bugün

çoğu insanın kabusudur herhalde bu durum. fotoğrafları kimseye göstermeme sebebidir bazen.
- hehehe, dracula bak, fotoda gözlerin yine kırmızı çıkmış.
+ flaştan öyle oluyo be hacım.
- siktir lan çakal.
Bir zamanlar hepimiz Edward idik,
Yarıştıramazdı kimse bizimle sidik,
Gözlerimiz kırmızı, beynimiz gidik,
Şimdi diyoruz kendimize ne olduk ne idik...
Fotoğraf makinesinin flaşı çok kısa bir zamanda çok kuvvetli bir ışık verir. Gözbebeği ise bu kadar kısa zamanda küçülmeye fırsat bulamaz. Işık doğrudan retinaya ulaşır ve oradan da doğrudan kılcal damarların görüntüsü yansır. flaşla çekilen fotoğraflarda görülen bu kırmızılık retina tabakasındaki kılcal damarların görüntüsüdür.

önlemek için iki kez flaş çakan fotoğraf makinesi kullanılabilir.

Birinci flaş; resim çekilmeden az önce çakan flaş; gözbebeğinin küçülerek gözdeki yansımayı azaltmasına zaman tanır. ikincisi de tam fotoğraf çekilirken, gözbebeği olması gereken durumu almıştır.

Başka bir önlem de odadaki bütün ışıkları açarak gözbebeğinin önceden küçülmesini sağlamak fayda sağlayabilir.
bir rivayete göre gözleri sağlıklı olduğuna dair bir göstergeymiş.
renkli gözlü olmanın tek dez avantajıdır.
"renkli" olmayan gözlerde de söz konusu olan durum. (bkz: doğru bilinen yanlışlar)
Tam foto çekilirken gözlerinizi yumarsanız kurtulacağınız gariplik.
flash ışığının gözden yansımasıyla alakalı olması sebebiyle gözün rengiyle ilgili değildir.
her insanda olmaz ama kedigillerin hemen hepsinde bu durum soz konusudur gözün yapısı gereği ışık hemen her açıdan yansımaktadır.
evet itiraf ediyoruz. resimlerde kırmızı gözlü çıkan insanlar var ya! onlar sibernetik organizma. hepimiz siberiz. gözü kırmızı çıkmayanlara dalacaz.
Teknik sorunlardan kaynaklanan bir sonuç olduğundan kişiye indirgenemeyecek olaydır. Artık makinenin kendisi bile düzeltebilmektedir bunu.
Gözümüz iç içe geçmiş üç tabakadan oluşur. En dışarıdaki gözümüzü koruyan ve göz akı da denilen sert tabakadır. ikincisi, kan damarlarından meydana gelmiş ve ortasında göz bebeğinin bulunduğu damar tabakadır. Bu damarlar sayesinde fazla ışıkta göz bebeğimiz küçülür, karanlıkta ise daha çok ışık alabilmek için büyür ama bu hareketi oldukça yavaş yapar. Üçüncü tabaka da retina adı verilen, ışığa duyarlı kılcal damar ağlarından oluşan ağ tabakasıdır.

Köpek, kedi, geyik, karaca gibi hayvanlann gözlerinin arkasında, yani retinalarında ayna gibi, yansıtıcı özel bir tabaka .vardır. Eğer karanlıkta gözlerine el lambası veya araba farı gibi bir ışık tutarsanız, bu ışık gözlerinin içinden yansır ve gözleri karanlıkta pınl pırıl parlar. insanların gözlerinin retinasında ise böyle bir yansıtıcı tabaka yoktur.

Fotoğraf makinesinin flaşı çok kısa bir zamanda çok kuvvetli bir ışık verir. Gözbebeğimiz ise bu kadar kısa zamanda küçülmeye fırsat bulamaz. Işık doğrudan retinaya ulaşır ve oradan da doğrudan kılcal damarların görüntüsü yansır. işte flaşla çekilen fotoğraflarda görülen bu kırmızılık retina tabakasındaki kılcal damarların görüntüsüdür.

Günümüzde, birçok fotoğraf makinesinde, gözün bu kırmızı görüntüsünü azaltacak önlemler alınmıştır. Bu makinelerde flaş iki kere çakar. Birinci çakış resim çekilmeden az önce olur ve gözbebeğinin küçülerek gözdeki yansımayı azaltmasına zaman tanır. ikincisi de tam fotoğraf çekilirken olur ki, gözbebeği olması gereken durumu almıştır zaten. Başka bir önlem de odadaki bütün ışıkları açarak' gözbebeğinin önceden küçülmesini sağlamaktır.

Geceleri flaşlı fotoğraflarda, gözlerin kırmızı çıkmasının önlenmesinin bir yolu da flaşı objektiften olabildiğince uzak tutmaktır. Günümüzde fotoğraf makineleri o kadar küçülmüştür ki, flaş makinenin bünyesinde ve objektife birkaç santim mesafededir. Flaşın ışığı göze gelip yansıyarak geri döndüğünde doğrudan objektife gelir. Gündüzleri ise gözümüze dışarıdan, her yönden ışık geldiği için, flaşın ışığı bunların arasında daha az oranda gözümüze girer ve kırmızı göz olayı yaratmaz.

alıntı.