bugün

Şarkılar şehirler.
kokusu. hiç unutmadım ki.
eskişehir. iyi bir anımsama olmuyor benimki maalesef, her yerde karşıma çıkıyor 'eskişehir' ve cidden tiksinti duyuyorum.
acı, gözyaşı.
her şarkı, etraftaki mutlu her çift.. kısaca her zaman.
tangasıdır.
everything.

but little little.
Allame & radansa - kirli.
fenerbahce & metallıca.
Eski sevgisini unutamamış bunun üstüne hatırlamak isteyen kişi çabalaması.
ulus'ta bir yokuştur.

bir akşam iş çıkışında ankara kalesi'ne gitmiştik. üstüm başım kirli, saçlarım dağınıktı. hiç olmadığım kadar bakımsızdım, yorgundum, ama o kadar heyecanlı ve mutluydum ki ne konuştuk ne dedim hiç hatırlamıyorum. etrafı bol bol incelemiştim ama sorsanız onu da tarif edemem. öyle saf salak bir heyecandı işte. o güne dair tek hatırladığım kaleye giderken geçtiğimiz bir yokuştu.

çok sevdiğimi sanıyordum.

iki sene boyunca etrafıma dahi bakmadım, hep o günün anısıyla yaşadım, mektuplar yazdım sayfa sayfa. izne geldiğinde benimle neden görüşmediğini bile düşünmedim bir an durup. iki senenin ardından ikinci buluşmamız gerçekleşti. o zaman ilk defa elini tuttum. o anda sanki bir uğultunun, sis bulutunun içinden çıkmış gibi oldum. onca zaman beklediğim, sevdiğimi düşündüğüm ama canımı ölümüne acıtmakta hiçbir mahsur görmeyen adamın elini tutmuştum ve hiçbir şey hissetmemiştim.

o gün bitti işte. iki sene boyunca her geçişimde ciğerimden birşeyler koparan o yokuştan geçerken bir daha bir şey hissetmedim. hatta bazen yürürken orada olduğumu farkedip güldüğüm oldu.

kendimi kandırmak ve kafamda büyütmekten ibaret olan o saçma sapan ilişkimsi şeyi hatırlatan şey o yokuş idi...

bir zamanlar.
Bu başlık. nerede gereksiz düşünce var ise bu tür başlıkları görüyoruz zaten. eski sevgiliyi hatırlatan şeylermiş, sana ne amk sana ne?
telefonun ekranında ki çizik. sanırım telefonu değiştirme vakti çoktan gelmiş.
en sevdiğim şarkıcı. sevdiğim şarkıları seninle dinleyen beynimi seveyim. şimdi hiçbirini dinleyemiyorum.
Ankara.
Metro'da karşılıklı oturur, koyu camdan birbirimizin yüzüne bakardık... Gülerdik, güldürürdük birbirimizi o camın yansımasıyla. Zamanla bir oyuna dönüştü ilk kim gülerse kaybeden o oluyordu. Bu yazıyı okuyorsan bil yarim; O koyu cam bana seni hatırlatıyor, ben hala o camlarda senin gülümsemeni arıyorum.
silmeye kıyılamayan cep telefonu mesajları.
pilav .
ona hep pilavım derdim.

annem sağolsun haftada 5 kere hatırlatıyor.
2 yıl geçmiş bee...
Parfüm. Atamıyorum parfümü duruyor bir köşede. Sevmiyorum aslında içimde ona karşı hiçbir şey kalmadı ama atamıyorum.
unutsak hatırlayacaz bazı eşyalara bakıp. ama unutulmuyorsun be. ne vardiki terk edip gidecek. bide keşke aldatmadan gitseydin.
Ah ah nereden başlasam bilemedim sözlük, içim kan ağlıyor kan.

(bkz: Olsaydı da hatırlasaydık amk)
ona benzetilen suretler.
gökyüzündeki şu sevimli bulut,

dalları titreten rüzgarın uğultusu,

sokaktaki yüzlerce kadın,

bazen bir hoş sohbet,

bazense geçmişin avuntusu.
beraber gittiğimiz yerlere yalnız başına tekrar gitmek..
her odun, ayı, dana, hee bi de ahır kokusu falan bunlar hep orospu çocuğunu hatırlatır evet tamda bu.