bugün

http://occupygezipics.tumblr.com/

http://duvardageziparki.tumblr.com/
(bkz: gezi parkı olaylarındaki gerçekler sıralı liste)
mayıs ayının son haftası taksim meydanı projesi nedeniyle gezi parkı yerinde yapılması planlanan topçu kışlası avm projesine karşı olanların başlattığı hareketin zamanla ve çeşitli eylemlerce büyüyerek toplumsal bir refleks/ toplumsal bir olay halini almasıdır.

basit bir oturma eylemi, gerek polisin eylemcilere karşı yaptığı ilk müdahale, siyasiler, provakatörler derken sadece istanbul taksim meydanında kalmayıp çeşitli şehirlere sıçramıştır.

iyi ya da kötü etkisi zaman içersinde ortaya çıkacaktır.

lakin bir yazarımsının aşağıdaki notları da dikkate alınmalıdır. şimdi çoğu birey aynen ve katıksız aşağıdakileri düşünüyor. siyaseten sandıkta pek etkisi görülmeyeceği de muhakkak. (bu lafımı yemek isterdim lakin zor)

--spoiler--
Şu, artık devlet katında bile kabul edilen bir gerçek: Masum bir protestoyla başlayan Gezi Parkı eylemlerine yönelik orantısız polis şiddeti, eylemleri büyütmüş, krizi yönetilemez hale getirmiştir.
Şu da bildiğimiz ikinci gerçek: Bu eylem, bir ‘Tahrir anı‘ değildir. Muhtemelen sandık dengelerini de fazla sarsmayacaktır. Göstericilerin, kızgınlıklarını Tayyip Erdoğan’ın şahsiyetinde kişiselleştirmiş olmaları dışında, ortak bir dili, lideri, parti ya da ideolojisi yoktur. (inanmayan, zahmet edip Gezi Parkı’na gidip ‘çapuling’ faaliyetlerini gözlemlesin.)
Ve tartışmasız üçüncü veri: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ”Mesaj alındı” ve hemen ertesi gün Bülent Arınç’ın ”Biz de hata yapmış olabiliriz” açıklamaları, sadece sağduyulu çıkışlar değil, aynı zamanda sokaktaki tansiyonu da düşüren adımlardır.
Bu durumda çözüm çok net... Hükümet, Topçu Kışlası projesinden vazgeçer; Başbakan, sert ve birçok kişi tarafından ‘aşağılayıcı’ diye tanımlanan üslubunu biraz yumuşatır; emniyet de biber gazında frene basarsa, bu iş kısa zamanda çözülür. Sokağın tansiyonu düşer. Pazara kalmaz, Gezi dışında diğer mekanlardaki gösteriler anlamsız hale gelir. Kamu düzeni kurulur. Medyada ‘Tamam artık tadını kaçırmayalım’ sesleri yükselir.
Ve önümüzdeki hafta itibariyle Türkiye normale döner.
--spoiler--

ancak durum normale dönecek derken rte nin bambaşka planları olduğu yavaş yavaş ortaya cıkamaya basladı. siyasi manevraları bir kenara bırakırsak olayların çıkış anından çok nasıl büyüdüğü ile ilgilenmekteler. haliyle yine silivri, ergenekon şüphesi içine girmiş durumdalar;

--spoiler--
hükümet cenahında başka bir plan, ‘Eyvah birileri bize tuzak kuruyor’ korkusuyla oluşan bambaşka bir psikoloji var. Ak Parti tabanı, son 24 saattir keskinleşti. Bu olayı olduğundan daha organize, daha koordineli, daha ideolojik görme eğilimi var. Ak Parti’nin genelde başarılı bulduğum istanbul il Başkanı Aziz Babuşçu, bir kanalda Gezi dinamiğini ”Ak Parti karşıtlığını şiddete dayandıran CHP, işçi Partisi, TKP, ulusalcı, illegal örgütlerin yer aldığı bir başkaldırı hareketi” diye tanımlayarak ”27 Mayıs öncesi”, ”profesyonel senaryo”, ”mühendislik hesabı” gibi ifadeler kullandı.
Dinlerken, ya ben dünyanın en saf insanıyım ya da bir yerlerde vahim bir analiz hatası var, diye düşündüm.
Ak Parti cenahında basit bir itirazı duymamak için, komplo teorilerine sarılanlar var. Ekranlarda, bir zamanlar ‘ulusalcılardan’ duymaya alıştığımız ‘yabancı ajanlar’, ‘dış mihraklar’, ‘küresel sermaye’ gibi tezleri mi istersiniz, ciddi ciddi ‘Silivri’, ‘Ergenekon’, ‘asker’, ‘darbe’ gölgesi arayanları mı...
Oysa Türkiye’de bürokrasinin nasıl işlediğini, ‘devlet’ aygıtının sürekli bir ‘tehdit’ algısıyla en basit meseleleri bile ne çapraşık sorunlara dönüştürdüğünü hepimiz biliyoruz.
Gezi Parkı eylemi, hava cıva değil, illegal bir örgüt değil, sisteme yönelik dehşet bir tehdit de değil. Farklı kesimlerden (ve farklı nedenlerle) gelen cesur bir itiraz. Gençlerin öncülük ettiği, çok sesli bir koro.
Bunu görmeden, anlamadan, Mübarek rejimi refleksleriyle twitter’a, facebook’a, gençlere saldırmak, hükümeti daha büyük bir krizin içine sokar. işte asıl o zaman Türkiye’nin imajı, kredibilitesi heba olur.
--spoiler--

umarız daha vahim hatalar ile tekrar başa dönmeyiz.

sonucta yapılanlar siyasi bir olay/bir rant dan çok sesli bir itiraz.

(bkz: 31 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi)
(bkz: 31 mayıs 2013 ekşi sözlük gezi parkı direnişi)
(bkz: 31 mayıs uludağ sözlük taksim gezi parkı direnişi)
(bkz: 6 7 haziran 2013 ekşi sözlük gezi parkı direnişi)
(bkz: rakamlarla gezi parkı direnişi)
(bkz: gezi direnişi gerçekleri)

(bkz: beyaz saray dan gezi parkı direnişi açıklaması)
(bkz: devlet kameralarından gezi parkı direnişi)
görsel
görsel

edit:16 temmuz 2016 da cumhurbaşkanı erdoğanın konuşmasında yine yer eden park. 1 gece önce ölümden döndünüz ülkede uçaklar tanklar helikopterler insanları katletti yani ertesi gün aklınıza park mı geldi???????? ha hatırlatiyim o parktakiler fetö derken siz hoca efendi hazretleri diyordunuz. o parktakileri kadrolaşmış fetöcü polisler yerlerde sürüklerken siz ellerine sağlık diyordunuz...
kim ne derse desin, doğal çevre için yapılan bir savunmadan ziyade, alevilerin ve sol örgütlerin yaptığı bir terör eylemine dönüştüğü gerçeği var ortada. ilk günlerde şahsım da desteklemekteydim... Ama bülent arınç a iletilen talepleri gördükten sonra ne diyor bunlar dedim... 3. havaalanının ne alakası var bu eylemle? 3. köprü'nün ne alakası var. Bütün bunlar eylemle alakasız ve almanya-ingiltere eksekli devletlerin yapılmasını istemedikleri şeyler. ingilterenin kanalistanbul a karşı olmasıyla gezi parkının bağlantısı ne olabilir?

http://www.youtube.com/watch?v=JHwOGVX9w3g
çevreciler tarafından başlatılmış, ağır polis saldırısı sonrası tüm türkiyeye dalga dalga yayılarak milyonları ilgilendiren sorunları dile getirmenin sembolü haline dönüşmüş direniştir.

ilk başlarda gezi parkı'nı sermaye'ye ezdirmemekti. bugün yol ver gidelim taksim'i ezelime dönüştü
bir haftadan uzun bir süre önce, taksim gezi parkı'nın ranta dönüştürülmesine karşı sivil vatandaşın yasalarla sabit demokratik hakkı olan protesto eylemleri sonucu polisin orantısız güç kullanarak karşılık vermesiyle patlayan tepkiler iktidar despotizmine karşı adeta bir ayaklanmaya dönüştü. küçük bir grubun direnişi yıllardır toplum üzerindeki baskının patlamasına bir kıvılcım oldu. internetin gücüyle de geniş kitlelere yayıldı.

internetin ön planda olmasında en büyük pay ana akım medyanın* olaylar karşısında üç maymunu oynaması, birkaç çapsız haberle geçiştirmesi olmuştur. buna internetin hızı ve ulaşım kolaylığı da eklenince internet üzerinden haberleşilip büyüyen, neredeyse her kesimden insanın tepki gösterdiği, sadece sanal mecralarla kalmayıp sokaklara döküldüğü direniş ve başkaldırma eylemlerine dönüştü.

istanbul merkezde olmak üzere yurdun birçok şehrinde yapılan bu yürüyüşlere iktidarın ve polisin tepkisiyse çok sert oldu. bulundurulması dahi suç olması gerektiği tıbben kanıtlanmış olan biber gazı öyle bir kullanıldı ki polisin biber gazı stoğu tükenme noktasına geldi. kullanma talimatnamesinde bile yazdığı halde hedef alarak, vatandaşı yaralayıcı bir biçimde tabanca, tüfek gibi kullanıldı. biber gazının dışında tomaların da müdahaleleri genellikle kabul edilebilir çizginin çok dışında. polis şiddetinde daha vahim olan nokta ise yakaladığı vatandaşları sorgusuz, sualsiz öldüresiye dövmeleri, yargının görevine soyunmuşcasına ve büyük bir nefretle aslında düşmanı değil kendi ülkesinin vatandaşı olan sivil halka karşı olan insanlık dışı fiillerde bulunmaları. okuduğumuz ve gördüklerimiz tüyler ürpertici cinsten şeylerdi. empati kurup anlamaya çalışıyorum fakat hiçbir mazeret yaralanan, aşağılanan, ölüm tehlikesi atlatıp sakat kalan sayısız insana yapılanları mazur gösteremez. vatandaşa zulmedip sevinen, gösterilere muharebe gözüyle bakıp, protestocuları düşman belleyen, içindeki kötülüğü eyleme yansıtanlar açık bir şekilde ortada. namusuyla, aklıselimle işini yapan ve bu tablo karşısında istifa eden onurlu polis memurlarımızı tenzih ederim.

polisin bu vahşetine karşı vatandaş da zaman içerisinde kendisini korumayı, karşı gelmeyi de öğrendi. daha organize ve bilinçli bir şekilde direnmeye devam etti, provokatörlere fırsat vermemeye çalıştı. bugün gelinen noktada şiddetin tamamen dinmemiş olduğunu görmekle birlikte azalarak, eylemlerin daha yaratıcı yöntemlerle de devam ettiğini* görüyoruz. televizyon kanalları ise ilk günkü suskunluklarını atlatıp haber yapmaya başladılar. vatandaşın medya protestosu da bunda etken oldu. fakat malesef olayların vahameti tam anlamıyla yansıtılamamakta halen. iktidar yanlısı medya gerçekleri boyayıp sunmaya devam etmekte. yorumcuların uzlaşmacı, toplumu germeyecek açıklamalar yapmaları normal belki ama artık kral çıplak diyebilmelisin kardeşim. iyi ki 'halktv', 'ulusal kanal' gibi iki güzide kanal var. internet ve uydudan da olsa takip edip bilgileniyoruz. facebook ve twitter üzerinden de provokasyon içerikli yalan haberler yayıldı malesef ama onlar da zaman içerisinde eleği geçemedi ve gerçekler her zamanki gibi görmesini bilene açık bir biçimde sergilenmekte. internet olmasa halimiz duman. gerçi şimdi de duman.

gelelim iktidarın tutumuna. söylediklerini duymuşsunuzdur.olayların başından beri ortamı yumuşatıcı, uzlaşmacı açıklamalarda bulunmayıp aksine nefret ve öfkeyi körükleyen gerilimi arttırıcı açıklamalarda bulunuldu. özellikle t. erdoğan eylemcileri; azınlık, marjinal, çapulcu gibi sıfatlarla niteleyip üstelik kendi partisine oy verdiğini iddia ettiği %50lik halk kitlesiyle tehdit etti. demokrasi tarihinde eşine rastlanmayacak bir tutum doğrusu. demokrasiyle hiçbir biçimde bağdaşmayan bu yaklaşım açık bir provokasyondur. ayrıca iktidarın ve yandaşlarının eylemcilere karşı din elden gidiyor silahını kullanmaya çalıştığını da gördük malesef. bir başka nokta ise hak arama noktası olarak sadece seçim sandığının işaret edilmesi; demokrasi sadece seçimde oy kullanmaktan ibaretmiş gibi, protesto yasal bir hak değilmiş gibi. yıllardır ülkenin her bir yanındaki sorunlar katlanırken, iktidar tüm yetkileri halkına karşı dikte rejimine dönüştürmek üzere kullanıyorken bu eylemler için geç bile kalındı. tabiki seçimlerde vatandaş tepkisini koyacaktır, o ayrı. sadece seçimlerde vatandaşlık görevleri hatırlanmamalı, mevcut haliyle seçim sistemine fazla güvenilmemeli ve vatandaşın isyanı bu şekilde gözardı edilmemeli.

başbakanın halkı umursamaz, uzlaşmadan uzak, diktatörce tutumu toplumda kamplaşmaya, çatışmaların dahada büyüyüp iç savaşa evrilmesine neden olabilir. bu noktada herkes söylediğine, paylaştığına çok dikkat etmeli. ne olursa olsun iktidarı savunmakta ısrar edenler, kendini muhafazakar olarak niteleyenler de meydanlara çıkanlara kulak vermeli, olanları anlamaya çalışmalı ve dinci provokasyonlara prim vermemeli. her şey toplumsal uzlaşma, dayanışma çerçevesinde ilerlemeli, bundan sonra neler yapılabileceği tartışılmalı, şiddet son bulmalıdır. tüm faaliyetler partiler üstü bir platformda ve milli/halkçı menfaatler doğrultusunda sürdürülmeli. provokasyon yapanlar, görevinin dışında taşan ve gereğini yerine getirmeyen polis ve vekiller tespit edilerek cezalandırılmalı gerekirse görevden alınmalıdır.
Halkın algıda gerçekleştirdiği en büyük devrimdir. http://blog.radikal.com.t...-direnis-ve-okunusu-24085
Gazetelerde çıkan haberlere (en azından Posta) göre emniyet, pazartesi gününe kadar eylemcilere müdahale etmeyecekmiş. Şimdi bunun ucu çok açık bir söylem. Arada görüşmeler mi olacak? O gün yine iş çığrından mı çıkacak?
eskişehirdeki eylemlerde mükemmel bir görüntü ortaya çıkmıştır. yaşlı bir teyze eylemci kardeşlerimize ekmek vs verirken görüntülenmiştir. helal olsun teyzemize. sen de unutulmayacaksın.

http://www.youtube.com/wa...mbedded&v=MWwZ1XLS4t0
sonuna kadar desteklediğim direniştir. bu kadar bilinçli insanın bir araya geldiği muhteşem bir platformdur gezi parkı.her gittiğimde heyecandan titriyorum. ülkem nihayet uyandı...
türkiye'yi ikiye bölmüş direniştir destekleyen insanlar orantısız zeka uygular karşı çıkan insanlar ise orantısız şiddet uygular. bundan anlaşılacağı üzere bu ayrımı yaratan en büyük etken zeka.
uyanan bilincin simgesidir. uyananlar bir daha uyuyamazlar. uyuyanlar rahatından feragat edip gerçekleri görmeye gönüllü olmadıkça da uyanamazlar.
böylece bir temizlenme, ayıklanma sürecine girdik.
tayyip şiddeti dilediğince artırsın, sonucu değiştirmeye kimsenin gücü yetmeyecek. çünkü, örtülen gerçeklerin üzerine gün doğdu ve güneş balçıkla sıvanmaz!
artık sadece gezi parkı direnişi değildir, bir halkın uyanışıdır.
Benim anlamadığım şu: Bu insanlar bunca okudukları, bunca yazdıklarından sonra bütün hayat bilgilerini bir kibre nasıl emanet edebiliyorlar? işte bu zihniyetin körüklediği direniş.
hâlâ halktan malktan bahseden çapulcular var. halk fabrikalarda, tarlalardadır. asgari ücretle evini geçindirmeye çalışanlardır halk. ayağında 400 liralık nike'la, bilmem kaç bin liralık canon fotoğraf makinesiyle her boku çekip twitterda züppe arkadaşlarıyla paylaşan kişiler değildir halk. ntv kameralarına 200 liralık banknotlar uzatanlar değildir halk. lan bi de bunlar sösyelüzm falan diyorlar ya amına koyim benim sigortalarım atıyor. bulmuşlar beleş kalabalığı, kalkıp bunun üzerinden siyasi mecra bulmaya çalışıyorlar. gidin biraz halay çekin, belki sscb yeniden kurulur.

gerçek halk sokaklara inerse size toprağın altını dar eder. bunu tehdit olarak algılamayın, gerçek olan bu.
ha bi de fazla ünlem kullanmayın, batar sonra bi yerinize.

bak tencereci geçiyüüür devrim yapiyüür
herkes ona bakiyüüür gülüp geçiyüüür.

nasıldı o şey.
Bugün nasıl algılanırsa algılansın ve nasıl sonlanırsa sonlansın, yakın siyasi tarihin o ilk müdahaleyi milat olarak yazacağı eylemlerdir. En azından Türkiye adına, yeni neslin ilk maaşından aldığı hediyedir.
artık boku çıkmış eylemdir. ilk günlerde masumca desteklenen eylemde iş farklı yerlere kayıyor apaçık ortada. ipin ucu sanki başka ellerde artık. 9 eylül'de sahte canlı yayın yapan kanallar bugün taksim olaylarının tamamını sansürsüz gösterip tayyipe ve polise giydiriyor. belki de öngördüğümüz olay olmaktadır. tayyipi halkın kurtarıcısı diye getirip koltuğa oturtanlar belki de artık istemiyor. Belki artık güç bende deyip rest çekmiştir tayyip. dünya medyasının olaya bu şekilde bakması fazla şüphelendirici.

edit: imla.
iyice cıvımış direniştir. eylem yaptın tamam, yürüdün tamam, parkta yattın tamam. peki akm binasına asılan paçavralar ne oluyor? chp ve hiçbir siyasi partiyi sokmadınız eyvallah. ulan o tkp flamaları ne o zaman? polise taş molotof at, araba yak, yangın çıkar, neymiş demokrasi. bi siktirin lan! çevre endişesi ve baskılara karşı eylem yapanlara eyvallah. ama diğerleri rahatça ortalığın altını üstüne getirsin. olur, tabi.
artık gezi parkı direnişi değil, katışıksız terörizmdir.
(bkz: çıkışta gel çıkışta) hahaha. bi siktir git.

sabah sabah arabesk yapmayın lan bana. şöyle ezildik böyle ezildik lak lak lak. makarnacı kömürcü dediğiniz halkın oylarıyla başa gelen bu hükümeti devirmeye teşebbüs etmek mi gerçek halkı yansıtıyor? de hele sen bana bunu. siz kimsiniz ki ülkenin yarısının tercihlerini kendi üç kuruşluk çıkarlarınıza alet ediyorsunuz. kalkmış güvercin taşşağı kadar beyniyle geçmişteki provakasyon olaylarını bize yamamaya çalışıyor her solcunun yaptığı gibi.

siz birer piyonsunuz, daha ötesi değil. madem geçmişten bahis açtın. yamacıma gel tarih öğren biraz.

gezi parkı olaylarının asıl hedefi halkın iradesiyle iş başına gelmiş hükümetin düşürülmesi ve bir ara rejim hükümetinin kurulmasıdır, e mi çocuğum? tıpkı nihat erim hükümeti gibi. başbakan gençlere sert çıktı diyorlar. 1971'de halkın iradesiyle iş başında olan seçilmiş meşru hükümetin zorbalar tarafından askeri muhtıra ile nasıl istifa ettirildiğini hatırlayın. o zamanki yürüyüşlere gösterilere şiddet olaylarına rağmen adalet partisi iktidarında (3 aylık bir dönem hariç) ne sıkıyönetim vardı ne de sıkıyönetim komutanlığı. askeri mahkemede yargılanıp 3 aydan kısa sürede idama mahkum edilen siviller vardı. süleyman demirel'in "yollar yürümekle aşınmaz" sözüyle alay ettiler. 1965'ten 1971'e kadar ortalama yıllık %5 enflasyon %7 kalkınma hızıyla gelen türkiye'nin kalkınma hamlesi askeri darbeyle kesildi. böyle giderse adalet partisi'nin seçimle gitmeyeceğini anlayanlar şimdiki gibi gençleri kullanarak anarşi ve kaos ortamı yarattılar. diktacı faşist karakterlerinin bir sonucu olarak kendilerinden birini ara rejimin başbakanı yaptılar. kullandıkları gençlerin kimini astılar kimini işkencelerde sakat bıraktılar. yüksek enflasyon dönemi başladı. geniş halk kitlelerinin cebindeki para her gün çalındı. dün imf defol diyenler, harçlar kaldırılsın diyenler, herkese sağlık hizmeti diyenler bugün bunları diyemiyorlar. ne imf kaldı ne de paran yoksa öl diyen kaldı. dert ne peki? nasıl ki 71'de memleketin kalkınması için hizmet eden adalet partisi'nin ve başındaki süleyman demirel'in bu olayların başlamasında bir suçu yok ise bugün de ak parti'nin bir suçu yoktur. bu şeref yoksunu haydutlar dışarıdaki kuklacıların şuursuz kurşun askerleridir. bunların millete de milli ve manevi değerlere de eskiden beri ölçüsüz bir düşmanlıkları vardır. öğrenin bunları. kimse kalkıp bana özgürlük martavalları okumasın.

bu ülkenin gündemini 3-5 tane ayyaş, ne yaptığını bilmeyen vatan haini belirleyemez. kimsenin bu milletin huzurunu bozmaya hakkı yok. 2 şişe bira içen taksim'e çıkıp racon kesiyor. sikerler öyle işi. herkes ekmeğine baksın.
yıllık iznimizde eşim ile biraz para ezelim diye gittiğimiz paris'ten destek verdiğimiz direniş..

http://gezente.com/parist...-parki-icin-destek-verdik
Ekmeğimizi elimizden alan hükümete karşı geliyoruz, adamlar herkes ekmeğine baksın diyor. Neymiş efendim iki bira içen taksime çıkıyormuş. Tayyip alkol satımını yasaklasın madem? yiyor mu? orada dönen parayı ortadan kaldırmaya yer mi? Öyle alkole bok atıp oradaki insanlara bok atmanın anlamı yok.

Oradaki insanlar halka dayatılanlardan memnun olmadıkları için oradalar. Ve sadece akp karşıtları değil akp ye oy vermiş insanlarda var. Buna ister inanın ister inanmayın bizzat kendi arkadaşlarım.

Şimdi diyeceksiniz akp neyi dayattı bu halka. Emek sinemasını kapattırdı halk istemediği halde. He bi kısım halk istiyordu evet. Ama onlar emek sinemasının yolunu bilmeyen ve sadece akp yaptığı için onay verenlerdi. Çünkü sinema olsun tiyatro olsun bunlar insanları sosyalleştirdiği için sokağa çıkarıyordu. Ama akp nin istediği bu değil. Akp insanlar gündüz çalışsın akşam eve gidip duasını okusun ve uyusun istiyor. Çünkü dışarı çıkan insan farklı bi dünya görür. Akp nin dayattığı ve uyguladığı yanlış şeylerin farkına varır. bi film izler ve o filmde gördüğü sahne ulan bizde neden böyle değil dedirtir adama. işte akp bunu istemiyor. insanların sokağa çıkmayıp televizyon karşısında sadece önüne konanı yemesini isteyip fazlasını isteyene de dur demek için imkanları kısıtlamaya çalışıyor. işte bu faşizmdir. insanlar orada bunun direnişi vermektedir. buna destekçi olan amerikadır israildir ingilteredir carttur curttur.

Ak partililere de iki çift laf etmeden gidemiycem. Başbakanımız televizyona her çıktığında yalanları sıralarken nasıl ona güvenebiliyosunuz ? Göstericilerin polisi öldürdüğünü iddaa etti, polisin kendisi düştüğü ortaya çıktı. Müezzin açıklama yaptı camide alkol alınmadığına dair, başbakan hala alkol alındı demeye devam etti ve müezzini tehdit ettilere kadar getirdi. bu ülkede, devletten başka hiç bir güç tehdit konusunda daha ikna edici değildir. madem müezzin tehdit edildi sen niye adama güvence verip konuşturmadın? madem adam tehdit edildi sen neden adamı apar topar izine yolladın? Neymiş efendim bilmem kaç milyon ağaç dikmiş. Fotoğraflarda gördük istanbulun son 15 yılının halini? gittikçe yeşillik kayboluyor uzaydan çekilen fotoğraflarda.

2010 yılında başbakan açıklama yaptı pkk ile görüşüyor diyorlar yalan! dedi. eyvallah dedik. 2011 yılında biz değil devlet görüşüyor! dedi. eyvallah. 2012 ve sonrasında ise imralıdan çıkan emirler doğrultusunda türkiye'nin siyaseti şekillendi. Sizin mideniz bu kadar yalan alacak kadar genişse, durmak yok yola devam.
işler artık bence de çığırından çıkmaya başladı.
ben bile kısmen erdoğana hak veriyorum çünkü %5 olan faiz oranı %8e doğru tırmanıyor. borsa değer kaybediyor.
istikrarın bir şekilde sağlanması gerekli zira her geçen gün öyle veya böyle para kaybediyoruz.
dış yatırımca zaten tedirgin.

hükümet kademelerinin bir şekilde halk ile ortak zeminde buluşması gerekiyor.
4 canın yitirilmesine neden olan direniştir. bu sebepten ötürü sürecin sonunda direnişçilerin istediği olsa bile buna 'zafer' denemez.

çözümle ilgili konuya gelirsek; öncelikle yargı "gezi parkı yıkılamaz" kararı verirse pekala konu kendiliğinden kapanacak ama tersi karar çıkarsa o zaman işler biraz değişecek, şöyle ki:
hükümet halk oylaması olsun diyor. eğer halk oylamasının sonucunda "gezi parkı yıkılsın, topçu kışlası yapılsın" kararı çıkarsa bunca direniş gününün ne önemi kalacak, ne getirisi olacak? demokrat olarak bakarsak duyurulan seslerin ve 'alınan mesajların' bir karşılığı olması gerekmez mi? seçimde azınlık kalanların istekleri yok mu sayılacak? bu konuyla ilgili şuraya bakınız lütfen. (#20086037)

benim çözüm önerim; taksim yayalaştırma projesi'nin mimarları ve direnişe destek veren mimarlar gezi parkı'nın alacağı durumla ilgili oturup ortak bir proje hazırlayıp, bir karara varabilirler.

diğer özgürlük konularına gelince:
iktidar oldu diye ülkemizde istediği gibi karar alabileceğini zannedenler, insanların yaşam alanları ve tarzlarına karışanlar, artık kafalarına göre at koşturamayacaklarını anlamışlardır sanırım.