bugün

yeditepe istanbul da zuhal olcay ve kızı ozgu namal cok zengin bir aileden gelmekteyken, zuhal olcay esinden bosanır. ve getho bir mahalleye tasınırlar kızıyla.
ama o mahelle o kadar sıcacıktır ki, o kadar sevgi doludur ki..
"bir ev ne zaman ev olur? mobilyaları dizince mi? perdeleri cekip cayı demleyince mi?"
yeditepe istanbul

duru gibi -ozgu namal- hep piyano calan bir komsum olsa keske.
yusuf gibi filozof ruhlu, rakıyı ve siiri seven bir arkadasım olsa keske.
zuhal olcay gibi kendi rotasını cizen guclu kadınlarım olsa keske etrafımda.
ve onlem gibi -tombik bir mahalle kızı-, begendigi televizyon tamircisinin kalbine pisirdigi yemeklerle giden dostlarım olsa keske.

ben de bu sıcacık mahallede hep kikirdesem. kalp.
ikisinde de mantık vardır.
Çok iyi kafa açmamı mı istersiniz? Hingel mi?

Bence hingel olsun, en sevdiğim yemeklerden biridir.
(bkz: çocuk da yaparım kariyer de) diye bir slogan vardı bir zamanlar. mantı yapanın felsefe yapmadığını felsefe yapanın mantı yapmayacağını mı zannediyoruz. kendimden biliyorum, sakız çiğnerken merdiven çıkabiliyor, bazen bir de sigara içebiliyorum.
birincisi zihinsel karmaşa ile düşünerek diğeride yemek yiyerek başa çıkar.
Felsefe yapan kadın, mantı makarnanın üzerine yoğurtlu kıymalı sos döküp mantı yaptım diye gezer. *
Birlikte mantı kapatırken sohbet edeceğiniz adamları sevin kadınlar. Hem karnınız doyar hem kalbiniz.