bugün

devlet biz var oldugumuz icin varolmasina ragmen o var diye biz varmisiz gibi davranan, halkin isteklerini gozardi eden yoneticilerin hiyerarsik duzenle yapilanmasi sonucu ortaya cikan guctur. bu benim türkiye devleti tanimimdir.
türkiye gibi az gelişmiş 3. sınıf ülkelerde, bundan bu kadar korkmamızın bir sebebi var. 40 yaşındaki tertemiz bir kadına, ya da pırıl pırıl bir gence telefon açalım. emniyetten arıyoruz diyelim. temiz insan, böyle bir ülkede, devletten daha çok korkar. çünkü sınırları yok. korkulan şey kötü muamele değil, bu adamlar size iftira atabilir. cebinize yarım kilo esrar koyup içeri atabilir.
devletin işleyişi hakkında birtakım kriterler vardır. bunları yerine getirdiğinizde devlet yaşar.

ancak devleti yönetenler güvenilir insanlar değiller ise devlet yok olmaya mahkumdur.

kısacası iyi insanlar iyi devletler kurarlar.
belli bir coğrafi bölgede bir arada yaşayan ve köken, tarih, kültür bağlarıyla ortak yaşama iradesi gösteren insanların bizzat kendileri veya seçtikleri vekilleri tarafından aktedilen sözleşme ile ortaya çıkardığı egemen güçtür. buna mukabil, kuruluş amacına uygun olarak kamunun yani varlığına neden olanların hizmetinde olması beklenir.

- lakin,

devletin yürütme organı olan siyasi iktidarın gözü, çoğu kez sahip olduğu güç ile döner, yöneticileri kibre kapılır. bu kez devlet, kamunun efendisiymiş gibi davranmaya, insanların özgürlüklerini kısıtlamaya, kendileri ile farklı siyasi görüş ve düşüncedekileri ezmeye, zulmetmeye başlar.

- kamu homurdanmaya başlar,

"aga! biz seni niye kurduk, bu sözleşmeye neden imza attık, neden tek egemen güç kıldık? dişimizden tırnağımızdan artırıp niye vergi ödedik? bize elektrik, su, yol, köprü, okul yap, hizmetler getir diye, öyle değil mi? peki sen ne yaptın? toplaşma, konuşma, karışma, yürüşme dedin! toplaşanı gazladın, konuşanı copladın, karışanı dipçikledin, yürüşeni suladın.

- devlet baskıyı daha da artırır,

kitle iletişim organlarına sansür uygulanmaya başlanır, en basit eylemler dahi örgütlü suç kapsamında ağır bir biçimde cezalandırılmaya başlanır, yüksek mahkeme kararları sorgulanmaya ve uygulanmamaya başlar, kişi hak ve özgürlüklerini ciddi anlamda kısıtlayan uygulamalar başlar. adli sistem keyfi olarak işletilmeye başlanır.

- bu kez kamu alır sazı eline,

yüzbinlerce kişinin katıldığı kitlesel gösteriler ve eylemler başlar. devletin kolluk kuvvetleri eylemleri bastırmakta zafiyet yaşamaya başlar. bankalar, mağazalar, alışveriş merkezleri, kamuya ait tesisler yakılır, yıkılır, yağmalanır. meydanlarda darağaçları kurulur. devletin yürütme organının üyeleri, yani asıl müsebbipler, yürüteceklerini yürütmüş ve koşar adım kaçmışlardır ülkeden de 'ıdılarının dıdıları' darağaçlarında sallandırılarak halkın önü alınmaz öfkesi dindirilmeye çalışılır.

- neticede,

devleti kuran halktır yani kamudur ve daima kontrol edilmesi gereken bir güce sahiptir. bu kontrol, demokratik ülkelerde yasama ve yargı ile sağlanır. yasama ve yargıya yürütmenin müdahalesinin olduğu her durumda yukarıda uzun-uzadıya özetlenen senaryonun sahnelenmesini beklemek gerekir.
Platon'un en uzun diyaloglarının yer aldığı eseri. Ele aldığı düşünceye bir başlangıç noktasından tutunur. Tutunduğu noktayı çürütür ve çürüttüğü noktadan hareketle bir başka noktaya tutunur. Bu suretle bir zincir haline getirdiği düşünme sürecini, karşılıklı konuştuğu insanların da fikrini alarak doğruya en yakın olduklarını düşündükleri anda sonlandırır. Tüm bu süreç insanda sanki koştukça yıkılan bir köprüde sona ulaşmaya çalışıyormuş hissi yaratır. Mükemmeldir, başucu kitabıdır.
yaşayacağınız her olumsuzluk bu insanlara yarayacak. her sıkıntı, üzüntü, stres. şimdi güzel müzikler açın. yarın erkenden uyanıp spor yapın. şahane kitaplar okuyun.
devlet bir milletin siyasi arenadaki yansımasıdır, devlet milletinin dini, ideolojik, kültürel değer ve ülkülerinin siyasi arenaya uygulayıcısıdır. bu nedenle millet devletin ideolojisine değil devlet milletin ideolojisine itaat etmelidir.
aynı kültürü paylaşan insanların bir araya gelerek oluşturduğu kurum.

Bu ülkede devlet eliyle birileri öldürüldükten sonra hemen "Boşver ya adamlar adiymiş, ya boşver adam zaten müslüman değilmiş, boşver ya zaten şerefsizin tekiymiş" diye bik bik ötenler ortaya çıkıyor. Arkadaşım senin anlayamadığın şey adamların ateist, adi, şerefsiz olduğu için öldürülmediği. Bu insanlar öldürülüyor çünkü devlet insan öldürme hakkına sahip olduğunu düşünüyor. Ölmelerinde hiçbir kişisel özellikleri etkili değil. Ama sen yine karakterine yakışan sığırlığı yap ve devletin öldürmesini savun. Sen böyle yaptıkça devletin öldürmesini meşrulaştırıyorsun. Bugün o şerefsiz, ateist, adi dediğin adamın ölümünü meşru görürsen yarın yine bu devletin senin türbanlı bacını, milliyetçi gardaşını öldürmesini de meşru görmek zorunda kalırsın. Devlet sizi öldürmez mi? Bok öldürmez! Eğer birilerinin kanunsuzluklarına ses çıkarmazsanız bir zaman sonra tüm o kanunsuzluklar tek tek canınızdan can alacaktır.
7/24 vatandaş ile beraber olup, onların sorunlarını çözmek, sosyal bir politika izlemek birinci görevidir.

Örnk.: Şu anda saat 00:40 oldu hala halkın öneri/istek ve şikayetlerini alıyoruz.
insanların birbirlerini çıkarları uğruna parçalamamaları için bazen gerekli olan yapılanma. insan devlet içindir anlayışı benimsenince kendi kendini yok etmek için durmadan savaş veren bir örgütlenme biçimi. insanların haklarını emanet ettikleri, onlarla dilediğince oyna dedikleri acımasız dünya geleneğinin bir parçası.
farklı mekanikleri olan, meşru terör örgütü.
insanların beş lirasından birini alan ama kalan dört lirayı da güvenle harcama teminatı sunan bir yapıdır.

iyi işlemediğinde hemen eleştirilmesi gerektiği gibi hiçbir şekilde de kutsanmamalıdır.
bahçeli olandır
bir ülkedeki hâkim sınıfın, belli bir ideolojik kurguya istinaden, düzeni sağlamak için oluşturduğu yönetim organizasyonu. devlet her şeyden önce kaba güce dayanır. ancak uzun vadede kaba güç yeterli gelmeyeceği için meşruiyet sağlayacak bir fikir topluma empoze edilir. kısacası devlet denilen teşkilat tıpkı mayonez gibi üç unsura irca edilebilir. organizasyon, kaba güç ve ideoloji...
platonun bir kitabı. sokratesin konuşmalarına bolca yer verilen kitapta devletin nasıl olması gerektiği, halkın kaç sınıfa ayrılacağı, mutlu bir devlet için yapılması gerekenler gibi konular işlenmektedir.
eflatun'un devlet yapısını ve kademelerini anlattığı kitap.
okunması şiddetle tavsiye edilir.
bahçesi yoksa başa geçemez. *
bize bakasıcadır.
türk halkının sırtındaki sülüktür, kenedir.
acizdir kendi bilim adamını koruyamaz.
pislik bir organizmadır kendi halkına kıyar.
iki yüzlüdür, vergi aldığı kumara şans oyunu deyip oynamaya teşvik eder.*
fahişedir, zengininde yanında fakirin karşısındadır.
çıkarları iğrençtir, vergi aldığı uyuşturucu bakkalda markette 10 dan sonra satılır, diğerlerine savaş açmıştır.*
kısacası devlet gereksizdir.

not:anarşist değilim, bizim devlet böyle.
--spoiler--
Sanırım ben kendi içimde kuvvetleri ayırmıyorum. Yasamaya da, yürütmeye de, yargıya da güvenmiyorum. Kendimi bildim bileli de güvenmedim.

Devlet her zaman zorunluluklarım olmasa asla ilişkiye girmek istemeyeceğim bir şey oldu bu ülkede.

Güya benim için olduğunu söyleyen ama beni her zaman kullanan, yaralayan, sindiren, ezen bir şey oldu devlet.

Asla yetişkin-yetişkin bir ilişki kurmayan; her zaman sevimsiz bir ebeveyn tarzında çocuğa parmak sallar gibi davranan bir şeydi devlet. Benim için değil, bana karşı ve bana rağmen bir şeydi her zaman devlet.

Polis, güvenmekten çok korktuğum bir şeydi. Bildiğim hiçbir suçum olmamasına rağmen.

Bana ödemesi gereken bir şey olduğunda, canı istediğinde ödeyen veya ödemeyen; benim ödemem gerekenleri cezasıyla alan bir şeydi devlet.

Devlet bir insan olsa sever miydiniz? Ben sevemedim.

Saygım ise hakeden birine gösterdiğim candan bir saygı olmaktan çok korkuyla ilintiliydi. Sindirilmiş, korkutulmuş, güvensiz birinden başka bir şey olma şansı tanımayan bencil, narsisist bir baba gibiydi hep. Ben bir birey veya vatandaş değildim. Hep olası bir sanıktım.

Hiçbirimizin kendi destanımızı yazmamıza izin yoktu. Yazılmış ve ezberletilmiş destanları tekrarlayabilirdik. Bir yetişkin
olmamız, kahraman olmamız demek suçlanmak demekti.

Yatak odamı bile gözetledi, aşklarıma bile müdahale etti. Sanatımı ezdi, bilimimi paraladı. Onunla konuşamaz, ona içimi açamaz, onunla dertleşemezdim. Mecburen sakladım. Bazen korkan bir çocuk gibi yalan söyledim.

inançlarıma, inanmayışlarıma karıştı. Beni kendisi tarif etti. Dilime, dinime, ırkıma, tarihime müdahale etti. Önce terörize etti sonra terörist dedi. Camime, kiliseme, cemevime, dergahıma, Allahıma, Allahsızlığıma müdahale etti. Köyümün hatta çocuğumun ismine karıştı. Değiştirdi. Sürdü, kovdu. Bombaladı, gaz sıktı. Kolumu, bacağımı kopardı. Örtünsem aç dedi, açarsam ört dedi.

Cem Mumcu / Türkiye'nin çıplak tarihi arka kapak yazısı.
--spoiler--
devlete baba demeyi öğrenmişiz biz yıllardır ne bir anne şefkati istedik ne onu emdik. babaya doğmadan bir kez ihtiyacımız oldu doğduktan sonra maddiyattı, soğukluktu, ısınılmıyordu, oidipus kompleksi'ydi. baba bu haliyle bile yakışmıyor devlete bir sıfat olarak. baba güvenilecek bir limandı, destekleyendi, dağdı, sağlamdı, konuşmazdı ama varlığı kesindi.

zira babayı o kadar yerle bir etsen bile devlet kefenine sığmıyor.

şimdi devlet denilen şey ne hükümet mi, reisi cumhur mu, halkın kendi uydurması mı? devlet bir kişi mi? niye öyle duruyor şimdi. açıyorum televizyonu gündem ne diye bakmışsın gündem devlet, çok konuşan bir baba.

bakıyorum gazeteye iki tarafa ayrılmış basın: devletçi, antidevletçi bu kadar basit mi babalık. halk seni sevmese de sen babasın devletsin evlatlıktan reddemezsin bir çırpıda. onu sen yetiştirdin. seni örnek aldı terbiyesi sendin belki de baştan beri terbiyesizdin.

bakıyorsun ardında bir dağ var mı diye buzdağı gibi kalan parçasıyla övünme yoluna giden bir baba var karşıda buzdağını da ayıklıyor tam sıfırı görmüyor mesela ya da bir badana çekiyor çıkarınca. batman için gözüne bakan bir devlet, bakmak için dönüyorsun arkaya boş sen önünü açarsan arkanda artıyor ahbabların çoğaldığı gibi yeni babalar da ediniyorsun şanslıysan devleti babalığa sen getiriyorsun.

nasıl bir simbiyotik ilişki bu, nasıl bir gaddarlık. evlat ayrımcılığı yapan bir baba ev yönetimine karışan bir büyükbaba belki de.
biz mi büyüttük devleti gözümüzde, o ilk toprağı çitle çevirip benim diyen saldı bunu başımıza. bir yetkisini başkasına devreden devrettikçe hafiflediğini düşünen baktı düşünce el uzatan alamadı geri belki de sorumsuzluk akılkariydi.
devlet bir arenadır. Bir çatışma sahasıdır. içerisinde de bir sürü müstakil grup barındırır.
Kelime anlamı 'Mutluluk'tur.

Devletler toplumun refağı ve mutluluğu için vardır. ne yazık ki baskı mekanizmasına dönüşen altta kalanın canı çıksın zihniyetine bürünen çok kollu çok fonksiyonlu yeni nesil frenkestayn..
--spoiler--
Kurumsallaşma ve işi ehline teslim etmek.

Üst perdeye geçtikçe ve irdeledikçe yeni yeni soruların kapısı açılıyor. bir cam tavan çıkıyor karşına belki bürokratik birde kalkan. hepsi risk, tırnak içinde tehdit / yanal alanda. bir kişi markalaşamıyor o halde durumu danışmanlar eliyle anlatacak bireylere doğru yol alacaksın. o alanda işin içine birçok şey girecek. bir kişinin izm ekli kapitalle baş edemeyeceği aşikar. ittihad edilmeli lakin kimlerle?
--spoiler--

http://sonnethaber.com/ko...tlari-markalar-n1776.html
Ekonomide gerekli düzenlemeleri yapan, piyasalara üretici ve tüketici olarak katılabilen ve de vergi toplama ayrıcalığına sahip oluşum.