bugün

nato-ab toplantısında, yalnız toplantıya katılan üye ülke temsilcilerine değil ileride bir diplomat olmayı hedefleyen gençlere de uygulamalı olarak verdiği önemli bir derstir.

öncelikli olarak, bahse konu toplantıda geçen diyalogları bilmekte yarar var;

anders fogh rasmussen (nato genel sekreteri): "nato-ab toplantılarının yapılamıyor olması işbirliğini olumsuz etkiliyor. türkiye'nin ab savunma ajansı'na üyeliği gibi taleplerini karşılayalım, türkiye de kıbrıs'ı (rum kesimi) ortak toplantıya kabul etsin."

catherine ashton (ab dış ilişkiler yüksek temsilcisi): "ben de aynı görüşteyim."

ahmet davutoğlu (tc dışişleri bakanı): "bu söyledikleriniz ab'nin türkiye'ye taahhüdüdür. bunlar zaten yapılmalı. bunun karşılığında kıbrıs rum kesimi'ni meşru kılacak bir adım atmamızı beklemeyin. biz formel olarak kıbrıs rum yönetimi ile hiçbir yerde bulunmayız. eğer onlar ada'nın tümünü temsil ediyorlarsa türkleri de masaya oturturuz. eğer kıbrıs cumhuriyeti ayrı bir devlet ise o zaman kktc'nin ne olduğunu tanımlarız. kıbrıs sorunu çözülmeden bunun olması mümkün değil. kıbrıs rum kesimi'nin kıbrıs sorunu çözülmeden ab'ye girmesi bir hataydı. bunun doğurduğu bir sonuçla uğraşıyoruz şimdi."

karel schwarzenberg (çek cumhuriyeti dışişleri bakanı): "biz türkiye'yi ab nezdinde destekliyoruz. ama ab üyesi olmayan bir ülkenin bize 'hata yaptınız demesi' doğru değil. bizim iç işlerimize karışamazsınız. bize kimse ders veremez."

ahmet davutoğlu (tc dışişleri bakanı): "bakın! biz burada bir aileyiz. biz, bu ailenin en eski üyelerindeniz. siz burada yokken biz vardık. tarihe girmek istemiyorum ama size bu hata dediğim şeyin nasıl olduğunu anlatayım. aile içinde hatalar da konuşulur. siz aday olduğunuzda, bir ülke (yunanistan kastediliyor) 'güney kıbrıs rum yönetimi aday olmadan doğu avrupa ülkeleri de aday olamaz' diye blokaj koydu. ab sizi üye yapabilmek için bu hatayı yaptı. bu açıkça bir şantajdı. aynı günlerde bize geldiler, " bu ülkeleri nato'da bloke edin ki sizi de ab'ye üye yapsınlar " dediler ama türkiye doğu avrupa ülkeleriyle tarihi bağları ve saygısı nedeniyle böyle bir şantajı yapmadı. bu bizim devlet anlayışımızdır. o nedenle, bu sözleri, seneler sonra çek dışişleri bakanı'ndan duymak bana ıstırap verdi. biz, size şantaj yapmadığımız için hata yaptık.

bu masaya kıbrıs rum yönetimi oturmayacak, bunu aklınıza sokun! niye, hırvatistan ile slovenya arasındaki ihtilafı çözmeye çalıştınız? çünkü sınır ihtilafı olan bir ülke ab'ye üye olamaz. pekiyi! niye, ab üyesi yaptınız kıbrıs'ı? çünkü ortada bir şantaj vardı. bizde öyle bir kültür olmadığı için bu koltukta oturuyorsunuz. nato-ab ilişkisine önem veriyorsanız, gelin hep beraber kıbrıs sorununu çözelim. kıbrıs rum yönetimi beni ab'de bloke edecek, ben de onu burada karşımda eşit şartlarla oturtacağım öyle mi? bunu asla zihninizden bile geçirmeyin!"

karel schwarzenberg (çek cumhuriyeti dışişleri bakanı): "çok özür dilerim. beni yanlış anladınız. bizim ab'de türkiye'ye desteğimiz tamdır."

ahmet davutoğlu (tc dışişleri bakanı): "ben, hiç bir şeyi yanlış anlamadım!"

william hauge (ingiltere dışişleri bakanı): "sayın davutoğlu'nun anlattıkları ne yazık ki doğru."

catherine ashton (ab dış ilişkiler yüksek temsilcisi): "sizi ilk kez bu kadar sinirli gördüm."

ahmet davutoğlu (tc dışişleri bakanı): "o vakit bir daha bu konuyu açmayın. her defasında size anlatıyorum. ya kıbrıs sorununun çözümü için gereğini yapın, ya da bir daha bu konuyu gündeme getirmeyin."

anders fogh rasmussen (nato genel sekreteri): "informel (gayrı resmi) yapabilir miyiz acaba?"

ahmet davutoğlu (tc dışişleri bakanı): "size söyledim, resmi olarak benim karşımda kıbrıs rum kesimi oturamaz."

gerçekten de bu diyaloglar içerisinden çıkarılacak büyük diplomatik dersler vardır. işte! bunlardan birkaçı;

- Türk diplomasisi'nin, iktidardaki hükümetlere bağlı olarak değişmediğini, süreğen ve kararlı olduğunu göstermiştir.
- Türk diplomasisi'nin, gereğinde, hemen hiç rastlanmadık biçimde, kendi çıkarlarını, diğer devletlerin yüksek menfaatlerini engellememek uğruna göz ardı edebildiğini ve elindeki kozu, şantaj unsuru olarak kullanma sığlığına yönelmeyecek kadar onurlu bir biçimde sürdürüldüğünü kanıtlamıştır.
- Türk diplomasisi'nde, ahde-vefanın çok büyük önem taşıdığı ve zamanında, yüksek menfaatlerini engellememek uğruna kendi çıkarlarını göz ardı ettiği ülkelerin, emellerine ulaştıktan sonra kendisini sırtından hançerlemesini, asla unutmayacağını vurgulamıştır.
- kıbrıs rum kesiminin, kıbrıs sorunu çözümlenmeden ab'ye alınmasının, diplomatik toplantılarda ne denli büyük açmazlar yarattığı, bunun çok büyük bir hata olduğu ve yaşayarak görüldüğü, ab üyesi ülkelerin yüzüne bir tokat gibi vurulmuş, kıbrıs rum kesimi ile kıbrıs sorunu çözümlenmeden, hiç bir şart ve koşulda aynı masaya oturulmayacağı açıkça vurgulanmıştır.

şüphesiz ki, yabancı ülke temsilcileri tarafından sözünün dinlenmesi ve değer verilmesinde, türkiye'nin ekonomik anlamdaki başarılarının ve tarihsel bağları itibarı ile ortadoğu ülkeleri üzerindeki etkinliğinin de büyük payı vardır. ancak, ahmet davutoğlu, ak parti'nin tartışmasız en başarılı bakanlarından biri ve aynı zamanda büyük şansıdır.
eğer diyaloglar doğruysa gerçekten de davutoğlunu kutlamak gerekir. uluslararası bir platformda böyle cesur bir tutum alkışlanmalıdır.
--spoiler--
william hauge (ingiltere dışişleri bakanı): "sayın davutoğlu'nun anlattıkları ne yazık ki doğru."
--spoiler--
yillarca cozumsuzlugu cozum olarak dayatan, isgal edilen topraklari kendi yandaslarina ve askeriye talan ettiren , garantorluk anlasmasini kendi cikarlari adina kullanan turkiye cumhuriyetinin uluslararasi platformda icine dustugu acikli durumu ayar olarak goren zihniyet.
davutoğlunun yaptığı açıklama sonrası gelişen durum. Ya tamam bunlar kükrüyorlar, bağırıyorlar, çağırıyorlar da icraat yok kardeşim.
kıbrıs sorununu çözmüş diplomasi dersidir. olağan muhabbetleri ders diye yutturmayın bize.
güzel bir gelişmedir. avrupa kültürü biraz "yanar döner" politikalar izler. nabza göre şerbet veren politikaları izleyen devletler, avrupa´nın lokomotif devletleridir, ingiltere, almanya, fransa türkçemize "dönek" olarak geçmiş bir kelimeye uygun politikalar izlerler. biz almanya´da yaşayan adamlar olarak alman dışişlerinin bu duruma uygun her hafta, her gün, birçok örnek oluşturduğunu kendi gözlerimizle görmüşüzdür.

aslında ilgisi yok ancak, gene de var, olan bir örnek verelim. bizim bir tanıdık almanya´ya karısının kardeşini davet eder, davetiye, bilinen her türlü koşullara uygun bir davetiyedir, ancak nedense alman konsolosluğu kadına vize vermez. adam uğraşır didinir, bir türlü tutturamaz. almanlar bir sürü sudan sebepler koymaktalardır ortaya. sonuçta işi mahkemeye götürmeye karar verir, ve alman konsolosluğunu hem almanya´da hem de türkiye´de mahkemeye verir. dilekçe mahkemece kabul gördükten sadece saatler sonra adama konsolosluktan bir telefon gelir. telefondaki kişi bizim bu tanıdığa "mahkemeden vazgeçin, dilekçenizi geri çekin, gelin baldızınıza vizesini verelim" der. bu ne perhiz bu ne lahana turşusudur. üstelik açıktan mahkeme masraflarını da öderler (cünkü dilekçeyi geri çeksen bile, bu, o ana kadar oldukça büyük masraflar bütünü demektir)...

yani, avrupa kendisini büyük görmektedir, ve istediği keyfi hareketi türklere karşı yapabileceği şeklinde bir düşünceye sahip olduğu görüşü yavaş yavaş almanya´da yaşayan türklerde de hasıl olmaya başlamıştır. bundan dolayı avrupalılara bu şekil çıkışlarda bulunmak, doğru bir harekettir.
yunanistan mevzusu tamamen doğrudur ancak türkiye'nin nato da yapmadığı blokajı amerikan güdümünde olmasına da bağlayabiliriz.
(bkz: bir diplomat çağırıldığında nasıl sekmeli 1)