bugün

doğru olandır. o dönem için bu kozu kullanması gerekiyordu ve başarıyla kullanmıştır. yoksa o kadar muhalif sesi başka türlü susturmanın yolu olmadığı gayet aşikardır.
zekasının bir kanıtıdır. kendini tamamıyla dine adamış cahil bir halkı başka yoldan biraraya toplayamazdı.
Zamanın siyasi şartlarını geçmişle yorumlamak, zihnin bulanık olduğuna delalet eder.
Fatih Sultan Mehmet in kardeş boğulmasına izin vermesi, gemileri karadan yürütmesini gölgeleyebilir mi?

Yöneticileri değerlendirirken amaca bakılır. Churchil barodan atılmış, rüşvet olaylarına karışmış biri olarak ülkesini, tek eşliliğe inanan, asla rüşvet almamış, askeri okulu başarıyla bitirmiş birine karşı savunması, yıkılmış bir ülkeyi kalkındırması yadsınabilir mi?

Dini bütün bir devlet adamının çok değil bundan 10 yıl evvel çocuklarını bursla okutmak zorunda kalacak durumdayken, bugün aynı evlatlarının havuzlu milyon dollarlık villalarında kiracı olarak oturması kimselere bir şeyler ifade etmiyor mu?

ihalelerin devamlı yandaşlara verilmesi, özel sektörün tehditle (maliye bakanının kızı ve oğlu) kendi markalarını satın almak zorunda bırakılmaları, "benim tarafımı tutmazsan seni bertaraf ederim" tehditleri, cumhuriyet yürüyüşlerine katılmış ülkesini seven insanların şu anda ergenekon davası sebebiyle hapishanelerde volta atması, ilçe vekil milli eğitim müdürünün 160 ülke gezebilmesi, sözleşmeli öğretmenlerin durumu ortada ve işsizlik bu raddedeyken "sözleşmeli olmayı seçmeyebilirdiniz" denmesi, kpss na bile fitne fücür karıştırılıp, ortaya çıkınca "gocunuyorsunuz zeka küpü bunlar" denmesi, kışın buzdolabı, yazın kömür yardımları, 2 liraya satılan tekelin bir süre sonra alan kişi tarafında 10 liraya satılması, demir çelik, bilişim sektörlerinin yabancılara satılması ama, borçların azalmaması, pırlantadan %1 kdv alınarak sektöre destek sağlanması, bunun yanında tarım ve hayvancılık gibi sektörlere hiç destek verilmeyip dışarıdan tarım ve hayvani gıda maddeleri ithal edilmesi, ve daha bir çoğu benim kanıma dokunuyor.

Ortada ne vatana hizmet, ne Allah korkusu yokken 80 yıl evvel böyle yapıldıydıyı ileri sürmek... (Kaldıki iddialar asılsız. Misal Çerkes Ethem bir nevi Abdullah Çatlı dır.)

"Akıllıyım ben, nasıl da damardan yakaladım" diye düşünürken, "ulan gene açıkta kaldık" durumuna düşmek pek de güzel olmasa gerek.
--spoiler--
biz hz. muhammed'in, müslümanların sayısı artana kadar dayağa sabredip müslümanlar çoğalınca "siz de karşılık verin" diye döneklik yapmasına "vay iki yüzlü" diyor muyuz?
--spoiler--
(bkz: biz derken)

(bkz: hah şöyle kendinizi belli edin yahuu)
ne deseydi sevgili türk halkı ben milli bir mücadeleye kafamı koyarak başlayacağım. (ki hakkında idam kararı da çıkmıştır) ancak maceranın sonunda hilafeti kaldıracağım mı diyecekti.

sonra dönemin şimdiki gibi çok mantıklı olan türk halkı (!) da paşalarının yanında yer alacaktı...
dini kullanmayan mı vardı ki? osmanlı da, müslüman halkları kendine daha da bağlamak için halifeliği elinde tuttuğunu iddia ediyordu. din, günümüze kadar hep siyasi bir araç olarak kullanılmıştır, cehalet sürdükçe kullanılmaya da devam edecektir.
Eğer ki gerçekten bir fetva olacaksa, O fetva ingiliz köpeği hocalardan değil Milli mücadelenin Türklüğün bekası için Türk'ün hocalarından çıkan ve dinle hiçbir şekilde çelişmeyecek olan Mustafa Kemal'in bu vatan için yapacaklarını, çelişmeyi bırakın Dine katkı sağlayacak olan Mustafa Kemal'in yapacakları lehine olacaktır. Bu dinin kullanılması değil dini otoritelerin doğruyu söylemesidir.

Bunun sonrasında Mustafa Kemal'in yaptığı devrimleri anlayamayacak kadar donanımlı olmayan kişiler kim olursa olsun devrim için tehlike oluşturduğu takdirde Türklüğü karşısına alır. Bugün Timsal Karabekir hanım bile Mustafa Kemal'in devrimlerinin ardında duruyorsa ve Babasının siyasi yasağına rağmen her gittiği yerde onun büyüklüğünü anlatıp Mustafa Kemal olmasa ne devrimler olurdu ne de savaş kazanılabilirdi diyorsa Türk düşmanı arapçı köpeklere, ingilizci köpeklere Türklüğün bir başka paşası Kazım Karabekir üzerinde karalama kampanyası yapmak düşmez.

Bununla beraber Machiavelli'nin düşüncelerinin aklıma eseni yaparım şeklinde sığ bir şekilde algılanması ise dünyaya fikirleriyle, birbiriyle savaşan ailelerin yarattığı kaosu bitiren ekonomik ve kültürel gelişmeye önayak olan bu derin düşünceye ancak ve ancak cahil tarafından algılanmasıdır.

o yüzden boş konuşmaya gerek yok.

gerçi boş konuşup secerenizin gerektiği şekilde davranıyorsunuz ya o da başka.
birinci yüzüdür. cumhuriyet sonrası dine saldırmasıda ikinci yüzüdür.
Oysa milli mücadele için sağ kanatta Hamit Altıntop'u, solda da ibrahim Üzülmez'i kullanmalıydı di mi? Hiç dönemin içerdiği özellikleri düşünmeyelim, maksat Atatürk'e laf edelim. Dur köşesinden bir şey yakaladım, içine de biraz "makayavelist" katarım. Tabir ekleyince daha etkili olur. Örnekleme yaparken de seksenlerden, mahalle futbolundan falan örnek veririm. Etkileyici olur. Eh, hadi bakalım, bugün de ben giydireyim Atatürk'e, cumhuriyete. Yiyen yer, yemezse de ben kendimi kandırmaktan memnunum.
bir de birinci meclise giren milletvekillerine şöyle yemin ettirmesi vardır sanırım:

- ilk sözüm halife ve padişaha sadakattir; son sözüm de bu olacaktır!
400 yıldır hilafetin hakim olduğu bir toplumu başka bir türlü bir araya getirip bir şey için kanalize edemezdin. olayları o günün koşullarına göre değerlendirmek, günümüzün koşullarıyla ele almadan öznellikten uzak bir biçimde bakmak tarih biliminin başlıca koşuludur.

ne kadar büyük bir deha imiş ki kendisi yaptıklarının acısı bazı kimselerden 80 yıldır çıkmamış.

acıyorum yalnız sizlere.
dini kullanmak değil kafayı kullanmaktır.
kurtuluşu sağlayan en büyük ozlardan birisidir. o şartlarda laiklikten bahsetseydi bütün yaptıklarını yapamazdı. zoruna giden varsa hiç boşuna hayıflanmasın yapılması gerekeni yaptı.