bugün

kendini ezdirmeyen dimdik bir ulkeyi bırakmıstı ataturk bize.ekonomi diyorsanız , turk parası bircok ulkenin parasından daha degerli idi ornek ispanya ve niceleri.şu an kapatılan fabrikaları kurulmuş memleketin dort bir yanında istihdam alanları yaratılmıştı sonra gelen yoneticiler yemeği fazla kacırdıklarından hepsi zarar eden kurumlar olmuş olmasada yalakalıkta sınır tanımayan bir topluma donustuğumuzden baskalarına yabancılara peşkeş çekilmeye baslanmıştır.avrupa birliğine girmek iciin onun bunun demesiyle amuda kalkıp cift takla atmayacak bir cumhuriyetin cocuklarıydık biz gorunen o ki yemek baya bi tatlı gelmiş birilerine.bir ornek daha verecek olursak ataturk zamanında''Birleşmiş Milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz?" diye sorulduğunda "Şartlarımızı koyarız, kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için, davet gelirse düşünürüz" cevabı verilmiş ve bunun üzerine BM yasasının değiştirilmiş ve üyeliğe davet edilen ilk ülkenin Türkiye Cumhuriyeti olmuş.nerden nereye *

edit: ekonomi ancak kendin uretirsen dinamik olur.elindekileri satmak çözüm değilidir.uretim yerleri kapatmak ise öldürmektir.gelişmelerini tamamlamış ülkelerin para birimleri de dünya uzerinde geçerli ve değerli olan paralardır.
Atatürk döneminde yapabileceği en iyi islahatları yapmıştır. Cumhuriyetin ilerlemesi için olanüstü çaba sarfetmiştir ve bunu başarmıştırda. Atatürkün yaptıkları ve katkıları bu alanda tartışılamaz. Ancak o zamanki türkiye cumhuriyetinin durumunun şimdiden daha iyi olduğunu söylemek komiklikten başka birşey değildir. O zaman toplu iğne bile üretemezken şu an f 16 üretip satan bir ülkeyiz
o zaman en azından bir dürüstlük varmış, iktidar yalakalığı yokmuş, vurgunculuk, adam kayırmacılık, vb.. yokmuş. şimdi ise bunların hepsi var.

not : üretmekten kasıt, parçaları birleştirmekse bilemem ama ülke olarak değil uçak, araba bile üretememekteyiz.
(bkz: Ülkenin ekonomisini para birimi ile kıyaslayan yazar modeli)
(bkz: bir ekonomik gosterge olarak para birimi)
(#441975)
aslında temel olarak atatürk ün zihniyeti ve atatürk sonrası zihniyet olarak karşılaştırılması gerekir.

atatürk toplu iğne bile üretemeyen,tek sanayisi saray için porselen üretmeye çalışan bir atölyeden ibaret,elektriği bile birkaç konağa vermekten öteye gidemeyen,demiryolu dahi yapamayan,99 yıl faiz garantisiyle demiryolu yaptıran bir ülkeyi devralmış,o devletin borçlarını öderken borç ve kredi almamış,en hızlı şekilde sanayileşmiş,yabancı yatırımcıya değil gerektiğinde devletin parasıyla yardım yapıp yerli sanayiye destek çıkmış ve en önemlisi de türkiye yi dünyanın en hızlı büyüyen üç ülkesinden biri haline getirmiştir.yine dikkat çekecek bir nokta da türkiye nin en zor koşullarında savaştan çıkmış,iç karışıklıkları bitmeyen bir ülkede ve aynı zamanda radikal sosyal reformlar yaparken gerçekleştirmiştir tüm bunları.

atatürk yap işlet devret modelini de benimsememiştir.şu an renault otomobilleri üretiyoruz fakat işin kaymağını yiyen fransızlardır,f 16 üretiyoruz fakat abd yiyor yine kaymağını.yani diğer bir deyişle abd den aldığımız makineler ve patentle izin verilirse onların uçaklarını izin verdikleri kadar yapıyoruz yedek parça için yine aynı işlemlere tabi tutuluyoruz.teknoloji ve kendi ürünlerimizi geliştirmek bir yana kopyalayamıyoruz bile.bu nedenle şu anki sosyal ve ekonomik durumu anlatmaya gerek bile yoktur.atatürk zamanının tam tersi demek*** mümkündür.

atatürk başta bulunduğu süre içerisinde kimseye eyvallah demeyecek,kendi politikasını kimseye bağlı olmadan gerçekleştirebilecek yani tam bağımsız bir türkiye yaratmıştır.kanımca bu bir milattır türkiye tarihinde çünkü kendisi ölür ölmez malesef yine borç alınmaya başlanmış tüm bunlar boşa gitmiştir.yerli malına olan güven azalmış,kendisinin kurduğu fabrikalar kapanmıştır.malesef bu durum artarak bugünlere gelmiştir.

kendisi öldükten sonra türkiye bir daha hiç tam bağımsız olamamıştır.

(bkz: x y ye girince cesaret bulan hukumet profili)
(bkz: Atatürk kurdu diye zarar eden fabrikaları kapatmak istemeyen insan modeli)
(bkz: ekonomik karlılık)
arasında dağlar kadar fark olduğunu herkesın acık ve net bır sekılde gorebıldıgı malum durum.
hafif sanayi den agır sanayiye gecmeyi beceremedık
kultur sevıyesındekı yukselısımızı devam ettıremedık
dısa yenıden bagımlı hale geldık
tarıhımıze sahıp cıkamadık
gelecegımızı belırsız hale getırdık.
o'nun zamanında kendimizi çekip çevireceğimiz sanayi, tüm yokluklara rağmen kurulabilmişti. ülkenin en önemli gerekliliklerini karşılayacak un, şeker, dokuma, hafif metal sanayi, kağıt vb fabikalar kurulmuştu ve 0'dan bir yerlere gelinmişti. ekmek dahi ancak karneyle alınabiliyorken, bu kadar fakirken osmanlı'nın borçlarını bile ödeyebilmiş bir düzen vardı o zaman.

ama şu an o bir yerlerden tekrar 0'a dönmek üzereyiz.

ve o zamanlar daha geniş düşünen devlet büyüklerimiz vardı, hiçbirisi günü kurtarmak amacında değildi, ileriye dönük yatırımlar yapmak niyetindeydi. kurdukları fabrikaları küçük tezgahlardan hayata geçirebilenler, bunu akıl edebilen devlet büyüklerimiz vardı. şimdiki gibi, elindekini modernize edip kurulu düzeni tekrar işler hale getirmektense, bu fabrikaları kar etmiyor diye 3 kuruşa satıp, şekeri, zeytinyağını yurtdışından almayı karlılık olarak gören, yatırım yapmaktan aciz, dışborç günden güne büyürken "ihracat rekorları kırıyoruz" diye milleti uyutan ve bunu marifetmiş gibi halka yediren devlet büyüklerimiz de yoktu o zaman.

"gerçek" türkler vardı o zaman, şimdikinden çok fazlaydılar...
- o zamanlar ülkemizin yurt dışında bir ağırlığı vardı.şimdi ise 700.000 nüfuslu bir rum bölgesine bile söz geçiremiyoruz.
- o zamanlar bağımsız bir ülkeydik.şimdi ise abd nin anadolu'daki eyaleti gibiyiz.
- düyun-u umumiye'yi tarihe karıştırmıştık ki şimdi imf ye bağlandık.
- kapitülasyonları kaldırmıştık ki şimdi "gümrük birliği"ni kabul ettik.
- laik bir ülkeydik ki artık değiliz.
- yobazları temizlemiştik ama şimdi bizzat hükümetteler ve bütün kadrolara kene gibi yapışıyorlar.atatürk değerlerinin kanını emiyorlar.son amaçları ise çankaya'ya çıkmak.
- tamamiyle bir ulus devlettik.şimdi batının kışkırtmaları ve demokrasi adı altında oynanan oyunlar nedeniyle pkk denen illetle uğraşıyoruz.bu şerefsiz piçler yüzünden son 10 yılda harcadığımız paralarla gap projesini kaç kere yıkıp yeni baştan yapabilirdik kim bilir.
- avrupa'ya okkalı bir tokat indirmiştik ki şimdi müzakere süreci ayağına,onların sömürgesi olduk.
- köylülerimizi hızlıca aydınlatan köy enstitülerini kapattık.feodal sistemi tekrar yarattık.besledik,besliyoruz.
- son olarak ulu kadınlarımız şeriatın karanlık kurallarından kurtulmuştu.şimdi ise birer birer sıkmabaşlı canlılara dönüşüyorlar.

yolculuk nereye güzel ülkem ?? doğuya giden bir gemide batıyı seyrediyor gibiyiz...
ne acı...
Izmir kurtuldu, cok tatli bir yorgunluk,Ankara'ya hareket edecekler.Trene binerler kompartimana cekilirler.Ertesi gun kompartimanin kapisini calar yaveri, acar; yorgun,
bitkin,kravatini yikamaktadir Ataturk. Yaveri " pasam , bu ne hal hic uyumadiniz herhalde niye boylesiniz" der. "kompartimanima yastikla battaniye koymayi unutmussunuz. Kolumu yastik yaptim agridi, setremi yastik yaptim usudum, bende uyumadim kalktim" der. Yaveri; "aman pasam! Birimize haber vereydiniz hemen size bir yastikla battaniye getirirdik" der.Ve bir ulke kurtarmaktan donen komutan tarihi bir cevap verir,der ki "Gec farkettim hepiniz en az benim kadar yorgundunuz.Hicbirinize kiyamadim.Onemli olan benim uyumam degil milletimin rahat uyumasi".

ve şimdi... milletce elele verdik, 100yıllık bi uykuya yattık, kıyamet kopsa da uyanacağımız yok..

(bkz: ananı da al git)
(bkz: kes ulan sesini)
(bkz: şerefsizler)
(bkz: bizim çocuklar aç mı kalsın)
(bkz: otur ulan oturduğun yerde herşeye burnunu sokma)
(bkz: Askerlik yan gelip yatma yeri değildir)
atatürkün bıraktığı türkiye ve şimdi arasında değişmeyen belki de en acı şey bazı insanların günün şartlarına gözlerini kapayarak geçmişe romantik methiyeler düzmesi olsa gerek, bazı insanlar dar siyasi bakış açılarıyla hangi devirde olursa olsun geçmişe özlem duymakta çok ironik ama o zaman abdülhamiti özleyenlerin tavrı ile bugün atatürk türkiyesini özleyenlerin tavrı malesef pek bir benzer.
bir çok zaman değişime, yeniliğe açık olsa da bir taraftan kazanılanların kötü rejimlerle kaybedilmesi aynı kimya hesaplarındaki nörtleşmeye benzemiş, kazanılanların daha iyiye gitmesi yönünde elde olan fırsatların degelendirilmemesi ya da elde olan imkanların yeteri kadar kullanıma elverişli olmaması her zaman olduğumuz yerde saymamıza neden olmuştur. bu kadar güzellik, imkan, bu kadar genç nüfusa ragmen yerine saymamız pek hoşa giden bir şey olmasa gerektir.
giderek batmaktadır. gemi su almaktadır. deliği kapatacak siyasiler başa gelememektedir.
o zaman topraklarımızı kanla alıyorduk, şimdi parayla peşkes çekiyoruz...
atatürkün bıraktığı türkiyeye göre "demokrasi" göreceli olarak gelişmiştir. bütün devlet kurumları gelişmiştir. ancak atatürkün bıraktığı ülke o tarihlerde avrupa devletlerine kafa tutuyordu. yani o günlerden bugüne türkiye gelişmiştir. ancak avrupa devletlerinin gerisine düşmüştür.
* "bir yabancı gazeteci sorar kendisine ;

-efendim, milletler cemiyeti (birleşmiş milletler) konusunda ne düşünüyorsunuz? üyelik için başvuracak mısınız?

- biz başvurmayacağız...lakin üyelik için davet gelirse düşünürüz, kararımızı bildiririz..."

...... *"bir gazeteci sorar kendisine?

- sayın başbakan, avrupa birliği teklifinize olumsuz yanıt vermesi halinde , tavrınız ne olur?

- endişeye mahal yok, b ve c planlarımız var..."

FARK BUDUR.
lozan antlaşmasında ismet inönü önlerine koyulan antlaşmada kendilerine söylenen maddelerin değiştiğini görerek gazi mustafa kemal'e telgraf çekerek durumu bildirir.

mustafa kemal cevap olarak: bana asker botlarımı tekrar giydirmesinler der.

bugün kü devlet liderlerimiz ise gereken cevabı vermek yerine antlaşma yolları aramaktadır.

not: günümüzde ki şartlar ile o zamanın şartları göz önüne alındığında daha iyi anlaşılacak durum.
çok fazla fark vardır.
ataturk zamaninda bir ucu hicaz'da bir ucu estergon'da olan canim turkiyem alcak seriatcilar ve dahi kurtler; bunlar da yetmezmis gibi tum dunyanin bize ibnelik etmesi ile bugunku minimincacik toprak parcasina hapis oldu. 50.000 dolar idi milli gelirimiz, ucak gemilerimiz new york limanina demirlemisti; amerika'dan alacakalarimizi tahsil etmek icin. tum dunyaya teknoloji satiyor, hic bir sey almiyorduk; ulkede zekat-fitre verecek adam yok idi. her olimpiyatda destan yaziyor, her nobel'de gogsumuz kabariyor idi... vs.vs.vs
(bkz: hey gidi gunler)
musul, kerkuk, batum, bati trakya ve dahi kibris'in guneyi de hep bizim idi. ama almanya yenilince biz de yenilmis sayilinca, bir de ustune tayyip iktidara gelince kaybettik canim topraklarimizi.
(bkz: misak-i milli)
(bkz: yagmur yagdi boyle oldu)
geri kalan herşeyi bir kenara bırakın,şu an ki türkiye 1. dünya savaşının osmanlı devletinden "dış politika"(altını çiziyorum) anlamında hiçte farklı değil.o zamanlar nasıl avrupadan medet umuluyorsa şimdi de aynı.çok uluslu şirketler ellerini atmışlar her yere.sıcak para diye acaip haklar söz konusu.acaip bi özelleştirme merakı sarmış.konjonktür insanı dediğimiz türler çoğlmış,medyadan da fevkalade ilgi görmüşler.etnik anlamda sayıca 1-2 milyonu bulan ve ayrı bir millet olduğunu iddia eden herkez pay peşinde.ermenilerin sırf uluslararası hukuktan pay koparmak için atmadığı takla kalmadı.dierleri zaten malum.çözüm için
(bkz: türk devrimi ve atatürk)
her ne kadar atatürkün yanına yazılacak kadar olmasada,
(bkz: putin ve rusyanın enerji politikası)
okuma çağındaki 640 bin kız çocuğu okula gitmiyor. 15 yaş üstü kadınların %23 ü okuma yazma bilmiyor bu rakam doğu ve güneydoğuda %40.
gelişmişliğin en önemli ölçütü olan bebek ölüm hızı % 0.28.
kan davasından,namus davasından hala ''dava'' olarak bahsediyoruz.
farklı düşüneni ve düşündüğünü söyleme cesareti göstereni 301'liyoruz ya da çocuk katillere (tetikçi) havale ediyoruz. cezaevlerinde konuşlanan mafya, yazarlarımıza fakslar çekiyor, mahkeme önlerinden çemkiriyor, akıllı olun diyor.
sokakta, işyerinde, kuyrukta sürekli kavga eden insanlar var. gülümseme yok, nezaket yok.
ormanları yakıp denizin içine sıçıyoruz.
para için her yol mübahtır diyen şark kurnazları ile dolu ortalık.
ev yapıyoruz çöküyor, yol yapıyoruz asfaltı eriyor.
insanlar asgari ücret adı altında açlık sınırında yaşıyor.
evsiz çocuklar köprü altlarında üşüyor, karnını doyurabilmek ve üşümemek için çalıyor. acılarını unutabilmek için çekiyor baliyi ve ''çocuklarını nasıl doyuracağını'' düşünen ayşe teyzeyi bıçaklıyor çantasını kapmak için.
memlekette ne varsa satışa çıktı.
kafatasının içinde kuş kadar beyni olan çapulculardan oluşan çeteler orada burada ''bu ülkeyi benden daha çok sevdiğini!'' söyleyerek cirit atıyor, kafa kesiyor, racon kesiyor.

cumhuriyetin 85 nci yılı...
iyi insanlar kötülerden daha fazladır mutlaka bu ülkede ama her nedense bizim başımıza gökten...
atatürk'ün bıraktığı türkiye kapalı ekonomisi olan dolayısıyla kendi kendine yeten ancak arada açlıktan kırılan bir ülkeydi. dış ticaret açığı yoktu zira ithal edilen mal yoktu. hatta istanbulda doğu tarzı hani şimdi restorasyonlarına milyonlarca dolar harcanan o cumbalı evlerin inşasının batı tarzı evlerle tezat oluşturacağından dolayı yasak olduğu bir ülkeydi. ezan falan türkçeydi ne güzel günlerdi o günler.
atatürk bir süreç başlatmamıştır. zaten tanzimattan beri devletin resmi politikası olan batılılaşma sürecine çok büyük bir ivme vermiştir. osmanlı'nın siyasi ve idari yapısında görülen değişimler zaten padişahın yetkilerinin iyice sembolikleştiği parlamenter sisteme çok yakındır, özellikle de bu ittihat ve terakki devrinde had safhadadır. ne zaman ki ittihatçılar yurdu terketmişlerdir, işte o dönemde padişahın otoritesi biraz da olsa geri dönmüştür.
güncel Önemli Başlıklar