bugün

şöyle bir şey: bir gün evinize bir kağit gelir. diğer gün elinize bir silah verirler. öbür gün size bir hedef gösterirler. ateş edersiniz,o ölür...

bu iş buraya kadar. sonrasında siz yaşarsınız...
solucanlar icin gelsin:
(bkz: daga cikip asker öldürmek)

mirtaza ya gelsin;

olum benim lugatim da tek asker var, turk askeri. Askerin de öldürdügü adam da solucandir. Ölen asker de sehittir.
eğer bir adam marşla uyum içinde yürüyebiliyorsa, o değersiz bir yaratıktır. kendisine yalnızca bir omurilik yeterli olabileceği halde her nasılsa yanlışlıkla bir beyni olmuştur onun.

uygarlığın bu kara lekesi en kısa sürede yok edilmelidir. emirle gelen kahramanlıktan, bilinçli ve bilinçsiz şiddetten, aptalca yurtseverlikten, tüm bunlardan nefret ediyorum. ben savaşı ve o soğuk silahları öylesine tiksindirici ve aşağılayıcı buluyorum ki böyle iğrenç bir eyleme katılmaktansa kendimi yok ederim daha iyi...

benim anlayışıma göre sıradan bir cinayet, savaşta adam öldürmekten daha kötü değildir.

albert einstein
mutlaka madden ve manen zor olan ve genelde mecburiyetten yapıldığı tahmin edilen bir eylem. sonra hayat devam eder.

(bkz: dönüş yolu)
(bkz: erich maria remarque)
(bkz: ölümle şaka olmaması)
savaş dediğiniz olay, dağdaki üç beş tane haplının eline silah alıp t.s.k mensubu personeline (ki biz bunlara mehmetçik diyoruz) ateş açması. karşınızda bu şekilde sizi öldürmeye gelen kim olursa olsun; yapma abi biz antimilitarist'iz bizi öldürme bik bik demez bulduğunuz ilk silahla beynine çalışırsınız.

bir ricam daha var herhangi birinin savaş veya cinayet ile ilgili sözlerinde alıntı yaparken lütfen söyleyen kişinin tarihine bir kez daha bakın.

(bkz: hiroşima)
(bkz: nagazaki)
(bkz: albert einstein)

erken edit: einstein iyi bir bilim adamı olabilir, ancak hiçbir şekilde savaş karşıtı söylemlerde alıntı yapılacak kişi değil.

yazmayı unutmuşum. operasyonlara ne diceksin derseniz, militanların amacı zaten belli, askeri bir taktik olarak zaten üstünlüğü ele geçirebilmek için yapılan operasyonlar hiçbir zaman ayıplanmaz ayıplanmamalıdır.
tabi ki tramvatik bir olaydır ancak öldürdüğüm kişi bir pkk militanı ise ömrümün kalan kısmında vatanıma yaptığım hizmetin gururuyla, insan öldürmekten yaşadığım pişmanlığı beraber yaşarım.
şart değildir. istanbul'da, izmir'de askerlik yapanların birini öldürdüğünü hiç zannetmiyorum. denizciler ve havacıların da...
anne ve babaları tarafından "vatan borcu" kavramı öğretilmemiş sperm ziyanatlarının askerliğe çamur atmak uğruna yaptıkları masturbasyon.

--spoiler--
tck madde:318 halkı askerlikten soğutma.
(1) Halkı, askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte teşvik veya telkinde bulunanlara veya propaganda yapanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, basın ve yayın yolu ile işlenirse ceza yarısı oranında artırılır.
--spoiler--
kimisine göre katil olmak anlamına gelmesi çok insani olan bir durumdur.
aslında verilecek tek örnek var bu memleket için...
milliyetçi müslüman vicdani retçi (bkz: muhammed serdar delice).
elazığdaki komutanın bir erin eline turuşturduğu bombanın patlamasıyla vuku bulan olaydır. düşman kimdir sizce ? dağdaki gerilla mı yoksa kışlanızdaki komutanınız mı? siz öldürmeye giderken sizi ölüme yollayanların silah arkadaşlarınız olması nasıl bir trajedidir? katil her halükarda da devlettir. savaşın devamlılığından iktidarını sürdüren,gelen cenazelerden propaganda yapan siyasiler oldukça biz kimin için adam öldürüyoruz ? ya da kimin için ölüyoruz? devletimiz içinmi peki öyleyse neden devlet kendi askerinin elinde bomba patlattırıyor , neden kaçırılan askerlerin akıbetini gizliyor,neden hep memleketin fakir fukara ailelerinin çocukları ölüyor bu kirli savaşta ? . bu kirli savaş için adam öldürmek zorunda kalabilirsiniz(son noktaya gelirseniz şayet) ama öldürdüğünüz adamla gurur duymamalısınız. eğer gurur duymaya başlarsanız insan olmaktan çıkarsınız ,katile dönüşürsünüz.
serhat yıldızın yapmak istemediği şeydi mesela. serhat yıldız antepte er iken bir gün maltepede oturan ailesini aradılar. oğlunuz intihar etti dediler. bu haberler mardine, diyarbakıra çok gider... istanbula gelmesine alışık değildik... önce intihar dediler, sonra kaza dediler. yüzünü bile göstermeden apar topar gömdüler. babasının zoruyla yapılan otopsinin raporunda g3 ile sırtından vurulduğu yazıyordu.
serhat ölmek öldürmek istemiyordu. emekçi bir ailenin çocuğuydu. mahallesinde herkesin sevdiği biriydi. yaşama dair planları vardı, umut dolluydu. intihar ettiğine inanmadık zaten. kaza olduğunu da düşünmüyoruz. serhatı geri getiremeyeceğimizi biliyoruz. ama başkalarının yüreğine acı düşsün istemiyoruz.

eğitim zaiyatı adı altında yılda 40 jandarma eri ölüyor. davullarla zurnalarla gönderilenler tabutlar içinde geliyor. kana doymayanlar gidip bilmem kaç tane kardeşini öldüreceğini hesaplıyor. nedene değil sonuca bAkıldığı sürece serhatlar ölecek. bu ölümleriyse ancak vicdanlar durdurabilecek...
cami duvarına işeyen insan davranışıdır.