bugün

zeki kayahan coşkun kitabıdır. küçük öykülerden oluşur.
ayrıca bu kitap daha önce ceset kokan kadınlar ismiyle yayınlanmış.

kitabın isminin sonunda ...* nokta vardır.
(bkz: dus ol dus ol dus ol) *
(bkz: ben senden sonra tuş oldum)
bir zeki kayahan coşkun kitabıdır yalnızca bir aşk yada ayrılık romanı değildir kitabın sonlarına doğru toplumsal dokundurmalar da içerir...
kitaba adını veren harika şiir şöyledir;

sen bana git demedin. ben sana tutunamadım. en tuhaf uzak kalışım oldun. ''hoşça kal!! bile değildi son sözüm. mesafeler hep büyüdü.

dönüş yolunu kaybettim. sen gücendin, ben sustum. o onu dedi. bu bunu dedi. şuydu. buydu. ve de..
ve de bitti.
bitti
bitti işte..
vedasız, acısız,ağrısız,üryan bir ayrılık oldu
sen orada kaldın, ben burada
şimdi de oturmuş yazıyorum..sadece sana değil
ona, buna, şuna, herkese
en güzeli de bu
yazmak..
kim bilir hangi eve girdim şu an?
hangi otobüs yolculuğunun cam kenarındayım?
tut ki ekmek kırıntıları yere dökülmesin diye açılmış bir sayfayım. ve zerre ilgilendirmiyorum elinde gıdasını tutanı. çok çok ekmek arasına sıkışan domatesin ''damla damla'' isyanını savuşturup, emmek için açılmışım.
bir bakkal tezgahında ''küçük kutu birayı'' sarmak için hazır tutuluyor da olabilirim.
bir yatağın baş ucunda da
peki sen?
belki hayali bir sevgilisin okur için
ama olsun..
düşlerken sınırsız olmanın mahkumiyeti var mı ki?
belki ''yazar çocuğun aşk acısı var dur ellemeyelim de yazsın bakalım'' denilecek kadar gerçeksin.
kime ne?
kara tahtaya tebeşirle yazılmış kelimeleri silmenin güçlüğünü hatırlıyor musun?
evet silinirdi, ama mutlaka kalırdı izi.
dikkat edilirse pekala okunabilirdi geride kalan gölge harfler.
bu silintilerin üzerine yeni tebeşir darbeleri.
bir daha silmeler.
ve yine illâ ki tebeşir izleri.
silik..harf harf..belli belirsiz.
ben seni siliyorum yar
hem de iz kalmamacasına
bastıra bastıra silgiyi
ama ne gam..kara tahta iz tutuyor
silgi elimden düşüyor zaman zaman
eğilip alıyorum üşenmeden
ve ben silmeye devam ediyorum..

senden sonra evi badana yaptım
duvara tüm dokunuşların gitti
hiçbir sararmış bant artığı yok artık bu soğuk kütlelerde
tek bir çivi izi kalmadı
en ufak sıkıntımda gözlerimi mıhladığım tavan daha beyaz
senden sonra yerde yemek yemedim
senden sonra pantolonu, tişörtü umursamadan öylece yatmadım..rahatsız oldum. denedim ama olmadı, daraldım..
senden sonra dışarı çıkarken hep şemsiyemi aldım.
ilk defa saçlarım ıslanırsa başımın ağrıyabileceği ihtimalini hesaba kattım.
senden sonra daha sıkı giyindim.
hiç üşümedim senden sonra.
halbuki bilirsin severim üşümeyi
senden sonra ilk defa trafik kazası yaptım.
bir şey yok endişelenme. arabanın sağ aynası zayi oldu hepsi bu. ve bildik salık vermeler türedi yine etrafımda; ''kaskodan alırsın parasını!..''

senden sonra hiç yemek yapmadım.
''size bir telefon kadar yakınız. evlere siperişimiz vardır'' kıyağını çeken restoranlardan medet umdum.
üzeri sahtekarca ''afiyet olsun'' larla dolu nemli ambalaj kağıtlarını buruşturup, mukavemeti düşük kül tablaları yaptım senden sonra..
senden sonra 4 kez elektrik, telefon, su faturası yatırmak için kuyruğa girdim.
yoruldum.
geberesiye müşterisiyim devlet dairelerinin.
ben senden sonra vergi kimlik numaramı öğrendim. artık başlı başına bir müessese gibi hareket ediyorum mütemadiyen.
senden sonra saatimin alarm taciziyle uyandım sabahlara.
oysa hep aynı satte, hep aynı dokunuşla, aynı dürtüklemeyl, belli belirsiz temaslarınla uyanışım ve ilâ ki ''bir on dakika daha uyumak'' isteyişim vardı.

ben senden sonra bir defada çıkıyorum yataktan.
senden sonra çamaşır makinasından gelen tıkırtının ''yok olması'' için servis çağırdım. ''sıkma anında daha fazla gürültü alıyorum'' detayının ardından, iki adet tel tokanı çıkardılar makinadan.
ikisi de siyahtı.
senden sonra televizyon kumandasının 6 aydır ihtiyaç duyduğu kalem pilleri aldım.
kahvaltıda gazete okumuyorum artık senden sonra. ev yapımı vişne reçelinin içine dalan ekonomi sayfaları artık şerbetsiz ve pür û pak.
senden sonra kokulu mum aydınlığını satın almadım mağazadan.

ayıraç yoksunluğundan ''okunan yer kolay bulunsun'' diye yüzüstü yatırılmış, yarım kalmış kitaplarımın hepsini bitirdim senden sonra.
senden sonra moda'da çay bahçesine gitmedim. o lanet edilerek demlenmiş, küfrederek içtiğim demli çayı küskün bırakmadım bardağında

senden sonra.
hiç kar yağmadı senden sonra bu gri kente.
ben hiç alıp başımı gitmek istemedim neresi olursa. hep burada kaldım.
senden sonra ben sarıyer'i sevdim. istinye'yi. tarabya'yı, yeniköy'ü..
emek kafe'de pazar kahvaltılarında bulundum defalarca.
istiklal caddesi. taksim. yav bu kadar kalabalık mıydı buralar?
alkazar sineması bu kadar berbat.
bambi büfe'nin kaşarlı döneri bu kadar lezzetliyken.
babazula'nın ortamı nefis, çalışanlar bu kadar kibar mıydı?
ben senden sonra yatarken anahtarı kapının üzerinden almadım.
sıkı sıkı kilitledim. senin kapıyı açmak için gece yarısı beliren anahtar ''tıkırtıların'' artık yoktu.
ve anahtarı kapının üzerinde her unutuşumda çalan ve beni uyandıran kapı zili de yoktu.
senden sonra..
senden sonra..
senden sonra..
senden sonra..
senden sonra..

ben de yoktum aslında.
ben senden sonra düş oldum.
Zeki Kayahan Coşkun un şiir tadında yazdığı kitap.