bugün

illionois eyaletine bağlı, az olan nüfusuna rağmen dünyanın en güzel şehirlerinden biridir. yazın çok sıcak olmasa da dünyanın en büyük tatlı su gölünde insanlar gönlünce eğlenebilir. yat yarışları düzenlenir. kışın ise illet bir yerdir. -30 dereceleri bulan soğuklar, kar fırtınaları... ancak donmuş göl manzarası ile bütünleşen bir silület vardır. hep iyi yönleri mi olacak? hayır. şehir merkezi dışı önerilmez. varoşlarında suç oranı çok yüksektir.
Aksaray'da rus kadınların kendini pazarladığı disko.
kanye west'in memleketidir.
isminin kizilderililerden geldigi soylenir...ve anlami ruzgarli yer anlamina gelmekteymis bizim kizilderililerce...ve ayrica bir blues kentidir...her yil muthis blues festivali duzenlenir..ki bir tanesine sahit olmuslugum vardir...ayrica kisin inanilmaz soguktur..
sufjan stevens'in little miss sunshine isimli filmin soundtrack albümünde bulunan, müthiş ötesi harikulade bir şarkıdır.

melodisi, sözleri... öyle içine işler ki insanın. hiç dinlemeyi bırakmak istemez adeta.

I fell in love again
all things go, all things go
drove to Chicago
all things know, all things know
we sold our clothes to the state
I don't mind, I don't mind
I made a lot of mistakes
in my mind, in my mind

you came to take us
all things go, all things go
to recreate us
all things grow, all things grow
we had our mindset
all things know, all things know
you had to find it
all things go, all things go

I drove to New York
in a van, with my friend
we slept in parking lots
I don't mind, I don't mind
I was in love with the place
in my mind, in my mind
I made a lot of mistakes
in my mind, in my mind

you came to take us
all things go, all things go
to recreate us
all things grow, all things grow
we had our mindset
all things know, all things know
you had to find it
all things go, all things go

if I was crying
in the van, with my friend
it was for freedom
from myself and from the land
I made a lot of mistakes
I made a lot of mistakes
I made a lot of mistakes
I made a lot of mistakes

you came to take us
all things go, all things go
to recreate us
all things grow, all things grow
we had our mindset
all things know, all things know
you had to find it
all things go, all things go

you came to take us
all things go, all things go
to recreate us
all things grow, all things grow
we had our mindset
(I made a lot of mistakes)
all things know, all things know
(I made a lot of mistakes)
you had to find it
(I made a lot of mistakes)
all things go, all things go
(I made a lot of mistakes)
dwyane wade'in ve derrick rose'un memleketi.
ABD'nin orta batı eyaletlerinden illinois'in en büyük şehri.
tam anlamiyla windy city. herseyi ile harika bir sehir. golu, yesili, dogasi, muzigi, sporu, sanati, insani, ulasim sistemi, planlamasi ile dort dortluk.
2007 gidip 20 gün kaldığım yerdir. çok güzeldir genelde her amerikalı en güzel şehir chicago der ama bu bir istisnadır. çok güzel yerdir gezilip görülecek yerleri çok vardır. alışveriş konusunda aşmış zaten. rüzgarıyla mehşurdur kışın giderseniz '' bokum dondu '' tabirini saniye saniye yaşayabilirsiniz gündüzleri bile -14 derece düşünün. gidin görün ama yazın gitmeniz daha iyi olur. ama kışında ayrı zevki olur kar falan filan.
2008 yazında çok güzel günler yaşatmış, bir o kadar da ağzıma sıçmış şehirdir. çok güzel yaşamışımdır evet doğrudur çünkü hayatımın en eğlenceli en aksiyon dolu günleri orada geçmiştir. ağzıma sıçmıştır evet her gün kavga etmek zorunda olduğu birisi yanında olunca insanın yaşayası gelmiyo. şehir mimarisiyle beni bende almış, yaşayacağım yeri buldum derken, new york ile tanışmamla birlikte etkisi biraz azalmış ama kafamdaki ikinci sıradaki yerini korumaya devam etmiştir.
jazz sever bir bünyenin mutlaka ziyaret etmesi gereken bir şehirdir.
başrol oyuncusu renee zellweger olmasına rağmen catherine zeta jonesun çok daha etkileyici bir performans sergilediği, harika görsellik ve koreografilerin sergilendiği film..
bir studio dairede 96 model arabamla ogrenci olarak yasamak istedigim sehirdir.
Bir zamanlar dünyanın en uzun kulelerinden biri olan Sears Towers'ı barındıran, Amerika'nın en büyük şehirlerinden biri olan ve illionis eyaletine bağlı olan mükemmel şehir. Bize bir avm bulabilmek için saatlerce şehir turu attırmış, Türk lokantalarının birinde iskender kebap yememize olanak sağlamış ve istanbul market adlı marketten zibilyon tane kendi ürünlerimizden almamıza olanak sağlamış şehirdir de aynı zamanda. Sıralamaya sokacak olursak sanırım ilk 3 ya da 4 şehir arasına girer Amerika'da.

edit: ayrıca sears towers'ın en tepesinden açık havada çıplak gözle bakıldığında yaklaşık 500 km ötedeki Wisconsin eyaletini de görebilmektesiniz. Çok acayip bi şeydi.
new orleands' dan sonra a.b.d' nin ikinci jazz şehridir. sears tower' ı sınırları dahilinde barındırır. ayrıca nba' de michael jordan' ın en parlak dönemlerini yaşadığı chicago bulls takımına ev sahipliği yapar. bu takımda bi zamanlar nba tarihinin en kaçık tipi olan dennis rodman da forma giymiştir...
ayrica sears tower' a cikip gunesin batisini izlemek olmeden once yapilmasi gerekenlerdendir.
home alone filmi sebebiyle inanılmaz sempati duyduğum amerika şehri. objektifleştirmek gerekirse efendim, bunların basketbolda chicago bullsları var, futbolda chicago fireları olması lazım, buz hokeyinde de blackhawks mıydı neydi işte. güzel şehir güzel.

hoş, o filmin nerede geçtiği konusunda hiçbir fikrim yok. sadece chicago lafının geçtiğini hatırlıyorum. o yüzden pek severdim. oradaki velet gibi olmak istemiştim. şansıma, birkaç ay sonra kanada'dan dayım gelmişti. kendisinden 5 dolar alıp, oradaki velet gibi parfümdür, diş fırçasıdır... onlardan aldım. tabi türk lirasıyla, eheh.

ama hiçbir zaman kocaman bir kâse dolusu dondurma yemedim ya da tek başıma pizza söyleyip televizyonun karşısında yiyemedim. çok üzgünüm sözlük. sırf bu hayallerimi gerçekleştirebilmek için hiç sevmediğim amerika'ya gitmek istiyorum. chicago'da zencilerle hamburger yiyip grup sekiş partisine katılmak ya da televizyon karşısında patates kızartması, pizza yiyip kola içmek...

evet ismail, tüketici olmak istiyorum ben artık. tüketici, obez toplumun bir parçası olmak istiyorum. çok eğlenceli olmalı olm.
barack obama'nın 1992'den 2004'e kadar sivil haklar konusunda çalıştığı, hukuk fakültesinde okuduğu ve elbette ki kültürel entelijansiyasında yer aldığı kent. ermeni lobisine sıcak bakmasında bunun büyükçe bir etkisi vardır.
albümlerini 1,2,3,4... isimleriyle çıkarmış oldukça başarılı kalabalık bir jazz/rock grubu.
rob marshall ın nine filminide yönetmesine sebebiyet veren film.
tabisi nine chicago kadar başarılı olmamıştır iyidir ama yeterli değildir.

(bkz: papaz her zaman pilav yemez)
soft rock, jazz rock ekolünün 60 lı yıllardan günümüze kadar ulaşan temsilcileri. 80li yılları altın dönemleridir. çok fazla dinlermiyim, hayır. lakin albümleri 150 milyon sattığına göre bana pek ihtiyaçları yok.
2 ekimde dugu ile birlikte izleme şansına nail olduğumuz dünyanın en ünlü ve ödüllü müzikallerinden. hakkında yazmak pink floyd balesi ertesine nasip oldu. ancak şunu belirtmek istiyorum ki; chicago gibi ünlü bir eser, pink floyd balesi'nin neredeyse 4'te biri bir salonda sahnelenmesine rağmen, neredeyse salonun yarısı boştu. üstelik bizim gittiğimiz gün cumartesiydi. bir daha ne zaman gelir bilinmez ancak, dünya showları sık sık ülkemize uğramıyor ve en azından yurtdışında izleme imkanınız yoksa ve bu tür organizasyonlara hevesliyseniz paraya kıyıp böyle gösterileri izlemeniz hem sizin için unutulmaz bir anı olur, hem de diğer ünlü gösteriler için iyi bir izleyici reklamı oluruz.

ama ben kime diyorum tabi;

am göt meme, sabri sarıoğlu. *
(bkz: chicago sky)
izmir alsancakta bir mekan adı.pahalı da değil yeri de güzel.
en değerliğimin kısa süreliğine yaşadığı şehir. dondurucu soğuklardaymış.

edit: giray sen mi eksiledin. *