Anket doldurmak. Kendimi tutamam.
bende ki biraz esnaf takıntısı; o göte bakılacak.
Birine bişeyi söyleyemediysem ve içimde kaldıysa onu muhakkak söylemem gerekir yoksa içim içimi kemiriyor illa söyliycem.

Görüntümden tam memnun olmadan aynadan ayrılmam sınava geç kalacak bile olsam defalarca kiyafetimi değiştirebilirim.

Başkasının kaşığından ve karıştırdığı yemeği ve içime sinmeyen birinin yaptığı yemeği yiyemem.

Iki metalin birbirine sürtünme sesi diş gıcırdaması ahşap tırmıklama sesine tahammul edemiyorum.
Ayakkabı.
o bağlaç ayrı yazılacak kardeşim!

norm'la ilgili ne görsem istemsizce takılıyorum.

bakayım eyeliner'lar eşit mi?

bir de burun var. insanların burnuna çok aşırı dikkat ederim. eğer burnunu beğenmemişsem çok sıcaklaşamıyorum o kişiye, elimde değil. ama mesela sonradan o kişiye ayrı bir sempati duymaya başlarsam burnunu da seviyorum.
çay bardağının dibinde kalan son yudum.
Kelimelerin kökenlerini ve anlamlarını merak ederim hep. Öğrenmeden rahat edemem.
Çorap.
Yaz kış farketmez genel olarak çorapla yaşarım şu an bile ayağımda çorap var evde olmama rağmen.
hayatımda çok sevdiğim insanların, onlarında beni sevdiğini biliyor olarak tabii; bir görüşüne , bir davetine , bir etkinliğine vs mecburiyetten ya da isteyerek icabet etmeyince, aramızın bozulacağını hissederek, kendi kendimi yiyip bitirmek.
Hayatta kalmak.

Böyle manyak takıntılarım var işte benim*
bende her şey takıntı olabiliyor.
Başlı başına kendim.
Temizlik. Dolaptan çıkardığım bardağı bile 2-3 kez yıkar öyle kullanırım. Zaten evimde her şey bir düzen halinde. Dağınık ortamda duramam kendi evim olmasa bile kalkar ortalığı toplarım. Önceleri biraz simetri problemim vardı. Eskisi gibi değilim o konuda, yinede çok gözüme batan bir şey olursa müdahele ederim. insanlar dahil.

Bir de açık kapıdan rahatsız olmak gibi saçma bir takıntım var. O da eskisine nazaran çok fazla değil.
Ses ve ışık zerre si olursa asla uyuyamam.
düzenli olmak, bir şeyleri hemen yerine yerleştirmek, dağınıklığı toparlamak, istif yapmak.

bazen öyle kaptırıyorum ki hacı, yıkanmışları çamaşır makinesinden eşimden önce ben alıyorum asmaya başlıyorum bazı zamanlar. ondan sonra eşten azar. ağzımı burnumu kıracak bir gün ama dur bakalım.
Bu durumu nasıl açıklasam bilemedim. sanırım benim takıntım kendime ve düşüncelerime. Bir şeyleri kafama taktım mı takarım. Sürekli düşünürüm nasıl yapabilirim, ne yapabilirim diye. Yani Herhangi bir konuda bir şeyi istiyorsam yapmak için oraya ulaşmak için elimden gelenin en iyisini yapar ve elde ederim. Hırs yaptım mı dibine kadar yapıyorum. Sabır ve azimle istediğimi alıyorum. Bu iyi mi kötü mü bilemiyorum ama aynı zamanda bundan zevkte alıyorum.
Geçmişe takılıp kalmak.
Rusça ve Fransızca işitince sıçasım kusasım gelmesi. inş bu iki dilin konuştuğu ülkelerde yaşamak zorunda kalmam aksi takdirde terapi görmem gerekir.
Ayağımda ayakkabı bile olsa biri ayağıma doğru baktığında koşarak uzaklaşasım geliyor.
Odamı salı ve cuma günleri mutlaka süpürürüm.
Çoraplarımı katlamayı sevmem katlanmış çorap gördüğümde hemen açarım.
Yumurta menemen türü şeyler tavada pişerken çok karıştırılıp lapa edilmesi. Bu yüzden çığlık atmışlığım var.
Sevmediğim insanlardan uzak durma takıntım. insanlardan kaçtığımı sanıyor ailem oysa ki sevmiyorum.
hayatın ta kendisi. hayat benim için en kutsal şeydir. zorunlu olmadıkça bir ot parçasını bile koparmam, öldürmem.
Sevgili.
ağız şapırdatmasına karşı hassasiyet. beni öldürebilir bir sinir yaratıyor.
Bir sorun olduğunda uzayıp gitmesini değil de hemen o an çözmek istiyorum. Sonraya bıraktıkça kafamın içinde dönüp duruyor. Sabır amk sabır.

Bir de olduğum odanının kapısının kapalı olması gibi iğrenç bir huyum var. Çok zor arkadaşlar
insanlar neden sürekli kapıyı kapattığımı soruyor, ben de bilmiyorum aq.