bugün

En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Ben sokakta rastlasam bile tanımayım diye
en güzel günlerimin bu üç mel'un adamını
yer yer tırnaklarımla kazıdım
hatıralarımın camını..
En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Biri sensin,
biri o,
biri ötekisi..
Düşmanımdır ikisi..
Sana gelince...
Yazıyorsun..
Okuyorum..
Kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa,
insanın
bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum..
Ne yazık!..
Ne kadar
beraber geçmiş günlerimiz var;
senin
ve benim
en güzel günlerimiz..
Kalbimin kanıyla götüreceğim
ebediyete
ben o günleri..
Sana gelince, sen o günleri -
kendi oğluyla yatan,
kızlarının körpe etini satan
bir ana gibi satıyorsun!.
Satıyorsun:
günde on kaat,
bir çift rugan pabuç,
sıcak bir döşek
ve üç yüz papellik rahat
için...
En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Biri sensin,
Biri o,
biri ötekisi...
Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
Sana gelince...
Ne ben Sezarım,
Ne de sen Brütüssün...
Ne ben sana kızarım
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
Artık seninle biz,
düşman bile değiliz..

nazım hikmet
çok koyar bu laf adama çok.karşınızdaki kişiye artık yoksun demektir düşmanım bile değilsin çünkü düşmanımkende senınle farklı bir şekildede olsa muhattap olurum demektir fenadır acıdır içine cuk diye oturur.
Sana gelince,
Ne ben Sezarım, ne de sen Brütüssün.
Ne ben sana kızarım.
Ne de zatın zahmet edip bana küssün.
Artık seninle biz,düşman bile değiliz!
düşman olmak için hayatında yeri olmalıdır o kişinin ancak öylesine silmişsindir ki onu, havada uçuşan toz kadar yeri yoktur artık hayatında.

Artık seninle biz,düşman bile değiliz!
çok havalı bir laf ama sadece sözde.. özde içi boş tabi..
Bir de hayatta geçirsen bu lafı tam olacak sen rahat ben rahat diye diyalog devam ettirilir.
"sana gelince...
ne ben sezarım,
ne de sen brütüssün.
ne ben sana kızarım,
ne de zatın zahmet edip bana küssün.
artık seninle biz,
düşman bile değiliz."

demiştir usta.
yüzüne tükürmeye bile değmez.

senin için mermi yakmaya bile değmez.

şeklinde bir cümle.
düşman kinime değer, sen buna bile değmezsin diyor elleham.
Türkiye nin 80 yıl sonra yunanistan a söylediği söz.
çoğu zaman lafta kalan söz...uygulamak çok zordur.
Nazim hikmet'in mukemmel siirinden bir cümle.

Var olan sevginin karşılıksız kalmasi sonucu, nefrete yüz tutmasi, nefretinde kaldiramayip sevilenin topyekûn yok edilmesini anlatan ve ithaf edilen kisi tarafindan büyük bir yikintiya ugratan harikulade söz..
şiirdeki asıl "etkileyicilik" bu sözde değil şundadır:

"kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa,
insanın
bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum.."

zaten başlıktaki sözün ortaya çıkışının da nedenidir bu yazdığım kısım. asıl üzen asıl can sıkan bu rütbe alçalabilmektir yoksa biz senle düşman olsak ne olur? olmasak ne olur? bu sözü söyleyecek raddeye geldikten sonra sözün ne mahiyeti var? ama senin bu derece alçalabilmen? işte asıl mevzu bu yeğen asıl mevzu bu! *

yani yeğen "benim artık sezar olmayışım ve senin de brütüs olmayışın" güzel bir şiirin güzel bir dizesine denk gelir, ancak senin bu derece alçalman hayatın neresine denk gelir? düşün yeğen düşün! *
birden bire okumak geldi içimden Nazım ustadan olsun "sen" olsun dedim. şiiri okudum. çok istedim birde pek adetim olmadığı üzere kimse kaydetmezken okudum. sonra şiirin bu son dizesine gelince gözlerimin önünden birkaç tanıdık geçti. birdaha görürsem onlara ne diyeceğimi biliyorum.