bugün

sürekli tarih boyunca çatışmış iki olgu. Hatta Einstein'ın bir lafı var ki* bu durumun üstüne eminim bir yazar özel mesaj olarak bana atmak için can atıyordur.*
Hristiyanlık dünyasında din ile bilim çatışmış olabilir. Ortaçağda avrupada bilim adamlarının idam edildiği sırada, islam dünyasında ibni sinalar, farabiler yetişmişdir.
(bkz: elmanın iki yarısı)*
bazı görüşlere göre bir aynanın farklı yüzleridir. bu görüşü savunan dergi içinse;
(bkz: sızıntı)
Sınırları dikkatli çizilmesi gereken iki farklı kutuptur. Hemen herkesin peşinen kabul ettiği üzere din var olanı kabul etmeyi, bilim ise var olanı sorgulamayı amaç edinir. Din için kanıtlanamayan olaylar mucizedir, bilim için çürümüş tez. Genellikle din adamları dinin bilime engel olmadığını iddia etseler de, bilim adamlarının görüşleri farklılaşabilmektedir.

Geçmiş zamanda dini gerekçelerle insan cesedini incelemekten vazgeçenler olmuş, bilimin sınırının da din tarafından çizildiğini kabul etmişlerdir. Diğer yandan Einstein "Din bilimsiz, bilim de dinsiz olamaz" derken insan gözünde bu iki kavramın pek de farklı yerlerde olamayacaklarını kabul etmiştir.

Günümüzde özellikle evrim teorisi gibi dinlerle ters düştüğü düşünülen konularda din bilim üzerinde bir üstünlük arayışı içerisine girmektedir. Bilimsel bir teorinin ancak yeni bir bilimsel teori ile silinebileceği, ilahi teorilerin ise hiçbir şey ifade etmeyeceği unutulmaktadır. Bu bağlamda Harun yahya ve benzeri isimler tarafından yapılmakta olan anti-tez çalışmalarının evrim teorisini araştıran bilim adamları tarafından ciddiye alındığını söylemek zordur.

Zaten avrupa ve Amerika'daki pek çok dini kurum veya kuruluş bilime daha çok etik bağlamda eleştri getirmektedirler. Örneğin gen klonlama projesinde bilim adamlarının insan geninin aynen kopyalanabileceğini kanıtlamasının ardından pek çok dini kurum bunun etik olmayacağını savunmuş ve bilim adamlarının da bu görüşü paylaşması sonucu gen projesi ideal insana ulaşma projesi olmaktan uzaklaşmıştı.

Halen Türkiye'deki durum ise pek bir acıdır. Üniversitelerin pek çoğunda sağ ya da sol görüş sahibi olan isimler yükselmekte. Hocalar bilimsel üretimlerine göre değil, siyasi düşüncelerine göre akademisyen olabilmektedir. Bu da zamanla Türkiye'deki bilim odaklı üniversiteleri bilimden uzaklaştırmıştır. Dolayısıyla Türk vatandaşının bilim ile din arasında kalırken dine yatkın olması da doğru değil ama doğal karşılanabilir.
(bkz: musluman ile ateist arasindaki farklar)
birbirlerini destekeleyip tamamlayan iki kavram. ayrılmaz ikili bir nevi.
din ile bilim aynı kefeye koyulamaz. din inanış meselesidir. domatigtir. bilim ise inanca değil kesinliğe dayanır ve her daim dine karşı çıkar. ama biliminde tıkandığı cevap bulamadığı sorular vardır. tanrı'nın olup olmadığı, ölümsüz bir ruha sahip olup olmadığımız, evrenin sonlu mu yoksa sonsuz mu olduğu veya daha somut olarak inka maya medeniyetlerinin bıraktığı kesinliği kabul edilmiş ama açıklanamayan bilgiler, mısır pramitleri, kristal kafatası, pri reis'in haritası gibi. işte burada deney-gözlemin ve aklın boşta çalışması sonucu devreye din yani inanç girer. inanç postülattır. çünkü ne emprizmle ne de rasynonalizle açıklanabilir. açıklanamadığı için kavranamaz. kavranamadığı içinse kanıtlanamaz. bu yüzden inanç kişiye kalmıştır. tercih edip etmemede özgürdür. sonuç olarak iki görüşünde birbirini reddetmesi gereksizdir.
bir nevi yorum farkı. bakın mesela depreme farklı bakış açıları.

din

Allah bazı toplumları doğal afetlerle imtihan eder. Deprem de Allah'ın insanların sabrını sınadığı bir imtihandır. Olağanüstü hallerde insani boyut değil ilahi boyut önde tutulmalı. insanlara sabrı öğretmeliyiz. Deprem sonrasında sabrederek zararlarından kurtuluruz. Afet geçiren birine neden bu hatayı yaptığını sormak yerine Allah'a yönlendirmeliyiz.

bilim

Deprem Allah'ın takdiri, gazabı ve imtihanı değil. Bir yeryüzü hareketidir. Tektonik hareketlerin ve kırılmaların bir nedenidir. Depremler kesinlikle bir imtihan değildir. Fakat depremler bir derstir. Önce tedbirini al sonra tevekkül getir. Biz önce topluma depremden korunma bilinci vermeliyiz.

http://tinyurl.com/dzs7ch
--spoiler--

BiLiM YARATICI'NIN VARLIĞINI KABUL EDiYOR

Din ve bilimin, samimi ve akılcı olarak uygulandıkları sürece, daima uyum içerisinde oldukları çok açık bir gerçektir. Bu açık uyumun bir göstergesi de geçmişte ve günümüzde yaşayan, buluşları ile insanlığa önemli hizmetleri dokunmuş "iman eden bilim adamları"dır.

Yüzyıllardır dinin kendilerine sağladığı özgür aklı, sınırsız düşünme yeteneğini kullanarak bilime büyük katkılarda bulunmuş olan birçok bilim adamı bulunmaktadır. Bu kişiler, hem bilimin, dinle tam bir uyum içinde olduğunu göstermiş, hem de bilime ve insanlığa önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Newton, Kepler, Leonardo da Vinci, Einstein gibi bilim tarihine yön veren ünlü bilim adamları yaptıkları gözlemler ve araştırmalar sonucunda evreni yaratanın Allah olduğunu ve herşeyin Allah'ın hakimiyetinde olduğunu savunmuşlardır. Dahası, bilimin temel prensipleri inançlı kişiler tarafından ortaya atılmış ve çağdaş bilimin doğuşunda dinin önemli bir rolü olmuştur.

Bilimle uğraşan, yeni keşifler yapan bir bilim adamı, aslında Allah'ın yarattığı sanatı derinlemesine inceleyen, ondaki detayları fark etmeye ve yakalamaya çalışan kişidir. işte bu nedenle, dinle bilim ayrılmaz bir bütündür ve bilim adamı da, Allah'ın sonsuz gücünü, sanatını, yaratmasındaki benzersizliği ortaya koyan kişidir. Bu yüzden sanılanın aksine bilim adamları Allah'ın varlığını, birliğini en çabuk fark eden kişilerdendir.

Bu yazımızda geçmişten günümüze, modern bilimi kuran ve geliştiren inançlı bilim adamlarını ve bu kişilerin bilime yaptıkları hizmetleri ele alacağız. Bu bölümde yer verilen bilim adamlarının tümü evrenin ve canlı sistemlerini Allah'ın yarattığına inanmışlardır. Nitekim Allah pek çok ayetle yaratılmışlar üzerinde düşünebilmenin, Allah'tan gereği gibi korkup sakınmanın, O'nun büyüklüğünü, yüceliğini kavrayabilmenin bir yolunun "ilim sahibi olmak" olduğunu haber vermiştir. Konuyla ilgili ayetlerden bir tanesi şöyledir:
"Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır." (Rum Suresi, 22)

Din ve bilimin, samimi ve akılcı olarak uygulandıkları sürece, daima uyum içerisinde oldukları çok açık bir gerçektir. Bu açık uyumun bir göstergesi de geçmişte ve günümüzde yaşayan, buluşları ile insanlığa önemli hizmetleri dokunmuş "iman eden bilim adamları"dır.

Tüm zamanların en büyük bilim adamı olarak nitelendirilen Isaac Newton'un evrene bakış açısı, aşağıdaki sözlerinde çok açık bir şekilde ifade bulmaktadır:

"Güneş Sistemi'nin, gezegenlerin ve kuyruklu yıldızların harika sistemleri yalnızca akıllı ve güçlü bir varlığın kudretiyle sürebilir. Bu varlık yalnızca dünyanın ruhunu değil herşeyi yönetir, O Allah'tır".

Aynı şekilde ünlü bilim adamı Kepler'in de çalışmalarını, dini inançlarının yönlendirdiği bilinmektedir. Fizik ve kozmik fon radyasyonu alanında yaptığı çalışmalar nedeniyle 1978 Nobel fizik ödülünü alan Arno Penzias, Johannes Kepler hakkında şöyle bir açıklamada bulunmuştur:

"Bir merkezin etrafında dönme fikri, inançlı biri olan Kepler'e kadar uzanmaktadır. Kepler Kutsal Kitaba inanan bir dindardı. Allah'a inanıyordu... O günden beri, yüzyıllar boyunca müthiş bir mücadele olmuştur. Umutlar hala bilim adamlarında. Kepler ise bu umudu inancından elde etmişti."

GALiLEO GALiLEi (1564 - 1642)

Galileo Galilei, teleskop kullanarak gökyüzüne bakan ilk kişidir. Galilei, hem Dünya'nın yuvarlak olduğunu söylemiş, hem de Ay'daki karanlık bölge, kraterler ve tepeleri ilk ortaya çıkaran kişi olmuştur. Bilime yaptığı bu büyük hizmetlerle tarihte önemli bir yeri olan Galilei, duyuları, konuşma yeteneğini ve zekayı insanlara verenin Allah olduğuna ve bunların en iyi şekilde kullanılması gerektiğine inanıyordu. Doğanın bir Yaratıcı tarafından tasarlandığının her haliyle açık olduğunu savunuyordu. "Tabiat hiç şüphesiz, Allah'ın hiç vazgeçemeyeceğimiz, okunması gereken diğer bir kitabıdır" diyen Galilei, Allah'ın Kitapları ile yarattıkları arasında hiçbir çelişki olamayacağını, çünkü her birini Allah'ın yarattığını söylüyordu.

GEORGE LEMAITRE (1894 - 1966)

George Lemaitre evrenin yaratılışını ifade eden Big Bang teorisini ortaya atmıştır. Lemaitre, evrenin bir başlangıcı ve sonu olduğunu, bunun da pek çok insanın Allah'a inanmasında önemli bir rol oynadığını savunmuştur. Aynı zamanda bir din adamı olan Lemaitre, dinin ve bilimin insanlığı aynı gerçeklere ulaştıracağına inanıyordu.

ISAAC NEWTON (1642-1727)

Tüm zamanların en büyük bilim adamı olarak kabul edilen Newton, hem matematikçi hem de fizikçiydi. Newton'un bilime yaptığı büyük hizmetler hatırlanacak olursa; bunlardan en önemlisi yerçekimi kanununun keşfidir. Newton, kuvvet ve ivme arasındaki mükemmel ilişkiyi kütle kavramı ile bağdaştırmış, etki ve tepki prensibini bulmuş, bileşke kuvvetlerin sıfır olması halinde hareketli cisimlerin hızının hiç değişmeyeceği tezini ortaya atmıştır. Newton'un hareket yasaları, 4 yüzyıldır en basit mühendislik hesaplarından, en karmaşık teknolojik projelere kadar her alanda uygulanmaktadır. Newton'un sadece çekim konusunda değil, mekanik ve optik gibi temel konularda da çok önemli buluşları olmuştur. Işığın 7 rengini keşfeden Newton, böylece optik adı verilen yepyeni bir bilim dalının da temelini atmıştır.

Newton bilimde çığır açan bu buluşlarının yanı sıra, ateizmi reddeden, Yaratılış'ı savunan ciddi eserler yazmış, "Yaratılış tek bilimsel açıklamadır" düşüncesini savunmuştur. Newton, mekanik evrenin kendi deyimiyle "bu hiç durmaksızın çalışan dev saatin" ancak güçlü ve üstün akıl sahibi bir Yaratıcı'nın eseri olabileceği gerçeğine inanıyordu.

Newton, bilimsel araştırmalarını yapma gayretinin ardındaki sebebi Principia Mathematica adlı eserinde şu sözlerle ifade etmiştir:

"Bizler Allah'a muhtaç, aciz kullar olarak, kendi aklımıza göre Allah'ın aklının büyüklüğünü ve yüceliğini görmeli ve O'na teslim olmalıyız.

Allah sonsuz ve mutlaktır; gücü sınırsızdır ve herşeyden haberdar olandır; varlığı sonsuzluğa dayanır; herşeyi yönetir, yapılan ve yapılacak olan herşeyi bilir. O sonsuz ve sınırsızdır; ... Daimidir ve vardır; Varlığı daimidir, her yerde mevcuttur; her zaman ve her yerde var olmasıyla O, tüm zamanı ve aralıklarını yaratır."

"Allah, gerçekten kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O'ndan başka ilah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O'ndan başka ilah yoktur." (Al-i imran Suresi, 18)

Günümüzün iman eden bilim bazı adamları

Francis Collins

insanın genetik kodlarını özen iki bilim adamından biri olan Francis Collins, 30 yıl öncesine kadar ateist olduğunu ancak artık Allah'a iman ettiğini açıkladı.

"Tanrı'nın Dili" adlı kitabıyla ilgili ingiliz The Times gazetesine konuşan 56 yaşındaki Collins, 30 yıl öncesine kadar ateist olduğunu ancak artık Tanrı'ya inandığını söyleyerek, "Tanrı'nın var olduğuna dair rasyonel bir temel var ve bilimsel gelişmeler insanı Tanrı'ya daha da yaklaştırıyor" dedi. Amerikalı bilim adamı artık mucizelere ve meleklere inandığını belirterek, "Laboratuvarda çalışırken Tanrı'yı hissettim. Kesinlikle bizden daha büyük bir güç var ve ben ona inanıyorum. DNA'nın şifresini çözmek beni Tanrı'ya biraz daha yakınlaştırdı. Hastalıktan kırılan insanlar gördüm. Bilim onlardan umudunu kesmişti. Ama mucizevi olarak hayata döndüklerini gördüm. Bu da Tanrı'nın işidir" diye konuştu. insan genini çözmenin de kendisine Tanrı'nın eserini görme fırsatı verdiğini söyleyen Collins, "Önemli bir buluş yaptığınızda o bilimsel coşku anını yaşarsınız, çünkü onu araştırmış ve keşfetmişsinizdir. Keşfettiğim şey öyle bir şeydi ki, bu bilgiye daha önce hiçbir insan sahip olamamıştı. Fakat Tanrı onu her zaman biliyordu" dedi...."

Anthony Flew

Daha önce ateist olan Anthony Flew, bu inanç değişikliğinin temelinde yatan bilimsel sebepleri şu sözlerle açıklıyordu:

''Biyologların DNA araştırmaları, yaşam için gerekli düzenlemelerin neredeyse inanılmaz olan kompleksliğini ortaya koyarak, yaşamın temelinde bilinç bulunmuş olması gerektiğini gösterdi.'' ''Artık, üreyebilen o ilk hücrenin naturalist evrime dayali bir açıklamasını oluşturmayı düşünmeye başlamak bile aşırı derecede zor bir hal almıştır''. ''ilk canlının cansız maddeden evrimleştiği ve olağanüstü kompleks bir canlıya dönüştüğü iddiasının hiçbir geçerliliği olmadığına, kesin bir şekilde kanaat getirdim.''

Dr. Allan Sandage

Günümüzün en tanınmış gök bilimcisi olan Dr. Allan Sandage, sonradan dini kabul eden bir bilim adamıdır. 1998 yılında "Bilim Allah'ı Buluyor" kapak konulu Newsweek dergisine verdiği röportajda Sandage, dini kabul etmesini şöyle açıklıyordu:
"Beni bu sonuca götüren, dünyanın bilimle anlaşılamayacak kadar karmaşık olmasıydı. Varoluşun sırrını anlayabilmem ancak imanla mümkün."

Philip Johnson

Chicago Üniversitesi'nde hukuk profesörü olan Johnson, evrim teorisinin ideolojik yanını içeren pek çok araştırmanın da sahibidir. Johnson bu konuda "Darwin on Trial, Reason in the Balance, Objection Sustained" isimli kitapları başta olmak üzere pek çok makalenin de yazarıdır. Evrim teorisine karşı verdiği büyük mücadele ile tanınan Johnson, aynı zamanda Allah'a iman eden bir bilim adamıdır. Johnson'ın Allah inancını ifade ettiği sözlerinden bazıları şöyledir:

"Dindar biri olarak Allah'ın varlığına ve yaratıcılığına inanıyorum."
"... Materyalist evrime meydan okumayı ilerletmek istiyorum. Gelin Yaratan'ın etrafında birleşelim."

Wernher Von Braun (1912-1977)
Wernher von Braun, dünya çapında tanınan en popüler uzay bilimcilerden biridir. Wernher von Braun, II. Dünya Savaşı sırasında ünlü V-2 roketlerini geliştirerek Alman roket mühendisliğine önderlik etmiştir.

NASA'nın direktörlüğünü de yapan Dr. Braun, aynı zamanda güçlü bir inanca sahip dindar bir bilim adamıydı. Yaratılış ve doğadaki tasarım için şöyle demişti:
"insan eliyle uzayda uçmak şaşırtıcı bir başarı ama uzay, kapılarının çok az bir kısmını insanlara açıyor. Bu delikten evrenin geniş esrarına bakmak, Yaratıcı'ya olan kesin inancımızı onaylıyor. Evreni var eden üstün bir Aklı tanımayan bir bilim adamını ve gelişen bilimi reddeden bir din adamını anlamakta güçlük çekiyorum."

Wernher von Braun, Mayıs 1974'te yayınlanan bir makalesinde şöyle diyordu:
"insan, tasarım ve amaç olmadan, evrenin kanunu ve düzeni ile bırakılamaz. Evrenin ve onun barındırdığı herşeyin şaşırtıcı yönlerini daha iyi anladıkça, zaten bu amaçla yaratılan tasarımda hayrete düşülecek çok daha fazla neden bulmuş olduk... Tek sonuca inanmaya zorlanmakla -yani evrendeki herşeyin tesadüfen oluştuğuna inanmaya zorlanmakla- bilimin tarafsızlığı ihlal edilmiş olur... Rastgele meydana gelen hangi işlem bir insanın beynini veya bir insan gözünün sistemini oluşturabilir?..."

Wernher von Braun II. Dünya Savaşı sırasında V-2 roketlerini geliştirmiş ve Alman roket mühendisliğine önderlik etmiştir. Dr. Braun dünyanın en tanınmış uzay bilimcilerindendir.

Albert Einstein ( 1879-1955 )
20. yüzyılın en önemli bilim adamı olan Albert Einstein aynı zamanda Allah'a olan inancıyla da tanınmaktadır. Bilimin dinsiz olamayacağını savunan Einstein'ın din ve bilimle ilgili bir sözü şöyledir:

"Derin bir imana sahip olmayan gerçek bir bilim adamı düşünemiyorum. Bu durum şöyle ifade edilebilir: Dinsiz bir bilime inanmak imkansızdır."

Einstein, evrenin tesadüflerle oluşamayacak kadar harika bir düzene sahip olduğuna ve evrenin Üstün Akıl sahibi bir Yaratıcı tarafından yaratıldığına inanıyordu.
Yazılarında Allah'a olan inancından sıkça söz eden Einstein için, evrendeki doğal düzenin harikalığı son derece önemliydi. "Dinsiz bir bilim topaldır;" sözleriyle Einstein, dinle bilimin nasıl ayrılamaz bir bütün olduklarını ifade etmiştir.

Einstein, "Tabiatı araştıran herkesin içinde bir çeşit dini saygı" olduğunu belirtmiş ve şöyle demiştir:

"Bilimle ciddi şekilde uğraşan herkes tabiat kanunlarında bir ruhun, insanlardan daha üstün bir ruhun olduğuna ikna olur. Bu yüzden bilimle uğraşmak, insanı dine götürür."

Einstein'in dine bakış açısını, aşağıdaki sözlerinde de görmek mümkündür:
"Din duygusu ne zaman kaybolsa, bilim, ilhamı olmayan bir deneyciliğe dönüşüyor."
--spoiler--

http://www.supermeydan.ne...forum440/thread48556.html

skimsonik, hiç bir entry'sinde doğru dürüst kaynak belirtmeyen, en büyük kaynağı boklu götü olan kolpacı sözlük ateistlerine inanacağına gel doğruya inan. einstein için ateist dediler, adamın 1 tane tanrı'yı inkar ettiği konuşması yok ulan.
ibni sina ve farabiden sonra bir daha birarada düşünülmemiş iki kavramdır.Hristiyana el açtıran eller utansındır. Eksileyecek arkadaşın kullandığı bilgisayarın kimin icadı olduğuna bakmasını isterim.
birbirlerine karşıymış gibi dursalar da aslında ayrılmaz ikililerdir.
+ ah merhaba! kimse yok mu? bi bok göremiyorum.
- hey dostum! benim adım din. noluyo?
+ aa selam. benim adım bilim. karanlık burası... bu odada ne olduğunu merak ediyorum.
- haberin yok mu? bu oda ejdarhalarla dolu.
+ haha ciddi misin? saçmalık bu!
- beni sorgulama lan ibne! ben sen gelmeden çok önce buradaydım. bu odada ne olduğunu senden iyi bilirim!
+ ah şimdi aklıma geldi cebimde bir fener olacaktı.
- ... gerçekten onu açmanın hiç gereği yok. sana odada ne olduğunu söyledim.
+ merak ettim ama. yalnızca bir saniyeliğine açacağım.
- hayır sakın, ejderhaları kızdıracaksın!
+ olabilir ama bence riske değer. açıyoruum...
- hayır allahın belası, sakın açayım demee...
(fener açılır)
+ hani ejderha?
- fuck you!
*
bazı ateist çevrelerin dinde (dinden kasıt kuran ve sünnette) yer alan kimi hükümlere bilimsel gerekçelerle karşı çıkma gayreti manasızdır...bilim sürekli değişen dinamik yapıdadır...kutsal metinler ise statik yapıdadır...yeri gelmekte bilim yüzyıllarca önce inmiş kutsal kitapların hükümlerini yeni keşfedebilmektedir...kutsal metinleri hareketli kılan onlara inanan insanlardır...bu inananların içinde kutsal metinlere bütünüyle hakim,bilimsel gelişmelere aşina kimseler bu anlamda doğru klavuzlardır...kurana nihai sonucu varmamış bilimsel gerekçelerle karşı çıkmak doğru olmadığı gibi...kimi mütefekkirlere göre kuranın ilahi kökenli olmasına delil için bilimsel gelişmelerden doğrudan yararlanılması her zaman doğru olmayabilmektedir...eğer ilgili bilimsel gelişmenin aksi bir gelişme olursa kuranın hatalı olduğu sonucu mu ortaya çıkacaktır...elbette hayır...bu sebeple kesin kanun haline gelmemiş(hoş kesinlikte ne kadar kesin muammadır) bilimsel gerekçeleri kuranın hakkaniyetine delil için kullanırken dikkatli olmak elzemdir.
biri diğerinin mezarıdır.
din kendini sorgulatmayan, bilim ise denemeden konuşmayan, birbirinden alakasız iki olgudur.
iç içedir.birbirini tamamlayacak kadar örterler birbirlerini.
bu ikilinin birbirlerine girdiği durumlar vardır. ama ne yazıkki dinde fren vardır bilimde ise devamlılık vardır.
birinin bittiği yerde, diğerinin özgürlüğü başlar.

biri küçük çocuğun kırmızı balon sevincidir, diğeri küçük çocuğun ömrünün sonuna kadar eğitim masraflarının karşılanmasıdır. çocuk küçük olduğundan, balona sevinir. ve onu tercih eder, balonun ona sağladığı mutluluğu, anlık huzuru tercih eder. ama balon balondur sonuçta, patlar gider. diğeri ise bütün ömrünü sağlayan bir teminattır.
bilim, gökyüzünü maddesel açıdan ele alırken; din, manevi açıdan ele alır. yani bilim, gökyüzünde neler olduğunu açıklamaya çalışırken; din, oraya soyut olarak nasıl erişebilirim sorularına cevap arar.
bilimcilerin kesinliği yoktur ama delilleri vardır,
dincilerin delilleri yoktur ama kesinliği vardır.
yurtdisinda toplanti odamizda, yaptigimiz deneyler ve sonuclari üzerine hararetli bir tartisma gerceklesiyorken;

profesör: "simdi bir haber vardi, kizin biri magaraya giriyor ve orda hz. isa'yi (jesus) gördügünü söylüyor. peki ben ayni magaraya girdigimde neden göremiyorum. yanlis anlamayin ben kizin inancina saygisizlik etmiyorum. ben de inancliyim kendimce. ancak bilimle ugrasiyorsan ve ortaya bir fikir bir önerme bir sonuc atiyorsan, bunu ispat etmen gerekir. ayrica ben burda bir sonuc elde ediyorsam, dünyanin baska bir ucunda ayni düzenekle, sistemle ve ölcülerle baska bir insan da ayni sonucu elde edebilmeli. tekrarlanabilirlik bilimin en önemli özelliklerindendir."

sanirim bu yorum herseyin özeti seklinde.
kesinlik sureti belirtmek ile birlikte; birbirlerine paralel bir tutum izlerler.
(bkz: kuran ve zamanın göreceliği)
(bkz: kuran ve coğrafya)
verilerin bundan bin yılı aşkın bir süre önce, kuran' da belirtilmeleri oldukça manidardır.
jeofizik, coğrafya, astronomi eğitimi gördüğüm için; kuran' da bahsi geçen bütün veriler doğrudur.
(bkz: bilim siker)

bir şeye inananın sayısı diğerine inanandan fazla diye o doğru olmaz. yalnızca popüler olur. gerçekler ise popülerlik dinlemezler. galileo galilei bir dönem herkesin inandığı şeyi, bilimsel bilgi ile, reddetmiştir. sonuç? o bir kişi tüm dünyayı değiştirmiş, dine bir gol daha atmış ve dindarları gene dansöz gibi kıvırmak zorunda bırakmıştır.
bugün evrim yoktur diyenlerin soyları da 100 yıla kalmadan tükenecektir. din gene golü yemiş olacaktır. dindarlar gene kıvırıp "bak, kitapta aslında beyle beyle diyür" diyecekler...

mutlak gerçeğin olmadığı ortamda inançlar önem kazanır. bilimin olduğu yerde inanç yok olur.