bugün

uyumadan önce düzenli bir hayat kursun artık diye dua edeceğim insandır. az çok da olsa artık kendisinin ne olduğu belli olan insandır lakin.
32 hala çok geç değildir. Ama lisede üniversitede çevresinde kim varsa sevdiği eski kız arkadaşı falan evlenmiştir.
evlendiği vakit bu düzensiz hayatını bile arayacak insandır. çevresini dikkatle izler ve ders çıkarır bu insan. düzen denilen şey aslında sıkıcı bir monotonluktan ibarettir.
umutlarını yitirmemesi gereken insandır. allah sağlık sıhhat versin.
daha ne ömrü kalmış ki allah uzun ömür versin de yani artık kurmaya çalışmasındır o zaten. *
herkesin bir şekilde derdine düştüğü insan.
- peki kendisine soralım, düzen kurmamak nasıl bir duygu sayın 32 yaşına gelip düzenli bir hayat kuramayan insan (32ygdbhki)?
- valla iyi yanları olduğu inkar edilmez, bir kere her şeyi sadece kendinle müzakere ediyorsun. yani, bir şeyi yaptın, derdi sana, yapmadın gene sana. hesap vermiyorsun, sorumluluk almıyorsun, iyi yani. bir de tabii bir şeye kilitlenip kalma durumu yok, hop iş değiştir, hop kafa tatili, hop plan yap geleceğe dair... planlar da kalıcı değil ha, geçen sene bar açasımız vardı, bu yıl hindi çiftliği dedik arkadaşlarla. haliyle tabii arkadaşların bir kısmını emekliye ayırıyoruz ara ara.

- peki sayın 32ygdbhki, hiç zorlukları yok mu bu tür bir yaşamın?
- var tabii. onu demedim mi? misal önüne gelen soruyor, ne olacak, ne yapacaksın diye. sormasa kalından geçiriyor, dışarıdan bakana ezikliyor, bundan adam olmaz diyor falan. zor tabii. misal, sen ben şimdi kalkıp bir yere gitsek, ben süper giyinsem, sen de yırtık kot diyelim, ama bilen biliyor, bu gazeteci diyor, bu ipsiz sapsız. misal ben de çok acayip işler yaptım, dört okul bıraktım mesela, ama hiç mezun olmadıysan kıymeti yok.

- sayın 32ygdbhki, evliliğin bu konudaki önemine dair neler diyeceksiniz?
- evlilik önemli tabii, evlilik çok önemli. bu hayatın yegane düşmanı evliliktir, yani adamın içinde olsa bile evlenince olmuyor, hele de çocuk falan, zor. ama bu hayat da evlilik kaldırmıyor mesela. yani oluyor tabii ara ara sevgililerimiz, yalan konuşmayayım, yaşımdan dolayı evlenirim diye ümit eden kızların ekmeğini çok yedim. yani umut bağlıyorlar, ama şimdi hem bu hayattan çıkmak, hem de plan yapmak bizim gibi adama zor. sözlük ortamlarında piç diyorlar ya, ben çok alınıyorum, öyle insan mıyız biz abim? hiç de piçlikten değil, ben de mesela kızı seviyorum, hatta evlenmeyi düşünüyorum, ama işte alışmamış götte don durmuyor.

- seçtiğimiz kelimelere biraz dikkat edersek, minik izleyicilerimiz açısından, kötü örnek olmadan...
- sokayım kelimene, ben diyorum hayatta bir dikili ağacım yok, sen kelimedesin harftesin.

- peki çok teşekkür ediyoruz size sayın 32ygdbhki.
- ben teşekkür ederim aslanım, ama diyim bak bu yol yol değil aslında. yani memnunuz biz ama bu yol yol değil, maçası yemeyen gelmesin bu camiaya.

- bir başka röportajda görüşmek üzere...
en azından 3 senem var .
eşittir bir baltaya bir türlü sap olamayan insan.
ben de yakında bu guruba dahil olacağım ama şu bir gerçek ki yeni nesil ya da benim çevrem de insanlar ancak okul askerlik master yurtdışı vs derken yeni kendine geldi.yirmilerde düzen kuranların da hali çok iç acıcı değil..Hayat şartları düzen kurma yaşını artık ilerletti bu nedenle düzen kurmak için çok iyi bir yaş..
doktordur.
Acelesi olmayan kişidir. her ne olursa olsun özgürdür.

Parası varsa varsın bekar ve düzensiz yaşasındır.
Ya çok büyük bir kariyere sahiptir, yada hiç bir şeye sahip değildir ve olamayacaktır da.
ulan tamda yaşım 32 olmuş bu başlığa bi entry girmek farz oldu.
şimdi genç dostum düzenli bi hayat istiyosun demi.
Ben sana biraz anlatayım. 7 senelik evlilik hayatım ve 1,5 yaşında iki çocuğum var. Tecrubemi bil diye söylüyorum.
Toplumda düzenli bi hayat deyince ilk önce iyi bir iş, iyi bir eş ve sonrasında çocuk gelir. Toplumun sana baskı kurduğu unsurlar bunun üzerinedir zaten.
Okuldan çıkmışsındır, askerliğini yapmışsındır. iş ararsın. Herkes sorar buldun mu ? Sende buldum kafasını diye cevap verirsin.
işi bulursun sırada eş vardır. Herkes başlar dayatmaya. Evlen evlen evlen evlen. Ve bi yerde sike sike evlenirsin.
Artık evlisin. Hadi geçmiş olsun. Sonra aradan 6 ay geçer olmuyo mu soruları sorulmaya başlar. Çocuk çocuk çocuk çocuk. Sende yaparsın mecbur.
Peki bunlar düzenli bi hayatın gereksinimleri midir ? Emin ol değildir koçum.
Neden mi ?
Düzen sana toplumun dayattıkları değil senin yaşamak istediğindir. Hani bi reklam vardı. Abi " Bana dağanık diyorlar ama ben aradığımı buluyorum" diyodu. Hatırladın bunu. Hayat budur kardeşim. Sen ne yaşamak istiyosan odur düzen.
Düzen ne iştir, ne eştir, ne çocuktur, ne ev nede arabadır.
Yukarıdaki liste sana elbette çok şey verir. Ama çok şeyde götürür.
Sonra bi bakarsın ulan bi hayatım var benim. Ama ben o hayatın neresindeyim. Bilemezsin.
O yüzden dostum yaşa hayatını. 32 değil 40 da olsan eğer mutluysan tıka kulaklarını.
Vallaha.
Öptüm...
düzen sorusunun cevabını farklı bulmuş insandır belki...
düzen sizi düzen toplumun dayattığı evlilikse ben kuramamışım demek ama 10 yıldır istanbul gibi şerefsiz bir şehirde tek başıma ayaklarımın üstünde durdum ampülümü de taktım tüpü mü de taşıdım tinerci bıçakladı hastaneye bile kendim gittim, ülkenin ve hatta bazıları dünyanın en büyük firmaları olmak üzere pek çok şirkette çalıştım ve hepsinden kendi isteğimle istifa ederek çıktım benim yaşımda hala master falan hikayeleri uydurup hayata atılmaktan korkan ailesinin güvenli ortamında yaşayan arkadaşlara bakınca mantığım onları küçük görse dahi içimdeki küçük çocuk öykünüyor daha çok çocuk kalsaydım keşke diye dövünüyor...

şimdi artık istanbul'a gelmeme eskiden karşı çıkmış ailem bile 'yavrum kurulu düzenin var kariyerin var emek verdin' bla bla diyor onların yanına temelli dönersem mutsuz olacağımı düşünüyorlar, onların haklılığından korktuğum için gidemiyorum da sözüm ona türkiye'nin en büyük holdinglerinden biri olan bence fuhuş yuvası adaletsizlik merkezi sistemsiz iğrenç bir yer olan işyerimden ayrılıp kalbimin sesinin yoluna gittim yine sözüm ona istanbul'un en bohem cafelerinden birinde aşçı olarak işe başladım ama korktum düzenden ödenmesi gereken kiradan, arkadaşlarla gezip tozamamaktan vs. ya da alışmıştım sabah 8 akşam 6 ebemin ırzına geçilmesine ofis kölesi olarak çalışmaya yemedi 12 saat ayakta kalmak arkadaşlarım cafede oturup toto büyütürken onlara hizmet sunmak... hayalimden vazgeçmedim ama sadece erteledim bir gün kendi işimin sahibi olana dek çünkü anladım ki en sevdiğin hobin dahi olsa - ki bunu zamanında tiyatro da da deneyimlemiştim- adı iş olup geçimini sağlamak için yaptığında tadı kaçıyor başkalaşıyor...

sözü uzattık yine efenim ne diyorduk düzen değil mi acaba ben bir düzen kurdum mu beni destekleyen aileme ve her üzgün olduğumda bana beni hatırlatan arkadaşlarıma göre başardım ama annemin teyzesine göre alamadım ya kucağıma o bebeği bir hiç'im zavallının tekiyim, birlikte çalıştığım üst düzey yönetici hanımefendi(!) ye göre bu kadar akıllı biriyken daha çok okuyup daha hırslı olup yukarılara çıkamadığım için ortalamayım, şanslı hatunlara göre bu güzellikle hala hayat kavgasını tek başıma verdiğim için biraz aptal çokca şanssızım...

son söz olarak düzeni düzeyim efendiler tek dileğim bana hayatta sahip olmak istediğim en önemli sıfat olan anneliği hakkıyla yaşatacak işyerinde süt sağma sefaletini, çocuğunu evde bakıcıya bırakıp işe gitme gafletini yaşatmayacak anlayışlı sevgi dolu bir adam...

on sene önceki feminist ve idealist bana bu yazıyı gösterseniz kafa göz dalardı size -o zaman çok eli maşalıydı- ama düzen dediğiniz o saçmalığın peşinde geçirdiğim yıllar öyle yordu ki beni gerçeğin çok basit olduğunu kavradım şimdi annemin teyzesi gibi derseniz ki ay yok mu hiç kısmet bul birini evlen efendiler düzen sizi düzmeye devam edecekse yani bir kahraman sizi düzülen düzenden çekip çıkarmayacaksa ne gereği var ben bu düzenimde iyiyim...

ve o zaman şarkıya bağlanalım (bkz: çember)
ateisttir, evlenmeye ne gerek var, benim canım sıkılır gözü ile bakıyordur.
oturup dusunmesi gereken insandır.

görsel
Ohhh miss insanıdır.
Düzenli bir hayattan kasıt iş, eş, aş, çocuk ise kurmasın amk.

Millete karışmayı ne seviyoruz ya hu. istediği gibi yaşasın bize ne.
aslında düzen denilen şeyin sisteme adapte olup olmama durumuna düşmüş kişidir. ayrıca bu hayat denilen zarı attığında kırmızı bir geldiyse yapacak pekte bir şey yok.
ne gereği var düzenli hayatın? düzenli uyku verin bana.

tanım yapıyorum: 32 yaşına gelip düzenli hayat kuramayan insandır. aynı zamanda düzenli hayattan kasıt evliliktir.

malzemeler:

ev işlerinden anlayan bir kadın,
para kazanma işlerinden anlayan bir erkek,
bir adet öz evlat,
bir adet ev,
bir adet araba,
vakit buldukça ailesini gezdiren bir koca,
dağ, mangal, et, köfte, domates, biber.
semaverde çay,
kuru yemiş.
Ozgurlugune duskun insandir.
düzenli hayattan kasıt nedir?kime göre neye göre düzenlidir? sorularını akıllara getirir.
işi ve sağlığı yerindeyse gerisi teferruattır.
Şunu okuması gerekir

yaşım 32.annemle yaşıyorum. babam da var, ama o oturma odasında yaşıyor. annemle ben salondayız. bir bankada orta kademede çalışıyorum. hiç sevgilim olmadı. bir keresinde, üniversitenin ikinci yılında gönül diye bir kızla yakınlaşmıştım. okul çikışları yürürdük. dünyayı konuşurduk, sevgiyi konuşurduk, birlikte dans kursuna gitmemiz gerektiğini konuşurduk. iki kez de sinemaya gitmiştik. biri forget paris öteki de braveheart. geceleri uykuya dalmadan önce onu düşünürdüm. sabahları uyandığımda akılma gelen ilk o olurdu. okul partisinde onu cem'le öpüşürken gördüm, sonra...

gittiğim ilk maç fenerbahçe-beşiktaş arasındaydı.1979 yılıydı galiba. süleyman'ın cemil'i marke ettiği maçtı. sahadaki tek sarışın süleyman'dı, ben de beşiktaş'ı tutmaya karar verdim. insanlar cemil turan, lefter, metin oktay, şeref gibi futbolcuları görüp takım tutar. ben gidip adı sanı bilinmeyen, şu an esamesi bile okunmayan bir defans oyuncusu sayesinde beşiktaş'ı tuttum. bir de çocukken trt'de ilker yasin'in sunduğu avrupa'dan futbol programını hiç kaçırmazdım. ispanyol liginde osasuna diye bir takım vardı. hala var. osasuna denen bu takım diğerlerine nazaran zayıf bir takımdı. ve ilker yasin sürekli '' ender gelişen osasuna atakları'' diyip dururdu. osasuna takımı ender geliştirdiği ataklar sayesinde avrupa'da tuttuğum takım oldu. aynı dönemde liverpool, bayern, nottingham forrest gibi takımlar havada uçuşurken, ben osasuna sempatizanı olmuştum.

okuduğum bütün okulları birincilikle bitiridim. bu çok istediğimden olmadı. yapacak daha iyi bi'şeyim yoktu. hep ders çalıştım. futbolcu olmak isterdim ama mahallede beni pek takıma almazlardı. zaten çok yeteneksizdim. beden derslerini de hiç sevmezdim. uzun mesafeli koşularda diğerlerine kronometre tutarlardı. beden hocası benim koşacağım gün kronometre yerine takvimle gelmişti. herkes çok gülmüştü. ben de çok gülmüştüm. masa tenisinde kimse yenemiyordu ama...

çok arkadaşım yok. liseden bahadır var. o da amerika'da şimdi. sürekli çağırıyor, ama gidemem. uçaktan çok korkuyorum. yalnızlık gibi bir sorunum yok. insanlar beni seviyor. ama sadece o kadar. oraya buraya pek çağırmıyorlar. şirket eğlencelerinde yeterince sosyalleşiyorum zaten. çok kitap okuyorum ama hemen unutuyorum. konsantrasyon sorunum varmış. bunu bir yerde okumuştum. bir de karmaşık insan ilişkilerine bulaşmamak daha iyi oluyor galiba. çok emin değilim ama, içiniz boşalmıyormuş. bunu da bir yerde okumuştum. içiniz boşalmıyor...yani sizi siz yapan özelliklerinizi yitirmiyorsunuz. yani hayat boyu bakışlarınız değişmiyor. çocukken nasıl baktıysanız, hayat boyu öyle bakıyorsunuz. ama itiraf etmeliyim ki bir kız arkadaşım olsa çok iyi olurdu. öyle sevişmek için falan değil, birlikte bi'sürü şey yapmak için. ne biliim, birlikte yemek yapardık, masa tenisi oynardık, kim 500 milyar ister'i birlikte izlerdik. erenköy sahilide yürürdük. işte böyle şeyler. bi'de bol bol konuşurduk.

benden yazmamı istediler. yazacak kadar çok şey bilmiyorum ki. ısrar ettiler...peki yazıyim de ne yazıyim? kendini yaz, yaşadıklarını yaz dediler. içimden ''yaşadıklarımdan ancak kutu oyunu yapılabilir, başka bir halta yaramazlar'' demek geldi. sonra düşündüm, herkesin herşeyi bildiği bir ülkede, bir şeyleri bilmemek üzerine yazılabilir diye... birileri okur mu diye merak ettim, neden olmasın? ender gelişen osasuna atakları beni heyecanlandırmıştı.

belki sizleri de heyecanlandırır..
niye oturup düşünsün dangoz? o güne nasıl geldi, sordun mu?