bugün

oscar töreninin sunucusunun da sahneye donla çıkmasından sonra en iyi film oscarı alacağını zaten anladığımız, ana teması "kuş uçar da michael uçmaz mı?" olan filmdi.

american sniper'ı en iyi 9 film arasına sokan akademi üyelerinin en iyi film seçtikleri birdman'in son yarım saatlik bölümünü anladıklarını da düşünmüyorum, görsel sanat filmi diye pek de anlamadan seçtiler bence.
sundance filmlerine bok atanların şu filmi oscar'lık bulması komediden ötedir. iyi ki holywood taşlaması aman da aman ! hollywood veya broodway'dan yolu geçmemiş kimseyi içine çekecek bir konusu olduğunu düşünmüyorum. edward norton döktürmüş o ayrı...
aldığı ödüller umrumda değil. bir inarritu hayranı olarak beni hayal kırıklığına uğratan filmdir.
Başıma bir şey gelmeyecekse ismini bugün duyduğum film. Hatta vay amk ne güzel lan birdman guzel düşünülmüş demiştim kuş adamı süper kahraman sanarak. Meğer ben çok yanlış gelmişim.
yorumlara bakınca berbat bir film olduğunu düşündüğüm, izlersem zamanımı boşa harcarım kaygısıyla hâla izlemediğim oscar ödüllü bir film.
anlatmaya nereden başlayacağıma karar veremediğim film.

michael keaton'un oyunculuğumu desem, inarritu'nun görüntü yönetmeniyle olan harika uyumu mu desem bilemedim.

bir gerçek varsa o da bu filmin sinematografide yeni bir akım getirdiğidir.

one shot desen değil, tek plan kafası da yok. ama aktüel kameraya da yakın! ya siz ne yaptınız kafa karıştırmak dışında onu soruyorum...
oscar ödüllü, içi dolu fakat senaryo anlamında insanı sıkan bir film.
--spoiler--
- how do you know mike shiner ?
+ we share a vagina
--spoiler--
yolcu otobüsünün vcd'sinde oynatmaya tenezzül etmem bu filmi. yolcular dava açar amk.

tanım: filmde elle tutulur bir şey bulamayıp çekim tekniği, sahne geçişi gibi zırvalarla savunulmaya çalışılan zaman kaybı filmimsi.

whiplash'ın olduğu yerde oscar alması da apayrı bir komedidir.
ilk 20 dakikasında kapattığım filmdir. imdb puanına bakıp bir hevesle açıp hayal kırıklığıyla kapatmıştım. bir türlü gelmeyen o filmin bağlayıcı özelliğini beklerken yorulmuştum. film manyağı olarak uykusuzluktan ölsem de bir filmi bitirmeden kapatmayan biri olarak söylüyorum bunları. çevremdekiler sonradan güzelleşiyor deyip beğenselerde bir daha açma fikri bir türlü yerleşmedi beynime.
yolcu otobüslerinde rağbet gören filmlerin ilk sıralarında "recep ivedik" "kutsal damacana" "incir reçeli" gibi türk zekasızlığına hitap eden filmlerin olduğunu düşündüğümde; yolcu otobüsünde izlenmesi halinde dava açılması birdmanin kaliteli bir film olduğunu gösterir.
birdman bir tanedir kardeşim, o da chris andersen' dir. başka birdman falan istemem.
Bakınız efendim, sanat yalnızca duyguda estetik demekse, Birdman gerçek bir sanat yapıtıdır. Oscar'ı hak eden bir sinema filmi midir, sorusuna cevap aramak lazım.
(bkz: chris andersen). Itici dövmelerine rağmen severim.
film hakkindaki yorumlari okuduktan sonra kendimi tutamayarak bu konuda bir kac sey soylemek ihtiyaci icinde bulundum. Oncelikle alejandro gonzález ıñárritu hayrani olarak sunu soyleyebilirim ki her zamanki tarzindan farkli bir film olmus. Zaten kendi de yaptigi aciklamalarda sikildigi icin boyle bir film yapma ihtiyaci icinde oldugunu soylemistir. Filme yonetmeninden dolayi objektif gozle bakamiyorum cunku ıñárritu benim icin cok ozel bir yonetmen. Ama sunu diyebilirim ki mesaj kaygisi bu kadar direkt yansitilmasaydi ve insanin yuzune carmadan hikayeye yedirilseydi daha iyi olabilirdi bence. Ben aslinda sunun icin yazmak istedim bu yaziyi. Bir yorumda nolanla kiyaslayanlar olmus adami. Ya gercekten nolan filmlerini elestiren bir filmi nasil nolan asmis bir yonetmen diye yazarak yorumluyorsunuz gercekten anlamak guc. Keske filmde interstellar gondermesi olsaydi da icimin yaglari eriseydi biraz. Yine de umarim hollywood ve populerligin etkisinde kalmaz ve amores perros gibi filmler cekmeye devam eder.
fragmanında bulunan patlama, süper kahramanlık, uçma sahneleri ile hiçbir bağlantısı olmayan filmdir. son derece günlük yaşamdan bir hikaye anlatılmaktadır. fragmanını izleyerek film hakkında bir eleştiride bulunmak doğru olmaz.

--spoiler--
riggan isimli ana karakterimiz, uzun yıllar önce birdman adında süper kahramanlık temalı 3 serilik filmin başrolünde bulunmuştur. birdman ile çok sevilen bir aktör haline gelen riggan, birdman serisine devam etmeme kararı almıştır. aradan geçen senelerden sonra parası bitme aşamasına gelmiştir. tekrar para kazanmak için bir tiyatro oyunu düzenleme, aynı zamanda bu tiyatro oyununda oynama kararı almıştır. devam eden provalar, seyircilerin ön izleme sonucundaki beğenmeyişleri, bulunan aktörün burnunun havada oluşu gibi oyunu kötü yönde etkileyecek birçok etmenin arasında, riggan bir şekilde başarılı olma çabasındadır. geçmiş günlerinden gelen birdman, iç sesi olarak sürekli riggan ile konuşmakta, yerinin tiyatro olmadığını, birdmanin dördüncü filminini yapmasını söylemektedir. riggan ise içindeki bu sesle sürekli karşı gelmektedir. tiyatroda bulunacak olan eleştirmenle tartışmaya giren riggan, eleştirmenden olumlu yazı alma şansını yok eder. tiyatro oyununun kötüye gidişiyle beraber, iç sesine, yani birdmane kulak vermeye başlayan riggan, kendisini birdman olarak etrafa roket atarken, şehri yok ederken, havada uçarken görür. tiyatronun gala gecesinde kapalı gişe oynanan oyunları ilk yarıda fazlasıyla sevilir. ikinci yarıda ise riggan, oyun gereği kullanacağı sahte silah yerine gerçek bir silah kullanarak sahnede kendisini vurur ve burnunu koparır. oldukça fazla sevilen oyun ve sahnede ilk kez gerçek kan kullanılmasına karşı olumsuz yazı yazamayacak olan eleştirmen, oyunu çok beğendiğini söyler ve oyun gazetenin ön sayfasında yerini alır.
--spoiler--

belki insanların gençlik yıllarında anlayacağı bir film değildir ama uzun süre bir işi yapmış, daha sonra o işi bırakarak uzun yıllar sonra aynı işi daha küçük çapta yapmaya çalışan ama sürekli bir engele takılan insanların beğenerek izleyeceği tarzda bir film. bir taraftan geçmişi bırakmak isterken, bir taraftan geçmişteki tecrübelerinden faydalanmaya çalışan birisinin hikayesidir.
sıkıcı bulanlara bir anlam veremediğim, her bir saniyesiyle beni tetikte tutmayı başarmış; tempoyu bir an bile düşürmemiş film. uzun zamandır böyle zekice yazılmış, dramı ve mizahı aynı potada eritebilmiş bir sinema deneyimi yaşamamıştım açıkcası. aldığı oscarlar helal-i hoş olsun!
anlamadığın için bok atıyorsun muhabbetlerine hiç takılmadan direk beğenmediğim filmdir. en iyi film ödülünü alan tüm filmler böyle mi olmak zorunda ? " no country for old men"'den beri hangi film haketti en iyi filmi allah aşkına , hurt locker mı ?
daha izlemeden çevremdekilerin "lan olm bu ödül alacak film mi yeaa, bi bok anlamadım. izleme. valla izleme." dediği filmdir.
Son derece vasat bir filmdir. arkada çalan rahatsız edici bateri sesi, sonunun seyircinin intikaline kalması saçmalığı ve tek bir mekanda geçmesi oldukça sıkıcıdır.

cem yılmaz'ın "pek yakında"'sı bile çok daha iyi bir dramdır.
spoilersız, yüzeysel ama samimi bir yorumuna şu linkten ulaşılabilen film.

http://cahilelestirmen.bl...lunmesi-gereken-film.html
çekim konusunda devrim yapan film. kamerayı iyi kullanmışlardır.
son yıllarda gittiğim en güzel filmdi.
edwart norton'un tyler durden'lığa terfi etmiş halinin görülebildiği film.
süperman, batman kategorisinde, ya da kovboy filmi tadında izlerseniz beğenmezsiniz tabi. etkileyici, hayatı sorgulayıcı bir film. oyunculuk tabiki harika...oskar almalı mıydı o başka tartışma konusu...