bugün

yeni bir anketi hizmetinize sunmanın gururunu taşıyorum;
okumanızın üzerinden yıllar geçse de, kitaplıkta hep elinizin gittiği, satırları durmadan kafanızda dönen kitaplardır.

benim vedalaşamadığım kitaplar: tehlikeli oyunlar ve tutunamayanlar birçok sayfasını ezberlediğim durup dururken cümleleri aklıma gelen romanlardan ikisi.
diğerleri: bozkırkurdu ve çürümenin kitabı.
(bkz: kızlar manastırı)
(bkz: Bilinmeyen bir kadının mektubu) bu kitabı benim için bu kadar güzel yapan ne tam olarak bilmiyorum ama yoğun hisler barındıran şeyler beni çok etkiliyor.

ilk okuduğumda çok üzülmüş bir kısım da kıskançlık duymuştum. insanlar gerçekten bu denli yoğun hissedebilen varlıklar mı, yoksa her şey gibi tüm bunlar da kitaplarda, filmlerde, şarkılarda ve hayatın her anında (diğer her konuda olduğu gibi) abartılan bir şey mi?
kuran ı kerim türkçesi ni baştan sona okudum ve her sefer açıp okudukça yeni şeyler keşfedip öğreniyorum oysa yazanlar hep aynı.

vedalaşıp kılıfına koyup duvara asıp ya da yüksek bir yere koyup
bırakamıyorum. açıp açıp okuyorum.
(bkz: Çalıkuşu)
(bkz: simyacı)
iki şehrin hikayesi, acımak( sabırsız yürek- Zweig eseri olan), böyle buyurdu Zerdüşt.
Gündüz Vassaf - cehenneme övgü.
Harlequin serisi. Ara ara tekrar tekrar okurum. Rezalet. Ama gerçek bu.
Yüzüklerin efendisi.
(bkz: ders kitapları)
Vedalaşmayı beceremediğim çok kitap var ama Oğuz Atay’ın kitaplarını hep yanımda taşıyorum. Kaçıncıya tekrar okudum bilmem ama daha çok okuyacağımı biliyorum.
yüzüklerin efendisi...

iki üç yılda bir girişiyorum tekrar. bazen "ulan buna harcayacağın eforla başka bir kitap okurdun" diye pişmanlık duyuyorum ama yine de vazgeçemiyorum.
(bkz: Monte kristo kontu)
Her sene bir kez mutlaka okurum.
(bkz: nutuk)
kinyas ve kayra.