bugün

entry'ler (95)

sözlük yazarlarının en son aldığı kitaplar

haruki murakami - 1q84

roboski katliamı

vahşileşen insanların neler yapabileceklerinin kanıtıdır. bu vesileyle hatırladım:

albert camus demişti; "insanların geleceğe kapalı yaşamaları ilk kez bugün olmuyor elbet. Ama, insanlar eskiden konuşarak bağrışarak bu duvarı aşarlardı. Kendilerine umut veren başka değerleri yardıma çağırırlardı. Bugün kimse konuşmuyor (eski söylediklerini yineleyenlerden başka), çünkü, dünyayı sürükleyen kör ve sağır güçler, öğütleri, haber vermeleri, yalvarıp yakarmaları dinleyeceğe benzemiyor. Şu son yıllarda gördüklerimiz bizde bir şeyi kırdı. Bu şey, insanın güvenidir; o güven ki, insanlığın dilini konuştuk mu bir başkasından insanca karşılık göreceğimize inandırırdı bizi. Gözlerimizin önünde yalan söylediler, insanı küçülttüler, öldürdüler, sürdüler, işkencelere soktular. Ve hiç bir kez, bunu yapanlar, yaptıklarının kötü olduğuna inandırılamadı. Çünkü, kendilerine güveniyorlardı. Çünkü, soyut bir kafa, yani bir ideolojinin adamı başka bir şeye inandırılamaz."

roboski katliamı

katliamdır. vahşettir. insanlık tarihinde kapkara harflerle yazılmış bir utanç vesilesidir.

hatırlanacaklar.

katlettikleri çocuklarımızı suçlayanları, onlar kaçakçıydı diyenleri hatırlayacağız.
en büyük erdemleri padişahlara keşmerlik edenleri hatırlayacağız.

tıpkı "çırak" sevicilerin dillerine pelesenk ettikleri "ama asıl suçlu başkalarıdır" temalı cümlerlerini hatırlayacağımız gibi...

roboski katliamı

konu çoğu daha çocuk 34 masum insanın savaş uçaklarıyla katledilmesi... hükümetin anlı şanlı bakanları ve apoletleri büyük beyni küçük generaller, haberciler "ama onlar kaçakçıydı, yargılanacaklardı zaten" demeye getirdiler.yaramıza bir de aşağılanmayı eklemek istediler zahir.
(bkz: yaraya aşağılanmayı eklemek)

roboski katliamı

çocuklarımızı öldürdüler ve bundan büyük zülmü tanımlayamıyorum. hafzalam izin vermiyor buna. ancak ağıt yakabiliyoruz. mevlana'nın ağıtı gibi;

padişah bu acıyı duysaydı;
göz gece demez gündüz demez ağlardı,
gökler yıldızlara, güneşle, ayla
gece demez gündüz demez ağlardı.
padişah bakardı ününe,
tacına, tahtına, tolgasına, kemerine,
gece demez gündüz demez ağlardı.

Zaloğlu bu zülmü görseydi,
ecel bu çığlığı duysaydı,
cellâdın yüreği olsaydı;
Zaloğlu savaşa, yiğitliğe ağlardı,
ecel bakardı kendine ağlardı,
cellât, yüreği taş olsa, ağlardı.

roboski katliam emrini kim verdi

devletleşmiş hükümet verdi verdi.

çoğulcu demokrasi

radikal demokrasinin liberalize edilmiş halidir.

devletin haraç kesmesi

devletin vergi alması.

ismail beşikçi

namı değer bilimin namusu.

günü en iyi anlatan şarkı

sezen aksu; geçer.

para

karl marks'a göre evrensel fahişe.

unutulmayan fight club replikleri

Lanetlenmeyi ve affedilmeyi boşverin, bizler Tanrının sevmediği çocuklarıyız.

unutulmayan fight club replikleri

Sizler özel değilsiniz,
Sizler güzel yada eşi benzeri olmayan
Kar tanesi de değilsiniz,
Sizler işiniz değilsiniz,
Sizler paranız kadar değilsiniz,
Bindiğiniz araba değilsiniz,
Kredi kartlarınızın limiti değilsiniz,
Sizler iç çamaşırı değilsiniz,
Sizler her şey gibi çürüyen birer organik maddesiniz...

unutulmayan fight club replikleri

Bırakın evrilelim; herşey düşeceği yere düşsün.

unutulmayan fight club replikleri

Sahip oldukların, sana sahip olur.

sözlük yazarlarının askerlik yaptığı yerler

(bkz: tuzla piyade okulu)

koma civaken kurdistan

(K)ürtleri (C)ezaevine (K)oyma. trajik bir siyaseten katl hamlesi. tarihin en büyük siyasi soykırım operasyonu. böyle giderse dışarda kürt kalmayacak. korkarım bir gün ferman akp'nin dağlar bizimdir dedirtecektir.
(bkz: yaşasın zalimler için cehennem)

kamusal alan

yunus emre'nin diliyle kamu alemdir.

milliyetçilik

halkların çocukluk hastalığıdır. tedavi edilmez ise sonuçları kalıcı ve korkunçtur. allah düşmana bile vermesin.

abdülmelik fırat

Ferzende Kaya nın kaleme aldığı anılarda Abdülmelik Fırat, 2 yaşında sürgüne gittiği yılları şöyle anlatıyor:

1935 te ailemiz ikinci sürgüne tabi tutuldu. Ben iki yaşındaydım. Tabiî ben o yılları, sürekli dinledim annemden, babamdan. Daha sonra sürgüne giderkenki halimi bir fotoğrafta gördüm. Sürgüne gönderildiğimiz gün bir hâtıra fotoğrafı çekilmiş; ben iki yaşındayım, entarim var ve ayağım çıplak. Böyle çıplak ayaklarla, perişan durumda bizi tekrar sürüyorlar. Bu sefer Erzurum dan, Trakya ya sürüyorlar. ilkin Edirne nin Vize ilçesinin Sergen ve Midye köylerine verilmişiz. Sonra amcamlar itiraz etmiş; "Biz hepimiz akrabayız, kardeşiz, amca çocuklarıyız, bizi bir araya verin' diye. Kabul etmemişler ve bizi ikiye ayırmışlar. Uzun bir süre sonra da Sergen'de toplamışlar.