bugün

entry'ler (426)

kadının erkeği öpmeme nedenleri

(bkz: adab ı muaşeret)

seha can

yakın zamanda, ceylan ertem'in çok yakın şarkısına yaptığı vokalin kim olduğunu merak edip araştırmamla tanıştığım, peki neden bu kadar geç kaldım diye kendime sorduran, bulabildiğim bütün şarkılarını 7/24 dinlediğim.
samimi adam, çok adam. adam.

the time is now

casino bambino remixi aslından daha güzel olan şarkıdır.

turn me on

aslen kevin little'ın olan fakat cocorosie kızlarıyla hayat bulmuş olduğuna inandığım şarkı.

--spoiler--
and if you think you're gonna get away from me, you better change your mind, cause you're coming home.. you're coming home with me tonight..
--spoiler--

veridis quo

oldukça dingin bir daft punk eseri.

ilk dinlendiğinde banu alkan beyaz kürküyle şömine önünde oturuyormuş çağrışımı uyandırıp gül cemalde pişkin bir gülümseme yaratabilir.

öss 2009

girilen denemeler ve geçen senelerdeki öss'ler arasındaki en kolay, ea'dan girmeme rağmen, 2 saatte bütün sınavı bitirmiş, 1 saat kontrol etmiş, sonra da muhafazan allah yanlış işaretlemiş olmiyim diye cevap kağıdına bakmış olduğum,

hesaplarıma göre de 260 - 265 arası alacağım sınav.

edit: eksileyenlerin problemini anlamakta güçlük çekmekteyim.

erkeklerin en guzel yerleri

cocuksu bir ifadeye sahip erkeksi surati, burnundaki birkac cil, masmavi gozleri, gogus, kol ve adonis kaslari, en onemlisi, beynidir.

the gentle waves

falling from grace dinlenesi sarkilarindandir.

eski sevgiliden geriye kalanlar

bir paket sigara, tanistigimiz geceden, paketin icinde kisa bir not, tarih, saat. soyleyemediklerini yuzume, sigara paketinin icine yazmistin, sarilmistim sana, utanarak opmustum seni karanlik bir sokakta hatirliyor musun ?

asmalimescit, bir gece yarisi, asmalimescit, her gece yarisi.

simdilerde her gece.. nancy sinatra, birami yudumlarken; emiliana torrini, sevisirken baska adamlarla; massive attack, her fotografina baktigimda.

ve tekrar nancy sinatra..

he shot me down.. bang bang..
i hit the ground.. bang bang..
that awful sound.. bang bang..

my baby shot me down..

starbucks a dolmuşla giden tip

arkadaslariyla bulusup siradan bir kafede 5 tl verip musluk suyuna nescafe ucu bir arada icmek yerine 1,2 tl daha fazla verip guzel bir kahve icmeyi tercih eden.. gayet normal insandir.

thievery corporation

erotic lounge adi altinda inceleyebilecegimiz sahane bir olusum.
until the morning isimli sarkilari dinlenmelidir.

nizami

beraber 5. , hayatının 20.yılını kutladığım, hayatının en güzel gününü yaşatmayı düşündüğüm marul.
nice yıllara.

sisli adam

sislerini dağıtamadığı sürece isli, puslu belli ki biraz pis bir adamdır.

ben bu yazıyı sana yazdım

Beni denizlerinde boğ, kafamı daldır suya, nefessiz kalana kadar çıkartma, öleceğimi hissettiğinde tut saçlarımdan, son bir kez göreyim denizi, son nefesimi aldır bana, saniyenin 1/60'ına böl beni, mavi sularında boğ, derinliklerine göm cesedimi. Kimse bulamasın, dudaklarına vurayım, dalgalarınla. Tükürüğünle sula bedenimi, çiçeklerim açsın.

Acı koksun her yer. Çok acı..
Ölü koksun.
'Ölüm' koksun..

Varoluşunla dirilt.. Reenkarnasyona inandır kollarında. Büyüt beni.

ben bu yazıyı sana yazdım

Sevgilim, şimdi sana soğuk ellerin katliamını anlatacağım.
iyi dinle.

Birdenbire, devrilen kum saatini büyülü eller düzeltti ve zaman, kaldığı yerden akmaya devam etti.

Gözlerini iki adet buz gibi el kapladı. Ne olduğuna anlam veremeden, gözlerini kırpıştırmaya başladı ve elleriyle, o soğuk elleri suratının ortasından ittirdi.

Baktı, inanamadı, tekrar baktı... Gözlerine inanamıyordu, "o" buradaydı, az önce arkadaşına birini "o"na benzettiğini söylediğinde, arkadaşı "Her gördüğün sakallıyı deden zannetme." diyerek gevrek gevrek gülmüştü oysa...

Yanına oturdu, elini tutup, gözlerinin içine baktı, sessiz sorularına, sessiz cevaplar alıyordu. Sessizliği bozan tüm titreşimleri, şehir, bir uğultu halinde anlamsızlaştırıyordu. Sorular, siyahla beyazlar arasında gidip geliyor, beyazlar kirlenerek, önce gri sonra siyah oluyordu. Sessizliğin ardı arkası kesilmeyince, "Hadi!" dedi, "Kalk, gidiyoruz." Şaşkındı. Nereye gideceklerdi ki ?

Soğuk eller, ellerini tekrar kavradı, gözlerinin içine baktı, kırgındı, belli belirsiz kızgın belki de. Ama onu tanıdığı zaman zarfında, suratını bu kadar astığını bu ana değin görmemişti. Üzgün, çaresiz, ve "Lütfen beni yaralama." diyen gözlerle son kez birbirlerine baktılar. Gözler, sessiz bir anlaşma imzaladı. Eller yavaşça birbirinden ayrıldı, tenler, belki son kez, ilk kez gerçekliğe dokunduğunu hissederek uzaklaştı... Arkalarını dönüp yürümeye başladılar. Mavi belediye otobüsünün önünde durduğunu farkedince, yavaşça çıktı basamakları, boş bir koltuk bulunca, bitkin bedenini hoyratça fırlattı, derisi soyulmuş, demirleri paslanmış koltuğa. Kafasını kaldırıp etrafındaki insanların varlığının farkına vardığında, sanki herkes suratındaki aptal ifadeye bakıyordu, kolunu pencerenin kenarına dayayıp, alnını avcunun içine aldı. Kulaklarında yankılanan ses, ona "Boşver." diyordu. Duraksadı. Biraz sonra, aynı sesin, "Geri dön bak arkana..." dediğini anımsıyordu. Aniden kafasını çevirip arkasına baktı, soğuk eller gittikçe küçülüyordu. Ayağa kalkıp, hızlıca otobüsün kapısına erişmeye çalıştı. Düğmeye bastı. Durağa geldiğinde, önündeki kapı hışırdayarak açıldı. Otobüsteyken, indiğinde koşmayı düşünürken, inince, duraksadı. Cebinden son dal sigarasını, ve karalar bağlamış çakmağını çıkartıp, tütünü ateşe verdi...

Vazgeçti, soğuk ellerin gölgesi olmak istemedi. Koşamadı, yürüyemedi, bir süre dikildi. Ardından, yürümeye başladı, hızlı adımlarla yürümeye başladı. Rüzgar, rimeli akmış gözlerinden aşağı inip, yanaklarını sıyırarak, zaten darmadağın olmuş saçlarını, biraz daha karıştırmaya niyetliydi.
Bir süre sonra, zamanın nasıl geçtiğinin farkına bile varamadan, kendini, evinin kapısının önünde buldu.
Kafası kadar karışık çantasında, on dakika kadar anahtar arayıp, nihayetinde buldu karalar kaplı hayatının karalar kaplı tek nesnesi olmayan, kara, tahta kapısının anahtarını.

Yavaşça açtı kapıyı, önünden siyah saçlı bir adam silueti geçti. irkildi.
Arkadaşının söyledikleri, beyninde yankılandı tekrar, nedense, "Her gördüğün sakallıyı, deden zannetme." diye... Önünden bir adam geçmediğini, rengi solmuş koltuğuna oturup, önce başını avuçlarının arasına alıp, sonra gözlerini ovuşturduktan sonra farketti. Düşünceliydi. Düşüncelerinde, hayata bakışını değiştiren bir karamsarın dizeleri, aşağıdan yukarıya doğru aktı adeta. Fon kapkara, kelimeler bembeyazdı..."Ben seninle sıkılmamayı, seni ararken öğrendim." diye söylendiğini hatırlıyor.

Hayat kadar siyahı, ölüm kadar beyazın içine daldırmak istedi artık, bitkin düşmüştü. Yastığı, başını, yatağı, bedenini itti adeta. O kadar birbirine girmiş hissediyordu içini, an geliyor organlarının yer değiştirdiğini, kalbinin, midesinde attığını zannediyordu, an geliyor, "Hayır, içim boş benim, içim yok. içim yok." diyordu.

Bir sigara yaktı, başını pencereden dışarı uzatıp uzaklara dalarken, sakinleşti. Duman, içini ısıtıp, ayaz, tüylerini ürpertirken.

Ama bu sigara görevini başarıyla tamamlamıştı, günün son sigarası olmuştu. Hayat kadar siyah, ölüm kadar beyazın içine dalmıştı, ufak kanepenin üzerinde, açık kalan pencereden esen rüzgar ve ürperen bedenle... Bulutların üzerinde, bilinçaltıyla savaşıyordu.

Umutlarla korkuların savaşında, korkular, umutları, göğüs kafesinde safdışı bıraktılar, umutların sığınağı kalp, korkulara teslim edildi.

golden skans

klaxons'un myths of the near future albümünden eğlenceli bir şarkı.

Light touch my hand, in a dream of Golden Skans, from now on
You can forget our future plans
Night touch my hand with the turning Golden Skans,
From the night and the light, all plans are golden in your hand

Set sail from sense, bring all her young
Set sail from where we once begun
While we wait, while we wait

A hall of records, or numbers, or spaces still undone
Ruins, or relics, disciples and the young
A hall of records, or numbers, or spaces still undone
Ruins, or relics, disciples and the young

Light touch my hand, in a dream of Golden Skans, from now on
You can forget our future plans
Night touch my hand with the turning Golden Skans,
From the night and the light, all plans are golden in your hand

We sailed from sense, brought all our young
We sailed from where we once begun
While we wait, while we wait

A hall of records, or numbers, or spaces still undone
Ruins, or relics, disciples and the young
A hall of records, or numbers, or spaces still undone
Ruins, or relics, disciples and the young

Light touch my hand, in a dream of Golden Skans, from now on
You can forget our future plans
Night touch my hand with the turning Golden Skans,
From the night and the light, all plans are golden in your hand
Light touch my hand, in a dream of Golden Skans, from now on
You can forget our future plans
Night touch my hand with the turning Golden Skans,
From the night and the light, all plans are golden in your hand...

şarkı söylemek lazım

birbirinden bağımsız birçok duyguyu içinde barındıran sezen aksu şarkısı aynı zamanda 2002 çıkışlı albümün de adı.

Hayat zorlaşınca
Çıkmaz sokaklarda soluksuz kalınca
Azalınca manadan
Seyyar sevdalarda parçalanınca

Dil yetmeyince
Göz görmeyince gönül hissetmeyince
Kırılınca camdan kalp
Dönüp yalnızlığa kilitlenince

O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz
O zaman şarkı söylemeli çığlık çığlığa
O zaman yüreğin yükü hafifler belki biraz
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz

Dert bitmeyince
Bildiğin çektiğine yetmeyince
Düşmanın da kendini yakalayınca
Bi daha kin gütmeyince

Dil yetmeyince
Göz görmeyince gönül hissetmeyince
Kırılınca camdan kalp
Dönüp yalnızlığa kilitlenince

O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz
O zaman şarkı söylemeli çığlık çığlığa
O zaman yüreğin yükü hafifler belki biraz
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz

surekli bir seyler anlatan arkadas

+ sonra baktım kænkæ yandaki jaguar bastı gaza, yanda da kız çığlık çığlığa bağrıyor, bastım gaza, ama görsen kænkæ ambiyans süper...

modelleri kaçılası olandır.

yanlış anlaşılmış şarkı sözleri

serdar ortaç: şeytan diyor ki yanaş şuna, adını anma sataş şuna.

igor: şeytan diyor ki yanaş şuna, adını anmazsa taş şuna.

sevgiliye lakayit davranmak

sevgiliyi nasıl gördüğünle alakalı bir durumdur.
sevgili denilen şahıs insanın bir yerde en yakın arkadaşı da olmalıdır, bu yüzden lakayt davranmak sorun teşkil etmeyeceği gibi eğer seviliyorsan, lakayt davranışının içten bir şekilde olması daha çok sevilmene de neden olabilir.