bugün

*

kişinin, kolektivizmin aksine, bireylerinin tercihlerini ve faydasını ön plana koymasıdır. bireycilikte önemli olan, toplumsal faydadan çok bireye sağlanan faydadır.
üç prensip etrafında şekillenen bir hristiyan demokrasisi anlayışıdır (sonradan felsefi olarak genelleştirilmiştir),
* beşeri dünyada sadece bireyler gerçektir,
* sadece bireylerin bir değeri vardır,
* özgür iradeye sadece bireyler haizdir.
şimdilerde hiç de iyi anlamda kullanılmayan bu sözcüğün kökündeki "birey", tarih boyunca uygarlıkların dönüp dolaşarak vardıkları, varmak için çabaladıkları eşitlik ilkesinin bir tür simgesi olmuştur. bunu adları sanları bilinmeyen, sadece bir sürüden oldukları söylenen, birbirlerinden ayırdedilemez kişiler yerine, huyu suyu belli tek tek bireylerin geçmesi diye de açıklayabiliriz. kuşkusuz, burjuva sınıfıdır tarihte bu akımın öncüsü. burjuvalar, soylularla çatışmalarında, çarpışmalarında, bir yandan kendi "birey"lerini yaratmaya bakmışlardır.

sonunda bütün sorun gelir, birey ile toplum arasındaki ilişkiler konusunda dayanır. zamanla bu ilişki, iki karşıt kavramı çıkarır sanki ortaya. sadece bireyciliğin anarşizme dek uzanması yanında, saygıdeğer bireyler toplumu anlayışını da içeren çeşitli toplumcu görüşlerin bulunması ne ilginçtir; aklın varlığını, kişinin onuruna temel gösteren düşünürler çıkmıştır. bunun yanında insanın maddesel varlığına, bireyine saygı duyulması gerektiği bir hukuksal sorun olarak da işlenmiştir.

burada, bütün değerlerin toplumdan değil bireyden çıktığına inanan görüş, doğal ayıklanma kuramı, ya da rekabet düşüncesi üzerine kurulan liberalizm olarak "bireycilik" konusundan söz etmiyorum, onu bir yana bırakacak olursak, eşit bireylere saygı, çağdaş ahlakın da temeli olmalıdır. bu açıdan bakıldığında, birey ile toplum birbirine karşıt olmaktan çıkar.
-Bireylerin yararlarını toplumsal yararlardan daha üstün veya daha önemli sayan öğreti, tutum veya politikaların genel adı, ferdiyetçilik, individüalizm.
-Bütüne, genele değil de bireye, tek olana üstünlük tanıyan görüş, ferdiyetçilik, individüalizm.*
21.yüzyıl insanının artık kabullenmesi gereken bir durumdur. gerçeği görüp rasyonel özgürlüğe kavusmasıdır insanın. ayn rand maddeler halinde şöyle belirtmiştir.


Rasyonel bir insan, ahlakının, rasyonel-egoizm olduğunu gururla söylemelidir. Genel olarak rasyonel bir ahlaka sahip olmak demek olan: Rasyonel egoizm, özel olarak,
a) insana-özgü bir hayatı mümkün kılan değerlere sahip olmaktır.
b) Tanrılara insan kurban edilen dönemlerin zihniyetinden kurtulup bugüne hala gelememiş; endüstriyel bir toplumun insaniliğini bir türlü keşfedememiş; o an karşısında duran ava hamle yapmaktan başka hiçbir egoizm düşünemeyen irrasyonel vahşilerin arzularınca, duygularınca, içgüdülerince, ihtiyaçlarınca üretilmiş değerleri reddetmektir.
c) insan kurban ederek insani hiçbir iyilik doğamıyacağını bilmektir.
d) Kazanmadığını arzu etmemek, kimseyi kendi çıkarına feda etmemek, kendini kimsenin çıkarına feda etmemektir.
e) ister kişisel ister sosyal, ister maddi ister manevi, bütün insani ilişkilerin tek rasyonel prensibi olarak mübadele prensibini kabul etmektir. Mübadele prensibi,
aa) Başkalarıyla ilişkisi değer mübadelesi şeklinde olan insanların rasyonel çıkarlarının birbiriyle çatışmayacağını bilmektir.
bb) Elde ettiği şeyi üretici çalışma ile kazanarak elde etmek; hak edilmeyeni almamak ve vermemektir.
cc) Başka insanları, efendi veya köle olarak değil, bağımsız eşitleri olarak görmektir.
dd) Başka insanlarla, serbest, gönüllü, şiddetsiz, zorlamasız, bütün tarafların kendi bağımsız yargıları açısından yararlanacağı bir değer takası ilişkisi içinde bulunmaktır.
ee) Sadece başardıkları için karşılık istemek, kendi başarısızlığının yükünü, başkalarına yıkmamak, başkasının başarısızlıklarına, kendi hayatını ipotek etmemektir.
(bkz: individualizm)
yukarıdaki entrylerden de anlaşabileceği üzere doğu toplumlarında "afaroz" edilmekle sonuçlanır. doğunun solcusu, dincisi, bağnazı, keşi, enteli bu tepkide ortaklaşır. canına yandığım.
devleti zorunlu bir olumsuzluk olarak nitelendiren, en iyi yönetim, en az yönetimdir, görüşünü savunan düşünürlerin meydana getirmiş olduğu felsefi akımdır. onlara göre aslolan toplum değil, bireydir. ve anayasalardaki kurallar ait oldukları toplumun geneline atfedildiği için geçersizdir, şeklindeki tutumlarıyla da anarşizm görüşüyle benzerlik göstermektedirler.
Son cemaat AKP kavgasında yılların toplumcu dava arkadaşlarını birbirine dûşüren soğuk yüzlü ama insanlık için inkar edilemez olan hakikat.
Cemaatin dershaneler dolayısıyla "kendi" cebine dokunulunca bitiverdi kardeşlik. Üç ay önce cemaat azılı muhalif olacak denilse kim inanırdı? Ama oldu işte çünki bireysel çıkar oyunu bozdu, hamaset nutukları atmayı davaları için işkence çekmeyi ölmeyi övünerek anlatmayı pek seven bir geleneğin mensupları para için birbirlerine düştüler velhasil...
ilk bakışta insana çok soğuk gelen bireysel mutluluk bu hayatta her insanın temel yaşam fonksiyonudur, nihayetinde insanın düşünebilmesi bir hayvan olduğu gerçeğini değiştirmiyor
dünya üzerinde hiç bir hayırsever kendisiyle yardım ettigi insanları eşitleyecek kadar "toplumcu" değildir.
Hiçbirimiz daha kalitelisini elde etme imkanımız olan karşı cinsten başkası için vazgeçmeyiz alt tarafı hayvan formundayız çünki...
Evet hiç birimiz paramizin yarısını muhtaçlarla(çok zengin olsak bile) kadınımızı başkasıyla paylaşmayız.
Dünya üzerinde hiç bir hayırsever kendi konforunu sarsacak ciddiyette bir yardımı başkaları için yapmaz.
Sözün özü; niçin futbol izliyorsak niçin sözlükte yazıyorsak onun için toplumculuk yaparız yoksa gen bencildir toplumsal degil...
Konuyla ilgili ideoloji çağının ünlü sosyalist-toplumcu yazarı andre gide komünist Rusya'ya gidip uğradığı hayal kırıklığından sonra şu unutulmaz sözü söylemiştir:
"Vatan bir kaç dosttan ibarettir"
dilediğinizi satın alıp dilediğiniz gibi yaşama hakkını çalan ideolojleri savunan insanlar bilsin ki bu mantık bu ülkede adam akıllı hiç olmadığı, bilinmediği için bu ülke bu halde.

sosyalizmin tamamen karşısındayım. insan arı ya da karınca değildir! teknoloji, ürün ve fikir çeşitliliğinin olduğu bir ortamı sosyalist devlette asla bulamazsınız. devlete, bürokrasiye köle olmaktansa aç kalmaya razıyım, zaten bu ülkede devletçilik olduğu için işçilerin hakkı korunmuyor. bireylerin hakkı, hukuku siklenmiyor.

siyasal arenada uygulanmaya çalışılan ve devletçiliği de içeren islamcılık denen kavrama tamamen karşıyım.

ben bu ülkede ailesinden aldığı sosyalizm, islam kültürü ile yetişen yobaz ya da dogmatik anlayıştan bıktım!
başkalarını sizin dayatmalarınızdan koruyan, bireyin hak ve hürriyetini sağlamayı hedefleyen düşünce. tabii hukuk olmadan bu da asla var olamaz.
egoizm diyenler 60 70'lerin kafasıyla dogmatik bir biçimde dünyaya ve kavramlara bakan insanlardır. japonya, norveç gibi gelişmiş ülkelerde liberaller mecliste yer almaktadır. türkiye'de bu hiç olmadı, olmayacak da kolay kolay haklarını düşünmeyen bireylerle...

aman türkiye geçmişte bir halttı da, şimdi çok gelişti! eski kafa anlayışlar yüzünden halk bireyciliğe düşman edildi. eee, sonuç ortada. bireyciliği, bencillik zanneden cahiller ordusu ve akp gibi yobaz partilerle bireyciliği yan yana getiren insanlar!

rezalet bir ülke türkiye.
hayat felsefem; benden sanane, senden banane. siktir git şimdi.
solcu toplum mühendislerinin, sağcı popülistlerin düşmanı olan fikir. en ulu fikir.
--spoiler--
ayağınızı frene bastığınızda aracın ileriye ya da geriye doğru fırlamayacağını nasıl bilebilirsiniz ki?
--spoiler--

Tecrübeyle biliriz. Sürücü kursunda da öğretiyorlar.