bugün

okumakta olduğum barış bıçakçı kitabı. şimdilik baygın gidiyo ama bakıcaz.. ayrıca kitap 99 sayfa.
emrah serbes: barış bıçakçı'nın en güzel romanı ''aramızdaki en kısa mesafe''dir. ama o bunun farkında değil. olsun herkes yanılabilir, demiştir.
ismiyle gönülleri fetheden, gözleri parlatan barış bıçakçı kitabı. canımın içi emrah serbes'in şahsi tavsiyesi üzerine benim gibi beklentileri bulutların üzerinde tutarak başlarsanız, kitapta aradığınızı bulamayabilirsiniz. ama vakit geçirecek küçük öyküler istiyorsanız başka kitaba bakmayın bile.

içinde 24 tane hikaye var.

- camı kapatır mısınız lütfen!
- şarkı bitmeden
- meltem sakızı
- pul biriktirenler
- saydam caddesi'nde akşam
- seyirci
- hala kızları radyosu
- ailemizin geçimi
- akşam yemeği
- istenmeyen iki kişi
- pazar arabası
- en iyisi tıraş edelim
- anneannem ve ben (bu hikaye erken kaybedenler'deki anneannemin son ölümü'ne çok benziyor)
- muhsin bey'in gelmesini çok istiyoruz
- sevgili günlük
- değersizlik
- annem: bir felaketin ortasında
- kimya formülleri öğrenci olayları
- nikah
- tuz kokusu
- babamın kafasındaki ölümcül fikirler
- uyu güzel köpek uyu
- aramızdaki en kısa mesafe
- çocukların sevdiği yemekler
" onlara baktım, kardeşlerime. ellerine, yüzlerine. yoktan yere bir uzaklık, bir engel aramızda. birbirimize, birlikte yaşadığımız onca şeyi aşıp yaklaşamayacakmışız gibi; ama öyle de yakınız ki, kapı kapandığında üçümüzün birden eli sıkışıyor. "
''biz üç kardeş, yaptığımız her şeyi, ızgaradaki köfteleri çevirmeyi, kokoreçin üzerine kekik ve pulbiber serpmeyi, buzdolabından sütlaç çıkarmayı seyredildiğimizi bilerek yapıyoruz. hayatın yükünü erken yaşta omuzlamış üç delikanlıyız. dükkanın iki sokak aşağısındaki evimizden gece kazanlarla çorba taşıyoruz.''
görsel
barış bıçakçı'nın kitabı.

-günlerimin nasıl geçtiğini sordu. anlattım. coşkuyla anlattım ve coşkulu olduğum için utanmadım. babam da, gözlerinin içi pırıl pırıl, dinledi. bana ikimiz aynı insanmışız gibi baktı. ben onun devamıymışım gibi. o zaman algılarımın kökenini anladım. günlerdir gördüğüm her şeye karışan şiirin kaynağını anladım.
Büyük ihtimalle hatırlayabildiğim en eski anılarımı (3,5 yaş) yeniden canlandıran barış bıçakçı eseri.
barıs bıcakcı nın cok bızden eserı.
bırden cocuklugumuzdayız.
ınsan hep cocukuguna aıt degıl mı zaten?
bı cocuk sıze uc sey ogretebılır. karsılıksız sevmeyı, ılgısını ceken bır seyle saatlerce hevesle oynayabılmeyı ve hayal gucunu. dahası kusluklerı bes dakıkadır, hemen unutur, kın tutmaz, sadece sever esı dostu arkadası.
dunyayı cocuklar yonetsın.:)

sevgılı gunluk
bugun ogleden sonra nıhan bıze geldı. eve gelmesıyle mutfaga gırmesı bır oldu. baktım anneme yardım edıyor, maydanoz ve taze sogan yıkıyor. kısırı bırlıkte yaptılar. yemekten, mutfak ıslerınden konustular. annem nıhan a kurultulmus bamyayı pısırmeden once ıyıce ovalaması gerektıgını soyledı ve sarımsaklı koftenın tarıfını verdı. cay bardaklarını salondakı masaya gotururken nıhan ın bana bakıp bır gulusu vardı kı aklımı basımdan aldı. -emınım bu satırları okurken nasıl guluyordum dıye soracak ve yakama yapısıp ayrıntısını anlatmamı ısteyecek-

salonda epey oturduk. cayla bırlıkte kısır, peynırlı borek ve kek yedık. nıhan kekın tarıfını de sordu. sonra odaya gectık. kacamak opusler, sarılmalar... agzı sogan kokuyordur dıye cekınen nıhan...sakalım yuzunden hemen kızaran yanakları...bırden butun odayı kaplayan sey... hayatımızın son gunu gıbı. aşk.

satranc oynadık. o dusunurken onu seyredıyorum. yuzunun cocuksuluguna aykırı dusen boynunu seyredıyorum. her hamleden sonra alt dudagını sarkıtarak uzuluyordun. uzuluyordu. nasıl oynaması gerektıgını soyluyordum ve bu oyun hosuma gıdıyordu. ayrı taraflarda gıbıydık ama degıldık.

nıhan arada sırada odadan cıkmamı, anneme ve kardesıme gorunmemı ıstedı.

ona son yazdıgım sıırı gosterdım. ne cogu da curudu gıttı koyu mavı derınlıklerde dızesıne takıldı. neden curudugunu dusunuyorsun dıye sordu. kederlendı. onu neselendırmek ıcın akla karayı sectım. yagmur baslayınca nesesı yerıne geldı. bolumde ona asılan cocuktan soz ettı. bu kez benım nesem kactı....o cocuk da sıır yazıyormus. bır daha omur boyu sıır yazmayacagımı soyledım, soz verdım. avucunu ac dedı bana. sımsıkı yumruk yaptıgı kucuk elını avucuma koydu ve bır sey bıraktı.. mınıcık, camdan bır kalp.. bunu hıc yanından ayırma dedı. sonra oyle guzel utandı kı her seyı unuttum.

cıkmadan once salonda bıraz annemle oturduk. annem nıhan a semsıyesı olup olmadıgını sordu. bır dahakı gelısıne sarımsaklı kofte yapacagını soyledı.

sımdı, nıhan ın verdıgı kalp bu sayfanın uzerınde duruyor.. masa ısıgına vurarak cevresıne morla pembe arası bır renk yayıyor. bu onun rengı sevgılı gunluk! onun kalbının rengı.... ne guzel bır gun gecırdık bugun. tabıı kardesımın bır ara banyoya gıren nıhan ı dısarıdan kıtlemesını saymazsam. ılk gelısınde de ayakkabılarının ıcıne zeytın cekırdeklerı doldurmustu.

barıs bıcakcı-aramızdakı en kısa mesafe

küçük pembe mutluluk kitabı
tykhe12tykhe12#17951036 · 14.12.2019 23:33 · 119
kısısel gelısım uzmanı nıl gun un bır kıtabı.

cok keyıfle okunan bır kıtaptır.
nasıl daha mutlu olabırıze cok guzel bır cevap vermektedır.
bırkac saatınızı ayırırsanız sayfaların nasıl bıttıgını anlamayacaksınız. akıcı bı kıtap.

hayatta en kıymetlı seylerden bırı ne bılıyor musunuz?
bırının sız hakkında, ben ona kefılım demesı.
oyle ınanması sıze.

umarım sevdılerımızın bıze verdıgı degere hep layık oluruz:)