bugün

üç gün önce deneyimleme fırsatım oldu.

* öncelikle ücretten bahsedersem 5 dakikasına 10 tl ödedim.
* önde, arkada çarpmaya çalışan -ki özellikle "go kart çarpışan araba değildir" uyarısı vardı zaten duvarlarda- kişiler olmadı; çünkü zaten pistte 3 kişiydik ve diğer ikisi de kardeşimdi.
* ve ben pisti çevreleyen havası alınmış tekerleklere 2 sefer çarptım. go Kart'ta geri vites özelliği olmadığından ilgili kişiler tarafından araba tekrar piste alındı.
* yere bu kadar yakın olduğunu bilmiyordum.
* bir de ehliyetim yok, araba kullanmak bana hep ürkütücü gelmiştir. bu vesileyle de bu durum test edip onaylandı.
* stres atmak, farklı bir şey deneyimlemek isteyen için güzel. tavsiye ederim.
Kim yenilirse yenilsin bahanesi "benim araba sizinkilere göre yavaştı yeaa" olan eğlenceli yarış oyunu.
Bir kızımızın atkısı tekerleğe dolanmıştı da kafası kopmuştu ya hani. O gün bugün çok korkuyorum.
yerden bitme yarış arabalarının, etrafı araba tekerlekleriyle çevrilmiş özel yollarda yarıştırılması oyunu.
7 dakikası 12.5 lira olan çarpışan araba nın 10 misli katlı eğlence olayı. 2 kişi bile yarışsanız yerden süpürdüğünüz rüzgarın teninizde yarattığı... öhöm. araba kullanmayı sevmeyene bile araba sevdiren güzel icat.
muhtesem bir eglence kaynağıdır go kart.. fren pedalının sadece 0.0000001 km yavaşlatması anlaşıldığı saniyeden itibaren dehşet verici olur..şayet fren pedalına basmaya lüzum da yoktur..türkiyede bulundan go kartlar her ne kadar akülü arabaları andırsa da gerçek go kartların tadından yenmeyeceği bir gerçektir
Yedi sekiz yıl önce çok cevvali olduğum, kilo alınca tosbaa gibi gidebildiğim dört tekerlilerin en eğlencesi.

Not: hıyarın irisi gölgede yetişir.
sağ bacakta ceviz büyüklüğünde morluk ve sırtta altlı üstlü ikişer tane simetrik *yaraya ve eklemlerde uzun süre kalıcı ağrılara sebep olan ama alabildiğine gaz ve zevk veren aktivite. *
ankara'da 10 dakikasi 10 milyondan dayak yemiş hissine kapılmak isterseniz doğru adres.
eskiden, 11 12 yaşındayken, gizli ve yoğun ısrarlar sonucu ilk bilgisayarımız alınmışken, deli gibi mutluyken, cd ler 2 milyondu. oyun cd leri. fifa 2000 falan. o sıralar elimize ne zaman para geçse 2'ye böler ve o kadar oyun cd'si alınacağını hesaplardım. paranın ne kadar fazla olduğunu öyle daha bi' iyi anlardım.

yıllarca böyle geçti, ve şimdi size şöyle söyleyeyim, elime para geçiyorsa, ortalama 20-25 liraya bölerek kaç kere, toplam kaç dakika go kart'a gidebileceğimizi hesaplıyorum.

gerçi en fazla 2 kere çıktı da, olsun.
bir kere pist boşken binip kaza yapmıştım.

şimdi diyeceksiniz:''be adam salak mısın? boş pistte nasıl kaza yaptın?''

evet salaktım.

anlatayım:

antalya'nın yağmurlarını bilen bilir,bilmeyen zaten hiç öğrenmesin gök yarılmış zanneder.neyse gene böyle bir yağmurdan 1 gün sonra meşhur antalya havası yapacağını yaptı ve birden güneş açtı.bizde bu güneşten faydalanarak gezmeye gittik.gezdikten sonra da ben,ıslak yerlere aldırmadan go-kart yapmak istedim.

önce arkadaşlar ''dur''dedi,yerler ıslak dedi.ama safi salak ben onları hiç dinlemeden gittim parayı verip go kart'a bindim.

bu sırada çoğu kişi de yağmurdan korkmuş,piste gelmemişti.*
neyse ben bindim arabaya başladım gazlamaya.ancak biraz da temkinliyim kaymasın araba diye.gene zor bir virajı alırken,viraja hızlı girerim ve o bölgede şansıma suyun en çok olduğu bölge olur.

sonrası tam bir olay.

ben deniz son sürat kayarak o sert lastiklere doğru gitmekteyim.her iki türlü de bir yerime bir şey olacağı belli oldu.ben ''has..tir''modunda giderken bir yandan da direksiyona deli gibi sıkı sarılmış,neredeyse kırılacak kadar döndürmüştüm.

o sırada bütün bu olayların üzerine bir de kolumun sakatlanması gelmez mi?

evet şimdi bir düşünün:

''saatte 50 kilometre sürat ile kayarak tam karşınızdaki lastiklere gidiyorsunuz.direksiyonu çevirirken kolunuz sakatlanıyor ve tek el ile düzeltmeye çalışıyorsunuz''

işler o sakatlanmanın ardından iyice sarpa sardı ben tek elle direksiyon ve arabayı tekrar eski konuma getiremeyeceğimi anlayınca,direksiyonu bıraktım ve o an aklıma frene basmak geldi.hayvan gibi bir güç ile frene bastım.araba en azından yavaşlamıştı ama lastiklere az bir mesafe kala bunu akıl ettiğim için sert olmasa da gene de lastiklere çarptım.

o an bana pek bir şey olmadı ama kolum çok acıyordu.kırıldığını zannettim ama oynatabiliyordum.demek ki kırılmamıştı.rahatlamıştım.

daha sonra arabadan indim pistte yürüdüm ve olanları anlattım,beni bekleyen arkadaşlar:

''dedik değil mi len biz sana'' falan gibi fırça çektiler.ondan sonra kolumun ağrısı ile geri eve döndüm.

sonuç olarak kuru bir pistte yapılması gereken yarış türü.
yazların vazgeçilmezi. bir de kullandığınız pist büyükse harikadır. yalnız tekerlere girmemeye dikkat!.. *
harbiden de şu dünyada gördüğüm en zevkli şeylerden birisi. fakat iyi bir piste gitmeniz gerekiyor. her gidişinizde dışarıdan " ne yavaş gidiyo lan bunlar " dersiniz, bindiğinizde ozonu delmek ne kelime tekerleklerden e-5'e çıktım sanacaksınız. zeytinburnu pisti güzeldir. yenibosna saatli vs. ama küçük olması kötü. beylikdüzü grandprix'ini deneyeceğiz kısmetse. zeytinburnu'na gece gidince singapur oldu.
Aşırı derecede zevkli ve tehlikeli özel parkurda yapılan yarış aktivitesi.
6-7 kişiyle çok eğlenceli olabilecek şey. 5 dakkası 5 tl olduğu gibi 5 dakkası 10 tl olan yerler de vardır. zamanın nasıl geçtiğini anlayamazsınız.
gece biraz içince trafikte yapamayacaklarınızı yapmanız için en ideal eğlence.