bugün

Mütemadiyen Masallara Sövüyorum...

Şimdi sen mutlusun ya hani, ben daha çok hüzünleniyorum.. Durup durup masallara çatıyorum. Hani şu sürekli iyilerin kazandığı deli saçmalıklarına(!) Sonra durup durup anneme kızıyorum; beni masallarla büyüttü diye.. Eğer annem tutuşturmasaydı elime o dandirik kitapları, şimdi bu kadar kızgın olmazdım belki de yaşadıklarıma diyorum çoğu zaman..
Masallarda arıyorum ister istemez gerçeği; ama bulamıyorum.. Sonra kendime kurp bulmaya başlıyorum: "Acaba iyi sandığım ben aslında kötü olan taraf mıyım ki bi türlü kazanamıyorum" diyorum..

Elin adamı bi şekilde hayatıma dahil oluyor, bi şekilde kendini sevdiriyor.. Tam "evet, mutluyum galiba" dediğim bi anda hayatımın merkezini bombalıyor ve beni öylece darmadağın bırakıp çekip gidiyor.. Ben enkaz yığınlarından geçmişe ait ne varsa çıkarmaya çalışırken bi bakıyorum ki O çoktan gökdelenlerden birinde kendine yer bulup ayağını yerden kesmiş oluyor..

Külkedisi olmanın hayalini kurarak çıktığım bu yolda, bütün bu olanlar beni birden külkedisinin annesine çeviriyor ve bi anda kendimi hırsımla paralarken buluveriyorum.. Ama en çok da üzülüyorum, yine de daha çok kendime kızıyorum, hatta çoğu zaman kendime küsüyorum..

Mesela şu an telefon açıp avazım çıktığı kadar bağırıp bütün kinimi kusmayı deli gibi isterken kendimle bile konuşmamayı seçiyorum pöff..
aslında özel bir gün bekledim bunları yazmak için ama sonra vazgeçtim. neden dedim, neden özel bir gün olsun ki. sen hayatıma girdiğinden beri her gün özel değil mi zaten. hayatıma kattığın onca değerden sonra günün, saatin ne anlamı var ki. sen bakarken nasıl elimin ayağıma dolaştığını ya da sen bi'şeyler ile uğraşırken seni izlemeye doyamadığımı düşündüm. adını ya da varlığını içimden geçirdiğimde midemde her daim uçuşan kelebekleri düşündüm sonra. sana varacağı belli olan günler nasıl yavaş, senin yanındayken gün nasıl hızlı geçiyor bi türlü aklım almıyor.

sakinliğin, dinginliğin ve tüm çıkmaz sokaklardan elimden tutup çıkarışın ne kadar şanslı bir kadın olduğumu anımsatıyor bana. konu ben olduğumda nasıl aslan kesildiğine şaşıyorum çoğu zaman. ama bu güven duygusu ile kendimi daha da güçlü hissediyorum. özet geçiyorum şimdi sen demeden; seni çok seviyorum ve şükrediyorum sen hayatımda olduğun için. teşekkür ederim sevgilim...
"geldin kutsal bildiklerimi yeniden tanımladın
ülkemi bir bakışta bağladın güzelliğine"
sonunda!
aslında buraya sayfalar dolusu şeyler yazabilirim, zira birikmiş çok şey var. ama ben yine kelimeleri biraraya getirip, onları uygun şekle sokup sergileyemiyorum..
geç geldin, ama iyi ki geldin. sana yıllardır biriktirdiğim, sardığım bir sevgi yumağım var. sana gözüm kapalı, saf bir şekilde sunabilirim bunu..
tamam belki yine saçmalarım, afallarım, ne yapacağımı bilemem. ama ne olur bunu hamlığıma ver olur mu? kafanda benden yana sorular olmasın, çünkü senden yana yok sorularım.
o paranoyak hallerim, saçma sapan kuruntularım uçtu gitti. nasıl bu kadar eminim, nasıl oldu ya da oluyor hala anlamış değilim, hala bunun şaşkınlığı içindeyim, lütfen beni mazur gör.
ama yok, sen elimi öyle sıkı tuttun ki, hiç bırakmayacağını o zaman anladım. emin olmamın tek nedeni bu galiba. hadi be sende deme, gerçekten öyle. beni yanıltma olur mu?
sen bunları okuyamayacaksın. belki bu cümleleri yüzüne karşı da kurmayacağım. ama bunları hissetmeni sağlayacağım, zira ben dile getiremem duygularımı.
ama sen söyle hep olur mu? sen söyle ki ben de bu dili öğreneyim..
--spoiler--
görmeseydim seni, görmeseydim keşke o akşam.
çıkmasaydın ansızın karşıma,
gözlerim, asılı kalmasaydı bakışlarına...
ahh korkularım,
yine başlayacaklar.
közlenen hatıralar,
yine alev alacaklar.
sensiz, sana olan özlemlerim
yine, için için yanacaklar.
sensizliğin koynunda,
taa yüreğimi dağlayacaklar...
--spoiler--
Saçlarına salıncak kurdum, geceler sallansın diye.
dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç...
Sevdiğim,çok sevdiğim;
Biraz önce bir çok şey yazdım buraya ve biraz önce sildim. Beni bir anda hayatından silebilmen gibi. Hayır bir terk ediliş değildi bu. Üzerine edebiyat yapılamayacak kadar kısa ve net. Seni sevdim, çok. Ardından yıllar geçmesine rağmen, hala seviyorum. Aklımda tek soru? Cevabını bildiğim, ama korktuğum söylemeye. Sevmemiştin ki beni asla. Beni bırakamadığın ama gidiyorum ben dediğimde de gitmeme izin verip, belki bu hastalıklı duruma son vermenin rahatlamasını yaşadığın bir durumdu bu. Ne diyebilirim ki. Seni beklemek güzel, belki bir gün gelirsin diye. Beni aslında sevmediğini düşünmek çok can yakıcı. Neden sevemedin beni diyebilmek cesaret işi. Ama seni çok sevdim, sevgilim, işte bu güzel olan tarafı.
Hani var ya Cemal Süreya nın bir şiiri. ilk iki dizesi herkesin dilinde.
" ben nerde bir çift göz gördümse
tuttum onu güzelce sana tamamladım" işte bu şiirin bir de devamı var sevgilim. Kimsenin çok da söylemediği.
"Sen bincelerce yaşayasın diye yaptım bunu
bir bunun için yaptım" işte sevgilim, sevdiğim,kendim ve ötekim, beni sevmeyenim, işte bu şiirin en güzel dizeleri burasıdır. Sen bincelerce yaşayasın diye yaptım, bir bunun için yaptım. işte sevgilim,Sen binlerce yaşa diye, benimle kal gitme diye sevdim diğerlerini. Sen yaşa sevgilim. Sen binlerce yaşa.
Çok canım yanıyor ama. Çocukca bir soru hep aklımda. Sevdin mi hiç beni.
o kadar uzundu ki yazacaklarım, üşendim ve bıraktım.
bazı geceler içerken kafamın çalıştığını sanıyorum.. her şişede bir damla alkol var ve bu alkolün son damlası kimeydi hep düşünürdüm.. kanıma karışmak istemeyen sen (son damla) biliyorum sende de çekiniyorsun yaklaşamıyorsun.. kapattın kendini dört duvar arasına.. karış kanıma..
kime dediyse ona yazılmış bir yazıdır.
aslında yazmam gereken o kadar çok şey vardı ki sana..
gün geçtikçe birer cümle eksildi yazacaklarım. gün geçtikçe içimi acıtan her bir kelimeyi attım içimden. kurtulmam gerekiyordu çünkü sana söylemek isteyip söyleyemediklerim zamanla daha da yakıyordu içimi. napsam bilemedim haykırmak istedim korkusuzca; yanına gelip konuşmak , bazen sadece sesini duymak.. nasılsın? demek istedim. çok özledim seni çok. senin beni özlemediğini bildiğim halde , senin beni sevemeyeceğini bildiğim halde çok da sevdim seni. bana bağlanamayacağını bilerek bağlandım sana. belki de yanlış kişiyi seçtim ama kalp seçerken akla sormuyor ki...
şimdi uzaklardasın hem de çok hem bedenin benden uzakta hem kalbin, acaba arada aklına geliyor muyum? çok merak ediyorum, sen de beni görmek istiyor musun? bir gün karşılaşmak için umut ediyor musun? bir dakika dahi olsa konuşmak şimdiye kadar nerelerdeydin napıoyordun? diyebilmek...
benim kadar istemiyorsundur eminim...içimde sana karşı hep bi nefret bi o kadar da anlam veremediğim sevgi var..
acaba rüyalarına giriyor muyum? beni görünce mutlu oluyor musun? sen benim rüyalarımdasın, bana gerçekte olduğundan çok daha yakınsın.. her gördüğümde gerçek zannediyorum, ta ki uyanana kadar...
Sen karşıma çıkmadan evvel bir sorunum vardı. Uyurken trafı göremıyordum. Şimdi ise tek sorunum sensin.
sevgili sözlük yoğun ergen yazarlar ve gereksiz, adeta çöp niteliğindeki başlıklar sebebiyle epeydir sana yazmıyordum, epeydir okumuyordum bile. bugün eski sözlük atmosferini özlediğimi hissedip geldim. gelmez olsaydım. anketçi ruhumuz kendisini msn testleri yapan ruhla birleştirmiş. yok hangi karaktersiniz filan, üzüldüm! hem de çok üzüldüm. kültür abidesi yazarları, sözlüğe yakışır entry'leri özlüyorum be sözlük. neyse çok içlendim lafı uzatmayayım, esen kal.
uzun adam...
bu yazıyı sana yazdım ben. sayfalarca gönderilmemiş mektup gibi.
her gece adını söyleyerek uyanıyorum hala. ve hala rüyalarımda elele kilometrelerce yürüyoruz.
bir kafede oturuyoruz, sen sevda sözlerini ben de sensiz harfleri okuyorum.
tavla oynuyoruz sana 6 - 2 yeniliyorum.
sonra sen gidiyorsun, ben sana yine yeniliyorum.
senin sevmediğin ne varsa attım üzerimden senden sonra.
o kolonya da en son senleyken sürdüğüm kadar kaldı. bitmedi.
ve basit bir ilaç prospektüsü beni üzüntüden hasta etmeye yetiyor.
kim nar ye dese sana temizlediğim nar geliyor aklıma.
gözlerime yaş, aklıma susuşların geliyor sonra.
bazen bütün gece üzüleyim de sabaha bitsin diyorum. olmuyor.
arkadaşlarım bile basit bir aşk acısının bu kadar sürmesine şaşırıyor.
ben seni ilk günkü gibi sevip, terkedilmenin acısını da ilk günkü gibi içimde yaşıyorum.
senin ilk günlerdeki sübliminal şiirlerine benzer ayrılık şiirlerim bile oldu.
takım tutmasam da galatasaraylıyım diyebilirim gibi geliyor.
sahip olduğum hiçbirşeyin anlamı kalmadı.
otogar , birlikte gittiğimiz kafeler , dinlediğimiz şarkılar izlediğimiz filmler senin yüzünle dolu.
ve senin yüzün uzun adam, özlemlerimin öznesi olsa da; o ben ile, dudağındaki o çıkıntıyla , gördüğüm en masum yüzdü.
özledim.
çok özledim.
özlemeyi öğrendiğimden bu yana bu kadar özlemedim hiçbir şeyi.
eski sevgilinle barışmışsın. maşallah duba gibi. benden 10 kilo fazlalığı, 10 cm eksikliği, 2 diploması, bir de vicdanı eksik. aslında bakıyorum da yakışmışsınız. inşallah kendi pisliğinizde boğulursunuz. he bi de lanet girsin! öpt by kıb bsg
yoruldum seni sevip sevmediğimi anlamaya çalışmaktan beni önemseyip önemsemediğine kafa yormaktan.
tecrübeyle sabitlediğim her şeyi söktün yerinden.
öyle düşünmesin böyle zannetmesin, anlamasın
o olsun bu olsun diye uykularım kacıyo artık ama her sabah mısıl mısıl uyumusum da çok yogunmusum
senı de adını görunce hatırlamısım gıbı davranmaktan yoruldum artık
keşke beni gerçekten sevseydin diye düşündüğüm zamanlar öyle çok ki...o zaman her şey ne kadar farklı olurdu. beynimdeki zehir hergün beni zehirlemezdi. keşke bana söylediğin sözleri gerçekten içinden gelerek söyleseydin. keşke bana her zaman ihtiyaç duysaydın. her ihtiyaç duyduğunda yanında olsaydım...onlarca keşke içindeyim.
hikayenin aslı yine ayın 11 de başlamıştı... ve yine 11 de bitti... yani bundan 365 gün önce bitti. ne kadar saçma değil mi aradan 365 gün geçmiş ve ben hala oturmuş senin için bir şeyler yazmaya çalışıyorum. hayat işte insana ne yaptıracağını belirlemiyor sadece yaptırıyor. bu gün san çiçekler, hediyeler, kıyafetler almak isterdim ama ne yazık ki olmayan birine bunları almam imkansız. sen gittiğinden beri her önemli günü, anı, mekanı hatırlar oldum... sen gittiğinden beri her aklıma gelişinde bir sigara yakar oldum ve artık günde 3 paket sigara içiyorum. bu gün buraya ayrıldığımız günden beri sana yazdığım defteri yazmak istedim sonradan düşündüm de insanlara bu eziyeti yapmak saçma geldi. çünkü sadece sen vardın orada benim dünyam da, benim saçmalıklarım da... uzun lafın kısası gittin... sadece gittin... hiç sevmeden gittin... canımı yakarak gittin... çok korkuyorum artık canımın yanmasından senin gibi bir zalimin beni tekrar beni bu duruma düşürmesinden çok korkuyorum... diyeceksin ki ''dene başkasını dene'' denedim... çok denedim... başkasını öpmeyi denedim, sarılmayı denedim, gözlerine bakmayı denedim, elini tutmayı denedim ama her seferin de senin hayalini gördüm. terk ettim orayı. kaçtım. tekrar denedim ve yine kaçtım... kaç gece adın ile uyandım sayısını ben bile hatırlamıyorum. hani sigarayı söndürürken elin yanar ya istemeden işte sen benim yüreğimi, sevgimi, duygularımı öyle bir yaktın ki şimdilerde dışarıdan sağlam duran, kuvvetli bir adam olarak duruyorum... ama sadece gözüküyorum... ben her gece gizli gizli ağlıyorum ufak bir çocuk gibi. gelip başımı sevmeni istiyorum geliyorsun ama sonra o kabus ne kadar bağırsam da arkandan bir kere bile bakmadan kaçıp gidiyorsun... ben yine çaresizce ağlıyorum... gel desem de gelmeyeceğini bile, bile gel... sadece gel...
Ben bu yazıyı sana yazıyorum Baba,

Anlatacaklarımı konuşmak isterdim seninle ama konuşamam artık.Daha yapmak istediğim bir çok şeyi yapamayacağım gibi.
Benim kahramanım olduğunu söyleyemedim hiç yüzüne.Yüzüne bakıp sana hiç seni seviyorum diyemedim.Dediğimde ise sen beni duyamazdın artık.Ne kadar haykırsam arkandan nafileydi.
Bundan sonra hayatta ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.Senin benimle ilgili ne düşündüğünü sadece tahmin edebiliyorum.

Geçen 1 sene içinde yaşadıklarımızı ne sen yakıştırabildin kendine ne ben...Senin gibi bir adamın başına böyle bir şey gelebileceği kimse düşünemezdi ki...Böyle neşeli,hayat dolu bi adamın bi anda bu kadar güçsüz düşeceğini, seni tanıyan hiç kimse aklına dahi getiremezdi.

O kadar çok şeyi kaçırdın ve o kadar erken gittin ki...Hep en azından üniversiteyi kazandığımı görürsün diye düşünürdüm.En azından bi şeyi başardığımı görür ve tam anlamıyla gurur duyarsın benimle diye bekledim hep.Ama hayat mı kader mi ne diyolarsa bunun adına: mezuniyetimi bile göstermedi sana.

Şimdi deprem haberlerini duyunca marmara depreminden sonra kardeşimle beni öpmeden yatmadığın geceleri hatırlıyorum.Maçlarımızı senin fotoğrafınla beraber izliyoruz.Seni koklayamıyorum belki ama, son giydiğin atlet zor günlerde yarenlik ediyor bana.Dükkanında senin masandayım şimdi ve masa da ki her bir çentiği inceliyorum.Baktığım her yerde seni görmeye çalışıyorum istemli, istemsiz...Öyle ki kapının önü bile eskiden oynadığımız oyunları değil, cenaze arabasını hatırlatıyor artık bana.Ve hergün daha eskilerden birşeyler geliyor aklıma.

Yaz gelirken gittin sen.O sabahın köründe cehennemin dibindeydim sanki sen güneşide yanında götürdüğünde.Hala ordan çıkabilmiş gibi hissetmiyorum.
Geri gelemezsin artık biliyorum.Ben burda sadece sana geleceğim günü bekliyorum..

Ben bu yazıyı sana yazdım Baba.Seni çok seviyorum.
Sensiz geçen günlerin mi?Sensiz geçen günlerin....
kendimden bile geçtim sevgili, hayatım bomboş nerdeyse.
uyanmak bile istemiyorum artık, saatimi her daim erteliyorum; keşke senli zamanlara alabilsem geri.
uyanır uyanmaz acı bir tat alıyorum hayattan.
sensizliğe uyanıyorum, aldığım nefes bile yetmiyor bana, sensizliğime yetmiyor.
yeni isimler, yeni bedenler kandıramıyor beni.
her daim sen aklımdasın.
bi kez yazılmışsın yüreğime, silemiyorum yokluğunu.
mekan, zaman dar geliyor bana.
şarkımızı dinlerken neden hala canım acıyor?
seni çok özledim. mutlu musun acaba?
bugün sana hiç veremediğim çiçekleri alan bir sen aldım. meleğe benziyordu tıpkı sendi. sonra farkettim ki sana veremiyordum. denizin derinliklerine bıraktım sessizce belki bu şekilde kavuşursun diye.
hiç tanımadığım bir adama

”-öyle işte dedi’. neden bende senin yerinde olamıyorum ki .”içindeki yorgunluğu hissetti sessizce kalktı yerinden ve kapıyı kapattı -kalbini kapattı-. aşık olduğu adamın hayatından böyle çıkıp gitmişti. gidişi fark edilmemişti bile sanki su içmeye kalkmıştı. oysa adam gözlerinin içine bir defa baksa geri dönülemeyecek kadar olan yorgunluğunu görebilecekti. küçük bir suskunluğun buna neden olabileceğini bilseydi şayet o zaman adam susarmıydı yine?
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar