bugün

verdiği ödevler tamamiyle yükümlülük olarak görülen hocadır. dersleri oldukça eğlencelidir.
Dönem içinde bizim bölüme ders vermediği için 2 yıldır yaz okuluna kalma sebebimdir kendisi. Evet, onunda söylediği gibi belki onunda bazı eksikleri ya da yanlışlar vardır ama genel olarak Feyyat Hoca, kesinlikle eğitim fakültesine fazla gelen, derste en çok sorgulamayı öğretmeye çalışan bir hocadır. Dersinde düşünmeden konuşanlara ve saçmalayanlara tahammülü yoktur belki, ama her zaman öğrencisinin yanındadır. Kendisiyle de oldukça barışıktır. Keşke babam, dayım, amcam olsaydı dediğim insan.
Seni sevmeyen ölsün hocam! Sırf sayıların neden öyle simgelendiğini öğretmen bile bence bir çok şeyden önemli *
Eğitim bilimleri konusunda kendisini tecrübeli bulan, doğrusunu bildiğini söyleyen fakat tek bir öğrencinin patavatsızlığı yüzünden tüm sınıfı bir dönem boyunca ders anlatmayacağını söyleyerek cezalandırmaya karar veren nadide, saygın uludağ üniversitesi eğitim fakültesi hocası, hocamız. Adam farklı.
görüntü olarak şivan perwer ile olan benzerliği beni hayrete düşürdü. bir bakın hele, bana hak vereceksiniz. kardeşi mi ki?
http://media4.ntvmsnbc.co...131115sivan640.hlarge.jpg
sözlükte kendisi hakkında yazılanları takip ettiğini söyleyen, uludağ üniversitesinde görev yapan doç. dr. hocamızdır kendisi.

burayı takip ettiğini söyleyince hakkında yorum yazmaktan kendimi alıkoyamadım. Zira kendisiyle ikili sohbet veya tartışma gerçekleştirmek kendisinin "ben bilirimci" havası nedeniyle neredeyse imkansızdır.

kendisinden ilk defa bu sene ders alıyor oluşumu sözlüklerdeki kendisi hakkında yapılan yorumlara borçluyum. Kişiliğini merak ettiğimden ötürü "sınıf yönetimi" dersinde birlikteyiz hocamla, lakin yapılan olumlu yorumlar ile kendisinin davranış ve karakteri arasında uçurum var ki ben bu farkı yardımcı doçentlikten doçentliğe geçişine bağlıyorum. Malum yerinin yer çekimine meydan okuduğunu rahatça anlayabiliyoruz tavır ve hareketlerinden.

insana "ben merkeziyetçiliğin dibi" dedirtecek kadar egoist tavırları bulunuyor kendisinin. Öğrencilerden birisi bir konu veya olgu üzerinde tartışmak isterse geçmiş olsun. Hele ki hocamızın fikirlerine ters düşen düşüncelere sahipse sen sağ ben selamet, o öğrenci ses şiddeti ve öğretmenlik baskısı ile yerin dibine gömülmeden gün yüzü göremez. elli küsür yaşındaki bir adamın kendi oğlundan küçük insanları tabiri caizse boş konuşarak susturmaya çalışmasını içten içe bir yerinizi yırtarcasına gülerek izliyorsunuz. hazır cevap öğrencilerle münakaşaya girdiğinde ise "benim makalelerim var, senin neyin var ekieki" muhabbeti yapmaktan da geri kalmıyor kendisi. "makalelerim" dediklerinin büyük çoğunluğu bana göre bizlerden ödev kisvesi altında toplamamızı istediği, daha sonra çeviri yaparak makale haline getirdiği ingilizce kaynaklar. Öğrenci milleti neyin altında ne olduğunu anlar be hocam, sen farında değilsin. işin garibi ise daha bir tane bile makalesini somut halde göremedik ya hadi neyse.

sistemi bu kadar eleştirip de sistemin bu kadar kölesi olan üstelik bulunduğu durumun farkına varamayan birisidir benim hocam. sistemin çarkları herkesin gözüne girmiştir de bir tek o sağ kurtulmuştur ona göre. Egoistliği başlı başına problemken bir de üzerine kibrini ekleyince ooh tadından yenmez. hakkını yemeyeyim benim de savunduğum noktalardan dem vurur bazen fakat her şeyin en iyisini ben bilirim, beni dinleseler ülkeyi kurtarırım havaları o kadar itici ve abestir ki kendisini, tanıdığımız en büyük "ben bilirimci" ile yarıştırırsınız. Söz söylememek, fikir belirtmemek için kendinizi tutarsınız çünkü söz söylemeye başladığınız andan itibaren susturulma politikanız devreye girecektir. "eğer tartışmaya devam edersem dersten kalırım" korkusu aklınızın hep bir köşesinde var olduğu için susmayı yeğlersiniz. işte sistemin kölesi olmak budur, tabii anlayana.

kimseye hakaret etmeden uzun lafın kısası şudur ki dostlar; bencilliğin ve kibrin buluştuğu hocadır kendisi. öyle olmasaydı tüm beyanatımı bu sözlükte yazı ile değil, kendisinin suratına birebir söylüyor olurdum.

problemli, en kalabalık sınıfınızda olan ben sınıfın nasıl yönetileceğini anladım hocam.

gerisini varın siz düşünün.
Kıymetlı bir şahıs çok değerli bir eğitimcidir.
kendisi hakkında 27.11.2013 tarihinde yazdığım (#22057957) entrimi a4 kağıda çıkartıp bugün sınıf yönetimi dersinde öğrencilerden okumalarını istemiş hocadır.

Kendisi hakkındaki bir önceki entrimde "sen" dili yerine "o" dilini kullandım. zira entry içerisinde yer alan fikir, düşünce ve beyanatların çoğunluğunu sınıftaki 40 küsür öğrencinin her birinden dinleyebilirsiniz. sadece, o arkadaşlar bu konuları gün yüzüne çıkarmakta tereddüt ederler hepsi o. kısacası, bir önceki entrimde sınıfın toplu düşüncelerini kendi üslubumla dile getirdim.

Hocam bu saniyeden itibaren size karşı "o" dilini değil "sen" dilini kullanacağım; çünkü yazacak olduklarımın hepsi tamamen kendi fikir ve görüşlerimi yansıtacaktır.

Burada sizin hakkınızda görüş bildirme amacım sizinle yarışmak, size kafa tutmak, aklınızın bir köşesinde yer etmek veya sizi rezil etmek değil, hiçbir zaman da olmayacak. şahsım adına, karşımdaki kim olursa olsun, doğru bulduğum olguları dile getirmekten hiçbir zaman korkmadım. eğer bir gün doğru addettiğim bir görüşü/fikri/olguyu dillendirme cesareti gösteremezsem, o gün hayatıma son veririm. Benim gibi bir çok öğrenci ders seçimi yaparken sözlüklerdeki yorumlara bakacaktır. Sizi seçtikleri takdirde, o öğrencilerin nelerle karşılaşabileceklerini yazıyorum buraya. Ve ben, sizin farkına varamadığınız gerçekleri burada yüzünüze vurmaya çalışıyorum. Vurmaya çalışıyorum ki hiç sevemediğim uludağ üniversitesi'nde farklılık yaratmaya çalışan veya yaratan bir hocaya yakışık almayan hareketleriniz sizi domine etmesin. kimsenin söylemeye cesaret edemediği, öğrenciler tarafından hoşnut karşılanmayan özelliklerinizin farkında olun ki hayatımızda kısa veya uzun süre yer etmiş sizi saygıyla analım.

Size karşı saygısızlık veya hakaret içeren cümleler kullanmadım. sert bir üslupla yazdığım doğrudur ancak entrimde haddimi aşacak tavır sergilemedim. bunun farkında olmuş olacaksınız ki siz de sınıfta "bilmediğiniz" bana karşı rencide edici kelimeler kullanmadınız. bunun için öncelikle teşekkür ederim.

Önceki entrimi sınıfa getirip öğrencilerden okumalarını isteyerek beni şaşırttınız açıkcası. Utanmamı mı istediniz? "Ben kendimle ve öğrencilerin fikirleriyle barışığım, eleştiriye açığım" imajı yaratmak mıydı amacınız? Ortada bir problem olduğunu görüp çözüm üretmeye meyilli miydiniz gerçekten? zira ben bugün kendini biraz aklamaya çalışan, "böyle yazmayın bakın olmuyor aaa" noktasına gelen bir feyyat gökçe gördüm sınıfta.

size şunu tekrar hatırlatmama izin verin. değil 10 hafta, 10 yıl da geçse öğrenciler hatalarınızı yüzünüze vurmaktan çekinecekler. "arkadaşlarım ne der" korkusu, "hocam bana ya kızar da beni bırakırsa" korkusu her zaman doğruların önünde olacak, sisteme karşı durmayı bilmedikleri her an size yalancı gülücüklerle "hocam çok iyisiniz" diyecekler. Siz öğrencileri benden yıl olarak çok çok çok daha fazla tanıyorsunuz, ama ben öğrenci olmanın fikirsel boyutta ne olduğunu atomlarına kadar biliyorum. benim tanıdığım öğrencilerin çoğu (burayı okuyacak sınıf arkadaşlarımı tenzih ediyorum) hangi olgunun samimiyet, hangi olgunun yapmacık olduğunu anlayamayacak düzeydeler. benim tanıdığım öğrencilerin çoğu yaşlarının gerektirdiği şekilde fikirlerini sentezleyemeyecek düzeydeler. benim tanıdığım öğrencilerin çoğu türkiye'nin saygın üniversitelerinden birinde olmalarına rağmen karşılarına çıkan engelleri, çözümleri, şahsi fikirlerini cümleye dökemeyecek düzeydeler. o yüzden sorduğunuz "arkadaşlar, gerçekten bu kağıtta yazılanlar gibi mi düşünüyorsunuz" sorusuna ya sessiz kalacak, ya da hayır cevabı vereceklerdir.

bugün fark ettim ki yazdığım entry sizi, ne kadar tersi gibi görünmeye çalışsanız da, hem üzmüş hem de sinirlendirmiş. Aslında siz de biliyorsunuz o cümlelerle anlatılanların doğru olduğunu. Sanırım sizin nasıl bir karaktere, sisteme, yargıya sahip olduğunuzu dile getirmem, bu zamana kadar belki kendinize bile itiraf edemediğinizden, belki de yeni fark ettiğinizden dolayı sizi biraz bozdu. kendinizi çok iyi tanıyorsunuz. Zira kendisini tanımayan bir insan kendisi hakkında yazılmış bir yazıyı başkalarına okuturken "bu adamı tanıdınız mı" diye sormaz. Siz de öğrencilerinizin sizin nasıl birisi olduğunuzu bildiklerini biliyorsunuz değil mi hocam? lakin bunun dile getirilmesinden hoşnut değilsiniz değil mi? aslında entrimi ilk okurken olduğunuz siz ile sınıftaki vurdum duymaz olmaya çalışan siz arasında büyük fark var değil mi hocam? bence öyle hocam, bence öyle...

Şahsınıza, kişiliğinize, değerlerinize karşı kızgın veya dolmuş olacak kadar boş zamanım yok. Evet sizinle karı koca değiliz ve kendinizi rahatlatmak için söylediğiniz "takmış" sıfatına sahip değilim. yaşamam gereken bir hayatım var ve bu hayatın içinde sizin yeriniz neredeyse hiç yok, tıpkı sizin hayatınızda benim yerimin olmadığı gibi. Bu kadar detaylı yazmamın ise üstüne basa basa belirttiğim tek bir sebebi var: yanlışlarınızın farkına varmanız.

sizin için "o" dilini kullandığım bir önceki entrimde beyan ettiğim, sınıfımdaki hatta ders verdiğiniz diğer sınıflardaki öğrencilerin çoğunluğunun fikir ve olgularıdır dediğim her ne var ise şahsım adına hepsinin altına imzamı atıyorum.

ve son olarak hocam, bazı olguların farkında olan, düşünmeyi bilen, sistemin kölesi olmamak için karşına hangi tür zorluk çıkarsa çıksın elinden gelenin en iyisini yapacak, kim olursa olsun gerçekleri ve doğruları "dersten kalma pahasına" gık demeden savunabilecek "ben bilirimci" olmaktan ziyade "fikirlerinize saygım var ama ben de eğitimci olarak şöyle düşünüyorum"cu olmayı kendine görev biçmiş öğrencileriniz de var.

zira bugün kim olduğunu bilmediğiniz, "şu çocuk, bu çocuk, o çocuk" diye tabir ettiğiniz insan, sandığınız gibi çocuk değil.

farkındalık... belki anlarsınız.

saygılarımla...
Dünya-Fındık ikilemi desem anlayan anlar.
yıllardır girmediğim sözlüğe sırf feyyat hoca için iki çift laf etmek maksadıyla girmiş bulunmaktayım. 5 yıllık üniversite hayatımda gördüğüm şahit olduğum ısrarla derslerini seçtiğim hayatımda olmasından son derece memnun olduğum bi takım yönlerimin şekillenmesine vesile olan "harbi bilim adamı" diyebileceğim sıradışılıkta tavan yapmış "türk okumaz" diyen kitleye istiklal marşını tersten okutmuş, gezmiş, görmüş, eğlenmiş, öğrenmiş ve öğretmiş, öğretirken güldürmüş, güldürürken düşündürmüş "bilge şahsiyet". ders seçmekte tereddüt eden arkadaşlara biraz bilgi vereyim: derse başlıyoruz "var mı sorusu borusu olan" diyor. varsa konu zaten zırtıklanıyor yoksa da kendisi konuşacak bişey buluyor ve her nasılsa anlayamadığım biçimde o konu dönüyor dolaşıyor o günkü dersin konusuyla bağlanıveriyor ve sen hasss.. diye kalıyorsun. geçenlerde yine feyyat hocadan feyizlenmekle meşgulüz derste. konuştuğumuz konu sanayi devriminde işci sınıfı ve ustabaşları müdürler falan filan. onların oluşumunu anlatıyor görevlerini anlatıyor sistemi eleştiriyor komünistlere giydiriyor arada onlarında gerekli olduklarına değiniyor falan, aga konu her nasılsa oradaki hiyerarşik sistemin ve çalışanların görevlerinin sınıf yönetiminde öğretmen öğrenci okul sistemi diye benzeşme kurup bir oturttu yeminle elim ayağım titredi. biz ders kaynadı diye düşünürken adam halbuki ders anlatıyormuş farkında değiliz. hani böyle bi masa örtüsü örersin millet onu örüp satcan bi faydası dokunmayacak diye düşünürde sonra o örtüyü alırsın dandik bi masaya serersin o masayı öyle güzel bir hale sokar da herkes beklenmeyen bu güzellik karşısında şaşırır ya ahan da öyle oldum şahsım adına. lafını kimseden esirgemez bilgisinin farkındadır. mütevaziliğin kibir olduğuna inanır ve kendi hakkını kendine veren bir hocadır. geçenlerde yine dersteyiz. sınıftaki öğrencilerimizde var olabilecek bir takım hastalıklardan bahsediyor hiperaktiflik dikkat bozukluğu falan filan. oradan konu kansere geldi başladı bize kanseri anlatmaya. o kadar da güzel benzetmelerle anlattı ki en sonunda ne kadar güzel anlattığını kendi de farketti ve sessiz sakin oturan bi arkadaşa eğilip "her bi boku da biliyom dme" demesiyle hayatımda unutmayacağım anlardan birini yaşattı bana. neyse lafı çok uzatmaya gerek yok burada kimliğimde belli değil istesem istediğim gibi giydirebilirdim ama feyyat hoca karşılaşabileceğiniz ve karşılaşmanız ders almanız gereken en sıradışı, konusunda otorite ve dinlenmesi gereken bir hoca. sevmeyenlerin eleştirenlerin dna dizilişlerini mitokondrilerinin çalışma prensiplerini hala anlayabilmiş değilim. böyle insanları ya yakmak lazım ya üniversiteden atmak lazım ya da lise edebiyat öğretmenlerini üniversite de derslerine sokmak lazım. feyyat hocayı haketmiyor saçma sapan ifadeler yazan şahsiyetler. he bu arada içimde kalmasın. o motivasyon konusunda üniversitelerdeki kampüs imkanlarını sosyal ortamları bir canlının bir organına sokup sokup çıkardı en son aha işte bunlar motivasyonu etkileyen faktörlerdir deyip konuyu bitirdi ya orada benim ileride öğretim metodu olarak kullanacağım manyaks bir yöntemi bana edindirmiş oldu.
Bazen yanına gidip "canım hocam naber ya?" diyesim geliyor. Özledim ben kendisini. 2. dönem tesoy dersini alacağım kısmet olursa. Ne gibi saçmalıklarla öğrencileri okuldan, okumaktan ve kendisinden tiksindirecek merakla beklemekteyim.

Aslında kendisinin öğrencilere, derslere, yönetime ve kendisini aristokrat ilan etmekte bir beis görmediği bilumum konulara karşı tutumunun, aylar önce pek tanımadığı ama tanıdığını zannettiği ben ile olan ve ciddi anlamda uzun bir süre unutamayacağını düşündüğüm soğuk savaştan sonra değişip değişmediğini merak etmemden ötürü tekrar kendisinin dersinde olacağım. Alt devreden arkadaşlara sorup aldığım cevaplara bakılırsa eskiye göre daha naif davranışlar sergiliyormuş. Öğrencilerden topladığı "ödev" adı altındaki bilgileri birleştirip kitabını tamamlamış olma ihtimali bu naifliğini açıklamakta kullanılabilir mi ki? : )

Seviyorum ben kendisini. Ne zaman bahsi açılsa lafa "canım feyyat hocam ya <3" diye giriyorum. Yıllar sonra bile öğrencilerime, çocuklarıma, tanıdığım ve eğitebileceğimi düşündüğüm her kesimden insana bir öğretmenin nasıl olmaması gerektiğini direkt kendisini örnek vererek açıklayacak kadar çok seviyorum. Eksik olmayın.

2 kelimeyi bir araya getiremeyen, kendisini eleştirenlere karşı anlamsız isim tamlamalarıyla aklınca laf soktuğunu sanan sığırları da görmemize vesile olmuş hocadır. Size müstehaktır feyyat gökçe.

(arkadaşlar burada anonim olarak yazıyoruz. kimle karşılaşsam "feyyat hocaya destan yazan sen miydin?" diye soruyor. Dedikodunuza hayranım da yapmayın olm keyfi kalmıyor sonra)

edit akbayram : maalesef ki bu dönem tesoyu kendisinden alamıyorum, üzüldüm : ( bir daha görüşmemek dileğiyle... hoşça kal her şeyi bilen adam.
Her derste hadi bunu da Uludağ sözlüğe yazın diyen kendi kendinin takipçisi yegane varlık.
adamdır.
dersini almış her öğrencinin övgü dolu sözlerle bahsettiği eğitimcidir.
Feyyat hoca candır, gerisi heyecandır dedirten üniversite öğrencisi olduğunuzu hissettiren, olumsuz yorum yapanları anlamadığım, 4 yıllık üniversite eğitiminden sonra formasyonda karşıma çıkan iyi ki formasyon almışım diyeceğim derslerine hevesle gittiğim , çarşamba günüm full olmasına rağmen akşam 20.30 daki dersine koşarak girdiğim hiç devamsızlık yapmadığım tek hoca.
Mezuniyet için gerekli olan imzayı kendisine attırmak isteyip kendisini bulamadığım hocadır.

Artık mezunum hocam. Aradan uzun bir süre geçse dahi kim olduğumu öğrenememenizin canınızı bayağı sıktığını sizden son dönem ders alan arkadaşlardan bir süredir duymaktaydım. Sıkmayın canınızı, her şeyi en iyi bilseniz dahi seviyoruz sizi. Sevmiyoruz da siz öyle bilin.

Yazar : ufuk yıldırım
Kendisiyle aramızda zamanında ilginç diyaloglar geçen u.ü. Hocasıdır.

2006 yılı yazokulundayım. Bilenler bilir pembe binadayız, Yan sınıfımızda dersi var. Tahta silgisi ihtiyacı hasıl oldu. Hemen kapıyı tık tık vurup sınıfa girdim. Yalnız bende bir eşgal var o zamanlar ışidçi yanımda teknosa reyon görevlisi gibi kalır. 300 spartalıdaki leonidas gibiyim mk. Neyse sadede gelelim;

-hocam silgiyi alabilir miyim?

+hayır alamazsın(sınıfta hafif gülüşmeler)

-(üstüne doğru yürüyerek muzip bir ses tonuyla) koycam tekrar söz (işte o an sınıf kopar)

Hakkını helal et hocam.
kendisinden ders alan çoğu kişinin hayranlıkla bahsettiği değerli eğitimcidir.
Bordo kadife pantolon ve kirmizi kazaktan vazgecemeyen b.k lafindan cok hoslanan bütlerde 108 kisiyi 48 ve 46 gibi notlarla sehir dislarindan getirtip sonrada benden vazgecemiyosunuz dimi diyen sahsiyettir. Finalle but sorularini ayni sorar şiklari bile değistirmez cünkü iyi bir sinif yonetimi bunu gerektitir. Amaç ögrenciye yol parasi ve laf sokmaktir. Sadece pedagojik formasyon sinif yonetimi dersini aldim kendisinden daha doğrusu ders namina bisiy oğrenmedim bir kitabi var iste ezbere bilmemiz gereken. Iyi yorumlarda bulunanlara uzuluyorum egitim fakultesinin en iyi hocasi falan yazmissiniz iyi hoca gormemissiniz iste ona üzüldüm. Ingilizcede biliyor her firsatta araya bi kelime sokuşturur. Ben bu kadar insana oynamam der sinif 30 kisi olana kadar anilari dinlenir. Cunku sinifa vaktinde gelenler seyircidir ögrenci değil. Ömür boyu görüsmemek dilegiyle..
kendisinden ders alma şerefine nail olduğum yüce şahsiyet. çok laf sokardı ancak herkese eşit davranırdı.