bugün

sinema veya televizyonculukta; film, dizi, belgesel gibi çeşitli eserlerdeki ses veya seslerin, yeniden üzerine okunarak, genellikle dudak hareketleriyle senkronize olmasına özen gösterilen ses kayıt işlemi.
an itibariyle izlediğim filmin* başından sonuna aynı kişinin sanki altyazıları okuması. üstelik rusça oluşu dolayısıyla rusların altyazı olayını altses olarak mı yorumladıklarını merak ettiğim hede. romantik filme rusça ormantik seslendirme
seslendirme.
(bkz: seslendirme)
türkiye'de "fuck you" şeklindeki repliği "lanet olsun" şeklinde çevirmektir... rtük sağolsundur...
Voleybolda bir oyuncu blok yaparken blok yapan oyuncunun arkasındaki oyuncunun öne doğru gelmesine denir.
türk yayıncılığında çok profesyonelleşmiş bir koldur. yayının dilinin çevrilmesi işleminden ziyade çevrilmiş metnin görüntüye uygun bir şekilde seslendirilmesidir.

hatta bazı ülkelere göre o kadar ilerdeyiz ki; mesela polonya. gerçi ben bu anlatacağım olaya bundan 4 sene evvel rastlamıştım ama olsun 4 sene evvelki halimizi düşünsek bile yeter.

efendim, polonya kanalında bir film var. filmde o an karede bir kadın, bir erkek ve de bir köpek var;

(erkek seslendirici) erkek: seni seviyorum
(yine aynı erkek seslendirici) kadın: ben de seni seviyorum
(hala aynı erkek seslendirici) köpek: hav hav hav

gördüğümde daha doğrusu izlediğimde ve dinlediğimde şok olmama neden olan bir dublaj başarısıdır. polonya televizyonuna bu başarılarından dolayı buradan tebriklerimi iletiyorum.
dvd ve divx ile tanışmadan önce türklerin çok iyi becerdiğini zannettiğim, ancak film ve dizileri orijinal diliyle* izlediğimde bizimkilerin yaptığının bi zikime benzemediğini fark ettiğim uğraş.
sağlam metinler kullanılırsa ülkemizde çok iyi kotarılan iş. yüzüklerin efendisi serisi buna en iyi örnektir.
-anne bıkmadın mı bu brezilya dizilarinden
+bu diziler brezilya dizisi mi?
-evet tabi ki
+ ama tükçeyi ne kadar güzel konuşuyor değil mi?
-:))))) hahahahahahaaaaaaa!
-türkçe dublaj yapılıyor annecim ,dublaj.
+dublaj mı o da ne demek?
( arkadaşımın anlatığı gerçek olay)
hiç bi zaman orjinal dildeki keyifi alamassiniz. sebep olarak..
iki eleman stüdyoda film i seslendirmektedir ve olaylar geli$ir:

+ o anina kodumun bicağini alir g*tüne sokarim, anasi keva$e torozbu evladi seni yaa!
- aman abi n'aapiyosun ???
+ Gerçekleri daha ne kadar saklayabiliriz saniyosun samim ?
voleyboldaki dublajda amaç, bloktan dönen topu tamamlamaktır. dublaj, 3 metre çizgisinin gerisinde oynayan 1 ve 5 numaraların görevidir. 2 ve 4 numaralar bloğa çıktığında, hemen arkalarına yaklaşarak, topun bloktan sekmesine yönelik tedbir alırlar.
dublajlı film izlemekten nefret ederim lakin sin city gibi yeni filmlerin ne kadar güzel dublajlandığını gördüğümde bu fikrimi askıya alabilmekteyim.

bahsetmek istediğim konuysa türk filmine(dizisine) yine türkçe dublaj yapmak. işte buna asla tahammül edemiyorum. bir filmin yegane katili budur. hadi 70lerde, 80lerde böyle katliamlar yapılmış ama hala dabbe gibi dublajlı yeni(!) filmler görmek tüylerimi ürpertiyor. sesi ince olduğu için jön sesleriyle donatılan yeni nesil dizi oyuncuları için ağzımı dahi açmak istemiyorum.

(bkz: sesli çekim)
dublajlı film izlemek, dublaj ne kadar iyi olursa olsun filmi katleder. özellikle komedi filmlerinde tüm esprilerinin içine eder zira zaten oyuncu komedi filminde ses-mimik senkronizasyonunda oyunculuğunu icra eder. dublajla birlikte dil üstüne yapılan tüm ince espriler, vurgular ve tonlamalar kaybolur.
türkiyede dublaj işi artık bir sektördür.dünyada bu işin en iyi yapıldığı üç ülke varsa bunlardan bir tanesi tartışmasız ülkemizdir.ilk olarak disney yapımlarında çocuklara yönelik başlayan bu ufak çaplı olay daha sonra insanımızın bilmediği lisanda olan bir filmi zorluk çekmemeleri için oyuncuların ağız hareketlerine dikkat edip senaryoda kurdukları yabancı replikleri türkçe okuyarak devam ettiler. ve günümüzde binlerce insanımıza iş ve ekmek kapısı olan bir sektör doğdu.
Rusyada bir filmde ayni dublorun kullanildigi yani filmdeki cocuk ana abla dayi teyze ne kadar karakter varsa ayni kisi tarafindan seslendirildigi gorulmustur.
bizim hakikaten iyi yaptığımız işlerden biri.
geçenlerde tv de rast geldim, sanırım sylvester ile tweety bölümlerinden biriydi. "kukaraça kukaraça - yer misin kuru poğaça" diye türkü çığırıyordu sylvester hocamız, hakikaten hem yerelleştirmiş hem de orijinalden kopmamış. helal olsun.
her insanın ihtiyacı.
her daim arkasından birisi suflörlük yapmalı en azından.
arada bir kelimeler düğüm olur da kuramaz ya insan. o sırada devreye girip onun yerine söyleyiverse ya da hatırlatıverse. ne güzel olurdu.
her ne kadar türk televizyon yöneticileri farkında olmasalar da bir sanattır.
bir evin üç ve üstü katlarında oturuluyorsa ,balkondayken can sıkıntısından sebep yanınızdakiyle birlikte yoldaki
vatandas üzerinde denenebilir. * *
yabancı filmleri izlemede ve film kalitesini etkileyecek derecede önemli bir konudur. gıcık bir ses yapması sonucu film izlemekten bile vazgeçirecek sonuclar doğurmaktadır.
rusların yapamadığı şeydir. bu işi en iyi fransızlar yapıyor.
şu an showtv'de yayınlanan testere 3 filmine bakılıp, bir filmi nasıl izlenmez hale getirdiği görülebilir.
akla ilk olarak sungun babacan'ı getiren sanat sektörü.
mesleğim olan sektör.