Antik Yunan Tanrısı Hermes , yer (insanlar) ile gök (tanrılar) arasında bağ kurucu ve yer yüzünde tanrısal olanın yorumcusu (hermesneuta) olarak kabul görmekte idi. Hermenötik denilen bu kelime kaynağını Hermes in bu fonksiyonundan alır. Hermönetik (Hermeneutics) sözcüğü bir metnin içrek (ezoterik) anlamının bulunması , bir metnin asıl maksadının anlaşılması anlamlarında kullanılmaktadır ve yorum ilmi olarak kabul edilir.
Her şey: anlam; anlam her şey ve bunun peygamberi de hermönetik (yorum bilgisi). Bir şeyin ne olduğunu sorarsanız yanıt hazır. Ona yüklediğiniz anlamdır
yorum bilimi anlamına gelmektedir. yorumbilim.
Neyi,nasıl yaşadığımızı anlamaya çalışan bilim. Antik yunanda tanrıların mesajlarının insanlar tarafından anlaşılabilmesi için hermes tarafından yapılan çeviri ve ona verilen isim.ortaçağda edebi eserler,hukuk ve din alanında kullanılan yöntem ilkin dilthey tarafından birsanat olarak kullanılmışancak daha sonra schleiermacher tarafından sosyal bilimlere kazandırılmış ve gadamer tarafındanda geliştirilmiştir.gademer tarafından tanımlanan hermeneutik pozitivist bilimleri zora sokmuştur. çünkü pozitivizm'in yöntemini eleştirmiş ve ona yeni bir alternatif getirmiştir. buna göre gerçek, bir metni yazan,okuyan,metnin kendisi ve bütün bunların üzerinde evrensel bir gerçekliğe sahiptir ve bu gerçeklik ancak hermeneutik yöntemle anlaşılabilinir. Esasen felsefenin özüne ters bir mantığı da vardır akımın. Felsefe olan bitenin sadece nedenini bilmek istemektedir. Tek soru niyedir. Oysa hermeneutik olayları nasıl yasadıgımızı anlamaya calısır.
alman tarih okulu filozoflarından Dilthey'ın bakış açıcı ile açıklamak gerekirse...

Öncelikle kabuller:

1)tinsel yaşama ait olgular, insanın psiko-fizik yaşam bütünlüğünden kopartılamazlar.

2)Öyle ki toplumsal/tarihsel olguları betimlemek ve çözümlemek isteyen bir teorik çaba, insan doğasının bu psiko-fizik bütünlüğünü gözardı edemez ve bu bütünlük bu nedenle sadece tinsel olan şeylerle sınırlandırılamaz

3)insan sahip olduğu psişik potansiyeli, en üst düzeyde, ancak tarihsel konum ve durum içerisinde gerçekleşebilen sanatsal yaratmada edimselleştirebilir. Sanat, insanı ve yaşamı anlamanın, bu yüzden organonudur.

4)Her anlama bir yeniden üretimdir. Ve yeniden üretme ve anlama sürecini aydınlatmak için, iç deneyimden, kişiye özel durumların yaşantısından yola çıkmak zorundayız.

5)Anlama da bir dereceye kadar sempatiye bağlıdır. Örneğin bize hiçbir şekilde sempatik gelmeyen insanları pek öyle kolayca anlayamayız.

6)insani ve tinsel olan şeyler hakkında kesinliği, o da bir dereceye kadar, refleksif/analitik yoldan değil, empati ve anlama yoluyla sağlayabiliriz. Öyle ki, destan kahramanları, krallar ve tarihsel kişiler, sadece önemli kişiler olmaları bakımından tragedyaya uygun kişiler değildirler; onlar aynı zamanda kendileriyle en fazla oranda empatik bağ kurmak konusunda bizi kışkırttıkları ve bu nedenle oyunun etkisini daha da arttırdıkları için de tragedyaya uygun olurlar.

7)Aklı ve zihinselliği empatinin önüne koymak, insanı ve tinsel yaşamı anlamak bakımından, sanıldığının aksine, çoğu kez basbayağı engelleyicidir.

8)Bu demektir ki yoğun, derinlikli açıklama veya yorumlama, öncelikle, objeye karşı içsel yakınlık, yatkınlık ve sempati sayesinde ancak yüksek bir olgunluk derecesine ulaşabilir. Burada saf analitik ve refleksif düşünmenin yapabileceği çok şey yoktur. Açıklama ve yorumlama, insanın tüm psişik ve zihinsel donanımıyla gerçekleştirdiği bir yeniden anlamadır.

9)Tıpkı sanat eserlerinin kendileri gibi, bu eserler hakkında gerçekleştirilen biçimsel açıklama veya yorumlama da, mahirane, ustalıklı, dolayısıyla yine sanatsal olan bir yeniden üretici/kurucu anlamanın ürünü olarak gerçekleşir. Usta yorumcular usta sanatçılardır da.

10)bir Rönesans insanının içsel hali ile benim içsel halim arasında bir benzerlik olduğunu bizzat analojik çıkarım öğretemez; bu ancak empati ve anlama yoluyla sağlanabilir.

11)içsel yaşanmışlık halini, yaşantıyı ve yeniden üretici/oluşturucu/kurucu anlamayı en temelinden düzenleyen, bu demektir ki bunları önceleyen, bunları arkasında bırakma gücüne sahip olan hiçbir bilimsel süreç yoktur. Çünkü bilim yaşamayı önceleyemez; onun kendisi yaşamanın ürünüdür.

12)her insani sanat, sanatçının yaşam birikiminin herhangi bir form içinde kendisinden sonra gelenlere aktarılması mümkün olduğu sürece, kendini kendi uygulamaları içinde arıtır ve yükseltir.

sonuç: Diltey'ın deyimiyle "Biz yazıya geçerek sabit hale gelmiş yaşam ifadelerini anlamanın bu öğretisine hermeneutik diyoruz".

kaynak: hermeneutik ve tin bilimleri/dilthey
(bkz: paul ricoeur)
(bkz: sanatsal hermeneutik)
(bkz: dinsel hermeneutik)
(bkz: fenomenolojik hermeneutik)
arapçası tevil'dir.
Antik Yunan Tanrısı Hermes, yer (insanlar) ile gök (tanrılar) arasında bağ kurucu ve yer yüzünde yukarının (tanrısal olanın) yorumcusu (hermesneuta) olarak kabul görmekte idi. “Hermenötik” denilen bu kelime kaynağını Hermes’in bu fonksiyonundan alır. Hermönetik (Hermeneutics) sözcüğü bir metnin içrek (ezoterik) anlamının bulunması, bir metnin asıl maksadının anlaşılması anlamlarında kullanılmaktadır ve yorum ilmi olarak kabul edilir.
Parçaları anlamak için bütüne, bütünü anlamak için parçalara başvurmak..
eski metinlerin tenkidi ve hatalardan arındırılarak gerçeğin tespitidir.
islam bilginleri tarafından kur'an tefisirine giriş için "usul" adı altında hermenötik ortaya çıkmıştır.
daha sonra 15.yyda "tanrının sözünü en doğru biçimde anlamalıyız" diyen lorenzo, valla, erasmus batıda hümanistik hermenötike temel oluşturmuşlardır.
hermeneutik deyince akla gelen ilk isim gadamer'dir. gadamer hermeneutik alanını temellendirmiştir. heidegger'in öğrencisidir. onun hermenötiğine göre yorumlanacak eserler önyargılardan bağımsız olamazlar. zaten bu önyargının olması gereken bir şey olduğunu savunur. anlamayı önyargıların olanaklı kıldığını söyler. çağdaş sosyoloji teorilerini aa'yla geçmemi sağlayan düşünürdür kendisi. hala aklımda kalanlar dilthey'in ya da diğer düşünürlerin teorileri değil de onunkilerdir.
richard palmerin hermeneutik isimli kitabı hem giriş niteliğinde hem de temel hermeneutik yaklaşımları öğrenme konusunda okunabilecek güzel bir kitaptır.
türkçede doğru yazılışı "hermenötik"tir.
Bir metnin hem nesnel yanlarından hem de öznel yanlarından yola çıkarak bir metni açıklamayı konu alan yorumbilimi ve kuramı.
en kaba tanımıyla, insan eylemlerini, insan eliyle yapılmış şeyleri, metinleri yorumlamaya yönelik bir teori ve yöntemdir.
sözcük olarak ise, anlaşılması güç olanı sade ve açık hale getirme.
bir metni incelerken onu yorumlamaya ve anlamaya çalışırken kendinizi yazarın yerine koyar metnin müphem mücmel mütaşebih kısımlarını kendiniz doldurmaya çözmeye çalışırsınız.
islami literatürde karşığı tevil değildir. tevilde bahsedilen empati asla kurulamaz.
gece gece eski notları karıştırıp üzerine okuma yaptığım alan. aslında yorumsama felsefe için herşeydir.
"hermeneuien sanatı, bildirme, haber verme, çeviri yapma, açıklama ve açımlama sanatıdır. " - (bkz: hans georg gadamer)
yourumlama sanatı diyebileceğimiz bir açımlama yöntemleriyle ilgilenen ve felsefeyle ilgilenen herkesin neredeyse her dönemde, antikitenin bir bölümü ve sokrat öncesi dönem dışında karşısına çıktığı söyleyenebilecek olan bir alandır.
anlamak, yorumlayıp anlamak. Hermeneutik daha çok açımlama sanatı olarak da bilinir.
hermeneutiğin verstehen, yani anlama kavramına açıklık kazandırmaya çalışan bir düşünme ya da felsefi düşünme geleneği olduğudur. "Bir şiir, bir kanun metni, bir insan fıili, bir dil, veya bir yabancı kültür, ya da insanın kendi kendisi olsun, herhangi bir şeyi anlamak nedir? Güçlük, bunun tamamen tutarlı bir soru olmamasından; ya da daha doğrusu, anlama sorununun birçok farklı bağlamda ortaya çıkmasından ve kimisi bir diğeriyle neredeyse hiç uyuşmayan bir- çok entelektüel disiplinde uygulamasının olmasından kaynaklanmaktadır