bugün

(bkz: yazarın kimsenin alt entry girmemiş olmasını anlayamaması)*
(bkz: troll)
dindar zırvasıdır.

sürekli ateist bireyin ahlaksız olduğu kabulüyle hareket eden dindar, bu konuda tarihe ve beslendiği damarlara bakmalıdır. misal, inandığı dini ortaya çıkaran ve son peygamber olarak adlandırılan hz muhammed ve yakın arkadaşları(ömer, osman, ebu bekir) arasındaki ilişkiye baktığımızda, hz muhammedin hz ömerin kızıyla, hz ömerin de hz muhammedin torunuyla evli olduğunu görürüz. yine hz osmanın, hz muhammedin iki kızıyla farklı zamanlarda evlenmiş olduğunu da görebiliriz.

ateistlere ahlaksız diyen ve genelde ahlak kavramıyla kadın-erkek ilişkilerini kasteden güruhu ciddiye almayın pastafaryan 'dindaş'larım! ne zaman ahlak kavramı üzerine dem vursalar, bu örneği verin ve sessizce uzaklaşın.
dindarların vicdan boşluğu daha büyük bir boşluktur.
bunu yazan adamı 5 kez cebinden çıkaracak ahlaka ve büyüklerine saygıya sahip olduğuna şüphe duymayınız. Eğer böyle bir düşünceniz varsa kendinizden utanmaya şimdi başlayın.
(bkz: Din ile ahlakın farklı kavram olduğunu bilmemek)
(bkz: Din ile ahlakın farklı kavram olduğunu bilmemek)
(bkz: Aslında ateistlerin daha ahlaklı olması)
kafayı ateistlerle bozmuş yazarların sık sık tartıştığı konu. herkesin boşluğu kendine. saygılar.
sinek boku büyüklüğündedir, demek ki örtmek için bir adet din kafa yeterlidir.
ahlaktan kasıtları cinsellikten uzak durmak ve gizlice yapıp yapmadım demek olan bir çok çapulcu insanın, saygısızca bir karalama amacıyla yaptığı dandirik.

ahlak kavramını en son konuşacak olan insan, din otoritesi, korkusu ve baskısı yüzünden ben ahlaklıyım demek zorunda hisseden zavallılardır.
Din; gerektirdiklerini yapmanı ister, ne olursa olsun.

Ahlak; doğru olanı yapmanı ister, ne olursa olsun.

bu iki kavram çelişmelerine rağmen insanlar aradaki farkı pek anlamazlar ve dindar insana ahlaklı gözüyle bakılır. Yanılsamaya düşerler.
asırlardır söylene söylene bitirilemedi. bireyin ahlak, etik veya benzeri sosyal normlara sahip olabilmesi için, bir kutsal kelam, onu vahyeden yaratıcı erk ve nebiye ihtiyacı yoktur. bunlara sahip olabilmek için, sosyal yaşantıya entegre olabilmiş, özde insan olmak yeterli.

insanın tarihsel materyalist gelişim süresince, bu bahsedilen değerler, atalarımızca bize daha doğumdan itibaren nakşediliyor. yerde kanlar içinde yatan bir yaralıyı alıp en yakın sağlık kuruluşuna götürmek için, yaratıcı bir kudreti kabul etmek gerekmez, yetmez de.. "ben insanım" diyen ve bu kıvancı duyan herkes, bu yardımda bulunacaktır. bunu bir tanrı, kelam olarak kitabında yazsa ne, yazmasa ne? bu bilinç asırlardır bizde kodlu zaten..
bu noktada, tanrı düşüncesinin meşruiyeti açığa çıkıyor. tanrının bahsini ettiği süslü kavramlar, her bir bireyde, 200 milyon yıllık gelişim skalasında haiz olduysa, mutlak gücün öğütlediği kavramlar, zihnimizle varılabilen olgular olduğuna göre, tanrı düşüncesinin gereği nedir?
neden inanılır tanrıya?
basit ölüm nedeniyle..