büyük çerkes sürgünü.insanlık tarihinin en büyük soykırımı.145. yılını anıyoruz.

"insanları vatanlarından atabilirsiniz, ancak vatanlarını kalplerinden asla"
145 yıl önce atalarımızın vatanlarından sürüldüğü tarih, saygıyla ve üzüntüyle anıyoruz.
ayrıca varlık sebebim.
(bkz: yasasın bagımsız kafkasya)*
intikamını alacağımız günü aşkla beklediğimiz "büyük sürgün" günü.

intikamın intikamımdır kardeşim.
sen yüreğinde taşla uyurken,
ben rahat uyuyamam.
intikam borcu değil ama mücadele borcumuzun aşikar olduğu bir gündür. tüm tiranlar, zulmedenler yok oluncaya kadar en azından.
Sürgünle ilgili belgesel için : http://video.yahoo.com/watch/5347116/14091680
insanlık tarihinin en büyük soykırımının 146. yılın anıyoruz.

(bkz: bütün çerkesler el ele)
'Dağlılar teslim olmuyor diye biz davamızdan vazgeçemezdik. Silahlarını alabilmek için yarısının kırılması gerekti.
Kanlı savaşta bir çok kabile tümüyle yok oldu. Ayrıca,çoğu anneler bize vermemek için kendi çocuklarını öldürüyorlardı...' Rus Tarihçi SULUJiYEN.

işte öyle bi şey.
asla unutulmayacak "çerkes soykırımı" günü.
rusların yaptığı soykırımın tarihi.
Çerkesler 21 Mayıs 1864’de sona eren Rus-Kafkas Savaşı ile birlikte insanlık tarihinin en trajik sürgünlerinden birini yaşadı. Nüfusun yüzde 70’i yurtlarından edildi. Onbinlercesi sürgün yollarında can verdi. Sağ kalanlar, dönemin Osmanlı topraklarına dağıtıldı

Savaş boyunca yurtlarını terke zorlanan Çerkesler savaşın bitimi ile birlikte insanlık tarihinin en büyük ve en dramatik sürgününe maruz kaldılar. Tarihi kayıtlara göre 1.500.000’e yakın Çerkes Kuzey Kafkasya’daki yurtlarından sürülerek Osmanlı topraklarına gönderildi. Başka bir değişle, Çerkes nüfusunun yüzde 70’i sürgün edildi. Bu trajik sürgün, Tuapse, Soçi ve Sohum gibi liman kentlerine toplanan yüzbinlerin gemilerle Varna, Samsun, Sinop, Trabzon gibi Osmanlı liman kentlerine nakledilmesi, oradan da Osmanlı topraklarına (Anadolu’ya, Ortadoğu’ya ve Balkanlar’a) dağıtılması ile sonuçlandı. Onbinlerce kişi yollarda açlıktan, hastalıktan ve soğuktan can verdi.

Osmanlı topraklarına dağıtılan bu büyük Çerkes nüfusu, 150 yıla yakın süredir Osmanlı, Türkiye, Ortadoğu ve Balkanlar’ın tarihinde pişerek varlıklarını sürdürmeye çalışıyor. Bugün itibariyle anavatanları Kuzey Kafkasya’da nüfusları 800 binle sınırlı olan Çerkeslerin diyasporadaki toplam nüfusları Türkiye ve diğer ülkerle birlikte 5-6 milyona ulaşıyor.
dünya tarihinin gördüğü en kanlı en vahşi en acımasız soykırımlarından birinin sembol tarihi.
2014 yılı 150. yılına rast gelmekte.
2014 yılında ise, soykırımın faili rusya soykırımın en kanlı görüntülerine sahne olan, adını tamamen katledilen bir çerkes kavminden alan ve soykırım sonrası zafer yürüyüşünü yaptığı sochi kentinde kış olimpiyatları düzenlemeye hazırlanıyor. sochi bir yaz kenti olmasına rağmen...
yani 1864 yılında cesetler üzerinde yaptığı yürüyüşü, 2014 yılında soykırıma uğrayanların maneviyatları üzerinde yapacak. bir yandan da olimpiyatlarla dünya tarihinde eşine pek rastlanmamış soykırımı ve kanı kurulamaya çalışacak.
izin verecek miyiz?..
inş. vermeyceğiz.
her geçen yıl artan bir kararlılıkla "soykırım" olduğu vurgulanarak eylemler artmakta..
aydınlarımız bunun "soykırım" olduğunu telaffuz etmekten kaçınsalar da biz failin karşısına dikilmey devam edeceğiz.
bu akşam #çerkessoykırımıeylemi ht si ile twitterdan da sesleneceğiz.

bu sese ses verelim. çünkü soykırım bi insanlık suçudur!
20 mayıs pazar günü saat 13:00 te taksim'de dile getirilecek tarihtir.
#çerkessoykırımıeylemi
--spoiler--
20 Mayıs’ta Saat:15.00'de Taksim’de bizimle birlikte yürüyecek, sloganlarımızı haykırıp, pankartlarımızı taşıyacak herkes bilmeli ki:

bizler için, 21 Mayıs, dünyanın en barışsever halklarından biri olan Çerkeslerin özgürlüklerini ve vatanlarını korumak için tutuştukları savaşın sona erdiği; galiplerin atalarımızın cesetleri üzerinde zafer gösterileri yaptığı bir gündür.

bizler için, 21 Mayıs, Çerkeslerin savaşın yenilen tarafı olarak katliamdan geçirildikleri, topraklarının yağmalandığı ve nüfuslarının % 90’ını soykırım ve sürgüne kurban verdikleri bir gündür.

bizler için, 21 Mayıs, Çerkesya’nın bağımsızlığını yitirdiği; işgal ve ilhak edildiği, emperyalist ve yayılmacı Çarlık Rusyasının bunu dünyaya ilan ettiği gündür.

Yani 21 Mayıs, Çerkesya’nın ve Çerkeslerin ilelebet yokedilmek istendiği bir gündür.

Ve biz Çerkesler, bugün hala hem anavatanımızda hem de diasporada gelecek kaygısı içerisinde yaşıyorsak; varlığımız tehdit altındaysa, bunun sorumlusu, Çarlık Rusyası’nın politikalarının hala devam ediyor olmasıdır.
--spoiler--
--spoiler--
21 mayıs direnişin günüdür, dayanışmadır, eşitlik talebidir!..

21 mayıs, kafkasya'da yüzyıllarca süren, egemenlerin kafkasya'yı ele geçirme savaşlarının, çerkesler aleyhinde sonuçlandığı gündür. 21 mayıs, egemenlerin yaptığı tarihin yoksullar ve emekçiler için yıkıcı sonuçlarını ortaya koyan sembollerden birisidir. bu tarih, sürgün yolunda kaybettiğimiz insanların tarihidir, bu tarih, 50 kişilik teknelere 200 kişi doldurup, tekne batıran insanlık dışı zihniyeti hafızalara kazıyan tarihtir. bu tarih, sürgüne uğramış, binlerce insanını kaybetmiş bir halktan, köle, cariye, asker çıkarma anlayışını hafızalarımıza kazıyan tarihtir. bu tarih, barbarlığa, işgalciye, haksızlığa direnen tüm halkların sergilediği gibi, onurlu bir mücadelenin hafızalara kazındığı tarihtir.
21 mayıs 1864'ün arka planındaki anlayış, bugün başka biçimlerle karşımıza çıkmaktadır. bugün, hazar petrolleri üzerinden karşımıza çıkmaktadır. bugün, kafkasya'da nato askeri yetiştiren türkiye'yle karşımıza çıkmaktadır. bugün, abd müttefikliğinde kendisiyle aynı safta yer alan, şaakaşvili gürcistanı'nın ''toprak bütünlüğüne'' saygılı akp hükümetinde karşımıza çıkmaktadır. bugün ubıhça'nın kaybolduğu gibi, birçok dilimizin tehlikede olduğu anadolu coğrafyasında karşımıza çıkmaktadır. bugün kardeş halkları birbirine düşüren, bölgede huzur ve refahın yerine istikrarsızlığı koyan, günümüzün kapitalist rusyası'nda karşımıza çıkmaktadır.
kafkasya halklarının belleğini ve direniş algısını belirleyen bu önemli gün; sıradan bir anma veya dert yanma günü değil, sürgünü, soykırımı ve bunların günümüzdeki eşdeğerlerini bütünlüklü ele alıp, direnme ve dayanışma bilincimizi en fazla açığa çıkarmamız gereken bir haykırma ve hesaplaşma günüdür.
sürgün ve soykırım, bir insanlık suçudur. bu nedenle 21 mayıs’ta, tüm halkları ‘emeğin, özgürlüğün, eşitliğin safında’ yan yana yürümeye davet ediyoruz.
biz, bu tarihin yıprattığı halkımızın duygularını istismar eden, halkımızın ve ilericilerin birikimine ve gücüne değil, küresel güçlere bel bağlayan algıya karşı, dünya halklarının eşitlik talebini haykırıyoruz. kafkasya'da ''amerikan baharı'' örgütleyicilerine karşı, eşitlik ve özgürlük mücadelesinin örgütlenmesi gerektiğini haykırıyoruz. tam boy işbirlikçilerin, milliyetçilerin, gericilerin demogoji ve yalanlarına karşı, insanlığın ilerici birikimini savunuyoruz.
biz, halklarımızın yaşadığı bu trajediyi kullanarak kendisine kafkasya’da koridor açmaya çalışan uluslararası güçlerle ortak çözüm arayışında olan neo-liberallerin stratejik hedeflerine, her türden küresel aktöre karşı tam bağımsız bir yerden 21 mayıs algımızı belirliyoruz.

bizler, aynı pankart altında olacağımız yürüyüşümüzü saat 15:00'te kabataş’tan başlatarak, dolmabahçe’deki korteje katılıp beşiktaş’ta halklarımızla yan yana olacağız. halklarımızı, eşitlik ve özgürlüğü haykırmak için 20 mayıs pazar günü, kabataş'ta buluşmaya çağırıyoruz.
yaşasın dünya halklarının eşitlikçi geleceği !
sürgün ve soykırım insanlık suçudur, tüm ezilenler saflara!..
emekçiler, kimliğinden yoksun bırakılanlar! omuz omuza, 21 mayıs’a!..
ne abd ne ab ne rusya, yaşasın özgür kafkasya!..

yoksullar ve yoksunlar için çerkesler ve dostlari
sosyalist çerkesler
--spoiler--
çerkeslerin sürgüne maruz kaldığı tarihtir.
daha yüz elli yıl evvel, imparatorluklar çağının güç savaşlarına kurban olan bir halkız. bir imparatorluğun genişleme iştahına, diğerlerinin nüfuz hevesine yenik düştük. kimileyin cesaretin ateşinde yandık, kimileyin korkunun gölgesine sığındık. gafleti de gördük, ihaneti de. kahramanlığımız kadar, sancağı yere düşürmüşlüğümüz de oldu. yenildik, kırıldık, bölündük, sürüldük. daha dün gibi hatırladığımız, ağıtlar yakıp öyküler anlattığımız bir sürgünün çocuklarıyız. biz halkız. biz, sürgünde bir halkız.
kalanlarımız der ki,
yaralıydık, yarımdık, azdık, acizdik. yurdumuzun koynunda dinlendik, toprağımızın cömert ellerinde şifa bulduk, ormanımızın mabedinde ruhumuzu yeniledik. azdık ama umudumuzu biriktirdik, tutunup köklerimize yeniden ayağa kalktık. acizdik ama cesaretimizi biriktirdik, yeni bir dünya kurduk. nice yeni istilacılara direndik, savaştık. direndik dişle tırnakla, inatla umutla. yendiğimiz de oldu, yenildiğimiz de. özgürlüğü de tattık, bağımsızlığı da. gururu da yaşadık yeniden, onuru da. direndik bugünlere. tarih akar usulca. saramadığımız tek yara, sökemediğimiz tek acı kaldı yüreğimizde. yokluğunu çekeriz gidenlerin. tarih akar usulca. bekleriz dönüşünü diğer yarımızın, geleceği birlikte kurmak için. Eksiğimiz artar, bekleyişimiz artar, hasretimiz artar. Tarih akar usulca.
gidenlerimiz der ki,
yeniktik, bitiktik, teslimdik. köhne teknelerle sürüklendik karadeniz’in hırçın dalgalarına. bıraktıklarımızla helalleşmeden, toprağımızla vedalaşmadan düştük yollara. hastalıktan, açlıktan, soğuktan kırıla kırıla, denize beden vere vere vardık yeni yurtlarımıza. ve nice bedeller ödeye tutunduk yeni hayatlarımıza. çoktuk çoğaldık, şimdi milyonlarız. açtık açıktık, şimdi ‘karnımız toktur, sırtımız pek’. sanki unutmuş gibi terk ettiklerimizi, sanki umursamazmış gibi yitirdiklerimizi yaşarız yeni dünyamızda kendi halimizde. tarih akar usulca. aklımız karıncalanır sanki, yüreğimiz paslanır gibi. tarih akar usulca. kökler unutmaz, bırakmaz bizi. tutar düşüşümüzü, boşlukta kayboluşumuzu. tutar tükenişimizi. biliriz sürgünde bir halkız. biliriz dönüş vakti gelir. tarih akar usulca.
güzel yurtlarımız vardı ve rüzgar kanatlı atlarımız.
güzel şarkılarımız vardı ve sonsuz düşlerimiz.
kara gün, kara günümüz. kolumda bir siyah bant olmadan, atalarımın mezarı, uğursuz karadeniz'in başında intikam yeminleri etmeden durmadığım, durmayacağım gün... o moskof'lardan halkımın öcümü alıncaya dek de durmayacağım. durursam namert oğlu namerdim.
"bize taktıkları göçmenler adını hep yadırgamışımdır.
ülkelerini terk etmiş insanlar demektir bu
oysa biz ülkemizi terk etmiş değiliz
kendi isteğimizle başka bir ülke seçerek.
biz yabancı bir ülkeye süresiz kalmak için de gelmedik.
tersine kovulanlarız biz, yasaklanmışlarız.
bize kapısını açan bir yurt değil, sürgün yeri olmalı.
elverdiğince sınıra yakın bir yerde
tedirgin beklemeliyiz dönüş gününü,
en küçük bir değişimi bile gözleyerek sınırın ötesinde,
kalbimiz çarpa çarpa sorguya çekerek her yeni geleni,
tek bir şey unutmadan, tek bir şeyden vazgeçmeden
ve hiçbir şeyi bağışlamadan, olup biteni hiçbir şeyi.
biz kendimiz bile vahşet söylemleri gibiyiz,
sınırların ötesine sızabilen.
kalabalığın içinde yırtık pabuçlarla dolaşan her birimiz
ülkemizi lekeleyen namussuzluğun kanıtıyız.
ama hiçbirimiz burada kalmayacağız.
son söz daha söylenmedi."
kendisini cerkeslerden ayırmayan biri olarak öncelikle o gün şehit olanlara saygılarımı gönderir mekanlarının cennet olmasını dilerim.

söyliyeceklerim zor cümleler yazmadan önce düşünmek lazım. düşünüyorum.

anmak tamam ama bunu çerkez toplumunun ruhuna işleyecek kadar tepede tutmamak gerekir mi acaba.

şimdi düşün. çerkes genci çocukluğundan beri bunları duyarak büyürse ne olur. o psikolojiyi onlara yaşatmak doğru olmaz herhalde hani bir sürü akrabası öldürülmüş insan psikolojisini. kaldırmak zordur. ya kine sebep olur ya da cekingenliğe.
oysaki o topraklar artık terkedilmiş çok sıkıca sarılabilecekleri, benim diyebilecekleri bir vatanları olmuştur.

herşeyiyle sahiplensinler, vatanı. cekingenlik duymadan. sokaklarda akerdiyon çalsınlar, oynasınlar ama bulundukları heryerde. sadece kalabalık olarak bulundukları yerlerde değil. bu da biraz kendi içine çekilmemekle olur. "buralar benim" demekle olur.

yeri geldiğinde cerkes kültürünü anlatıp yeri geldiğinde 1000 yıllık türkiyeli gibi rahat olmalıdır. ve de asla ve asla içine kapanmamalıdır. değer alıp değer vermelidir ki gelişsin, ilerlesin. en önemlisi de nüfus olarak hızla çoğalmaktır.
bakmayın o kaliteli nüfus zırvalarına, hem kalabalık hem kaliteli bir toplum olunabilir.

hala var mı bilmiyorum ama şu yabancıya kız vermeme meselesi değişmelidir mi, acaba.

içine kapanan toplumların küçülmesi gibi bir olgu var ya da bana göre var. açılıp kültürünü de yaşatmak mümkündür.
kimbilir belki bir gün bir çerkes dizi yapılır ya da ağlatan kafe nin yeniden yorumu en çok dinlenen parça olur.

o faciada şehit olanlara tekrar allah tan rahmet diliyorum.

büyük bir topluma aşağıdan bakıp gidebileceği mertebeleri düşünüp fikir vermeye çalıştım.

hatamız olduysa affola.
tabi üzerinde düşündükça fikirler gelişiyor.
bir programda anavatana nasıl dönecekler tarzında bir soru duydum.

elbetteki oraları asla unutmamalılar. işlerini götürsünler, emekli olanları gidip oralarda eğitime, sosyal hayata katkıada bulunsunlar ya da benzer girişimler.

cerkes de türk ün yüzyıllardır kader birliği yaptığı saygıdeğer kavimlerden biri. bu kader birliği hem anavatan da hem türkiye de, asli unsur olarak devam etsin.

cerkes genci daha zengin, kültürlü ve demokratik olsun.
aynısı türk ve diğer türk dostu kavimler için de temennimizdir.
Bizim ülkemiz; ayaklar aLtında değil yüreğimizde...hiç kimse yüreğimizdeki KAFKASYA'dan bizi süremez.
her zamanki gibi dünyanın görmediği, tarihin en trajik soykırımlarındandır. Dünyanın birçok yerine sürülen çerkesler bu acı günü her yıl anmaktadır. anma töreni bu yıl ise diosporadaki çerkes haritasının yaklaşık ortasına düşen samsundadır.

görsel
http://www.youtube.com/watch?v=4WN5cY90a3E
bugün 149. yılı anılan çerkes soykırımı ve sürgününün tarihidir.

aynı zaman da bir adige olarak hakkında yazmam gereken ve yazacağım çok şey olan olayın tarihidir.
"kara; hüzündür, matemdir, yastır. ve o deniz en çok bize karadır!"

"ey özgürlüklerini vermek yerine ölümü seçen, ölüm yoluna çıkan atalarım! ruhunuz şad, mekanınız cennet olsun...
böyle de bir şey var.

https://twitter.com/htari...28074786339172353/photo/1