bugün

Sultan Abdülhamit Han' ın Arap Yarımadası' nda Osmanlı'nın siyasi hakimiyetini pekiştirmek ve mukaddes toprakları ziyaret etmek isteyen Müslümanları tehlikelerden korumak için hazırlattığı Hicaz Demiryolu' yla bir rüya gerçekleştirilmişti. 1900 yılında temelleri atılan Hicaz Demiryolu, açılışının ardından ancak bir asır geçmesine rağmen, unutuldu. Şimdi çölde yolunu kaybeden bedevilere rehber olan demiryolunun Müslümanlar için manevi değeri çok büyük olmasına rağmen, atıl halde olan rayları ve istasyon kalıntıları görenlerin içini sızlatıyor.
prof dr metin hulagu nün bir umudun inşası hicaz demiryolu kitabından çıkan bir gerçeği sizinle paylaşmak istiyorum.

hicaz demiryolunun günümüzde ayakta kalan tek bölümü israil tarafında kalan hayfa ve kudüs istasyonları olup restore bile edilirken, ürdün tarafında amman istasyonu tamamen kaderine terkedilmiş, şam istasyonu içki satış yeri olmuş, suudi arabistan da bulunan hatların büyük kısmı ise tahrip edilmiş, vagon parçaları çöllerde hala da savrulmakta iken kimin dost kimin düşman olduğu gerçeğini de iyice değerlendirmek gereklidir.
115 YIL SONRA YENiDEN
Hicaz Demiryolu yeniden hayat buluyor
istanbul-Hicaz arasında demir yolu ulaşımı yeniden başlayacak. istanbul treni Medine'ye 24 saatte ulaşırken, yılda 1 milyon yolcunun taşınması hedefleniyor.

115 yıl sonra seferler yeniden başlayacak

Türkiye demiryolu taşımacılığında önemli bir projeyi yeniden hayata geçirmeye hazırlanıyor. istanbul-Hicaz Demiryolu projesi 100 yıllık aradan sonra yeniden hayata geçiriliyor.

Eylül 1900 tarihinde ilk temeli atılan ve 1904 yılından itiraben aşama aşama hizmete giren istanbul-Mekke hattı yeniden canlandırılacak. Sultan Abdülhamit Han'ın en önemli projelerinden biri olan hattın yeniden devreye girmesiyle istanbul Mekke arası hızlı trenle 24 saate inecek. Türkiye Gazetesi'nde bugün yayınlanan habere göre yılda iki milyon yolcunun taşınacağı hızlı demir yolu şebekesi daha sonra Cidde ve Medine'yi de kapsayacak.

iSTANBUL'DAN MEDiNE'YE KESiNTiSiZ ULAŞIM

Dört ülkeyi kapsayan projenin Ürdün ve Suriye ayakları Arabistan demiryolu ağına entegre edilecek. Suudi Arabistan hükümeti de istanbul Mekke Hızlı Demiryolu Projesi'ne büyük önem veriyor. Proje sayesinde bölge ülkeleri arasındaki ticaret hacminin daha da artacağını belirten yetkililer Edirne'den kesintisiz Medine'ye ulaşabilecek. TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman Mimar ve Mühendis Dergisi'ne yaptığı açıklamda proje kapsamında yürütülen rehabilitasyon çalışmasının sürdüğünü belirterek Ürdün, Suriye ve Suudi Arabistan'da bu konuda çalışmaların sürdüğünü söyledi.

TÜRKiYE NELER YAPTI?
Türkiye Hicaz Demiryolu'nun tekrar canlandırılması için Türkiye'de istanbul-Ankara-Konya yüksek hızlı demiryolu hattı inşaatını tamamlama aşamasına getirdi. Ankara-Konya Yüksek Hızlı Hattı hizmete alındı.

Konya-Karaman-Adana sınır rehabilitasyon projesi sürüyor.
Marmaray Projesi ve istanbul-Edirne Hızlı Tren Projesi de tamamlandığında Suudi Arabistan yarımadası ile Avrupa, Türkiye üzerinden modern bir demiryolu ile bağlanmış olacak.
Türkiye projeye hızlı tren istasyonlarıyla başladı. Diğer ülkelerin de projeleri var. Suriye, Ürdün ve Suudi Arabistan 2012-2014 gibi projelerini tamamlayacak.
Proje bittiğinde istanbul'dan yola çıkan bir tren, 24 saatte Mekke'ye ulaşacak. Yılda en az 1 milyon yolcu kapasiteli olacak sistemi Avrupa ulaştırma ağı içerisine dahil edilecek.

100 YILLIK HAZiN ÖYKÜ

Hicaz Demiryolu'na 1 Eylül 1900 tarihinde Şam'da yapılan resmi bir törenle fiilen başlandı. 1 Eylül 1904'de hat 460. kilometrede bulunan Maan'a ulaştı. Hicaz Demiryolu'nun Akdeniz'e bağlantısını sağlayacak Hayfa hattı ise Eylül 1905'de bitti. Yapılan başka tali hatlarla birlikte 1918'de Hicaz Demiryolu'nun uzunluğu 1900 kilometreyi aşmış idi.

Hicaz Demiryolu'nun maliyeti

Hicaz Demiryolu'nun 161 km.lik Hayfa hattıyla birlikte 1464 kilometreye ulaşan hattın toplam maliyeti 3.066.167 lirayı bulmuş idi. Bir başka hesaplama ile 3.456.926 liraya ulaşmış idi. Hattın bu maliyeti Avrupalı şirketlerce Osmanlı topraklarında yapılan demiryollarından daha ucuz idi. Bu ucuzluk işçi üçretlerinden kaynaklanıyordu.

Hicaz Demiryolu ile ilgili harcamaların yarıdan çoğu yurt dışından getirilen malzemeye gitmişti. Giderlerin diğer önemli bir kısmı inşaat masrafları, Suriye'deki mühendis ve teknik personelin maaşları ile Ameliyat (amele) taburlarına verilen ücretler ve ikramiyelere ait idi.

Düzenlenen seferler

Hicaz Demiryolu işletmeye açıldıktan sonra Hayfa ile Şam arasında her gün, Şam ile Medine arasında haftada üç gün karşılıklı yolcu ve ticari eşya katarları çalışıyordu. Hac mevsimi boyunca Zilhicce'nin onundan Safer ayı sonuna kadar Şam-Medine arasında yine karşılıklı üç sefer yapılmaktaydı. Yalnız hac dönemine mahsus olmak üzere gidiş geliş için tek bilet yeterliydi.

Daha önce Şam-Medine güzergahı develerle 40 günde kat edilirken Hicaz Demiryolu ile aynı mesafe 72 saate (3 gün) inmişti. Üstelik haraket saatları namaz vakitlerine uygun şekilde tanzim edilmiş olması, trenlerin istasyonlarda yolcuların namazlarını kılacak kadar bekletilmiş olması büyük kolaylıklar sağlıyordu. isteyenler namazlarını camii vagonunda kılabiliyordu. 1909 yılında aynı vagonda günün beş vaktinde hacılara müezzinlik yapan bir görevli bulunuyordu. 1911'den itibaren başlatılan bir uygulama ile dini ve milli bayramlarda özel tren seferleri düzenlendi. Mesela Mevlid-i Nebevi'ye tesadüf eden günlerde Medine'ye oldukça ucuz Mevlid trenleri kalkıyordu. Ayrıca Müslüman ailelerin rahatlıkla seyahat edebileceği şekilde vagonlarda düzenlemeler yapılmıştı.

kaynak:http://skyturk.net/haber/...buluyor-gundem-13566.html
Hicaz Demiryolu, II. Abdülhamit tarafından 1900-1908 yıllarında Şam ile Medine arasında inşa ettirilen, Osmanlı imparatorluğu'nun istanbul'dan başlayan demiryollarının bir bölümüdür. Demiryolunun teknik işlerinin başında Alman mühendis Meissner bulunuyordu.

Hicaz Demiryolu özellikle istanbul ile Kutsal Topraklar arasındaki ulaşımı güçlendirmek için yapılmıştır, bu bölgelere taşınacak askerlerin ulaşımının kolaylaşması, hacıların daha güvenli bir şekilde hacca gidip gelmesi ve Arap ülkelerinin ekonomik gücünü yükseltmek öncelikli hedeflerdir. Ancak Alman mühendislerinin çalışması özellikle Almanya'nın Berlin şehrinde başlayıp istanbul üzerinden geçerek Hicaz bölgesine ulaşımı kolaylaştırması istekleri üzerinedir. O dönemde Mısır ingilizlerin işgali altındadır ve Süveyş kanalı kontrolleri altındadır. Almanların ileride ingilizlerle Mısırda doğrudan Osmanlı topraklarında üzerinde açmayı planladıkları bir çephe için en kısa yol bu demir yoluyla olacaktır.

Demiryolunun inşası 1900 yılında başlamıştır, yapımında çoğunlukla Türkler ve bölge işçileri çalışmış, ama bunun yanında Almanların teknik tavsiyeleri ve destekleri de alınmıştır, bir çok Alman mühendis de yapımda görev almıştır. Aynı yıllarda yapılan bir diğer demiryolu da Berlin-Bağdat demiryoludur.

Yapımından sonra ise sıkıntı yaşanmıştır. Özellikle soygunculukla ve Hacı kafilelerini yağmalamakla geçinen Arap kabileleri bu sefer demiryolunu hedef almış, bölgedeki halk ise çokça traversleri söküp kendi işlerinde kullanma girişiminde bulunmuştur.

Demiryolu, asıl hedefteki ulaşım noktası olan Mekke'ye kadar uzatılamamıştır. Hicaz Demiryolu hedefine varamamıştır

Ürdün'ün önemli şehirlerinden biri olan Maan, Hicaz Demiryolu üzerindeki başlıca istasyonlardan biriydi. Günümüzde demiryolunun Suudi Arabistan'daki kısmı kullanılmadığı için Maan sıradan bir ara istasyona dönüşmüş durumda. Hicaz Demiryolu inşaatında 2666 kâgir köprü ve menfez, yedi demir köprü, dokuz tünel, 96 istasyon, yedi gölet, 37 su deposu, iki hastane ve üç atölye yapılmıştı.

Şam-Hicaz demiryolunun onu başka hatlardan farklı kılan pek çok olağanüstü özelliği var. Esas yapılış nedeni, inananların mukaddes topraklara yapacakları hac seyahatini eskisine göre daha kolay hale getirmek.
Hicaz Demiryolu, Osmanlı Devletinin son dönemlerinde hem dinî, hem de stratejik sebeplerle inşa edilmişti. Ülkedeki diğer demiryollarının aksine, maliyeti iç kaynaklar ve islâm âleminden yollanan bağışlarla karşılanmıştı.
Binbir Gece Masallarının ruhuyla yoğrulmuş bu topraklarda, esrarengiz bir vadinin kayalık yamaçlarında Zümrüd-ü Anka kuşunun yumurtasına ya da sihirli bir lambadan çıkan bir cine rastlamak hiç de şaşırtıcı olmayabilir. Demiryolu Şam'da hac seyahatinin başlangıç noktası olan Bab-ı Allah'tan başlar. Raylar Şeria Nehri'nin kollarından Yarmuk'u takip eder. Buradaki koyaklar inşaatta pek çok mesele çıkartmış, ama hepsinin üstesinden gelinmiştir. italya, Karadağ, Hırvatistan, Yunanistan ve başka Avrupa ülkelerinden bir çok işçi, bu bölümün kaya kırma işleriyle tünel ve köprü yapımlarında çalışmıştı. Hattın geçtiği yerde, Şeria Vadisi Akdeniz'den 245 metre aşağıdadır; ama Yarmuk'tan sonra denize doğru yumuşak bir meyille çıkılır.
Deraa'nın güneyinde, demiryolu bereketli mısır tarlalarını terk edip rüzgârlı Başan yaylasındaki otlaklara doğru yol alır. Baharda buralarda gezinen ceylanlar ile demiryolunun kıyısında Bedeviler eşliğinde dolanan deve sürüleri göze çarpar. Tren güneye indikçe manzara solgunlaşmaya başlar.

Baştan sona eski hac yolunun izinden giden bu demiryolunun istasyonlarında, hacıların su ihtiyacını karşılayan eski taş sarnıçlar ve su depoları dikkat çeker. Su azaldıkça, bazı yerlerde kuyulardan motorlu pompalar ile su çekilir. Buralarda her nedense artezyen kuyusu yok. Kayalık bir arazideki bir sondajda makineler kırıldıktan sonra bu yöntem rafa kaldırılmış.

Maan, Amman'ı geçtikten sonra, istasyon kuyularında ya da bu küçük kasabanın pınarlarında su bulabileceğiniz ilk noktadır. Burası resmî taş binaları, ufak tefek onarımlar için küçük atölyesi, hastanesi, küçük de olsa oldukça iyi oteliyle büyük bir demiryolu merkezidir. Demiryolundan 1,5 kilometre uzaktaki bir tepenin arkasındaki, taş ve kerpiç evlerden kurulu bu küçük kasaba trenden görülmez. iki gür pınar kasabanın su ihtiyacını karşılar.

Hurmalıklar, cins cins yemiş ağaçlarıyla dolu küçük bahçeler ve tek tük mısır tarlalarıyla kaplı bu topraklar, uzaktan bakıldığından kurak ve tekdüze manzaranın içinde koyu birer yamaya benzer. Buralardaki en benzersiz yer, sekiz saat mesafedeki Petra'dır. 1075 rakımlı, etrafı kurak ve canlandırıcı çöl iklimiyle çevrili Maan'ın yaz ve kış zindelik veren bir havası var.

Bölgenin en zorlu özelliğinin kum fırtınaları olduğu söylenebilir. Baharda yağmur alışılmadık bir şey değildir ve kurak manzarayı yeşile büründürür. Eski saklı kent Petra ve günümüzdeki Maan özelliklerini, Arabistan'ın kapısını tutmalarına ve bu ülkenin kuzeyini kat eden o uzun kasvetli yoldan önce Suriye ve Batı uygarlığının son ileri karakolu olmalarına borçludur.

Çağlar boyunca, daha hac yolculukları başlamadan çok çok önce bile bu yol altın, tütsü ve Arap mallarının Suriye'ye taşındığı güzergâh olarak önem kazandıysa da, Süveyş Kanalı ve Kızıldeniz'deki buharlı gemilerle yapılan nakliyat yüzürden burada ticaret bitmiş, geriye sadece hacılar kalmıştır.

Maan'dan ayrıldıktan sonra tren artık tek bir yerleşimin olmadığı, inlerle cinlerin top oynadığı bir dünyada yol alır. Yolculuğun en ıssız kısmı, Maan'ın güneyindeki eski hac yolunda geçer. Kervanların zorlukla ilerlediği bu yolda, hep ölmüş ya da can çekişen develer görülürdü.

Manzaradaki en büyük değişime Maan'ın 80 kilometre kadar güneyinde şahit olursunuz. Çünkü nihayet Arabistan'ın gerçek kapısına ve cinler diyarına varılmıştır. Ansızın, yol sizi dimdik yükselen bir uçurumla karşılaştırır. Burası Batn el Gul (Cin Kovuğu) diye bilinir.

Batn el Gul istasyonunda, 30 kilometre kadar doğuya uzanan ve iniş için tek bir geçit vermediği söylenen sarp uçurumu seyredebilirsiniz. Ve nihayet, hac yoluyla demiryolunun yokuş aşağı yan yana uzandığı, nispeten kolay bir iniş başlar.

Tepelerden görünen son derece çarpıcı manzaraya, parlak kırmızı ve sarı tonları hâkimdir; bu renkler mora, eflatuna ve siyaha dönerken, tabiatta yeşilden başka her renk görülür. Kumtaşı yarım aşınmış yerleri kırmızı ve sarıya çalar. Bu toprakların tamamen susuz olduğunu düşenseniz de, Maan-Cûf yolu üzerinde birkaç kuyu vardır. Kızıldeniz'e inen bölgedeki birkaç köyde de küçük pınarlar olduğu söylenir.
Şam'dan 690 kilometre uzaktaki Tebuk, yol üstündeki ilk vahadır.

Ardındaki uzun ve kurak çöl yoluna koyulmadan, tren burada suyunu depolar. Tebuk, demiryolunda çalışanlar için yapılmış birkaç bina, bir küçük tamir atölyesi ve 60 yataklı hastaneden ibaret bir istasyondur. Hac yolundaki durak yerlerinin simgesi olan taş hisarlardan birinin içindeki bir havuzda toplanan büyük pınar, 800 metrekarelik bir hurmalığı sular. Tebuk'un esas sakinleri birkaçının bahçesi duvarla çevrili, 60 kerpiç evde oturur. Yolda hep zencilere rastladık, bu civarda Arap yerleşimleri çok seyrek.

Bahçelerde limon ve nar da var. Buğday ise taze hayvan yemi olarak ekiliyor. Demiryolunun bu kesiminden sorumlu italyan mühendis, kumda bol sulamayla, Avrupa'daki birçok sebze türünün yetiştiği bir bahçe yapmış. Ama yöre sakinlerinden hiçbiri onun yaptığı işi denemeyi düşünmemiş.

Hz. Muhammed'in ilk seyahatlerinde Tebuk'u ziyaret etmiş olduğu bilinir; Cebel Şerora'nın ise Peygamber'in minberi olduğu söylenir. Bu belkide, buranın etrafını saran topraklara hâkim konumu yüzündendir.
Fazla hayvan türünün olmadığı bu yörede, az miktarda, yerel halkın'lasar ireği dediği oryx beatrix türü antilaplor yaşar. Maan'ın kuzeyinde büyük sürüler halinde gezen gazeller burada yok. Nadiren rastlandığı söylenen devekuşlarından birinin postu Maan istasyonunda muhafaza edilmektedir.

Tebuk'un güneyinde su, yine büyük bir sorun; karakolların su ihtiyacı her gün trenle karşılanıyor.
Demiryolunu baştan sona Osmanlı askerleri kurmuştur; ama çok sayıdaki taş istasyon binası, köprü ve menfezi çoğunlukla italyanlar ile Yunanlı ve Karadağlı işçiler inşa etmiştir. inşaat sürerken Tebuk çevresinde tutuculuktan neredeyse eser görülmemiş, bu sayede italyan işçiler yeni bir cami yapmıştı. Avrupalılar tarafından eğitilen Türk mühendisler ise El Ula'dan Mekke-i Mükerreme'ye uzanan yolu inşa etmişlerdir.
Bu demiryolunun çok işlek olacağını veya Orta Arabistan'la ticareti canlandıracağını düşünmek hatalı olur; çünkü Maandan Medine'ye kadar uzanan bölge, hiçbir gelişme imkânı olmayan, çorak topraklardan geçer. Üstelik iç Arabistan'ın satabileceği fazladan malı yoktur. Mekke ve Medine'de dahili ya da harici her türlü ticaretin, uzun karayolundan çok demiryolunun denize kavuştuğu Şerm Rabiğ limanından yapılması daha olasıdır.

Demiryolunda işleyen vagonlar Belçika'dan, lokomotifler Almanya'dan satın alınmıştır. Raylar ise Amerika'dan, Rusya'dan üretim yapan bir Fransız firmasından ve Belçika'dan temin edilmiştir.

Ayrı bölümlerden sorumlu mühendisler Fransa, Polonya, Macaristan gibi farklı farklı ülkelerden gelmişti. Bu inşaatın başında ise gayet yetenekli ve becerikli bir Alman olan Meissner Paşa vardır. Ayrıca, demiryolunu başarıyla Medine'ye getiren ve genel idareden sorumlu olan Kâzım Paşa ile Medine'ye varan son bölümü Avrupalıların yardımı olmaksızın başarıyla tamamlayan, bütün modern metotlara hakim Türk mühendis Hacı Muhtar Bey'in haklarını da teslim etmek gerek.

Sonuç olarak en çok neyi takdir edeceğimize karar verebilmek zor iş: Demiryolunu kurarak hem dininin çıkarlarını gözeten hem de geniş imparatorluğun uzak yerlerini birleştiren Padişah Hazretlerinin ileri görüşlü fikri mi; yoksa bu projeyi hayata geçiren, neredeyse hiç suyun olmadığı ıssız topraklarda, kilometrelerce uzunluktaki demiryoluna emeği geçen Osmanlı askerinin sessiz ve sarsılmaz sadakati mi?
kaynak:http://www.hakkinda-bilgi...-demiryolu-hakkinda-bilgi
yapımında medine sınırlarına girildiği vakit sultan abdülhamid han bir ferman gönderir:

"medine sınırlarından itibaren rayların altına keçe döşeyin. sevgili peygamberimizin ruh-u saadetleri, o gürültülerden incinmesin."
osmanlı askerlerinin susuzluktan kırılarak büyük fedakarlıklar ile yapımını tamamladığı demiryoludur, medine şehrine yakın yerlerde rayların altına titreşimleri azaltması maksadıyla keçe döşendiği söylenir..

araplar ise bu fedakarlıkların karşılıklarını arabistanlı lawrence' yönetiminde bu demiryoluna defalarca saldırarak, hasta ve yaralı türk askerlerini parçalayarak pek güzel ödemişlerdir.

arap götü yalayıcılarının bahsetmek istemediği hikayeleri vardır.
günümüz şartlarında dahi eşine rastanmamış projedir.

Osmanlı Devleti’nin en sıkıntılı döneminde, devleti 33 yıl boyunca izlediği ince siyasi taktiklerle tek karış toprak vermeden yöneten Sultan 2. Abdülhamid’in yıllardır düşlediği bir projesi vardı. Bu proje; islam alemi’ni atardamarlar gibi birbirine bağlayacak olan ve hayalleri bile zorlayan Hicaz Demiryolu Projesi’ydi.

Hicaz Demiryolu, Sultan 2. Abdülhamid Han tarafından 1900-1908 yılları arasında Şam ile Medine arasında inşa ettirilen, Osmanlı Devleti’nin istanbul’dan başlayan demiryollarının bir bölümüdür. Hicaz Demiryolu inşaatında 2666 kagir köprü ve menfez, yedi demir köprü, dokuz tünel, 96 istasyon, yedi gölet, 37 su deposu, iki hastane ve üç atölye yapılmıştır.

Hicaz Demiryolu ile özellikle istanbul ile Kutsal Topraklar arasındaki ulaşımı güçlendirmek, bu bölgelere taşınacak askerlerin ulaşımının kolaylaşması, hacıların daha güvenli bir şekilde hacca gidip gelmesi amaçlanmıştır. Aylar süren hac yolculuğu dikkate alındığında Hicaz Demiryolu’nun müslümanlar için taşıdığı önem daha iyi anlaşılır.

Mesela Şam’dan Hac için yola çıkan bir kişi yaklaşık 40 günde Medine’ye, 50 günde Mekke’ye ulaşıyordu. Bu uzun yolculuk esnasında karşılaşılan bulaşıcı hastalıklar, su sıkıntısı, zaman zaman bedevi saldırıları ile seyahat masrafları hac yolculuğunun zorluklarını bir kat daha artırıyordu.

Hicaz Demiryolu bu uzun ve meşakkatli hac yolculuğunu gidiş-dönüş 8 güne indirecekti. Buna 10 günlük ibadet süresi de ilave edildiğinde hac farizası 18 gün içinde yapılmış olacaktı. Ayrıca hac yolculuğuna ayrılan masraflar azalarak daha fazla müslümanın hac farizasını yerine getirmesi mümkün olacaktı. Yine Hicaz Demiryolu bir şube hattı ile Cidde’ye bağlanarak deniz yolu ile dünyanın değişik ülkelerinden kutsal topraklara gelen diğer hacıların Mekke ve Medine’ye taşınmaları sağlanacaktı.

Dünya müslümanları Hicaz’a yardım yağdırıyor Abdülhamid Han da ellerini açıp semaya; Cenab-ı Hak(c.c.) ve Peygamber Efendimizden(s.a.v.) bu hayırlı projenin gerçekleşmesi için yardım ve kudret diliyordu.

Hicaz Demiryolunun inşaası için emir verir. Emrin ardından, Cezayir’den Tunus’a, Güney Afrika’dan Amerika’ya, Hollanda’dan Singapur’a, Rusya’dan Çin’e, Fas’tan Mısır’a, Hindistan’dan, Cava’ya, Sudandan Balkanlar’a, Kıbrıs’tan Viyana’ya, Almanya’dan Bosna’ya, Fransa’dan iran’a kadar bütün Müslüman halklardan yardımlar yağmaya başlar. Bu yardımların arkasından Osmanlı neferleri ile Mühendislik Mektebi öğrencileri kolları sıvar. Ümmetin, büyük bir heyecan ve coşkuyla bitmesini beklediği Hicaz Demiryolu, tamamen islam coğrafyasından toplanan bağış, gönüllü hizmet ve Abdülhamid Han’ın 50 bin liralık "şahsi" bağışıyla tamamlanır. Hicaz Demiryolu’nun o günkü maliyeti 4 milyon 558 bin lira civarındadır.

Cennetmekan, Sultan 2. Abdülhamid Han; Hicaz Demiryolunun inşaasında Medine-i Münevverenin 20 kilometre yakınına gelindiğinde Peygamber Efendimiz rahatsız olmasın diye "Medine’nin merkezine kadar raylara keçe döşeyin" emrini verir.

Peygamber Efendimiz(s.a.v) rahatsız olmasın diye!

vesselam.

görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel

vesselam iki.
sultan hamit 1900 yılında müslümanlara, şam ile kutsal medine ve mekke şehirleri arasında bir demiryolu yaptırma niyetini açıkladı. gerekli parayı sağlamak için bütün dünya müslümanlarına mali yardımda bulunmaları çağrısı yapıldı. yardım listesinin başında, verdiği çeyrek milyon dolar ile kendisi bulunuyordu. 1904 yılına kadar 3.5 milyon dolardan çok para toplandı. bu iş için zorla alınan tek para imparatorluğun her sivil memuru ile subayının aylığından kesilen %10 lar oldu. bunlarla birlikte, elde edilen para 15 milyın doları buldu. demiryolunun döşenmesi işinde teknik uzmanlığı italyan mühendisler yaptı. işç.i olarak da askerler ve köylüler çalıştılar. demiryolu'nun yapımında toplam 700 bin kişi çalıştı. müslümanlar işi öğrendikçe, müslüman olmayanların yerini aldılar. 31 ağustos 1908'De, sultan hamit'in tahta çıkışının 32. yıldönümünde, demiryolu medine'ye kadar tamamlandı. sonra genç türkler devrimi ve bunu izleyen olaylar yüzünden hiçbir zaman mekke'ye kadar uzatılamadı.
abdulhamiti doktor yapmış projedir.
1900-1908 yıllarında yapılan şam ve hicazı birleştirip arap diyarınaki hükümet denetimini arttırmak için yapılan demiryoludur.

Osmanlı imparatorluğu hicaz demiryolu projesini açıkladığı zaman avrupa' daki gazetelerde alaycı haberler ve yazılar çıkmıştı. gerçektende pek inandırıcı bir şey gibi görünmüyordu iflas bayrağını çekmiş bu devlet için.Peki bu devlet 2 bin kilometrelik bu yolu yapacak kaynağı nasıl sağlamıştı? Avrupa firmalarının işgücüne alternatifler nasıl karşılandı? bölgedeki anlaşmalı devlet fransa engeli nasıl aşıldı? Peki yerli halk bu işe nasıl bakıyordu?
* Devlet-i Aliyye ekonomik sıkıntıyı aşmayı başarmıştır. kurban derileri, müslüman toplumların bağışları, pul satışları ve teşvik madalyonları gibi gelir kaynakları yanında alman şirketlerininde( georg von siemens) desteği alınmıştır . Ucuz olması içinse -rus usulü- demir raylar arasındaki boşluk ölçekler altına düşürüldüğü , bundan tasarruf yapıldığı bazı kaynaklarda geçer.
* Demiryolu yapmak için para kadar işgücüde önemlidir. osmanlı'nın ise böyle büyük bir altyapısı yoktu. işçi olarak çoğunlukla yerel halk çalışmıştır. mühendisler almanya'dan getirilmiştir. buradaki önemli önemli olaysa onuncu yıl marşında bahsedilen demir yollarını yapan mühendisler bu çalışmalarda yetişmişlerdir.
* devlet demiryolu yapılacak bölgeyi fransız şirketlerinin tek eline kiraya vermişti. bu projenin bağımsız yapılabilmesi için şirketlere tazminatlar ödenmiştir.
* şimendifer demek hükümet binaları bunlarla birlikte asker-askerlik planlamaları ve vergi düzenlemeleri demekti. bölgedeki yerli halk, bedeviler ve vehabiler, hicaz demiryoluna sıcak bakmıyorlardı. bölgedeki bu psikolojiyi göz önüne alırsak demiryolunu çıkarlarına karşı gören ingiliz hükümetinin bölgedeki kışkırtma girişimleri pekte zor olmamıştı. hicaz demiryolunun 72 kilometresi yapılamamış bunun yanında tamamlanan istasyonlarda saldırıya uğramıştır. Bir ingilizin dedikleri bu olayların şahitliğini yapar: burayı zapt etmek Ayı işgal etmek gibi bir şeydir.
görsel

Dostumuz araplar! tarafından birinci dünya savaşında infilak ettirilen Türk ordusuna ait tren.

Yemen türküsünde dediği gibi gidenin neden gelmediği belli oluyor.
duruyor mu bilen var mı?
Milletin parasının Arap çöllerine gömülmesidir.
Hicaz Demiryolu, ya da diğer adıyla Hamidiye Hicaz Demiryolu, II. Abdülhamid tarafından 1900-1908 yılları arasında Şam ile Medine arasında inşa ettirilen 1322 km uzunluğundaki demiryolu hattıdır.