bugün

entry'ler (232)

gülümsemek ile sırıtmak arasındaki fark

gülümsemek ağızın yanaklara doru hafif bi C şeklini alması halidir. genel olarak ön dişler gözükmez. bazen çok yapaydır kişisne göre değişir.
ancak sırıtmak -eğer varsa- 32 dişinde gözükmesi durumudur. (bkz: 32 dişim olmasa da kendimden biliyorum)

ben bu yazıyı sana yazdım

Tanıdık bakışlardan gözlerimi alamam hiçbir zaman. Evet bunun anlamını biliyorum. Bak bende sana neler söylemek istiyorum dercesine kitlenir gözlerim. Kaçırmak isterim bakışlarımı, yapamam. Karşı tarafın pes etmesini beklerim. Eğer ki inatçıysa karşımdaki yorulur, utanır; bakışlarımı ufak bir ümitsizlikle, küçük bir korkuyla geri çekerim. Hayır artık gözyaşı akıtmayacaksınız diye azarlarım gözlerimi. ‘Durun yapmayın ben güçsüz değilim. Ağlamaktan nefret ederim. Bırakın beni, ruhumu beni anlamaya çalışmayın. Mazi mi? Hatırlamak istemiyorum. Evet geçmişimi seviyorum ama şimdi ne yeri ne zamanı. Ağlamayacağım. Bakın ben gülüyorum diyerek gözlerimi cezalandırır onları yeri izlemeye mahkum ederim.

Beynim ne kadar gerçekçiyse kalbim de o kadar inatçıdır oysaki. Bilirim. Mantıklı sözlerle kendimi kandırırım işe yaramaz aslında. Ve gözlerim kaçarlar tutsak ettiğim hapishaneden. Yine aynı yere odaklanır ve acı çekmeye koyulurlar. Ve sonunda başarırlar. ilk gözyaşı zar zor süzülür yanaklarımdan. Diğerlerini de çağırır yanına yalnız kalmak istemez. Gelen onlarca yaşı durdurmaya beynimin gücü yetmez. Söyleyebileceği hiçbir yalan kalmamıştır artık. O da gerçekleri söylemeye başlar ve ağlar. Beni durdurabilecek hiçbir şey kalmaz. Bedenim korkar, tüm gözyaşlarını gizlemeye çalışır. Gittikçe dibe batar. En derinlere Hıçkırıklarım duyulmasın diye elinden geleni yapar. Ağlarım. Sadece yaşananlar için değil, yaşanmamışlıklar için de ağlarım. Tek kendim için değil canı yanan ki buna sen de dahil- diğerleri için de ağlarım. Ağlar ve sonra susarım.

Aslında kolay severim insanları ama o kadar kolay çıkaramam hayatımdan. Kötü anları çabuk unuturum. Zaafım bu benim. Tüm ağlamalarım, çektiğim acılar da bundan. Hiçbir şeyi uzattığım yok. Sadece çevremdekiler sıkılıyor benden, bazen de yaptıklarımdan. Ama anlatmayı seviyorum işte. Yüzsüzüm gözyaşlarım gibi. Bazen mazoşist olduğumu da düşünmüyor değilim. Aynı acıyı parlak tepsilerle, büyük törenlerle önüme tekrar tekrar sunuyorum. Her seferinde canımı yakıyorum. Belki başkalarından alamadığım hırsı kendimden alıyorum. Kalp de beyin de şaşırıyor haliyle. Gülerken ağlayan, ağlarken gülen bir bünyede yaşam faaliyetlerini sürdürmek zor olsa gerek.

Ne uzattım. Bu gün o kadar çok şey anladım ki. Mesela ağlamanın güzel yanını anladım. Bu son, ağlayabildiğin kadar ağla başka tekrarı yok derken ne kadar saçmaladığımı düşünüp akan gözyaşlarıyla gülmenin güzelliğini anladım. Karşımdaki kişi için ağladığımı sanırken asıl üzüldüğümün, kıskandığımın bi başkası olduğunu anladım. Tek acı çeken ben değildim. Herkesin hatta belki senin bile bu acıyı bir başkası için çekiyor olabileceğini anladım. Yanımda ağlayan kişinin yüzünü görmeden nefes alıp verişiyle sessiz hıçkırıklara boğulduğunu hissedebildiğimi anladım. Küçüklüğümde defalarca dinleyip söylediğim şarkıyı duydum. Böyle bir aşk şarkısını o yaşta ne anlamlar yükleyip söylediğimi anladım. Ve en önemlisi kaçıramadığım o bakışlarımdan seni anladım. Bu birkaç saniyelik bakıştan anladıklarımı onca geçen zaman içinde nasıl anlayamadığımı anladım. Yalan söylemem derdim, ama bunu derken yalan söylediğimi, aslında koca bi yalancı olduğumu anladım. Çevreme yalan söylemeyi beceremezken, hem kendime hem etrafımdakilere o kadar çok yalan söyledim ki. işte bunun nedenini anladım.

Sen oku diye yazmadım bunu. Zamanını verip de okuma. Hani nasıl olduğumu soruyorlar ya. işte böyleyim, bu haldeyim. Ben hiçbir şeyi uzatmadım. Başkalarının yapamadıklarını yaptım. Ama artık gidiyorum. Yazıyorum çünkü unutmak istemiyorum. Eğer yazmazsam çabuk olmasa da unuturum her şeyi. Biliyorum. Ben acı çekmiyorum. Gözlerim acı çekiyor. Onlar acı çekerken ben büyüyorum. Yaşanması gereken şeyler var ve ben de yaşıyorum. Söylüyorum işte ben iyiyim. Sadece biraz büyüyorum.

edit: eski bi zamanda yazmıştım. burda da bulunsun istedim. suç mu?

belki de bana benim gibi bir ahmak lazım

her dinlediğimde beni kendinden geçiren, aynı klipteki hatun gibi koltukta tepinmemi sağlayan şarkıdır. elde kumandayla bağırarak söylemesi de ayrı bi keyif verir *

denize şişe atan kişi

hani eğer cam şişe atıyorsa ve içine beyaz atlı prens ya da prenseesine mektup koyuyorsa o zaman iş farklıdır. lütfen kızmayınız.

türkçe şarkılarda geçen mükemmel sözler

acıtıyor güzelliğin
farkında mısın
tenin esmer
ruhun sarışın

çağırıyorsun günaha
sen şeytan mısın
tenin sıcak
tenin kıvrak
ruhun sarışın *
(bkz: teoman-ruhun şarışın)

tuvalette başa gelebilecek en kötü şey

okulda genelde kimsenin pek uğramadığı bir tuvalette kilitli kalmaktır.

çıkmak için ilahi bir güçle o duvardan tırmanmam gerekmiştir. o günden sonra kendimi özel spiderman güçlerine bürünmüş gibi hisseder oldum. aşamayacağım duvar, çıkamayacağım tuvalet yoktur. * *

gelecekteki sevgiliye mektup

sevgilim sevgilim

arayıp da bulamadığım şey. aslında seni aradığım da pek söylenemez. bana kaç ay dayancaksın çok merak ediyorum ya da kaç gün mü demeliydim. sen bi gel de ona göre konuşuruz. ha ama bir şeyleri kısıtlayacaksan, her bi halta trip atcaksan, arkadaşlarıma karışacaksan gelme sevgili. çok ciddiyim gelme. gelecek falan dinlemem alırım ayağımın altına. ya bir de hayatımda değerli olan arkadaşlarımdan biri olma mümkünse. o arkadaşlarımdansan da o sıfatla devam et. bu senin için de benim için de daha iyi. galiba çekilmez biriyim hoş şeyler yaşamayız. hayatımda büyük bi yeri olan birini kaybetmek istemem. 'ah sevgilim biz ayrılalaım arkadaş kalalım' tarzı şeylere gelemem pek, gerçi o biraz da senin kim olduğuna bağlı. her neyse gelecekteki sevgili sana burdan sevgiler gönderiyorum. bi ara gel konuşuruz *

türk kızları gitsin italyan kızları gelsin

2 sene sonrada ' italyanlar gitsin biz sıkıldık türk kızları gelsin' dedirtecek durumdur. aman türk kızları da ölüyordu size zaten!

uzun saçı kısacık kestirmek

yaz sıcaklarından kurtulmanın bi yöntemidir. küçük bi değişiklik * herkes için gayet iyi olabilir.

eski sevgilinin sevildiğini anlamak

(bkz: hiç girme o konulara)

hoşlanılan kızın çöpçü kızı olduğunu öğrenmek

babasından değil kızdan hoşlanıldığına göre pek bi sorun yaratmasa gerek. *

msn iletisine ölmek istiyorum yazan kişi

asıl anlamı ilgiye ve şefkate ihtiyacım var. bana yardım edin olan bir klişedir. yoksa ölmek öyle msn iletisine yazılarak gerçekleştirilen basit bir eylem değildir.

ben bu yazıyı sana yazdım

benim her yazdığımı artılayan dost kimsin sen? tamam iyi hoş da merak ettim kim olduğunu.
sevgiler *

seviyeli bir sohbete ne dersin bacım

'sevişelim mi' sorusunun daha seviyeli halidir. sonundaki 'bacım' lafından anlamak gerekir.

kızın yüzüne küfreden erkek

- sevgilim
+ git başımdan
- ama sevgilim öpücem
+ sıkıldım senden git başımdan
- hayır gitmiycem
+ off ne yapışık şeysin s*ktir git ve bi daha gelme!! **

başlıkları alt alta okumak

(bkz: aykut kocaman)
(bkz: hicbiseyebosunaiclenme
yenadam)

ilişkinin bittiğini yazılı açıklama ile duyurmak

'biz ayrıldık. ikimizde ayrı ayrı olarak yeni ilişkilere açığız. hani bunun sevgilisi var düzeyli bi ilişki var falan diye düşünüp de gelmemezlik etmeyin. yeni aşklara yelken açmış bulunmktayız. aramızda dostluktan başka hiç bir şey olamaz. ayrıldık mutluyuz. sevgiler.'

ben bu yazıyı sana yazdım

mesela buraya uzun uzun yazsam. ama kim için ne için?

her gece uyurken iyi geceler diyorum belki birileri duyar diye sonra da başımı yastığa koyup hiçbir şey olmamış gibi uyuyorum.

hiç nefret etmedim ki senden öyle adın kaldı geriye ama bazen... bazense lanet olası ya öl ya sev diyorum. başka şansın kalmadı.

mesaj atsam cevap gelir heralde. ama atmıyorum gerekli mi? sanmıyorum boşversene.

bazende acaba o da mı kim için üzüldüğünü bilmiyo diyorum ama yok yok sen kendinden başkası için üzülmezsin. hem biri seni üzerse sen onu kat kat üzersin. hoş olmaz. otur oturduğun yerde.

aslında sağda solda bi şekilde karşıma çıkmasan benim için hiç bi problem kalmaz. yüzünü görmek hoş olmuyo sadece anı diye nitelendirdiğimiz şeyleri hatırlıyorum. mesela ankaradan gitsene sen. evet evet bu çok iyi olur adını da değiştir faceini de kapa ya da yokmuş gibi davran.

yok ya ciddiyim ben öyle sandıkları gibi sevmiyorum seni. ben bi farklı severim zaten. sevgi değil işte anlatabilsem bi. mesela adını söylemeyi seviyorum ama senle olmayı sevmiyorum. arada yüzüne bakıyorum ama görmek istediğimden değil orda olduğunu biliyim diye bi çeşit alışkanlık diyelim mi? ama sen bişi deme sus.

bugün adın çok geçti ama bi başkasının adı senden daha çok geçti. çok güldüm çünkü eğlendim. şimdi sen nerden çıktın ki bu yazı sana olmamalıydı.

ya ama şimdi kafam çok karıştı. ben birbirine zıt şeyleri o kadar çok söyledim ki ben neyim diye düşünmedim değil. oyalıyo muyum kendimi? bilmiyorum ama olsun böyle mutluyum. senle bi ilgisi yok ama hani senin adından daha çok bi isim geçmişti ya onla ilgili.

eskiden insanlara salak derdim ben. evet bu çok salak biri. bile bile sonunu göre göre yaptığı işe bak derdim. uçurum olduğunu göre göre orda tehlikeli hareketler yapmak gibi. aslında mantık olarak bunu yapmıyorum ben ama birazda yapıyo gibiyim. daha fazla açamıycam susuyorum .

boğazım da ağrıyo. bunu sana söylemedim ama ağrıyo işte. mutluyum ben yazının sahibi ya da sahipleri mi demeliyim. amaan gülmek hoş şey nasılsa güldün diye kimse kızmıyo ya.

sözlük yazarlarının en son okuduğu kitaplar

sonuncu - tahsin yücel

insanın umudunu kaybettiği anlar

(bkz: sevdiğim kız bana abi deyince)