bugün

git gide öğle kuşağında yayınlanan kadın programlarındaki tartışmalara benzeyen rekabet, gittikçe çirkefleşmektedir.
(bkz: semih ile arda benim için bitmiştir)
olmasa türkiye de futbolun ne tadının ne de tuzunun kalacağı rekabettir.
tanım: türkiye sınırları içerisindeki hala en büyük rekabettir.

dünkü derbi evet çok büyük rezaletti, ama dünya üzerindeki tüm büyük maçları baz alırsak sahanın karıştığı ilk maç değildir son da olmayacaktır. bu kavganın ülke futbolunun az gelişmişliğiyle falan bir ilgisi de yoktur kanımca. bundan 10 sene kadar önce bir arsenal-man utd maçında jaap stam, roy keane ve patrick vieira üçlüsünün bütün sahayı birbirine katması gibi örnekler de mevcuttur. galatasaray ile fenerbahçe arasındaki büyük rekabet, bakın kavga ya da düşmanlık demiyorum, sürmeye devam edecektir. ama artık mümkünse çingene ruhlu futbolculardan uzakta sürmelidir.
türkiye de futbolun seyredilme sebebi...
(bkz: beşiktaş çekil aradan)
rekabet filan değildir, bir tarafın açık ara üstün olduğu bir kıyaslama rekabet filan olamaz. basına malzeme lazım hala rekabet diyorlar buna. kadıköy'de on senedir fener'i yenemiyoruz, nerede rekabet? sami yen'de ise ara sıra yeniyoruz işte.
biten rekabettir. müzelerdeki kupalara baktığımız zaman rekabetin ''r''si gözükmemektedir.
futbol takımları ve maçları açısından bakarsak her iki tarafın taraftarını da daha maça haftalar kala içlerinde anlatılmaz heyecan ve umutlarla bekleten rekabettir.
memnun olunmayacak durumdur. bu rekabet değil, düpedüz kindir. iki büyük takım. tamam güzel maç olur diyoruz. çoğu futbolcular milli takımdan arkadaş(kardeşlik olmasını bekliyorsunuz) ama gel gör ki böyle olmuyor. kavga, dövüş, küfür, yabancı madde, abartılı artistlikler futbol hariç ne ararsan var. ne gerek kim gazlıyor ki bu futbolcuları. yani bravo size futbolun da içine ediyorsunuz bravo...
türkiye'nin en büyük iki takımı arasında olan rekabettir. ne beşiktaş, ne trabzonspor ne de sivasspor gibi takımların yaşayamayacakları büyüklükte bir rekabettir. tüm dünyanın dahi diline dolanmış eşi benzeri bulunmayan rekabetlerdendir.
1907 yılında fenerbahçenin kurulmasıyla başlayıp 2009 yılında devam eden rekabettir. profosyonel ligin 1959'da kurulmasıyla hareket edip kıyaslama yapacak olursak fenerbahçe 70'lerin takımıdır. o yıllarda çekilmiş türk filmlerine dikkat edersek konu futbolsa fenerbahçe maçlarına gidilir, bir oyuncu yükselip transfer olacaksa fenerbahçe'ye transfer olurdu - ilyas salman'ın filmindeki gibi- hababam sınıfının da fenerbahçeli olması tesadüf değildir. galatasaray ise o yıllara kadar daha çok lisenin ve elit kesimin takımıyken 80'lerin ikinci yarısından itibaren derwall, mustafa denizli ekibi ve smovic, prekazi, tanju'lu kadrosuyla fırtınalar estirmiş fenerbahçe'yi yakalamıştır. 90 larda ise hakan şükür, okan buruk, kubilay türkyılmaz, suat kaya, bülent korkmaz, tugay kerimoğlu'lu kadrosuyla daha da yükselmiş 2000 yılında uefa kupasını alarak zirve yapmış ve fenerbahçe'yi gerek taraftar sayısı gerek başarı anlamında geçmiştir. 2000'li yıllarda ise iki takımda eşit güçtedirler fakat taraftar sayısı ve kupa bakımından galatasaray bir adım öndedir, mali güç açısından ise fenerbahçe öndedir. ancak gayrimenkulleri de işin içine katarsak riva arazisi ve galatasaray adasının bir tanesinin satılması durumunda galatasaray fenerbahçe kadrosunu satın alacak potansiyele sahiptir. tabi önemli olan varlıkları satmak değil geliri sürekli hale getirmektir..
diğer ülkelerdekinden farklı olan rekabettir. örneğin siz şu takımdan 5 yediniz biz bu kupayı aldık şeklindeki alay etmeler bir tek bu rekabette ortaya çıkıyor(muş). bunu yurt dışında yaşayan insanlardan duyuyorum. örneğin liverpool ve everton rekabetinde. liverpool mu everton mu dediğinizde tanınırlık olarak dahi liverpool 1 gömlek üstündür. ama bu rekabet söz konusu olduğunda sadece aralarındaki maçlar esas alınır(mış). yani bilmiyorum fenerbahçe ve galatasaray dan hangisi galibiyetlerde gol sayılarında falan üstün ama, çevremde bunu pek duymadım. biz şu kupayı aldık biz şöyle futbolcu aldık şeklinde tartışmaları hemen her gün duyuyorum. aslında düşününce mantıklı değil mi madem iki takımın rekabeti söz konusu işe neden başke şeyler karışıyor?
adam 70 yaşına gelmiş, ne rekabeti. fenerli fener fener olalı böyle bir eziyet görmedi. ruhunu satmış dede.
ülkemizin ticari, jeopolitik, tarihi olarak en önemli şehri istanbul. medyamız da bu kentin en güçlü ve en çok taraftara sahip olan 2 kulubünü bizlere çok abaratarak büyük bir derbi olarak gösteriyor. formalar satılıyor, biletler satılıyor, yayıncı kuruluş aldığı reklemlarla parayı götürüyor. derbi haftasından 1 hafta önce curcuna başlıyor ve maç sonrasında en az üç gün daha ülke gündemini meşgul ediyor. gündem bir anda değişiyor. mecliste çıkan yasalardan, krizden, iç ve dış sorunlardan kimse söz etmiyor derbi haftaları. evet 2 güzide kulübümüz gs ve fb. ancak aralarındaki rekabet dünyanın 1 numarası olacak ölçüde değil. boca juniors-river plate maçını izledikten sonra herkesin görüşü değişebilir. takımlarına bağlı taraftarlarımız var ama dünyadakiler kadar yaratıcı olamayız. kaldı ki bu fb-gs rekabeti türkiye'de bile en önemli rekabet olmayabilir.ksk-göztepe maçlarına zamanında basın yeterince ilgi göstermedi. ezeli rekabet yerini karşılıklı düşmanlığa bırakmış izmir'de. bir gs 'lı herhangi bir gün kadıköy'de gs atkısıyla dolaştığında en fazla ona laf atarlar.ancak bir göztepeli takımının atkısıyla karşıyaka' da dolaşırsa oradan sağ çıkamaz. işin gerçeği medya ve geri kalan kesim bizleri gs-fb rekabeti adı altında bir masalla avutuyor, uyutuyor, bunun en büyük olay olduğuna inandırmaya çalışıyor.
(bkz: yok oyle bir şey)

fenerbahçe sazı eline almıstır , galatasaray ı dansöz gibi oynatmaktadır.

al sana tanım : olmayan durum.
şöhreti dünyaya yayılmış bir rekabetdir.

derbi maçları öncesi insanı ya uykusuz bırakır yada uykusunda maçı yaşatır.

ömürde haz aldığımız en baba heyecanlardan biridir.
eğri oturup doğru konuşmak gerekir. biri olmadan diğeri olmaz. galatasaraylı gelip bizim uefa'mız var demediğinde, ben kalkıp 6-0'ı, kadıköy serisini hatırlatmadığımda büyük eksiklik hissederdim. bir çok taraftar için öyledir diye düşünüyorum. iki tarafta birbirini tamamlar. düşünsenize fenerbahçe uefa kupasını alsa, galatasaray sami yen'de 6-0 yense ve bir seri yakalasa... iğrenç olurdu lan. ne biz uefa'yı alalım, ne de galatasaray kadıköy'den puan çıkarsın. böyle iyi...
türkiye'ye 90 dakika boyunca nefesleri tutturan maçtır.
türkiye'de yalnızca iki maç vardır ; birisi fenerbahçe ile galatasaray birisi de diğerleri. bu iki büyük takımdan biri olmasa futbol çekilmez vallahi.
*
fibertombikin annesi babası fenerbahçeliyken kendisi ve ablası galatasaraylı doğmuştur.
evin içindeki şiddetli rekabet herzaman heyecanlıdır, olmasa olmaz diye düşündüğüm atmosferdir.

böyle sohbetlere sebep olan rekabettir:

-kızım sen niye galatasaraylı oldun?
-ben galatasaraylı olmadım, galatasaraylı doğdum.
-ooo peki ikisi bu kadar güzel takım tutarken sen nasıl galatasaraylı doğdun bu ana babadan?
-eee iki eksi bir artı eder işte*
-hep hazır cevap, hep!
iyi ki var dediğim rekabettir. iki taraf birbirine düşman falan değildir. ben bir galatasaraylı olarak fenerbahçe'nin olmadığı bir ligi düşünemiyorum. ne anlamı kalırdı ki o zaman kaybetmenin kazanmanın. kazandığınızda fener'in puan kaybetmesini beklersiniz. cumartesi gs maçı vardır ama pazar günü olan fener maçını da merak edersiniz. fenerli ya da gsli fark etmez, ikisi de en az kendi takımı kadar tanır karşı takımı. ben forvette guiza semih, arkasında alex sağda mehmet ortada emre solda kazım oynasın derim, fenerli, hacı keita diklemesine iyi yanına nondayı koysa daha sağlam iş yapar diyebilir. iki takımın da büyüklüğünü tartışmaya gerek yoktur. o daha büyük yok bu daha büyük cart curt yapmaya gerek yok. ikisi en büyüktür. ezeli rakip ebedi dostuz, kim ne derse desin...
--spoiler--
ben çocukluk dönemlerimde yaşıtlarıma göre çok çelimsizdim. sokağa çıkıp diğer arkadaşlarımla futbol oynamama müsaade etmezdi annemle babam. çok ağlardım sonunda babam dayanamayıp salonda ortalıkta ne varsa kaldırır, üçlü koltuğu kale yapar, kendisi de kaleci olurdu. ve tabi gol atmama, çalım atmama izin verirdi. özfatih gençlik spor kulubünde fizik yetersizliği yüzünden beni kadroya almazlardı.14 yaşındaydım ama yaşıtlarımın yarısı kadar boyum vardı ve çok zayıftım. futbolcu olma hayallerim de suya düştü. ben de hep kendi evimde babamın koruduğu kaleye gol attım. ve o gururla kendimi hep iyi bir futbolcu sandım. işte böyle bir şey galatasaray fenerbahçe rekabeti. galatasaray; avrupada kupalar kazanan, ismiyle maç kazanabilen dünyanın tanıdığı bir kulüp. fenerbahçe ise; sadece evinde tesadüfi olarak birkaç sefer galatasaray ı yenip kendini büyük ilan eden kulüp. fenerbahçe aynı benim gibi, tek başarısı kendi evinde babasının koruduğu kaleye attığı bir-iki golle kendini büyük sanıyor. galatasaray ise o dışarıdaki çocuklar.
--spoiler--

galatasaraysozluk'ten alıntı.
yazar: haldunustunelinsactokasi.

o kadar güzel anlatmış ki...
bu saatte, ulu orta dile getirilmemesi gereken rekabet. olan var olmayan var.

(bkz: beşiktaş)
bir galatasaray-fenerbahçe derbisinde ruhunda yaşadığı fırtınayı itiraf bile edemeyen ezik yaradılışlı sığırların sadece ezeli rakibini kibirle aşağılamayı marifet sanıp kendi pisliğini bulaştırmaya çalıştığı rekabettir. ve o rekabet, bu pislikle kirlenmeyecek kadar, çocuklukta yaşanmış ezikliklerin yarattığı tahrifatlarla benzeşmeyecek kadar özeldir.
oynanan maçlardan, alınan kupalardan bağımsız olarak bu takımların taraftar sayısından kaynaklanan rekabettir. önümüzdeki on yılın 5 inde kayserispor, 5 inde bursaspor şampiyon olsun, 11. yıl oynanacak olan fenerbahçe-galatasaray maçları ligin en önemli iki maçı olacaktır.
türkiye de hayatın durmasına sebebiyet veren en büyük olaylardan bir tanesi.hayatın farklı 2 yüzü, bazen koyu bazen açık bir heyecan ama buna değer.
türk futbolunun yadsınamaz gerçeğidir. ikisinden biri çıksa ligden bu kadar zevkle takip edilir mi türk futbolu? bir galatasaraylı olarak fenerbahçenin varlığından mutluyum. çünkü fenerbahçe olduğu için galatasaraylı olmanın anlamı bu kadar büyük.