bugün

ben babaannemi de anneannemi de,hatta dedelerimi de hiç tanımadım. bu yüzden onları kaybetmek nasıl bir his bilmiyorum, ben doğduğumda zaten yoklardı, ama kaybedenlere teselli olarak şunu söyleyebilirim en azından geriye yadigar kalan hatıralarınız,birlikte geçirdiğiniz günlerden kalan izler,gülüşler,nasihatlar,uyumadan önce onlardan dinlediğiniz hikayeleriniz var."aa bi keresinde babaannem beni parka götürmüştü de...." diye başlayan cümleler kurabiliyor, bir yerde kurabiye yerken geçmişi hatırlayıp "okuldan çıkıp babaannemlere giderdim,o da bana nefis kurabiyelerinden yapardı,yanında çayla birlikte çatlayana kadar yerdim" falan gibi şeyler söyleyebiliyorsunuz...
ölümün bile hayırlısını dilemek vardır ya hani...

eğer yaşamak babaanne için çileye dönüştüyse belki de bunu " kayıp " olarak saymamak gerekir. ölüm ve kabullenmek... bunlardan biri varken diğeri yoksa kayıp olarak adlandırılabilir.

ölüm döşeğinde bile çocuklarını ve eşini düşünüyorsa babaanne, " babanıza iyi bakın, mal paylaşırken birbirinizi üzmeyin, benim için sakın kimse üzülmesin " diyorsa... ölümü tüm torunları için bir araya gelmek oluyorsa, ölümü bile böylesine hayırlı bir olaya vesile oluyorsa, eski sözleri akla gelip hala kahkahalarla güldürüyorsa...

kalabalığı öyle çok severdin ki babaanne... ne acıdır ki en kalabalık olduğumuz günde, kalabalığın sebebi olmana rağmen bir tek sen yoktun...
- para istediğimde bende çiftlik mi var demesini,
- izlemek istediğim başka bir dizi varken gelip 'film gibi'yi zorla açtırmasını ve barışan, ayrılan herkes için oturup ağlamasını,
- çiçeklerine bir şey olacak diye koskoca bahçede oyun oynamamıza kızmasını,
- tost yemek istediğinde bana da bir dost söyleyin demesini,
- her sene tekrar tekrar okul bitince ne olacağımı sormasını,
- o hep gülen, merhametli, yaşlı neneyi özlemektir.
Siz doğmadan ölmüşse onu kaybetme korkusu ve de kaybettikten sonraki acıyı yaşamıyorsunuz. acı veren boyutu babanızın öksüz olduğu gerçeğiyle tanışmanız,babanızın gözlerinde masum bir çocuğun saf ve kocaman anne eksikliğini görürsünüz, hayatınız boyunca yüreğinizin bir tarafında dermansız bir yara gibi kalır, bu yara ne büyür ne de küçülür, ama ordadır ve bunu hissedersiniz. babam gibi muhteşem bir insanı yaratan o kadını tanımak isterdim.
o an arası bozuk olan anne ve babaanneyi son kez bir araya getirir. anne ne kadar tepkili olursa olsun çok ufak şeylerden üzüldüklerini aklına getirir. yine hayatın verdiği bir ders niteliği taşır.
on yaşındaydım. babaannemin ölüm haberini aldığımda ağzımdan çıkan ilk söz "ne yapalım ölenle ölünmez" olmuştu. babaannemi sevmediğimden değil, severdim.
dünyanın anlamını çözmüş bir bilge edasıyla söylediğim bu cümleyi; gösteriş budalası, desinlerci, gerizekalı bir çocuk oluşumla ilişkilendirebiliyorum şimdiki aklımla. muhtemelen bundandı. aklıma geldikçe kendimden tiksinirim. babaannemden özür diliyorum.
hayatta olan anneanne ile avutulmayacak,eksikligini mutlaka hissettiren üzücü bir yokluktur.
fon müziği gülpembe olan olay.
çok zor olan durumdur. küçükken size bakan babaanne'nin ölmesi çok zordur. küçükken bana çok bakmıştır babaannem.

üniversite'de bahar finallerin başladığı dönemdi. arkadaşlarla eve doğru gidiyoruz. içimde acayip bir sıkıntı var. bizimkileri arıyorum sürekli, bir şey yok diyorlar. en son sürekli sormamdan sıkıldılar, gerçeği anlattılar bana. dünyam başıma yıkılmıştı. babaannem vefat etmişti. bir daha göremeyecektim onu.

ben aramadan iki gün önce defnetmişler. tam final dönemine geldiği için gidememiştim, gitmek istedim, fakat gidemedim. içim buruktu. en yakın arkadaşım teselli etmişti beni. son nefesinde helallik isteyememiştim ondan. çok zordu, hem de çok.

finaller bitip döndüğümde mezarını ziyaret ettim. fatihalar okudum. mezarıyla konuştum. kendi kendime kızdım, babaannemle neden daha fazla vakit geçiremedim diye. mekanın cennet olsun babaanne, nur içinde yat.

siz siz olun, hayatta çok sevdiğiniz insanların kalbini kırmayın. onlarla daha fazla vakit geçirmeye çalışın. kaybettiğiniz zaman geri dönüşü olmuyor.
23:00 itibariyle babaannemin vefat ettiğini öğrendim. Benim pamuk elli bitanecik babaannem; senin öldüğünü duyunca babamdan, gözümün önüne bir hafta önce çaresizce etrafa baktığın an aklıma geldi. Sen isteseydin ben seni sırtımda taşırdım senin aslanlar gibi torunların vardı. Ama senin rahat etmeyeceğini biliyordum ağrın vardı canım babaannem... Ben dedemi hiç görmedim biliyorsun babaannem.. Sen bu gece göçtün bu dünyadan hiç bilmediğimiz alemlere gittin. Benim için görmediğim dedeme sımsıkı sarıl olur mu babaannem.. Yarın seni defnetmek için tabutunun yanında duracağız.. Beni hisset olur mu babannem. Allah'ın rahmeti seninle olsun, Allah seni kabrinde yalnız bırakmasın babannem. Seni çok ama çok seviyorum.. Her an dualarımda olacaksın.. Gül kokulu babaannem..
Evin en küçüğüyseniz hiçbir zaman yaşayamayacağınız o acıdır,çünkü siz doğmadan evvel giden gitmiştir.
Bazen hayırlısıdır.

(hiç duygu sömürgesi yapmayın bazı insanların yokluğu daha hayırlıdır herkesin nur yüzlü babaannesi yok)
Yaşadığım bir durumdur.

Ancak babamı ağlarken görmedim, Tam tersine babaannemi ağlarken gördüm çünkü babam babaannemden erken vefat etti.
Sülalenin en büyük ferdini kaybetmenin acısı ile büyüklerimizin sıra bize geldi diye yakınmaları da olmazsa olmazlardandır.
her cumartesi pazar ziyaretine gidilen, şen haliyle neşe katan, her gittiğim de beni zayıf bulan bundan şikayet eden, dedemin romantik cümlelerini duyunca kahkahayı basan, o eşsiz böreklerini kolu alçıdayken bile bizden esirgemeyen, final zamanı kaç gün sürüyor sınavların deyip hergün bana dualar eden, sınav çıkışında arayıp babanee çok güzel geçti deyince benden daha mutlu olan kadınsın sen.

Dedemin sultanı benim Baş tacımsın.
Daha gitme, söz verdin; ben memur olmadan, o kıyafetlerle seni ziyarete gelmeden bir yere gitmek yok.
bir daha hiç konuşamayacak olmak. telefonda rehberimde kayıt olan babaannem isimli kayıdın silme zamanının gelmesi. işte böyle şeyler sözlüğe sığmazlar.
kimse sana erhan çavuş diye seslenmez artık, sinirlenince domuzun dölü diye çığırdığını duyamazsınız, kız arkadaşlarınızdan götveren diye bahsedemez. velhasıl hayatınızda onun ölümü bir boşluk bırakır.
Sen beni hic goreslemiyon mu gulende yavrum, ben seni cok goresledim diyen birinin hayatinizdan eksilmesidir.

orta karadenizde; goreslemek=ozlemek.
gulende=guler yuzlu.
Aglanasi bir olaydir. Allah herkesin sevdiklerini korusun.
Normal se sevimli babaanneler için torunlarının üzülmesine sebep olan şey . Benim ki ölmuyor arkadaş aklım daha yeni ermeye başlarken 75 yaşindaydı geldım kaç yaşina yaşlandım kadın hala aynı . Gamsızlıktan zaar .
Insanı gerçekten üzen durum. Babaannem vefat ederse pek üzülmem sonuçta yaşlı, diye düşünüyordum ama insanın başına gelince öyle olmuyormuş.artık insanın evine gidicek elini öpücek bir büyüğü kalmayınca kötü oluyormuş.
(bkz: #24664762)
çok üzücüdür. Hele ki aynı evde senelerce yaşamışsanız , okula gitmeden saçlarınızı örüyorsa , okulda yiyin diye tost bile hazırlıyorsa ve sürekli tatlı tatlı atışıyorsanız gerçekten çok üzüyor. Büyük bir boşluk hissedersiniz ve o tatlı atışmaları ararsınız. Küçükken yaşamıştım bu durumu o yüzden daha kolay atlattım ama şu anki yaşımda olsa daha çok yaşanmışlık olacağından biraz zor atlatırdım.
Sıra bize geliyor diye kara kara düşündürür. Ahiret için götüreceğin azığın varsa o kadar takmassın ölmeyi.
allah korusun diye dua ettirendir.
tam iki ay geçmiş olmasına rağmen hâlâ alışmadığım durum.
sanki hala yaşıyo da ansızın misafirliğe gelecek gibi.
keşke yaşarken biraz daha vakit geçirebilseydim.