bugün

've bilirler ki, insanlar yalnız kaldıkça
konuştukları dil de değişir
sonunda hiç anlaşamazlar.'
'biliyorsunuz ya bir ağrısı vardır gitmenin
nereye, ama nereye olursa gitmenin
hüzünle karışık bir ağrısı.'
Mükemmel dizelere sahip şair, hatta şair ötesi varlıktır. O nasıl güzel ifadelerdir, insanı binlerce kez aşık eder kendine.

bilmez miyim hic

bilmez miyim hiç bütün bu sözler ne der ona
bu sözler ve bu sözlerin içinde çirpinan uzakliklar
dolasiyorum bir basima, ortalikta kimsecikler yok
kiyilar da bombos, kir yollari da
solugumu duyuyorum ara sira, bir onu duyuyorum
duymuyorum belki de, biliyorum yalnizca
ayaklarimin altinda yaban naneleri, kekikler
yol kenarinda bir kapi, tahta
peki, kim yitirmis evini, ya da
hangi yitikle yok olmus o yapi
kimbilir
vuruyorum yokus asagi, kiyiya
bir tasin üstüne oturuyorum
ben oturur oturmaz
çikiyor kuytularindan bütün görünümler
ve ufak bir oyun oynuyor bana doga
alip alip götürüyor gözlerimi bikmadan
kisalip uzayan bir çift yilan baligini andiran gözlerimi
günesin savkindan yuvarlanan çakillara
tam o sira bir vapur yanasiyor iskeleye uzun sürecek bir sonbahar taslagi gibi
denize yeni sürülmüs bir tarlaya benziyor, uyanik, diri
ve isin tuhafi bense
alisiyorum gittikçe
her gün bir parça daha alisiyorum yalnizligima
ürperiyorum bir ara arkamdaki ayak sesinden
ve bu yüzden mi bilmem
durup bir süre çevreme bakar gibi yapiyorum
sürüyle kus havalaniyor defnelerin içinden
sürüyle, evet, hatirliyorum birden
nicedir unutmusum saymayi bile günleri
dagilip gitmisler herbiri bir yana
kuslar gibi, onlar da
benimse ne gidecegim bir yer
ne de özledigim bir sey var
öyleyse neden yaziyorum bu sözleri ona
bu biraz sevdaya benzeyen, biraz da sevdasizliga
böyle gelisigüzel, böyle kirik dökük
sanki hiç kimselerin kullanmadigi bir gün kalmis bana.

uzun bir cumartesiyi hatirliyorum, saat on iki
dalip gidiyorum, düsünüyorum da, saat on iki
bir sigara yakiyorum, bir kagida bir iki dize yaziyorum
yerini iyi bilen, onurlu bir iki sözcük daha
ama hiç kimildamiyor, akrep de, yelkovan da
yani tam böyle birseye benziyor zaman
yilgin ve çarpici renkler içinde pek kimildamayan
çikageliyor sonra, saat on iki.

anliyorum
yasam elbette uzun biz duyabildikçe sevgiyi
yalnizca bunun için uzun
yani sevgiyle de sevebilir insan, sevdayla da
örnegin
bir sevgiyi yontup onarmak için
dögüsmek de sevgidir
ve benim bildigim kadariyla
her seydir bir insan, her seydir
yalandir kisaligi yasamin
ve özellikle insan dedigimiz sey
inançli bir insan soyunun parçasiysa.

sonunda basbasa kaliyoruz gene
basbasa kaliyoruz dogayla ben
iste az önce yagmur da basladi, cumartesi günlerden
on temmuz cumartesi
bir vapur daha kalkiyor iskeleden
ve yagmur hizlaniyor biraz
uzanip yatsam diyorum otlarin üstünde çirilçiplak
tam öyle yapiyorum
simdi yagmuru seviyorum, simdi yagmuru seviyorum, yagmuru seviyorum.
"fazla şiirden öldü edip cansever".
Sonra sonra yapıştırılmış pullar gibisin, öylesin
Üstü uçaklı zarflara
Ve alanlara tutturulmuş, çiçek sepetlerinin
Kenarındakikartlara
Bir gider bir gelirsin, gider gelirsin
Hızlı bir park akışından anısal bir yığıntıya

Sayısız parmağın var, bir parmağın daha mavi
Vurursun vurursun kapılara onunla
Kapılar açıldı mı, avlular güne çarptı mı
Boşalan bir güğümsündür her umutsuzluğa.

ben demiyorum edip cansever diyo.
"sen yoksun, çevrende kimseler yok. Zengin de olsan, yoksulluğun gitmez."
" ne tuhaf, herkes bir yerlere bakıyor
hiç kımıldamadan
bir ışık parçası düşüyor annemin yüzüne
arada kovmak için elini sallıyor yalnız
-dalgınlık, başka değil-
neyi bitiriyoruz, neyi başlatıyoruz
neyi bekliyoruz bilmem ki
kapı mı çalıyor ne - gidip açıyorum-
kimse yok
peki
nasıl karşılanır yok olan bir şey
karşılıyorum
birlikte salona geçiyoruz."
"Hiç gitmeyecekmiş gibi sevenler, hiç sevmemiş gibi gittiler."
cemal süreya , "her şeyin fazlası zararlıdır ya, fazla şiirden öldü Edip Cansever." demiş.

hiç ölmedi aslında, kalbimizde o..

iyi ki doğmuşsun sen, ne güzel gündür 8 ağustos sen'le!

analım seni, olması gerektiğinden daha fazla ile..

"tek hayalim, tek hayalin olmak."..
"Anılarda görünür,düşlerde görünmez insan.
Düşlerde görünen anlamlardır.
Özelliklerdir bir de belli belirsiz.
Ve insansız anı yoktur.
Var mıdır?"
edip cansever ayrı bir kültürdür. külttür.
http://www.youtube.com/watch?v=lyeQUwU4iw0
edip cansever-bir ay aldım diyarbakırdan(kendi sesinden)
flaş adlı şiirinden,

----

"Yorulduğun zaman söyle
Susalım, hiç konuşmayalım istersen
Sussak da, hiç konuşmasak da, sözlerin senin
Açık denizler gibidir zaten elimde
Her zaman ama her zaman bir kıyıyı sezdiren
Hatırlıyorum da kelimelerini bir bir:
Şairlerin flaşları kalpleridir
Dışarıya da parlamalı biraz
Kaldı ki ben içimde gezinmekten yoruldum
Sensin, iyi anlarsın beni
Gözlerine başka türlü bakıyorum
Ben bütün gözlere başka türlü bakıyorum şimdi
Nemli bir tülbent olup buğulanıyor
Ve yaslı ve mahzun
Ve devrilmiş bir boya kabı gibi de yoğun
Memleketimin gözleri
Yağmur yağacak.
...."
''olmaz ki
kimse kimseyi sevemez
ama hiç kimse..."

can yakar bazen... sıkar demeye kıyamadım...
bilmem alınır mısın söylersem
unutulmuş bir çirkinlikten başlıyor güzelliğin...
(bkz: başım dönüyor ikimizden)
cemal süreya'ya ''yeşil ipek gömleğinin yakası
büyük zamana düşer.

her şeyin fazlası zararlıdır ya,
fazla şiirden öldü edip cansever. dizelerini yazdıran insandır.
ahmed arif ile birlikte türk şiirini bana sevdiren insan.
Bulanık çıkmış fotoğraflar gibiydim, görünümsüz.

Yalnızdım, karışıktım. Beni tanıyan kimseler yoktu. Hiç yoktu.

Edip Cansever
"Kaç kere ölmemişiz, kaç kere sormamışız, bu kaçıncı dalgınlığımız
Yani kaç sesli bir evrende kaç kere yalnız
Ne ölmek, ne ansımak! sadece yaşamakla
Tam öyle gibi.. Demeyin: eh, biraz yorulsak da
Demeyin, sakın haa, yok şu kadar bir şey insanın sonsuzunda
Biz şimdi ne yapsak, biz şimdi ne yapsak, biz işte biraz
bilmiyoruz ya
Diyoruz: yaşasak çıkmazları, sevişsek olmayanlarla."
türk şiirinin en underrated şairidir.
"ölü bir deniz yıldızıdır mutluluk."
yeşil ipek gömleğinin yakası büyük zamana düşer.her şeyin fazlası zararlıdır ya fazla şiirden öldü Edip Cansever.
'fazla şiirden ölen' şair.
' ...Zamanla değil, bir yerde
Benim olmayan bir şeyle yaşlanıyorum
Geçiyorum ilk şeklimi tüketerekten
Ağır ağır yanan bir tuğla harmanını
Billurdan sarkaçlarıyla.
Kalbim, sersemliğim benim.. ' *