulan benim kitabıma benden habersiz kim ne ekleyebilir!?

tabii hala lise mantığından çıkamamışız, karşımızdaki adamın üniversitede okutulan bir kitap yazmış olabileceğini düşünemiyoruz.
-sözlüye çalıştın mı ateslipilic?
+eh hocam.
-eh ne olm ya çalışmışındır ya çalışmamışındır.
+e ile h harfinin yanyana gelmesiyle oluşan ''biraz'' anlamında da kullanılan bir kelimedir.
-hangi kelime?
+eh hocam.
-çık dışarı!
+peki hocam...
lise 2 fizik dersi;

K: öğrenciyi tahtaya kaldıran fizikci
F: öğrenci

"F" tahtadayken şebeklik yapar bunun üzerine "K" vurmaya çalışır, "f" kendini savunur ve hocanın ellerini tutar;

K: ne lan karşı mı koyuyosun?
F: direnç hocam (sınıftan gülüşmeler)

^sınıftakiler gülünce hoca arkadasa bir tekme atar^

K: al sana kısa devre (sınıftan hayvani gülüşmeler)
çağdaş türk tarihi yazılısındayız. ilk dönemin son sınavı. normalde tarihim hep çok iyi olmuştur. 90'dan aşağı aldığım not çok azdır. nedendir bilinmez çağdaş türk tarihinde resmen çaktım. ilk yazılı 60 küsür ikinci yazılıyı yapıyoruz ama ikinci yazılıda kurtarma yazılısı. sınav oldu hoca iptal etti bir daha yapıyor.
karıştırdığım bir konferans hakkında mı ne hocadan ufak ufak ipucu almaya çalışıyorum. hocanın beni dumur eden cevabı geliyor:

- sen de ne biçim tarih seviyormuşsun ya! herkes tarih seviyor tarihi çok iyi diyor velin bile tarihe çok meraklı diyor senin şu haline bak.

+......* * * *
Coğrafya dersi, hoca fena bi hocaydı.
Kız bi arkadaş sınıfa dersin yarısına yakın gelir.

Hoca: Kızım nerdesin sen ?
Kız: Hocam müdür yardımcısının yanındaydım
Hoca: iyi peki bakalım, git kağıt getir
Kız: Ne kağıdı hocam ?
Hoca: Kese kağıdı.

Kız sınıftan çıktı, iki üç saniye sonra geri girdi;

Kız: Hocam dalga mı geçtiniz ?
Hoca Yok kızım cidden lazım... Kızım salak mısın git geç kağıdı getir.
üniversite de hoca kapasite raporunu anlatır. arkadan cıvık, cıvık olduğu kadar da gereksiz bir arkadaş - hocam eğer kapasite raporu değerli ve de şirkete getir getiren şeyleri içeriyorsa kesin beni de yazmalılar der.- hoca sakin ve istifini bozmadan açıklar. - o listeye sadece şirket mallarını yazarlar. - *
"yanlış saatler bile günde 2 kez doğruyu gösterir." şeklinde yediğimdir.
Özellikle üniversitede yaşı biraz daha geçkince hocaların sıklıkla başvurduğu, aşağılamayla karışık, bir çeşit adam etme metodu. Bu çeşit ayarlar genelde çok boş bir nesil olduğumuzla başlar, bizden adam olmayacağı tümevarımıyla da zirve yapar.
coğrafya dersi, nüfus konusu.*

c:* osmanlı döneminde ilk nüfus sayımı 2.mahmut zamanında yapılmıştı ve sadece erkekler ve hayvanlar sayıma alındı çünkü bla bla bla.
t:* hayvanlar bile sayılmış yaanii hocam, hayvanlar bile..
c: hayvanların ve erkeklerin sayıldığı bir sayımda bizim olmamız olmazdı zaten, aynı kefeye koyulamayız çünkü.
üniversite hayatım boyunca gördüğüm en iyi ayardır.

sporda teknik taktik öğretimi dersinde hoca yetenekten bahseder...

- mesela sergen yalçın. motorik özellikleri, takımın çok aşağısındaydı ama teknik becerisi, yeteneği sayesinde çok iyi bir futbolcu oldu. yetenek kavramı için sergen yalçın çok iyi bir örnek.

bizim her ders iğrenç espri yapan arkadaş hemen atladı:

+ hocam tanju çolak da çok yetenekliydi ama hülya avşar o yeteneği söndürdü. ehehe. (tanju ve hülya ilişkisinden bahsediyor)

hoca anında yapıştırdı:

- ne biliyorsun başını sen mi tuttun?

sınıf koptu tabii. arkadaş da ağzı açık gülme pozisyonunda şoka girdi.
dersanedeyiz. cografya hocasi sinifi susturmaya calisiyor. tahtaya biseyler cizmis.
-eveeeeet, buraya bakin. beyler! bayanlar!
(sinifta gürültü devam ederken)
-beyler, bayanlar, ötekiler!
(herkes bir anda susup hocaya bakiyor)
biraz kısa boylu* hoca bilgisayardan ders anlatırken projektörü tahtaya yansıtır ancak bilgisayarda bazı ayarlamalar yapması gerektiği için derse bir süre başlayamaz. bunun üzerine sınıf biraz gürültü yapmaya başlar ve hoca "konuşacağınıza burayı takip edin, belki birşey öğrenirsiniz" der. sınıf sessizleşir ama iki arkadaş aralarında tartışmaya devam eder. hoca bilgisayarı yeniden başlatırken tartışan arkadaşlardan bir tanesi "tamam sus, tahtaya bakta bilgisayar nasıl kapatılıyormuş öğren" der. hoca duymazdan gelir ama sınıf gülünce dayanamaz ve kimin söylediğini sorar. biraz kilolu olan arkadaş ise sınıfın gülmesini kaldıramaz ve yanındakinin duyacağını düşündüğü seste "bana parçaları ver, ben hocanın boyu kadar kasada bilgisayar toplarım" der ama hoca bunu duyar. pek bozuntuya vermeden "yeni bilgisayarlar gelecekti, yanındakine bak bakalım onun oturduğu yere kaç bilgisayar sığar oraya koysak" der.

-----

dershanede bir arkadaş sınıfa şaka oyuncağı olarak siyah bir fare getirmiştir. plastik olmasına rağmen farenin içerisinde su vardır, yani canlı gibi görünür. artık tüm hocalar farenin farkındadır ve kimse korkmaz, bu sebeple farenin modası geçmiştir. bir arkadaş farenin içindeki suyu boşaltır ve tamamen siyah bir plastik haline gelir. daha sonra düzleştirir ve arabanın altında kalmış bir fare görünümü alır oyuncak. bir arkadaş ders esnasında hocaya farkettirmeden sınıfın ortasına koyar fareyi ve yerine geçer. hoca biraz dalgın şekilde sınıfta gezerken fareyi görür ve korkarak kapıdan dışarı fırlar. kısa süre sonra durumun farkına varır ve geri gelerek kimin fareyi oraya koyduğunu sorar. kimse cevap vermez ve suç, farenin sahibine kalır onu getirdiği için. farenin sahibi oyuncağı alır ve çöpe atacakken arkadaş "dur atma, daha başka hocalarada yaparız" şeklinde konuşur ve hoca kimin yaptığını anlar. şöyle bir diyalog geçer.

+ napıcaksın başka hocalara yapıp, ben anlatmıycak mıyım diğer hocalara sanki.
- anlatırsınızda, diğer hocalarda yer sonuçta bu numarayı denemek lazım.
+ tamam deneyelim ama burda değil, öğretmenler odasında. daha güzel olmaz mı ?
- harbi mi hocam, sizinde hoşunuza gider tabi arkadaşlarınızı kaçarken görmek.
+ tabi. tenefüste gel benimle deneyelim. ama fareyi at, kendin gel.
- .....
+ geliceksin değil mi ? sen bana yaptın, bende başkalarına yapayım.
- beni biliyolar ama hocam, kimse korkmaz.
+ fareyide biliyodu herkes ama ben korktum. sanada yaparız birşeyler.
kuzenim anlatmıştı. çarşamba'nın olayları bitmez, illa ki duymuşsunuzdur. bir gün dersten geçme potansiyeli olmayan * öğrenci öğretmenler odasına gider ve masaya bıçak koyup şöyle der;

öğrenci: hoca, bu not ister! hoca bunu görür * ve belinden 14'lüyü çıkartıp masaya koyar ve şöyle der;
öğretmen: bu da vermez! * *
Bölümün en karizma hocası ders anlatmakta, öğrencinin biri de başka işlerle uğraşmaktadır.
Hoca: Sen! evet sen, ne yapıyorsun?
Öğr: Hocam itaptan takip ediyorum.
Hoca: Neyini takip ediyorsun kitaptan? kitabı ben yazdım zaten.
yine kaynatılmaya çalışılan bir ders. hocanın sesi duyulur:
- konuşanın ağzına en iyi ihtimalle sinek kaçsın.*
+ oh mis gibi protein hocam.
- olum en iyi ihtimalle dedik daha proteinli şeyler de kaçabilir.*