bugün

Kulağın dibinde vızıldayan sinekten kurtulmak için pikeyi tepene kadar çektiğinde sineğin de pikenin içinde olduğunu farketmek.
annemin arkadaşı, 4 aylık hamile. doktora gitmişler. çocuk down sendromlu alınması gerek demiş oç doktor. başka doktora gitmişler aynısı. bi başkasına gidilmiş aynı şekilde. yok çocuk down sendromlu alınacak deniyor. en son kadın çabalıyor ediyor kredi çekiyor masrafları karşılamak için gidiyor bi tane profa. prof diyor ki yok bu çocuk down sendromlu falan değil derisi su toplamış başka bişey yok. tetkikler yapılıyor kan alınıyor ıvır zıvır derken prof diyor ki of ben bunu anlamadım tetkikte bişey yok ama çocuk ultrasonda şiş duruyor normal değil demiş.

kadın ağlıyormuş. abla ben nasıl aldırayım o doktor bu doktor gezerken 5 aylık olacak nerdeyse, babası gelip napıyormuş benim kızım iyileşecek miymiş benim kızım dediği zaman hareket ediyor tekme atıyor ben bu çocuğu nasıl aldırayım diyormuş. üzücü tabi. allah kimsenin başına vermesin.
Her konuda asla verilen değeri geri alamamak.
Dolaptaki algida kutusundan hakkaten algida çıkması.

Napayım lan ben o suni dondurmayı. insan şöyle güzel bir anne sarması bulmayı istiyor.
21 yaşındayım ve seneye fakülte bitiyor.
belkide bir sene sonra devlet memuru olarak görev yapacağım.
annemin en küçük çocuğuyum lan ben büyümem çok saçma gerçekten.
taş gibi hatunun yanında kütük gibi adamın olması.
2 üstteki arkadaşın belkide bir sene sonra devlet memuru olamayacağı. Kpss diye bir illet var be anam (bkz: solukpeniz)
çalıştığım bölgede ki burası osb. bir amca var elinde yıkık, dökük arabası, üzerinde kirden rengi bozulmuş kot tulumuyla bütün gün gezer sokak sokak osb'yi. belirli bölgelerini tabi, sonuçta her yerin atığı ona uymuyor, kaldı ki osb geniş bir alan.

gün içinde denk gelirdi böyle arada camdan dışarıya bakarken görürdüm bu dayıyı. iki büklüm olmuş, hayatın tüm ağırlığı omuzlarında ama dirençle iter arabasını. nasıl hayranlık uyandırırır o görüntü anlatamam.

ufacık bir rampa var tam benim camın karşısında kalıyor, bakınca gördüğüm. bir gün baktım oradan yukarı itiyor arabasını, arkasına da bir araç geldi. bakıyor bunu nasıl geçer sollarım diye, arada arabalar geliyor tabi. dayının gücü belli, he deyince çekemiyor ki arabasını sağ tarafa. korna çaldı hadi dayı dercesine. camdan bakarken o an kan beynime sıçradı resmen. git o herifin yanına, aç kapısını boynunu kır dedi şeytan. yapabilir miydim? evet yapabilirdim.

yaptım mı? hayır yapmadım.

aradan bir kaç gün geçti. akşam şirketten çıktım bizim arkadaşları kaçırdım tabi mesai falan derken. bekle ki minibüs gelsin. neyse geldi minibüs. yer yok tabi ayaktayız, taktım kulaklığı arkalara gittim. baktım ortada bir koltuğun önünde boşluk var. koltuk tekli. ama önünde millet bildiğin saygı boşluğu oluşturmuş. bir baktım ki bizim dayı. evine dönüyor. yaklaştım doldurdum boşluğu. bizim dayı kokuyor. millet de kokusundan kaçıyor, etrafındaki boşluk ondan.

dikildim dayının başında inene kadar. vicdan muhasebesi mi yoksa bir tepki mi bilmeden. ama şunu biliyorum artık. aynı dayıyı camdan baktığımda arabasını iterken yokuşa karşı görürsem "bekle dayı dur bir el atayım" diycem.

seni takip ediyorum dayı.
yüzünü görmeyeli tam bu kadar oldu.
görsel
Gözleri görmeyen bir adamın kendi başına karşıdan karşıya geçmeye çalışırken az daha ezilecek olması. Allahtan yetişmiştim sadece gözümüz gördüğü için bile şükretmemiz gerekli.
yalınayak gezen çocuklar bu detaylardan sadece birisidir.
görsel

her gördüğümde kahrolurum.
tam parliament alacakken acınası gözlerle sigara reyonundaki parliamentlere göz gezdirip bir camel alıp çıkmaktır.
Yaz okulunda yalniz takilmak.
her an yalniz kalacağini bilmektir.
susmak günlerce konuşmamaktir.
vazgeçer gibi davranip vazgeçmemektir.
git derken bile gidişine ağlamaktir.
isyan bayrağini çekip isyan etmemektir.
izdirapli günlerinde bile güler gibi yapmaktir.

detay değil hayatin ta kendisidir.
Sırf eli değdi diye çubuk kreker poşetini saklamak.. Ve seni reddedişinin bilmem kaçıncı gününde aniden karşına çıkıvermesi..
biz yemek seçerken sokakta aç gezen onlarca çocuğun, insanın olması. biz arabalar, evler yenilerken onların yatacak yerlerinin bile olmaması. biz gece rahat rahat uyurken savaşın ortasında ailelerini, abilerini, ablalarını, canlarını kaybetmeleri.
Değer verdiğin insanın gözünün içine baka baka yalan söylediğini bilmek ve bunu yüzüne vuramamak.
şarj aletinin temassızlık yapması.
görsel

B*ktanbiyazı..

mayıs sonunda Hindistanda iki kız çocuğu, biri 14 diğeri 16 yaşındaydı, gece sokakta tecavüz edilerek öldürüldü. Evlerinde tuvalet yoktu ve milyonlarca Hint kadının, kız çocuğunun yaptığı gibi gecenin en karanlık, ayıpların en görünmez olduğu anda tuvaletlerini yapabilmek için dışarı çıkmak zorundalardı.
Bugün 7 milyarlık dünyada 6 milyar insanın cep telefonu var ama 2.5 milyar insanın, insani düzeyde bir tuvalete erişimi yok, 1 milyar 100 milyonu da tuvaletini dışarıya yapıyor. Geri kalanlara vicdanınıza s*çayım deme hakkı olan tam 1 milyar 1 milyon insan... Bunların 700 milyonu Hindistanda ve Hint kadınları gündüz utandıkları için gece ölümü göze alırken biz bu bilgiyle utanmadan yaşayıp gidiyoruz işte... Bu arada dünyanın en zengin azınlığı ortalama 12 tuvaletli malikanelerde yaşıyor...
3dil bilen ,simultane cevirmenlik yapan bir adamin sirf ulkesinde savas var diye multeci olmasi ve sikko bir dil.okulunda ogretmenlik yapmasi.buna ragmen her seferinde allaha sukretmesi,yuzunden gulumsenin eksik olmamasi ve saatlerce gulmemiz.
Ayrica hala pataloji sonucumu beklemem.
Yatağınızda uzun saç teli bulmanız ve onun çoktan sizi terketmiş olması.
Tişört giydiğiniz gün gömleklerinize hasta olan kızın sevişme talebidir.
Adama kendi içinde tur bindirir.
"çocuğu babasından kumandalı araba ister, baba bu hayır diyemez siz hiç hayır diyen baba gördünüzmü, ama baba alamaz oyuncağı oğluna, para yoktur çünkü, o gün oğlu uyuduğunda gelir eve ertesi günde uyanmadan çıkar evden alamadığı hergün yapar bunu sonra çocuk derki annesine ağlayarak anne nolur babama söyle bi daha hiç bişey istemiycem babamdan ne olur eve gelsin artık anne de ağlar tabi git odana diyemez çocuğa odası yoktur çünkü çık dışarda top oyna demek ister diyemez topu yoktur, tv izle demek ister diyemez tv de yoktur tabiki kumandalı arabayıda çocuk komşudan görmüştür zaten, bi an için o çocuğun yerinde olmak ister çocuk sonra sokağın başında babasını görür çocuk babasının elleri boş gözleri doludur ama ağlamaz asla, çocuk babasına koşup artık araba istemiyorum baba kağıttan uçak yapardın ya yine yapsana baba..."
dört ya da beş yaşındaydım. izmirin yağmurlu günlerinden birindeydik. sokakta tek başıma dolanıyorum. yerde bi çikolata gördüm, bir kere ısırılmış atılmıştı. o kadar iştahlı yemiştim ki onu üfleyip. şimdiyse her lokmamda o günleri hatırlayıp şükrediyorum. allah olmayanlara , en çok da çocuklara istedikleri herşeyi versin. yokluk çok kötü bişey .
bir baba yokluk yüzünden hırsızlık yapar mı, yapar. neden , çocuklarını doyurmak için. sağolsunlar bizimkiler yapmadı ama* olsun. yapsalardı da kimse suçlayamazdı. kapı komşumuz olan akrabalarımız kangal kangal sucukları bizim, üç beş ve yedi yaşlarındaki üç çocuğun aç gözleri önünde zıkkımlanıp tek lokma vermiyorlardıysa, anne baba adam da öldürür gasp da yapar hırsızlık da. sosyal devlet hiçbir zaman kapımızı çalmadı. sabahtan beri sol frame'de laf ettiğiniz cemaat şeyhleri , büyükleri var ya, işte onlar doyurdu aç karnımızı. hala daha yurt paramı ödemek için kendilerini yırtıyorlar. karşılığında dua bekliyorlar. yeri gel"m"işken( bu kelimeyi yazarken m tuşuna konan sineğe bastım lan , öldü anasın satıyım, fena oldum, tühh ) bunu da hatırlatıyım dedim.
el hasıl yokluk zor şey be arkadaşlar. yerdeki ıslak çikolatayı üfletip yedirebiliyo bi çocuğa, sonra da sağa sola bakıp bi gören oldu mu acaba diye yediğini burnundan da getiriyo. her halimize bin şükür olsun.
şükretmeyi ihmal etmeyin sakın, herşeye hem de.
güncel Önemli Başlıklar