bugün
- gideon reid morgan jj silik yesin kampanyası12
- siradansiradisibiri12
- yazarlarin orgazm olurken kurduklari cumleler11
- memati192321
- özge özacar'ın memeleri8
- tayyip erdoğan gazilik ünvanını nereden aldı10
- gideon reid morgan jj37
- dünyanın en güzel kızlarının olduğu ülkeler17
- bizi tanrı değil bilim kurtaracak8
- bamya seven insan19
- özgür özel8
- travesti ile evlenmenin avantajları10
- ayet ile hadis çelişirse hadisten hüküm alırım14
- arap milliyetçiliği19
- anın görüntüsü13
- jose mourinho39
- magnum un 2 tl olduğu yıllar16
- artık kadınlardan uzak duruyorum11
- hiç kavga oluyormu sözlükte8
- türk kızlarının türk erkeklerinden nefret etmesi15
- aydinoglu bombala25
- sözlük yazarlarının kaç flörtü var11
- kel kadın olmaması9
- sözlük erkeklerinin fotoğraf atmaması36
- true'ya vurmak isteyen sözlük erkekleri tam liste8
- dinsiz kitapsız kafir ve küresel ıkınma ilişkisi8
- dolar neden düşmüyor avradnı sikiyim8
- insanlara nasıl faydalı olurum8
- 12 haziran 2024 istanbul sıcağı13
- eşcinsel bir erkeğe küresel'in fotosunu göstermek16
- neden fenerbahçeliyim8
- yeşil pasaportlu koca arayan hanım abla16
- bik bik kiraz yerken siz fakirler ne yapıyorsunuz16
- erkeklerin çoğunun yalnız olması13
- hakemlerle şampiyon olmak12
- manyak olmaya karar verdim9
- sözlük erkeklerinin fotoları başlığına bakan erkek8
- yazarlardan akıl almak18
- kuresele yavsayan gotler tam liste24
- küresel ısınmanın erkek kökünü kurutacak olması11
- galatasaray'ın ünlü bir hakemle anlaşması15
- beyler moralim bozuk yardımcı olur musunuz9
- türbanlı bacımızın milletin ortasında öpüşmesi14
- bir kızın sizi sevip sevmediğini anlama yöntemleri9
- üstteki yazar sevdiği ve sevmediği iki şey11
- allah'ı seven insan8
- vatanınızın kıymetini bilen diyen gurbetçi16
- ramazanda anne sütü içmeyen oruçlu bebek12
- tehlike içermeyen köpeği götüreni durdurmak15
- ağzı göt gibi kokan erkek8
kumral ada mavi tuna'da çılgın atmış,resmen doruk noktasına ulaşmış çok yönlü yazar.
yazmış olduğu öykü ve romanlarla çok kimseye güzellikler katan yazardır.beğenilen öykülerden biri:
YAŞAM TUZ KADAR DEĞERLi, BiBER KADAR ACIDIR
Gücü ve varlığı sorgulanamaz, şanı şöhreti yeri göğü titreten büyük padişah bir gün çok sevdiği üç kızını huzuruna çağırıp, küçük bir oyun oynamak ister. Oyun çok masumdur. Üç prenses babalarını ne kadar çok sevdiklerini anlatacaklardır. Büyük prenses babası büyük imparatoru elmaslar, pırlantalar, ortanca prenses dünya sultanı babasını denizler, ormanlar ve gökler kadar çok sevmektedir. Sıra kızlar arasında en zeki ve cesur olduğu için imparatorun gözdesi sayılan küçük prensese gelince, o tek bir sözcük söyler. TUZ! Yani komşu ülke kral ve hanlarının önünde korkudan titrediği hanlar hanı, kudretli imparator, canının parçası, öpöz küçük kızı tarafından yalnızca tuz kadar sevmektedir. Sonrasını bilirsiniz. Yaşadığı ortamın ihtişamı ve çevresindeki dalkavukların sahte pırıltılarıyla gönül gözü ayrıntının önemi ve yaşamın özüne kapanmış olan imparator öfkesine kapılıp, küçük kızını sürgüne yollar. Yıllar sonra doğal felaketler nedeniyle ülkede hiç tuz kalmayınca 'bir tutam tuz!' diye inleyen halkı gibi büyük sultan da tuzun önemini anlar ve kendini bağışlaması için prensese yalvarır. Prenses de taş kalpli değildir ya, bağışlar babasını. Tabii sonunda onlar erer muradına, biz çıkarız kerevetine. Binbir Gece Masallari'ndan biri olarak hatırladığım bu şahane masalın bir başka versiyonunu da Shakespeare, Kral Lear ile kızı Cordelia arasındada farklı biçimde yineler, bilirsiniz. Annemden ilk dinlediğim çocukluk yaşlarımdan beri, her hatırladığımda beni sevgiyle gülümseten bu masalın tuz kısmı, bundan böyle Pazar günleri SABAH'ta yazacağım köşenin başlığıdır. Çünkü yaşamın sırlarının tıpkı tuz gibi insani ayrıntılarda gizlindiğini keşfetmiş bir yazarın da elinden başkası gelmez. Çünkü artık keyfin ve kederin, aşkın ve nefretin, iyilik ve kötülüğün adresi sır olmaktan çıkar, yaşanan zamanın, eldeki değerlerin anlamı yavaş yavaş kavranmaya başlanır, karmaşık görünen birçok durum ve ilişki basit ve anlaşılır şekle dönüşür. Ve zaten gerisi de çorap söküğü gibi gelir. TUZ önemlidir. Ama tuzsuz kalmadıkça bunu farketmeyiz. Şimdi, sağlık sorunu nedeniyle tuzsuz diyet uygulayan okurlar bana başlarını sallayarak 'evet' diyorlar. Yaşamımızı oluşturan ayrıntılar da aynen tuz kadar önemlidir. Evimiz, arkadaşlarımız, sevdiklerimiz, ailemiz, günlük yaşantımızın tekdüzeleştiği için burun büktüğümüz birçok ayrıntısı aslında önemli ve ne kadar başkalarınınkine benzer görünse de bize özeldir. Bunu ancak onları yitirince anlarız. Mutluluk devamlı değildir. Ama yaşam, ayrıntılarıyla daima devam eder.
Büyük depremden sonra bir daha haftalarca gerçekleştiremediğimiz balkonda yenen mütevazı akşam yemeklerinin aslında ne büyük mutluluk olduğunu farkettiğimde tuz masalı hafızamın çocukluk arşivinden fırlayıp, önüme düşmüştü. Çünkü büyük depremden önce, son zamanlarda balkonda ailecek yediğimiz yaz akşam yemeklerinin artık rutinleştiğini ve eski heyecanını yitiridiğini düşünüp, homurdanıyordum için için... Ama aynı yıl sonyaz biterken normalde hiç yapmayacağımız bir şey yaptık. Üzerimizde ceketler ve hırkalarla sırf o burun büktüğüm rutini tekrarlayabilmek için üşümeyi göze alıp, balkonda ailecek bir güz akşam yemeği yedik. Bu çok ama çok güzel bir yemekti. Çünkü küçük, sıradan mutlulukların önemi tuz kadar ve tuz gibi yeniden keşfedilmişti. Tuz her zaman yanında kara biberle servis edilir. Dag basindaki salash yol lokantalarından, Bogaz'da ya da New York'taki lüks restoranlara kadar. Tuz ve biber, ak ve kara olarak daima yanyaya, başbaşa otururken, aslında bize yaşamın en önemli dersini yinelemektedirler. Herşey ve herkes kendi karşıtını içinde taşır. Tıpkı hepimiz gibi. Aslında masada sessizce yanyana oturan tuz ve biber ayrıntıları önemseyen ve görmeye özen gösterenlere yaşamın sırlarını sessizce sunmaktadır. Birçok ayrıntı gibi tuz ve biber de... Bana sorarsanız onlar, tuz ve biber bu denli zıt olmalarına karşın, yokluklarında birbirilerini özleyecek kadar birbirlerini tamamlamaktadırlar. Ya biz? Peki biz hangi karşıtlıklarımızı içimizde taşıyoruz ve kaçımız bunun farkındayız? Dahası hangimiz bunu kabul edecek kadar cesur ve çiplagiz? Tuzsuz ve bibersiz kalmamak umuduyla...
28 EKIM 2001 PAZAR
Buket UZUNER
YAŞAM TUZ KADAR DEĞERLi, BiBER KADAR ACIDIR
Gücü ve varlığı sorgulanamaz, şanı şöhreti yeri göğü titreten büyük padişah bir gün çok sevdiği üç kızını huzuruna çağırıp, küçük bir oyun oynamak ister. Oyun çok masumdur. Üç prenses babalarını ne kadar çok sevdiklerini anlatacaklardır. Büyük prenses babası büyük imparatoru elmaslar, pırlantalar, ortanca prenses dünya sultanı babasını denizler, ormanlar ve gökler kadar çok sevmektedir. Sıra kızlar arasında en zeki ve cesur olduğu için imparatorun gözdesi sayılan küçük prensese gelince, o tek bir sözcük söyler. TUZ! Yani komşu ülke kral ve hanlarının önünde korkudan titrediği hanlar hanı, kudretli imparator, canının parçası, öpöz küçük kızı tarafından yalnızca tuz kadar sevmektedir. Sonrasını bilirsiniz. Yaşadığı ortamın ihtişamı ve çevresindeki dalkavukların sahte pırıltılarıyla gönül gözü ayrıntının önemi ve yaşamın özüne kapanmış olan imparator öfkesine kapılıp, küçük kızını sürgüne yollar. Yıllar sonra doğal felaketler nedeniyle ülkede hiç tuz kalmayınca 'bir tutam tuz!' diye inleyen halkı gibi büyük sultan da tuzun önemini anlar ve kendini bağışlaması için prensese yalvarır. Prenses de taş kalpli değildir ya, bağışlar babasını. Tabii sonunda onlar erer muradına, biz çıkarız kerevetine. Binbir Gece Masallari'ndan biri olarak hatırladığım bu şahane masalın bir başka versiyonunu da Shakespeare, Kral Lear ile kızı Cordelia arasındada farklı biçimde yineler, bilirsiniz. Annemden ilk dinlediğim çocukluk yaşlarımdan beri, her hatırladığımda beni sevgiyle gülümseten bu masalın tuz kısmı, bundan böyle Pazar günleri SABAH'ta yazacağım köşenin başlığıdır. Çünkü yaşamın sırlarının tıpkı tuz gibi insani ayrıntılarda gizlindiğini keşfetmiş bir yazarın da elinden başkası gelmez. Çünkü artık keyfin ve kederin, aşkın ve nefretin, iyilik ve kötülüğün adresi sır olmaktan çıkar, yaşanan zamanın, eldeki değerlerin anlamı yavaş yavaş kavranmaya başlanır, karmaşık görünen birçok durum ve ilişki basit ve anlaşılır şekle dönüşür. Ve zaten gerisi de çorap söküğü gibi gelir. TUZ önemlidir. Ama tuzsuz kalmadıkça bunu farketmeyiz. Şimdi, sağlık sorunu nedeniyle tuzsuz diyet uygulayan okurlar bana başlarını sallayarak 'evet' diyorlar. Yaşamımızı oluşturan ayrıntılar da aynen tuz kadar önemlidir. Evimiz, arkadaşlarımız, sevdiklerimiz, ailemiz, günlük yaşantımızın tekdüzeleştiği için burun büktüğümüz birçok ayrıntısı aslında önemli ve ne kadar başkalarınınkine benzer görünse de bize özeldir. Bunu ancak onları yitirince anlarız. Mutluluk devamlı değildir. Ama yaşam, ayrıntılarıyla daima devam eder.
Büyük depremden sonra bir daha haftalarca gerçekleştiremediğimiz balkonda yenen mütevazı akşam yemeklerinin aslında ne büyük mutluluk olduğunu farkettiğimde tuz masalı hafızamın çocukluk arşivinden fırlayıp, önüme düşmüştü. Çünkü büyük depremden önce, son zamanlarda balkonda ailecek yediğimiz yaz akşam yemeklerinin artık rutinleştiğini ve eski heyecanını yitiridiğini düşünüp, homurdanıyordum için için... Ama aynı yıl sonyaz biterken normalde hiç yapmayacağımız bir şey yaptık. Üzerimizde ceketler ve hırkalarla sırf o burun büktüğüm rutini tekrarlayabilmek için üşümeyi göze alıp, balkonda ailecek bir güz akşam yemeği yedik. Bu çok ama çok güzel bir yemekti. Çünkü küçük, sıradan mutlulukların önemi tuz kadar ve tuz gibi yeniden keşfedilmişti. Tuz her zaman yanında kara biberle servis edilir. Dag basindaki salash yol lokantalarından, Bogaz'da ya da New York'taki lüks restoranlara kadar. Tuz ve biber, ak ve kara olarak daima yanyaya, başbaşa otururken, aslında bize yaşamın en önemli dersini yinelemektedirler. Herşey ve herkes kendi karşıtını içinde taşır. Tıpkı hepimiz gibi. Aslında masada sessizce yanyana oturan tuz ve biber ayrıntıları önemseyen ve görmeye özen gösterenlere yaşamın sırlarını sessizce sunmaktadır. Birçok ayrıntı gibi tuz ve biber de... Bana sorarsanız onlar, tuz ve biber bu denli zıt olmalarına karşın, yokluklarında birbirilerini özleyecek kadar birbirlerini tamamlamaktadırlar. Ya biz? Peki biz hangi karşıtlıklarımızı içimizde taşıyoruz ve kaçımız bunun farkındayız? Dahası hangimiz bunu kabul edecek kadar cesur ve çiplagiz? Tuzsuz ve bibersiz kalmamak umuduyla...
28 EKIM 2001 PAZAR
Buket UZUNER
uyumsuz defne kamanın maceraları su yu bitirdim. çok fena bir kitap değildi aslında. sonu yüzünden diğer kitabı da okumak zorundayım ama şimdi. biraz çerezlik bir kitap olmuş öyle büyük hayallerle hayatımı değiştiricek filan diye başlamazsanız gayet sürükleyici bir kitap.
(bkz: okumalık)
(bkz: okumalık)
ilk yazdığı kitaplardan birinin elime ilginç bir şekilde geçtiği yazar. şöyle bir inceledim, farklı bir tarzı var. metin dili ile şiirin iç içe geçtiği yazılardan oluşmuş yazılara rastlıyor okuyucu. ilgimi çekti. deneyeceğim.
şu anda tv'de gördüğüm kadarı ile hayli kilo almış olan yazar.
yazarlığı lisede çok ilgi çekici gelmektedir ancak kendisini 20 yılda insan biraz geliştirirdi be.
nerede bıraktıysak orda kaldı, biz de yürüdük gittik kitaplarından.
yazarlığı lisede çok ilgi çekici gelmektedir ancak kendisini 20 yılda insan biraz geliştirirdi be.
nerede bıraktıysak orda kaldı, biz de yürüdük gittik kitaplarından.
ipek ongun sonrası gençliğin tutunma noktası. tam lise dönemi yazarı. devamını getiremiyor. sen de ilerliyorsan, o orda kalıyor.
balık izlerinin sesi romanının yazarı.(romain garry, afife piri)
gelibolu-uzun beyaz bulut- romanında tek bir türk kökenli karakter olmayan,
avrupayı geze geze farkında olmadan şarkiyatçı olan yazar.
kendisine edward said okumasını taviye ederdim ama beni dinlemedi birde
istanbullular diye bir roman yazdı. okudum ve kendimi bulamadım o romanda.
ya bende bir yamukluk var ya da onda. ya öyle ya böyle çünkü söylediğine göre james joyce'un yazdığı dublinlilerden esinlenmiş. sanırım esinlendiğiyle kalıcak ve 20 sene sonra kimse hatırlamıcak.
avrupayı geze geze farkında olmadan şarkiyatçı olan yazar.
kendisine edward said okumasını taviye ederdim ama beni dinlemedi birde
istanbullular diye bir roman yazdı. okudum ve kendimi bulamadım o romanda.
ya bende bir yamukluk var ya da onda. ya öyle ya böyle çünkü söylediğine göre james joyce'un yazdığı dublinlilerden esinlenmiş. sanırım esinlendiğiyle kalıcak ve 20 sene sonra kimse hatırlamıcak.
akdenizli bir yazar, hatta kendi soylemiyle dogu akdenizli. elestirmenler tarafından zaman zaman, reklam duskunu para bagımlısı olarak yargılandıysa da oyle degildir buket uzuner tam anlamıyla. cok calısmıstır bu noktaya gelebilmek icin. egosu yuksektir bu yuzden fazla keskin soylemleri olabilmektedir ama kanımca zaten yaratıcılıgın temel kosutlarından biri yuksek ego oldugundan bence dogru yoldadır. zeka dolu kurgular cıkarabilmeke, feminist bakıs acısını kitaplarına yansıtabilmektedir.
(bkz: gunes yiyen cingene)
(bkz: balık izlerinin sesi)*
(bkz: iki yesil su samuru)
(bkz: kumral ada mavi tuna)
(bkz: uzun beyaz bulut gelibolu)
(bkz: gunes yiyen cingene)
(bkz: balık izlerinin sesi)*
(bkz: iki yesil su samuru)
(bkz: kumral ada mavi tuna)
(bkz: uzun beyaz bulut gelibolu)
kumral ada mavi tuna' sının entry yazarı dahil kimi beyinlerde miladı temsil ettiği, şiirin kızkardeşi öykü' yle ruhun derinliklerindeki çelişkileri okurun gözlerinin önüne atıveren, sait faik abasıyanık' ı idol olarak kabul eden, 1955 doğumlu Türk kadın yazarı.
psikolojik roman sevenlere Eylül' den bu yana Türkiyede çok şey değiştiğini gösteren saygı duyulası insan.
edit: ovvvhah sayın okur. kendimdeki değişimi keşfettiğim nadir bir an. insan neymiş, ne olmuş ve de ne olacağımış zamanı gelince beh!
uzuner hakkında da bir eklenti. kendisi artık eskisi kadar sevilesi değil. hatta kendisiyle uzaklaşma vesilem istanbullular romanıdır. neden seviyorum ki ben bu kadını dedim kitabın girişine verdiğim bir arada. cevap yoktu, bitti.
psikolojik roman sevenlere Eylül' den bu yana Türkiyede çok şey değiştiğini gösteren saygı duyulası insan.
edit: ovvvhah sayın okur. kendimdeki değişimi keşfettiğim nadir bir an. insan neymiş, ne olmuş ve de ne olacağımış zamanı gelince beh!
uzuner hakkında da bir eklenti. kendisi artık eskisi kadar sevilesi değil. hatta kendisiyle uzaklaşma vesilem istanbullular romanıdır. neden seviyorum ki ben bu kadını dedim kitabın girişine verdiğim bir arada. cevap yoktu, bitti.
"..Biliyor musun çıtır çıtır kırdılar beni. Artık ne olursam olayım, asla eski ben olamayacağım. "
ilk okuduğum Kitabı (bkz: kumral ada mavi tuna) sı ile beni benden almış her okuduğum kitabı ile ibraz daha aşık olduğum müthiş yazar.
Eserlerinden bir kaçı: Kumral ada mavi tuna, Ayın çıplak yüzü, iki yeşil su samuru, Balık izlerinin sesi, Güneşi yutan çingene, istanbullular,Yolda, Uzun beyaz Gelibolu
Daha okumadığım bir kaç eseri daha var içlerinden en sevdiğim en yeri ayrı olan her aklıma geldiğime içimin burkulduğu garip olduğum böyle aşk acısı çeker ya insan böyle biraz üşür biraz yanar vbiraz ağlar histerikli bir haldedir işte o kitap beni öyle yapmıştı düşünün artık kadın nasıl yazmış döktürmüş.
Ayrıca yazarın en sevdiği yazar Dostoyevski'dir.Kaynakça ayın çıplak yüzü idi sanırım yanlış ta olabilir bir kitabında idi ama hangisi bilemedim şimdi.
Eserlerinden bir kaçı: Kumral ada mavi tuna, Ayın çıplak yüzü, iki yeşil su samuru, Balık izlerinin sesi, Güneşi yutan çingene, istanbullular,Yolda, Uzun beyaz Gelibolu
Daha okumadığım bir kaç eseri daha var içlerinden en sevdiğim en yeri ayrı olan her aklıma geldiğime içimin burkulduğu garip olduğum böyle aşk acısı çeker ya insan böyle biraz üşür biraz yanar vbiraz ağlar histerikli bir haldedir işte o kitap beni öyle yapmıştı düşünün artık kadın nasıl yazmış döktürmüş.
Ayrıca yazarın en sevdiği yazar Dostoyevski'dir.Kaynakça ayın çıplak yüzü idi sanırım yanlış ta olabilir bir kitabında idi ama hangisi bilemedim şimdi.
istanbul suadiye'de ikamet etmektedir.
son kitabı uyumsuz defne kaman'ın maceraları su ile beni benden almış gönlümdeki tahtını iyice sağlamlaştırmış yazardır.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar