bugün

allahı eli kolu olan bir varlık gibi düşünen ateistlerin sorusudur.
sonsuzdan buyuk herhangi bir şey varsa yaratabilir, kaldırabilir.
(bkz: allah ın varlığı sonsuzdur)
(bkz: film replikleri)
(bkz: haşa de ulan)
tanrıya yönelik sorunun islam inancındaki tanrıya atfedilmesidir. aptallıktır sırf bu yüzden bile.
"durdurulamaz bir tren, yolu üzerindeki yıkılmaz bir duvara çarparsa ne olur?"

diye de yanıtlanabilir.

"insan beyninin kaldıramayacağı soruları neden sorar"* diye de..
"kaldırır hatta o taş bunu soranın kafasına bile düşebilir." cevabı verilmesi muhtemel olan sorudur. ayrıca saçmadır. moronik bir sorudur. ***
(bkz: ahirette kafamızı yaracak taşlar)
önce yaratır, sonra kaldırır. diyerekten bertaraf edilebilecek soru.
allah köşeli bir çember yaratabilir mi?

yaa, öyle apıştın kaldın değil mi?

peki allah senin mantık çerçeven içinde bir şey yaratmak zorunda mıdır? veya allah köşeli bir çember yaratamadığı zaman gücü her şeye yeten sıfatından mahrum mu olmaktadır? aslında mantiken çelişkili durumlar tanrının yokluğunu kanıtlamaz. ya da gücü her şeye yeten olmadığını kanıtlamaz.

descartes bu soruya "tanrı hem kaldıramayacağı taşı yaratır, hem onu kaldırır, isterse köşeli çember bile yapar. fakat bu insanların algı sınırını aşar" diye açıklar.

bilimse bilim. felsefeyse felsefe. descartes'a karşı mı geliyon yiğenim?*
allaha inanan allahın kadiri mutlak olduğunu bilir ve kaldırma kavramından allahın münezzeh olduğunu da bilir. allah kaldırmaya ihtiyaç duymaz, kalkması gereken taşa kalk der ve o taş kalkar, kalkması gerekmeyen taşa da kal der ve o taş orda kalır.

allaha inanmayan biri ise allahın yeteneklerini sorgulamaz çünkü yetenekleri sorgulanan birşey vardır. kişi kendiyle çelişir.
kimsenin cevabını veremeyeceği sorulardan biri.
şeytanın ruha sızması neticesinde ortaya çıkan merak hali.
başlı başına absürd olan bi' soru, allah koca evreni yaratmışken onun kudretini sorgulamak mümkün müdür? kaldırmak fiiline gelince, allah'ı aklınızda ne denli düşünüyorsunuzda bi' taşı kaldırıp kaldırılmayacağı soruluyor? diye soruya soruyla karşılık verebilecek üstünde düşünmenin zaman kaybı olacak olan, inanmayan insanlarında bi'şeyleri sırf nasıl yapsamda eleştirsem diye sordukları soru.
sorudan çok cevaplarına odaklanılmasına faYDA VAR. kelime oyunlarıyla nereye varmaya çalışıyoruz?

bu argümanı sürekli ateist arkadaşlarımdan duyarım. diyelim ki allah ya da tanrı kaldıramayacağı bir taş yarattı. e haliyle kaldıramadı. ya da kaldıramayacağı için yaratamadı. bu cevaplar tanrının varolduğunu kanıtlar. ateizm için bir argüman oluşturmaları gülünçtür. çünkü ateistler tanrının varolDUĞUNa inanMıyorlar. ve varolmadığını düşündükleri bir nesneden bir yaratım beklentisi içine giriyorlar BU SORUYLA. nasıl bir yokluk o zaman bu? yani bu sorunun cevapları tanrı'nın omnipotentliğine saldırır. o'nun varlığına ya da yokluğuna dair bir iddiada bulunamaz. boş lakırdı bunlar velhasıl kelam.
hahahaha... bir katalogçu içerisinde kendi isimleri bulunmayan kitapların kataloğunu yapmak istemiş ancak oluşturacağı bu kataloğa bu kataloğun adı girmeli midir, girmemeli midir? katalogçu işin içinden çıkamamış.
allah var ise, ve kaldıramayacagı bir taş yaratmak ister ise, bunu yaratır ve de kaldıramaz.. kaldıramamakla da kalmaz; bundan büyük bir haz duyar, tıpkı diger herşeyde duydugu gibi.. bunu yaparken de tanrı oldugunu unutması lazımdır bikere, zira tanrı olduğunu bilerek bir taşı kaldırmaya çalışırsa kendini kandıramaz, her halükarda kaldırabilecegini bile bile o taşı kaldıramama deneyimini dibine kadar yaşayamaz; en fazla adi bir tiyatrocu gibi hisseder kendini..

bu nedenle deneyimi en derin şekilde yaşayabilmek için başına bir "unutuş" eklemesi gerekir.. bunu yaptıktan sonra da gerisi hikayedir: taşları kaldıramamak, çokluğa üzülmek, sevdiğine kavuşamamak (ve dahi sevilmemek), zengin olamamak, sakat olmak, hasta olmak, ezilmek....vb. tüm deneyimler mümkündür artık allah için..

ama günün birinde kaldırmayı seçerse de, kimse buna engel olamaz. (bkz: enel hak) bu konuda kendisinin tek muhatabı yine kendisidir.

sufî düşüncesindeki "ölmeden ölünüz" düsturu tam da bu noktayı işaret eder..
"gücünün yetemeyeceği şeyi yaratmak" kabiliyetine sahip olamaz çünkü o halde o nun gücü sınırlı kalır, sorunun muhatabı tanrı olmaktan çıkar. sorunun cevabı evet ise zaten tanrı olamaz, tanrı sınırsızdır. cevabı hayır ise bu halde de o nun sınırsız güç sahibi olduğunu anlarız, işe yaramayan bir sorudur.

Ben varsam beni yaratan bana kendisini tanıtmıştır. Beynin bir yerlerinde kendisini tanıttığı bir bölüm mutlaka ayırmıştır. 12-13 yaşına basıldığı vakitlerde sokakta yürürken, yastığı başına koyduğunda, biryerlerde yalnız başına otururken vs. hayatın her anında farkına varılabilir, dehşet verici bir beyin faaliyeti gerçekleşir !!! ( 2-3 saniye sürer ) ve insan o 2-3 saniyelik beyin faaliyetinde kendisini sorgulamayı başarır (normal korkuya benzemeyen bir korkuya kapılır), öz olarak yaratılmış bir varlık olmanın, varlığın esasına ilişkin sorular sormanın başladığı andadır kısaca ergenlik dönemi.

(bkz: hakikat)
toplaşın bakalım yazarlar. bu soruyu birazcık inceleyelim hep birlikte. Acele edin yalnız az sonra başlıyorum.

+ herkes toplaştı mı?
- fırat çiş yapmaya gitti.
+ allahın bücür veleti bi kez de kaldırma beni ayağa
- yaaaa!
+ otur çabuk çocuk tepemin tasını attırma benim.
- banane yea oturmicam!
+ otur dedim çocuk kan tepeme sıçradı!
- ben tahsinlere gidip bilgisayar oyun şeyi şapıcam!
+ çot!

heh fırat'ta oturduğuna göre başlayabiliriz.

müslüman allah'ı nasıl tanımlar? onun için "allah herşeye gücü yetendir" ve "allah'ın dilediğini yaratması için 'ol' demesi yeterlidir" değil mi? peki bu soruda ne gibi bir mantık hatası var bebişler? deniliyorki herşeye gücü yeten bir varlık gücünün yetmeyeceği birşey yaratabilir mi? ulan vakvak yavrusu şahsiyet, kendi ağzınla söylüyorsun herşeye gücü yeter diye, ardından da gücünün yetmeyeceği birşey yaratabilir mi diyorsun. üstelik bu ikisini aynı cümle içinde kullanıyorsun. bu soruyu sorarken "allah'ın herşeye gücünün yeteceğini mi yoksa allah'ın herşeye gücünün yetmeyeceğini mi" kabul ederek soruyorsun? bu sorunun şu sorudan hiçbir farkı yoktur gözümde;

"kıpkısa olan fırat uzun mu?"

şimdi sana teşhis koyuyorum. gidiyorsun sürahiden bir bardak su dolduruyorsun, içine de bir kaç buz atıp su iyice soğuyana kadar bekliyorsun. bekledin mi?

şorrrrr!

şimdi git kafanı kurula!
o'nun için -ebilmek söz konusu değildir. ol der oluverir.
"sana benden baska kayan oldu mu" tarzında bir soru.

(bkz: aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık)
tanrının kaldıramayacağı bir taş olmayan/olamayacak bir kavramdır, hezeyandır. ancak olanı ve olmayanı yaratan da tanrıdır. nihayetinde insan zihninde böyle bir taş var ise; bu taş zaten tanrı tarafından yaratılmıştır, ama tanrı onu kaldırmaya da yoketmeye de muktedirdir.

aynen insanı yaratan tanrıdır, onu öldürecek ve canlandıracak olan da odur örneğinde olduğu gibi.

anaokulu seviyesine inip anlatmak gerekirse; sen sıçamayacağın bir lokmayı yiyorsun, sonra sindirip sıçıyorsun ya; onun gibi işte.

bilinen/aciz canlı ve bilim kavramlarına sığmayacak bir canlıyı mantıksal olarak çözümlemek birikim ve zeka ister. çocukça sorularla bunu çözümleyemezsiniz.
yaratır ve kaldırır. bu kadar basit.
insanların ne kadar aciz oldugunu gösterten durumdur.Oglum yer çekimi diye bir şey yok uzayda. (bkz: düşün azcık)
ben sordum kendisine, iplemedi beni.