bugün

film izlemek değildir.
eziyettir.
daha önce izlediğiniz ve beğendiğiniz bir filmi tekrar izliyorsanız, kesinlikle öncekiyle aynı tadı vermez.
dublaj, buz devri'nin yekta kopan'lı dublajı gibi ise ya da shrek'in okan bayülgen'li, m.ali erbil'li ödüllü dublajı gibiyse gayet keyifli bir eylemdir. elbette böyle dublajı 40 yılda bir görürsünüz, he bir de yüzüklerin efendisi dublajı sağlamdı.
(bkz: the rock)
dünya 'da hiç bir saygınlığı olmayan altyazı kültürünü benimsemiş zerre yabancı dil bilmeyen yağız buzağılarımızın burun kıvırdığı durum.

bunlar asla ve asla dublaj istemezler. oysaki dublaj işini dünya 'da en iyi yapan bir iki ülkeden biriyiz. şu koca evrende altyazı kompleksine giren başka bir millet varsa onlar da azerilerdir diyorum, e tabi varsa öyle bir şey.

sen hem yabacı dil bilme, bir tek fuck ve varyasyonlarından anla bir de üstüne bu konuda caz yap! bak hele!

o rezil slav dublajlarından kurtulmak için çeşitli yasaklar silsilesine girişen yapımcılardan çok feyz almış bizim dingiller.

önce bir götünüzü toplayın lan!
olu bir kediyi sevmek ya da gaz maskesiyle koklamaya calismakla ayni sey.
animelerde kendini belli eden durumdur, kalın tondan vurgulanarak söylenen düz heceli japonca kelimelerin yerini ingilizce dublajlarda daha yumuşak yuvarlanarak söylendiği için vurgusunu kaybeden kelimeler alır.
aksinin geçerli olduğu animelerde vardır tabi örneğin dragonball! ingilizce versiyonu bok gibiyken türkçe dublajdaki songokunun sesi ve tonlamaları diziyi izlerken 1 gülecekken 2 gülmemizi sağlar.
kimisi için eziyet kimisi için nimettir.
orjinal filmin içine edilmiş halini izlemektir.
kalitesi düşüktür.
izlenmeyecesinedir.*
"Hey lanet olsun dostum bu aptal filmi neden izliyorum ki heeaa?" şeklinde söylemlere yol açabilir.
filme edilmiş hakarete destek vermektir. orijinal dilinde ve oyunculuk heyecanı tadında izlenilen bir filmin tatminini asla veremez.
eziyettir. saçma sapan seslendirmeler ile filmin içine edilmesidir. en güzeli altyazılıdır.
her şeyi geçip, sadece ses kalitesi olarak bakıldığında, orjinal dil seçildiğinde 5.1 surround ses alabilecekken, streo 2.0 la idare etmeye çalışmaktır... böylece arkadaki bir çok ses kaybolur gider.

boşuna uğraş olarak gelmiştir bana yıllardır. zencileri, zerrin özer seslendirsin oldu olacak... hani zenci gırtlağı varya onda!..

dil bilse de bilmese de en mantıklısı altyazılı izlemektir... zira, "kendi halkım kendi dilini konuşuyo çat pat." bir de saçma dublaj cümleleriyle kafasını bulandırmamak lazım...
farklılık gösterir. kimisinde film içindeki söylenen şarkı dublaj yapan kişi tarafında içine edile edile söylenir. kimisinde ise dublaj yapılmaz orjinal hali ile yayın yapılır.
bir zamanlar hakikaten dublajsız film izleyemezdim. daha o zamanlar divx icat edilmemişti tabi. köşedeki cd ciden filmleri alıp izlerdik hep. tek izlediğimiz dublajsız filmler jenna jameson filmleri olurdu. sonra devir değişti divx icat edildi. lost diye bir dizi çıktı bide. e mecbursun dublajsız, alt yazılı izlemeye. sonra sonra ingilizceyi de öğrendik. şimdi tat vermiyor be dostlar dublajlı film. aksan yok, bazen ruh yok.
duruma göre değişir açıkçası bunların kalitesi. evvela türkiye gibi bu işi iyi yapan bir ülkede yaşıyoruz. kimi yapımların dublajı hakikaten muhteşem. her şey bir kenara ortada bir mad jack the pirate klasiği var ki, bunun dublajını yapanları alnından öpmek lazım. orijinalinden bir adım daha öteye taşımışlardır çizgi filmi.
öte yandan dil oyunlarına dayalı espriler tamamen kaybolmaktadır, böyle bir dezavantajı vardır.
mesela how i met your mother'dan, altyazıda yazanı dublajlasak,
bunlar en sevdiğim barların grafiği, bu da en sevdiğim keklerin grafiği..sıradan bir cümle değil mi, orijinalindeki laf ebeliğine bakın hele,
this is the pie chart of my favourite bars and this is the bar chart of my favourite pies.
burada sadece bir hoşluk söz konusu. ama mesela shawshank redemption'daki alexandar dumas mevzu, dublajda feci karışmıştır, espriyi bir şekilde aktarmışlar, adam yazarın ismini alexander şapşal diye mi ne okuyor, andy de onu dumas diye düzeltiyor. (orijinaline dumbass diye okur), şimdi sen espiriyi çevirdin ama olmadı tam.

biraz iki tarafı pis bir değnektir bu konu, süper de olabilir, kötü de.
(bkz: filmleri altyazılı izlemeyi seven insan/#5269084)
türkiye'de gerçekten iyi seslendirme sanatçıları var buna kimse bir şey diyemez ama özellikle tarihi savaş filmlerindeki o siktiri boktan seslendirmeleri görünce insan tamamen soğuyor dublajlı filmlerden.
öl yani - dir.
filmine göre değişen olaydır. misal prestige'in dublajlı versiyonu normal versiyonuna sağlı sollu koymaktadır.
çeviri textinin orjinale çok yakın olması ve anlam kaymaları içermemesi ve dublajı yapan ses sanatçılarının kaliteli ve orjinale yakın seslendirme yapmaları halinde belgesel kıvamındaki yapımlarda veya bol aksiyon sahnesi içeren filmlerde keyifli olabilen durum. ancak yine de orjinal seslendirmeli versiyonunu izlemek kadar keyif vermez.
filmin asıl tadından ve zevkinden yoksun kalıp, acınası bir duruma düşmektir.
alışkın olmayan bünye için kabustur.
(bkz: dublajlı film izleme yavşaklığından utanıyorum)