bugün
- uzağı göremeyen insan15
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım15
- bir şarkı sözü der ki11
- anın görüntüsü22
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz15
- evlilik19
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız10
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel17
- kekeme olan biri doktor olurmu9
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- ali erbaş12
- bik bik moderatör olsun19
- icardi19058
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi13
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- kent lokantası niye bedava değil demek24
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır21
- istanbul suriyenin başkentidir12
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı46
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın8
- türkiyede çok abartılan arabalar18
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- almanya8
- boşuna yaşıyorum hissi17
- icardi1905 silik olsun kampanyası31
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler8
- sözlük kızlarının don renkleri19
- kanınıza rengini verir misiniz15
- aristoteles'in orta yolu10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri15
- patiswiss14
- integralin müfredettan kaldırılması12
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı18
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı10
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız8
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi17
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı14
- futbolcu ismiyle nick almak14
Türk gazeteci. 1860 yılında şinasi ile birlikte türkiye'nin ilk özel gazetesi tercüman-ı ahval'i kurdu.1862 yılında türkiye'de ilk kez posta pulu kullanımını başlattı. türk gazeteciliğinin kurucu ve öncülerinden sayılır.
1832 ile 1885 yılları arasında yaşamış, istanbul doğumlu, gazeteci ve devlet adamıdır. tam adı çapazade agah ömer beyefendidir. postahane-i amire nazırlığını başlatmıştır.
Posta pullarının ve gazeteciliğinin babası. Agah Efendi 1832 yılında istanbul'da SArıyer'de doğmuştur. Yozgatlı Çapanoğulları'ndan Ömer Hulusi Efendi'nin oğludur. Tıbbiyede yedi yıl kadar okuduktan sonra iyi Fransızca bildiği için öğrenimini bitirmeden "Babıali Tercüme Odası"na atanmıştır.
GAZETECi ve devlet adamı. istanbulda doğdu, elçiliği sırasında. Atinada oldil. Yusuf Agâh Efendi, tıp tahsilini yarıda bırakarak Tercüme Odasına memur olmuştu. Fransızca. ingilizce ve italyanca öğrendiğinden önce Parise Elçilik Kâtipliğine gönderildi. 1860 yılında Tercümân-f Ahval gazetesini Şinasiyle birlikte kurdu. Ertesi yıl Posta idaresinin başına getirildi. izmit ve Midilli Mutasarrıflığında bulundu. Son görevi ise Atina Elçiliğiydi.
APANZADE Yusuf Agâh Efendi, çok iyi ye- tişmTş bir gençti. Tercüme Odasındayken tanıştığı ibrahim Şinasi ile birlikte Tercüman-ı Ahval adiyle, özel kişilere ait ilk Türkçe gazeteyi kurduğu zaman henüz yirmi sekiz yaşında bulunuyordu. Ertesi yıl, çalışkanlığına ve ciddiliğine karşılık onu Posta ida- resinin başına getirdiler
O devirde memlekette posta işleri gayet yavaş gidiyordu. Atlı tatarlar ve posta arabalarıyle bir yerden bir yere eşya ve mektuoların taşınması, resmî yazıların ulaştırılması uzun zaman alıyordu.
O sabah, yeni Posta Nazırı Yusuf Agâh Efendi, fesini biraz arkaya yıkmış olarak makamına geldiği zaman bu seyrek, sivrice sakallı, «Alafranga görünüşlü» genç âmiri karşılayan sermümeyyiz, Posta idaresinin en kıdemli büro şefi kendisine ingiltere den gönderildiği anlaşılan bir mektup verdi. Agâh Efendi, birkaç lisan bilir bir kimse olduğu için, setresinin düğmelerini çözerek koltuğuna geçti, otururken bir yandan da kâğıda göz gezdirdi.
Birdenbire karşısında ayakta bekleyen başmü- meyyize, büro şefine mektubun zarfını gösterdi:
Görüyor musunuz efendi? Bu nedir, zarfın üstündeki?
Büro şefi, oraya yapıştırılmış bir küçük, resimli kâğıt parçası görüyordu. Üzeri de mühürlenmiş. damgalanmıştı. Agâh Efendi, izahat vermeği uygun buldu:
Buna ingilizler «Stamp», italyanlar «Stam- pa», Fransızlar «Estampe» derler. Bir taşıma işi için hükümetin aldığı ücret miktarını gösterir. Bir çeşit para veya makbuz gibidir. Zarfın üzerine yapıştırılır. Böylece, kaç kuruş vergi veya ücret alındığı anlaşılır. Ücret değiştikçe ıstampanın da rengi, biçimi, resmi ve üzerinde yazılı rakam değişir. Bunu ilk defa 1837 yılında ingiliz Parlâmentosu bir kanunla kabul etmiştir. Vergi alındığına dair damga yapılması için kabul edilen bu kanun posta nakliyatına da 1840 tarihinden itibaren tatbike başlandı. Şimdi bir mucip tezkiresinin müsveddesini kaleme alınız. Sadaret makamına arzedelim ve müsaade alarak bu ko-laylığı biz de tatbike başlayalım.
Başmümeyyiz efendinin ağzı bir karış açık kalmıştı. Ne cin fikirli adamdı şu yeni Posta Nâzın
Böylece, bedeli önceden ödenecek ıstampalarla değişmez posta ücretleri tatbik edilecek, para külfeti ortadan kalkacaktı. Bilhassa posta şubeleri bundan çok yararlanacaklardı.
Tabiî Agâh Efendi, memuruna bunları anlatırken Hicret yılı tarihlerini söylüyordu. Bulduğu usulün kolaylığını, Tanzimat Fermamndan beri batıya dönük işlerin faydalılarını almakta hükümetlerce gösterilen anlayışı bildiği için hiç tereddüt etmeden Sadrazam hazretlerine bu teklifi yaptırmıştı. Yalnız, ıstampa (baskı) gibi yabancı bir deyim kullanmak- tansa, onun yerine «Posta pulu» demeyi uygun gördüler.
Aradan daha bir yıl bile geçmeden, posta pulu usulü yayıldığından, Agâh Efendinin çıkarmakta olduğu Tercümân-ı Ahval gazetesinde şuna benzer ilânlar görülmeğe başlanmıştı: «Refik Bey tarafından ayda bir defa çıkarılan Mirât adlı resimli gazetenin . eyâlât (vilâyetler) ve ecnebi memleketler için posta pulu ücretine zam yapılır».
Agâh Efendi gerçi Posta Nazırlığında çok uzun bir zaman kalmadı. Çünkü, ona daha başka resmi görevler de veriliyordu ve bu çalışkan, gayretli genç, hepsinin üstesinden geliyordu. Ne var ki, Yeni Osmanlılar gizli cemiyetinden Ziya Beyin (Ziya Paşa) arkadaşı olduğu, onunla temas halinde bulunduğu için gazetesi kapatıldı, resmî görevleri üzerinden alındı. Sonraki sürgün hayatında da, Avrupaya kaçtığı sırada da, yazılı haberleşmelerinde mektuplar üzerine yapıştırılan posta pulları, ilk defa onun tarafından memlekette tatbik edilmişti.
Agâh Efendi, son derece yakışıklı bir gençti. Bu sebeple, girdiği her yerde görünüşüyle dikkati çeker, karşısındakilerin gönlünü kazanırdı. Bunun gerek gazeteciliği sırasında, gerek nazırlığında çok faydasını görmüştür. iyi tesir bırakmanın^ maksadı elde etmek için yarı yarıya kazanç sağladığım bilmekle beraber, Agâh Efendi, yalnız Yeni OsmanlIlarla ilişkilerinde zarara uğramış, efendiliğine rağmen sadrazamın muhabbetini kazanamamıştı.
Hattâ yakın zamanlara kadar sadece bir devlet memuru, büyük mevkilere geçmiş «Tanzimat Efendisi» olarak bilinirdi. Gazeteciliğimize hizmeti yeni yeni ortaya çıkarılmış, şimdilerde takdir edilmiştir.
Kaynak: http://www.yeniansikloped...h-efendi-2/#ixzz2OP4st8hJ
APANZADE Yusuf Agâh Efendi, çok iyi ye- tişmTş bir gençti. Tercüme Odasındayken tanıştığı ibrahim Şinasi ile birlikte Tercüman-ı Ahval adiyle, özel kişilere ait ilk Türkçe gazeteyi kurduğu zaman henüz yirmi sekiz yaşında bulunuyordu. Ertesi yıl, çalışkanlığına ve ciddiliğine karşılık onu Posta ida- resinin başına getirdiler
O devirde memlekette posta işleri gayet yavaş gidiyordu. Atlı tatarlar ve posta arabalarıyle bir yerden bir yere eşya ve mektuoların taşınması, resmî yazıların ulaştırılması uzun zaman alıyordu.
O sabah, yeni Posta Nazırı Yusuf Agâh Efendi, fesini biraz arkaya yıkmış olarak makamına geldiği zaman bu seyrek, sivrice sakallı, «Alafranga görünüşlü» genç âmiri karşılayan sermümeyyiz, Posta idaresinin en kıdemli büro şefi kendisine ingiltere den gönderildiği anlaşılan bir mektup verdi. Agâh Efendi, birkaç lisan bilir bir kimse olduğu için, setresinin düğmelerini çözerek koltuğuna geçti, otururken bir yandan da kâğıda göz gezdirdi.
Birdenbire karşısında ayakta bekleyen başmü- meyyize, büro şefine mektubun zarfını gösterdi:
Görüyor musunuz efendi? Bu nedir, zarfın üstündeki?
Büro şefi, oraya yapıştırılmış bir küçük, resimli kâğıt parçası görüyordu. Üzeri de mühürlenmiş. damgalanmıştı. Agâh Efendi, izahat vermeği uygun buldu:
Buna ingilizler «Stamp», italyanlar «Stam- pa», Fransızlar «Estampe» derler. Bir taşıma işi için hükümetin aldığı ücret miktarını gösterir. Bir çeşit para veya makbuz gibidir. Zarfın üzerine yapıştırılır. Böylece, kaç kuruş vergi veya ücret alındığı anlaşılır. Ücret değiştikçe ıstampanın da rengi, biçimi, resmi ve üzerinde yazılı rakam değişir. Bunu ilk defa 1837 yılında ingiliz Parlâmentosu bir kanunla kabul etmiştir. Vergi alındığına dair damga yapılması için kabul edilen bu kanun posta nakliyatına da 1840 tarihinden itibaren tatbike başlandı. Şimdi bir mucip tezkiresinin müsveddesini kaleme alınız. Sadaret makamına arzedelim ve müsaade alarak bu ko-laylığı biz de tatbike başlayalım.
Başmümeyyiz efendinin ağzı bir karış açık kalmıştı. Ne cin fikirli adamdı şu yeni Posta Nâzın
Böylece, bedeli önceden ödenecek ıstampalarla değişmez posta ücretleri tatbik edilecek, para külfeti ortadan kalkacaktı. Bilhassa posta şubeleri bundan çok yararlanacaklardı.
Tabiî Agâh Efendi, memuruna bunları anlatırken Hicret yılı tarihlerini söylüyordu. Bulduğu usulün kolaylığını, Tanzimat Fermamndan beri batıya dönük işlerin faydalılarını almakta hükümetlerce gösterilen anlayışı bildiği için hiç tereddüt etmeden Sadrazam hazretlerine bu teklifi yaptırmıştı. Yalnız, ıstampa (baskı) gibi yabancı bir deyim kullanmak- tansa, onun yerine «Posta pulu» demeyi uygun gördüler.
Aradan daha bir yıl bile geçmeden, posta pulu usulü yayıldığından, Agâh Efendinin çıkarmakta olduğu Tercümân-ı Ahval gazetesinde şuna benzer ilânlar görülmeğe başlanmıştı: «Refik Bey tarafından ayda bir defa çıkarılan Mirât adlı resimli gazetenin . eyâlât (vilâyetler) ve ecnebi memleketler için posta pulu ücretine zam yapılır».
Agâh Efendi gerçi Posta Nazırlığında çok uzun bir zaman kalmadı. Çünkü, ona daha başka resmi görevler de veriliyordu ve bu çalışkan, gayretli genç, hepsinin üstesinden geliyordu. Ne var ki, Yeni Osmanlılar gizli cemiyetinden Ziya Beyin (Ziya Paşa) arkadaşı olduğu, onunla temas halinde bulunduğu için gazetesi kapatıldı, resmî görevleri üzerinden alındı. Sonraki sürgün hayatında da, Avrupaya kaçtığı sırada da, yazılı haberleşmelerinde mektuplar üzerine yapıştırılan posta pulları, ilk defa onun tarafından memlekette tatbik edilmişti.
Agâh Efendi, son derece yakışıklı bir gençti. Bu sebeple, girdiği her yerde görünüşüyle dikkati çeker, karşısındakilerin gönlünü kazanırdı. Bunun gerek gazeteciliği sırasında, gerek nazırlığında çok faydasını görmüştür. iyi tesir bırakmanın^ maksadı elde etmek için yarı yarıya kazanç sağladığım bilmekle beraber, Agâh Efendi, yalnız Yeni OsmanlIlarla ilişkilerinde zarara uğramış, efendiliğine rağmen sadrazamın muhabbetini kazanamamıştı.
Hattâ yakın zamanlara kadar sadece bir devlet memuru, büyük mevkilere geçmiş «Tanzimat Efendisi» olarak bilinirdi. Gazeteciliğimize hizmeti yeni yeni ortaya çıkarılmış, şimdilerde takdir edilmiştir.
Kaynak: http://www.yeniansikloped...h-efendi-2/#ixzz2OP4st8hJ
Cok capkin bir film karakteridir.
görsel
1981 yapımı Kanlı Nigar filminde başrollerde rahmetli Kemal Sunalla. Fatma Giriğin rol aldığı filmde usta oyuncu Dinçer Çekmezin canlandırdığı uçana kaçana halllenen karekter hele birde filmin sonunda hacı bumbala hazretlerinin nigardan helallik alıcaksın demesi üzerine libidonunda tavan yapmasıyla nigarın evinde bir helallik almaya çalışması varki evlere şenlik
1981 yapımı Kanlı Nigar filminde başrollerde rahmetli Kemal Sunalla. Fatma Giriğin rol aldığı filmde usta oyuncu Dinçer Çekmezin canlandırdığı uçana kaçana halllenen karekter hele birde filmin sonunda hacı bumbala hazretlerinin nigardan helallik alıcaksın demesi üzerine libidonunda tavan yapmasıyla nigarın evinde bir helallik almaya çalışması varki evlere şenlik
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar