bugün

entry'ler (18)

kadınları anlamaya çalışmak

ilkokuldayken bir kızı dövmüştüm.
babam haberi aldığında bana çok kızmıştı hatta benimle haftalarca konuşmadı.
babam beni hiç tanımadığı bir kıza tercih etmişti.
aradan epey bir zaman geçtikten sonra babam benimle konuşmaya başladı. babamın her şeyi unuttuğunu düşünüyordum ama babalar hiçbir şeyi unutmaz.
bana iki yıl sonra bu olayı hatırlattığında, işlediği cinayeti bilmeyen bir katilin şaşkın bakışlarıyla süzdüm onu.
babam ilkokulda dövdüğüm kızı unutmamıştı ama ben unutmuştum.
evet dedim.
tanımadığın bir kız benden daha değerliydi diye de devam ettim.

gülümsedi.

-kadınlardan daha değerli bir şey varmı baba senin için?

#nasıl soru o, yok tabiki de.

böyle bir adamın elinde büyüdüm işte.
belki de bu inancından dolayı ne anneme ne de ablama kızdığına şahit oldum.

babam o gün bana kadınların üstündeki tanrısal gücü göstermişti.
çocuk yaşta yaşadığım bu olay da benim onlara bakışımın temellerini oluşturdu.

dut yapraklarının üstünde dolaşan tırtıllar, zamanı geldiğinde, bir dala çöker ve bir koza örerek kendilerini bu kozaya hapsederler, sonra o kozanın içinde bütün varlıkları erir ve ancak doğanın bildiği bir sihirle eriyen o varlık yeniden biçimlenir, koza yırtıldığında bir kelebek çıkar içinden.

kadınlar da erkeğin kibriyle yaralandıktan sonra kendi içine saklandığı gizi orada eriyerek kaybolur, kozasını yırtar ve ortaya bambaşka bir kadın çıkar.

bu, öfkeyle intikam almak isteyen bir kadındır.
eğer erkeğin kibriyle değil de sadakati ve sevgisiyle karşılaşırsalar bu kez o kozadan oynak bir kadından sadık bir eş çıkar bazen ürkek bir genç kızdan tutkulu bir yosma çıkar ortaya.

çeşit çeşittir onlar; kimisinin dudaklarında böyle karadut tadı vardır,kimisi bu kadar güzel kokar, bazısının gülüşüne tutulursun, bazısı savrulan saçlarıyla dikkatini çeker.

onlar her yerdedirler, her yanda; başınızı çevirdiğinizde bir ışık bulutunun içinden çıkırlar karşımıza.
onlar göründüğü andan itibaren bütün duygular, bilinen ne kadar duygu varsa hepsi, saklandıkları köşelerden kuytulardan çıkarak biz erkeklere doğru çılgın bir koşu tutturur; hepsini tadarsınız, en yakıcı olanları, en baharatlıları, en lezzetlileri.
ve, onlar gözyaşı demektir.
acı çektirir ve acı çekerler.
onlar değerlidir.
an gelir yaptıklarına anlam veremezsin, şaşar kalırsın.
çünkü şaşılacak şeyler yaparlar.
haklı gerekçeler bulursun kendince ama sebebini sadece onlar bilir.
kleopatra değildir onlar, dokunduğun mara hari değildir, konuştuğun messelina da değildir, hürrem sultan'a hiç benzemezler.
her biri başka bir kimliktir. her kozadan başka bir kelebek çıkar.
ve benzetilmeyi sevmezler.
her biri hayata başka bir biçimde dokunur. o yüzden onları anlamamız zordur. birini çözsek diğerinde takılır kalırız.
dedim ya, her biri başka bir kimliktir. sırlar sokağıdır içleri. aslında onlara nemli gözlerle bakabilen biri ancak en büyük sırrı çözebilir. bu, kocaman yürekleriyle kendileri olmaya çalışmalarıdır.

numarasını vermemekte direnen sözlük kızı

kimi yazarlar sivil hayatta sivilceli otuzbirciler oldukları için burada siz bayanları yağlıyorlar, ballıyorlar. sizi adeta pamuklara sarmalayıp sarıyorlar. ya ben ne olacağım? ben hem sivilde hem de resmi davetlerde kokteyllerde boy gösteren bir alicenap şahıs olarak internet alemlerinde de hoş bayanlarla oynaşmak istiyorum ve tanışmak isteyen genç bayanlar için telefon numaram efendim özelden mesaj atarsanız alabilirsiniz üstelik de çok asiyim ve saçlarım da tam geçiş döneminde, atlatırsam çok güzel uzun olacaktır efendim.

sözlük erkekleri olarak sözlük kızlarına talibiz

sözlükten evlenenler bile var. yahu burada insanın en vahim, en çaresiz, en mutlu, en mal halini görüyorsun. kimlikler gizli, bu kişinin kendine koyduğu sansürdür. aynı zamanda kendini ispat edebilmek için herhangi bir mecburiyetten yoksun bir şekilde de özgürsün. özgür bir şekilde istediğini yazabiliyorsun. sansürün içinde müthiş bir özgürlük var. nereye mi geleceğim,
sevgiliyi burada cok daha iyi tanırsın. insanlar burada çıplak, bütün duygular ortada. burada en mal halinden en mutlu anına kadar her şeyine şahit olabilirsin. yalnız aynı ilde olursa daha iyi olur tabi. sonuçta bir bedenin aracılığı olmadan bir başka bedene bağlılığımızı sürdüremiyoruz. bütün inançsızlar gibi bir kanıt görmeye ihtiyac duyuyoruz. onu göebilirsen, ayni ildeyseniz bence bu ilişki harika olur.

dame ndoye

Bu hafta da gol atamayarak görevini yerine getirdi.

hayal kurmayan insan

Hayallerimin içinde yolculuk yapma imkanınız olsa, taksiye binseniz, taksi beş bin yazar. Hayal kurmak aslında eksikliktir. Hiç tatmadığın, yaşamadığın, mahrum kaldığın bir şeyin özlemidir bu. Aşığın yanındaysa ikinci bir aşığın hayalini kurmazsın o zaten vardır. Aşık olduğun biri yoksa aşkın hayalini kurarsın. Hayal kurmanın altında aslında eksikliğimiz yatar. Yaşamak istediğimiz ama yaşayamadığız boşluğu onla doldururuz.

Hayal kurmayan insan kör insandır. Onlar, yokluğun, özlemin o bahsettiğim eksikliğin farkında değillerdir.

türkiye nin en karizmatik erkeği

Neden karizmatik deyince akla bir ünlü geliyor?
Yakınımız da olan biri bu terime uysa dahi yakınımız da olduğu için mi sıradanlaşıyor?
Bu yakıştırmayı ona neden yapmıyoruz?
Kenan, kıvanç avmde çalışan bir temizlikçi olsa yine de türkiye'nin en karizmatik erkeği dermisiniz?
Sen ünlü olsan burada seni yazarlardı ama değilsin çünkü yazmıyorlar. Sence ben bu oyunu bozar mıyım, bozarım. Al bak "sensin" diyorum. Köksal abi ikinci karizma olsun.
Ya aslında mantık ne biliyor musunuz ?
Toplum bekliyor, ünlü biri vurunca sen diğer yanağını dön diye. Ha ne alaka mı, abi çok alaka en azından benim için az alaka değil çünkü düz olan hiçbir şeye tahammülüm yok.

aşık olduğun kızla sevişmek

Aşık olduğun kızla sevişme, ona dokunmak.
Bir süre sonra ne oluyor, dokunmayla başlıyor yatakta bitiyor aynı anda sevgi de. bak, yukarıda ne yazıyor, aşık olduğun kız. basit mi geliyor, bu bizim gerçeğimiz, bizim çarpıklığımız.
dokunmayla başlıyorsun daha sonrası merak...
bizler nedense en çok kendi derinliklerimizde gizli olanlardan korkuyoruz ama merak da ediyoruz korktuğumuz şeyi,
elini tutuyorsun sonra öpüyorsun birazdan göğüslerine dokunmak isteyeceksin daha sonra kalcalarını en son mahrem yerine değebilmek için yanıp tutuşacaksın.
ee var sayalım yaptık, sevgi neden azalıyor diyeceksiniz.
yapmayın arkadaşlar biz de erkeğiz, tanırız, biliriz biribirimizi. senin iki günde bir bunu isteyeceğini biliyoruz. merak ve korku bitiyor bu kez alışkanlık başlıyor, alışılmış her şey tadını kaybediyor, bayıyor.
sevgi bitiyor.
ne yazıyor yukarıda ?
"Aşık olduğun kızla sevişmek" peki nereye geldik biz, sevgisizliğe.
neden ?
yaşamın cok ince bir cizgisi var bazen aldığımız kararlar çizginin dışında bırakır bizleri.
ee hiç seks meks yapmayacak mıyız, orospuya mı para yedirelim, diyeceksiniz.
bence de yedirmeyin.
orospuya anca erkeğin aptalı para yedirir.
ben yiyişip koklaşmayın demiyorum. sınır bilmiyoruz diyorum. sınırı geçince karşında ki sıradanlaşıyor ve kadının vücudunu zevk icin kullanmaya başlıyorsun, saygıyı kaybedince otomatik olarak sevgi de bitiyor.
kadın bu noktada cok önemli.
neyi, ne kadar vereceğini bilmeli.
erkek; neyi, ne kadar isteyeceğini bilmeli.

öğretmenler gereksizdir

Hiç dolmayacak bir beyini sahip olduğu için başlığı açan arkadaşa gereksiz gelmesi de cok normaldir.

öğretmenlerin az maaş alıyorum yavşaklığı

Haklılardır.
okulu bitiriyorsun,
Formasyon alıyorsun,
Yüksek lisans yapıyorsun,
Bölüm sınavına giriyorsun,
Kpss engelide var onu da geçiyorsun.
Sonra atanmayı bekliyorsun.
Ortalama bir fabrikada çalışsan mesailerle birlikte 2000-2500 tl alıyorsun.
iyi bir fabrikada lastik, sabun vs fabrikalarda 3000-5000 tl arasında alıyorsun.

Bir milletvekili 10000 binin üzerinde alıyor.

Belediye'ye Torpille girmiş biri bile 3000 tl alıyorsa

Kusura bakmayın da ben de öğretmen olsam söverim

milletvekili maaşlarının yetersiz olması

Adamlar beş yıl sonra emekli oluyor. Benim babam 40 sene çalışsın, çalışmaktan fıtık olsun, yıllar onu parçalayıp derman bırakmasın anca emekliyerek, emekli maaşını çekmeye gitsin. Sikeyim böyle dünyanın adaletini gerçi onu da bunlar siker.

uzun eşek

ulan ya
mahallede, sınıfta, parklarda ne oynardık.
dizilim şöyle olurdu genelde

sektirmeci: ilk atlar, göt sektirir, sektire sektire en uzağa sürüklenir.

sabitci : normal bir atlayışla sektirmecinin hemen arkasına uçar.

gerilimci: iri yarı olur, kendine güveni sonsuzdur eşeği çökerticeğini düşünür, sabitcinin hemen arkasında yerini alır.

Uzakcı: bombacıdan önce atlar, genelde sektirmecinin üzerine veya önüne atlar. risk faktörü yüksek arkadaşlarını da devirebilir en baştaki zayıf halkayı da çökertebilir.

bombacı: takımın en güçlü halkasıdır. genelde ortamın en şişman insanıdır. ondan olan kazanır.
çok gerilir yakın düşer, eşeğin kuyruğuna ölümcül darbeyi indirir. beton gibi inişle eşeği devirir. havadayken de pantolonu yırtılır.

Uzakcı: bombacıdan önce atlar, genelde sektirmecinin üzerine veya önüne atlar. risk faktörü yüksek arkadaşlarını da devirebilir en baştaki zayıf halkayı da çökertebilir.

yastık : ortamın en ezik çocuğudur. üstüne atladıklarında fıtık olacağını düşünür genelde çelimsiz kimselerdir.

ilk kimin aklına geldi diye merak edilen şeyler

(bkz: müzik)

büyük harf izni yok ama nokta koymayınca auuav

Burası cinayet romanı gibi, çok saçma kurallar var. Effect ve site görünümü olsun kullanım kolaylığından tut görselliğe kadar instela daha iyi. Bu da sizin suçunuz değil, sözlük kimin elindeyse biraz emek harcarsa bir davanın kanatlarında gelişir. Ben instelladan geldim. Sizinde mesela yazarlarınız, açılan başlıklar, trolleriniz bizimkinden kat kat daha iyi, hareketlilik cok fazla.

uzun mesaja saatler sonra aynen yazan kız

Seni kırmadan kibarca siktir git diyen kızdır. Aslında siktir git dese bu kadar bozulmassın.

bir kelimeyle çocukluğunu anlat

Mahallede problemdin, ailede problemdim, okulda problemdim.

uzun mesaja saatler sonra aynen yazan kız

"Hadi konuşma bitsin sende sus artık" kelimesinin kısaltılmış hali.

ilişkide yapılan hatalar

açık açık anlatayım.

bizler hiçbir şeyin dozunu ayarlayamıyoruz. ya cok sevip sıkıyoruz ya cok kıskanıp boğuyoruz. her şeyde böyle ama.
duyguların kölesi oluyoruz, gözlerimiz kapalı bodoslama dalıyoruz abi. herhalde duygularını bu kadar çoooooooook yoğun yaşayan bir millet daha yoktur. abartmayı seviyoruz biraz neyse bir örnekle anlatayım.

adam kızdan hoşlanıyor ama ulaşılması zor olduğunu düşünüyor. daha sonra ona kavuşuyor ilişkinin ilk haftaları bir resmiyet havasında birbirlerini tanımakla geçiyor. erkek bir zamanlar ulaşılması zor olduğunu düşündüğü kızın elini tutuyor. kızla sevgili olmasıyla birlikte ikinci hafta şoktan kurtuluyor bu kez kendinin çok büyük bir iş başardığını düşünüyor tabi bu ona kendisinin ne kadar güçlü biri olduğunu anımsatıyor. sonuçta ona göre zor biriydi. üçüncü hafta sevgili olmadan, kızla eğer sevgili olsam ona şunu yaparım, bunu söylerdim... evet sevgili olduktan sonra da büyük bir heyecan ve tutkuyla tüm hünerlerini sergiliyor. kız tabi şok oluyor bizim delikanlıya bağlanıyor, hoşuna gidiyor sonuçta ve bağımlılık yapıyor kaçınılmaz olarak. başlıyor tabi telefon trafikleri ne mi oluyor bizim erkek ulaşılması zor olduğunu düşündüğü kızı biraz daha normalleştiriyor. normal olduğunu bildi ya ne yapacak erkek sonuçta beden istiyor kafasında böyle bir düşünce yok ama tamamen ruhen gelişiyor her geçen gün biraz daha yaklaşıyor. yaklaşmak istiyor. dudaklardan mı başladı, ikinci gün göğüsler, üçüncü gün başka bir boyut derken kız bir zamanlar onun için zirvede uçuşken bir anda basit biri olarak geliyor. zevk yok, sıradanlık bayıyor nerede o ilk günler. erkek olduğum için biliyorum en azından bildiğim kadarını anlatabilirim. benden daha çok yaşamış, bu konuda master yapmış arkadaşlar illa vardır. ee ne yapacağız peki ; kendini bil, gerçekci ol, hesapsız sev. kimseyi gözünde büyütme ne o dev ne sen cücesin. ve kimsenin her şeyi olmaktan başlama. eğer başlarsan gideceğin yer hiçbir şey olmamak olur, sıkılır, sıkarsın. hiçbir şeyi olmamaktan başlarsan eğer gideceğin yer her şeyin olmak olur. her gün başka bir kadın tanırsın. bir kadın da birçok kadın tanımak ve hiçbir şeyi olmamaktan başlarasan hep merak edersin sonunu...

ölümden korkmak

kendi acıma katlanabilirim ama insanlar ölüyor, tanımadığım insanlar ölüyor. her ay neredeyse 30, 30 gidiyoruz. sıra bizede gelicektir. bu kadar acı yetmiyormuş gibi herkes birbirine hakaret, kendisinden olmayanı hor görme, bencillik insanların kalplerine yapışmış. sözlüklerde bile acayip bir ötekileştirme var kimse kendinden olmayana tahammül edemiyor. ölüyoruz lan ölüyoruz. şu küçük bedenlerimizin icinde arzularımız bile koca dünyaya sığmıyor. Otobüse sabah bindiğimde herkesin surat beş karış insanlar sanki mecburiyetten yaşıyor. Ölümden korkmak mı, bu ülkede doğanlar zaten bedelini ölümle ödüyor neyin korkusu bekliyoruz işte sıramızı. Her geçen gün biraz daha
eriyoruz.