bugün

damacanayla mastürbasyon yapıp, ördek sikeceğine fahişeye aşık olması daha iyidir.
genelde henüz ergenlikten çıkmış gençlerin, ilk deneyimlerinden sonra hissettikleri yalancı duygu.
http://www.youtube.com/watch?v=M2q1kY-H_Jk
renkli bir hayata başlamaktır. (karşılık alınmışsa)
beden parayla alınmış olsa da vuslat zaten aşkın yakıcılığını söndürecektir.
Kısacası hasar riski en az olan aşktır
(bkz: pretty woman)
bir kadına aşık olmaktır.
normal bir durumdur.

aşık olunabilir fakat evlenilmez. evlenilse dahi zordur sonraki süreç.
(bkz: tori black)
aaah ah..
kerem alışık'ın döktürdüğü konudur.

http://youtu.be/A3JgzRTQd3w
aşık olmak, aşkını açıklamak anlamına gelmiyor. eğer o da sana gerçekten aşık değilse bir kaç mahalleyle aşık paylaşmak olur sonu. beyefendi! olmak var sonuçta bir ihtimal.
fahişe ruhlu insanların yaşadığı, sonu içi içini yemekle, pişmanlıkla biten hazin duygular silsilesi.
bir fahişe sabaha karşı çok seksiymişim, öyle diyor.
gülüyoruz yalanına karşılıklı ve anlayışlı..
dalgakıranlardaki banklarda çıkardı ayakkabılarını
bak, dedi, köprü ışıkları siliyorlar yıldızları..

kazıyınca yaldızlarını altlarındaki demir paslı
ateşe vermeli onları ama her yerde yangın çıkışları..

sordum, niye sattın diye yoksulluğunu? dedi, elimdeki sadece oydu.
niye sattın vücudunu? daha mı kötü, dedi, satmaktan ruhumu?

herkes, dedi, merak içinde ölümden sonra hayat var mı diye.
boşuna düşünürler sanki hayat varmış gibi ölümden önce..

sevdim seni ama bir şekilde hüzün var diye belki gözlerinde..

eğer sever gibi sarılırsan da bu vücut sana bedava

aslında derdim; çok gençsin daha 20'yim, dedi, ama ruhum 1000 yaşında
kayalar kesti ayaklarımı yine de bir şey hissetmek güzel hala bu dalgakıranda..

tek başıma bu vücutla fırlatıldım bu dünyaya aşk da basit, pişmanlık da, hayat hoyrat bu zamanda
şahin kuşa, kuzgun leşe, ben değil bu dünya fahişe..

korkum; çığlık atan adam gibi tablodaki, şakağımda ellerim
hep kaçarken, tek kişilik dünyayı ben artık nasıl severim?

anladım, senin kalbin birinde geceyle gündüz, o hep seninle
sarıldı, ağladı saatlerce o yine işe gitmeden önce..
epey masraflı olacak ilişkinin başlangıç halkasıdır.
insan bir fahişeye neden aşık olur?
onun yaptıklarını bile bile nasıl onu hala sevebilir?
bu nasıl bir duygudur? bağlayan nedir?
aşk eğer çetele tutsaydı ve ticari defterleri olsaydı elbette yazılacak çok şey vardı..
ancak aşk anarşisttir, bu yüzden herkes her an herkese aşık olabilir. ve olabilmeli de..
diğerleri hesaba dayanan, resmi alıp verme düzenini benimsemiş sosyal maskelerin işi olsa gerek.
gerçek aşklara helal olsun...
sürmese de yaşandıkları kadarıyla dünyayı güzelleştiren şey onlar...
aşk, planlı-programlı-projeli silsileler zinciri olsaydı, sanıyorum adı aşk olmazdı.
bir fahişe... bir beden işçisi. üstelik herkesin kolay yapabileceği bir beden işi de değil. tarihin en eski mesleği. fahişeye aşık olmak...
neden olmasın? yürekli bir iş, sonuç olarak, oyun bittiğinde bütün taşlar aynı kutuda... şah da vezir de..

bir fahişeye aşık olmak, bir sorumsuzla beraber gitmek, bir çılgının peşine takılmak ... siz hiç boyu boyunuza, huyu huyunuza uymayan birine tutulmadınız mı?
hep mantıklı mı oldu aşklarınızda?.. iki kere iki hep kuzey miydi pusulanızda?

duygularımızı o kadar başıboş sanıyoruz ki, sanki bizden bağımsız olarak kendi kendilerine hareket ediyorlar ve biz buna müdahalede bulunamıyoruz. aklın kafamızdan, duyguların kalbimizden yönlendirildiğini düşünmüşüz ya... ikisi başka telden çalan, birbirinden bağımsız eylemler varsaymışız.''gönül bu ota da konar b...da'' , ''aşkta mantık aranmaz'' daha neler neler... sanki beynimiz üretmiyor sevgiyi veya nefreti.

sanki aklımızın ürettiği ve düşündüğü değerler bizim aşk kavramımızı belirlemiyor. gönül beyinle ilgisiz olarak kendi yönleniyor. tarif edemediğimiz ilişki ve duyguların kaçamak cevabı aslında gönlün konduğu yer. bir fahişeye aşık olmuşsak hemen kutsallaştırılmış bir sevginin ardına saklanıp: “seviyorum işte ne yapayım” diyoruz. bir çılgın çalmışsa kalbimizi veya bir sorumsuza tutulmuşsak, bunlar bizim irademizin dışında olan şeyler oluyor. biz sevmedik onları, gönül kondu. savunamadığımız ilişkilerde hep sığınacak bir limandır gönül kondular.

biraz da bizde vardır fahişelik, belki... neden bu durumdadır, nedir karşı çıktığı şeyler, nelere inat “kötü”dür, hangi “iyi”den alınacak bir öcü vardır, hangi iyinin bir iyiliği sürüklemiştir onu bu yamaçlara kim bilir. işte bu karşı çıkışlarda ve bu yenen kazıkların bir ortaklığı vardır aslında. kimse acıdığından veya sevdiğinden değil biraz kendinde olanı bulduğundan yaşar karşısındakiyle. sonuçları bizi ilgilendiriyor belki ama onlar sebeplerin de ortaktırlar veya yolun bir yerinde kesişiyordur durakları. herkesin kötü dediğinde bir iyiyi bulmuşsa, insan ne yapılabilir ki. herkesin gördüğünü değil, onun gördüğünü sevmiştir o zaten. herkes onda bir fahişe görürken o sevecen bir kadın veya bir anaç yürek görmüştür kim bilir…..

gönül sandığı kadar aptal ve nereye konacağı belli olmayan bir divane değil ki, vardır bir sebebi sen bunu bilmesen de. her insanın her insana görülmeyen bir iyisi olmaz mı hiç. siz hiç en kötü insan olmadınız mı birilerine karşı. birilerinin sevdalısıyken başka birilerinin belalısı değil miydiniz?
kötü insan yoktur. kötü yönünü gördüğünüz insan vardır. ''o bir fahişe” dediğinizde, aldığınız yanıt: “ama o dünyanın en anlayışlı kadını” olabilir. siz:“uzak dur ondan” dersiniz, yakın olmak için bunca sebebi olan birine. kendisinin bile uzaklaşmak için çaba harcamalarına rağmen kopamadığı bir ateştir bu. içini yiyen ve bunca sancı çektiren kaç sevgi gördünüz ki. aşk zaten yakıcılığını burada göstermiyor mu. siz bir orospuyla aşkı engellemeye çalışmakla aslında sıradan birinden; mecnunu, basit bir köylüden ferhat’ı yaratmıyor musunuz? siz büyütmüyor musunuz damgalayarak aşkları. toplumun ayıplılarına olan aşklar her zaman daha ateşli olmuştur. zorlaştıkça güçlenen ilişkiler, imkansızlaştıkça mükemmelleşen aşklar yaşanmıştır hep. boyu boyuna huyu huyuna uyan ilişkiler nasıl oluyor, görüyorsunuz zaten hepiniz. çamaşır veya bulaşık makinesi taksitleri daha önemli sayılıyor çünkü.

bir fahişeye aşık olan bir adam, sorumsuz bir adamın peşine takılan bir kadın, fark etmez, layık görülmedikleri insanlarla onaylanmayan bir ilişkiyi yaşamanın ucuzluğu ile yasak olanın tadı ve başkalarının görmediği bir yönü görmüş olmanın ayrıcalığı arasında sıkışıp kalırlar. bırakmak isteyip de bırakılamayan bir kötü alışkanlıktır artık.

ve ben:

paraya aşık olmak,bir fahişeye aşık olmaktan daha garip gelmediği müddetçe insanları anlayamayacağım.

not: büyük aşk,gerçek aşk olmamakla beraber, tek gecelik aşktir.
allah tan tövbe dilenmesi gereken durumdur. ama dert etmemek lazım sonuçta gönül bu ota da konar boka da.

edit: aramizdaki pazarlamacilar eksiledi sanki.
hemen din ekspertizleri gelmiş.
"ollohton tovbo dolonmolo"

lan adam tanımıyor bile kadını, ne tövbesi, ne aşkı. sadece görmüş.

böyle bir durumda kadın siklenmemeli ve herkes kendi yoluna gitmelidir. o kadın günlük binlerce liralık kazançlara, içkinin, makyaj malzemesinin en güzeline artık alışmıştır. istese zaten o yoldan çıkabilir ama çıkmaz.

niyeee?

çünkü bok gibi para kazanmaktadır, rahatı yerindedir. olmaz o iş. evet.
kerhanede yatıp kalkmalısın. kolay gelsin.
babana danış. tecrübesinden faydalan.
Kan kanı çekermiş yapacak bir şey yok. Allah mutluluk versin.
(bkz: gerçek kesit)
ona sevgililer gününde küçük küçük paketlenmiş prezervatifler hediye et. aşkınızı diri tutar.
öncesinde o mekana neden gittiğini sorgulamalısın. anladıktan sonra zaten ne kadar aptal bir durum içerisinde olduğunu anlayacaksın.

(bkz: zina)
pezevenkliğe başlaması gereken kişi sorusu.
bir soru. entryi okumadım ama kardeş yolun yol değil bence.
hayatında biri var mı diye sor.