bugün

entry'ler (463)

neşet ertaş

bu ülke, hep hoyrattır ya ona gönül veren, hizmet eden evlatlarına karşı...
ona da ayrıcalık yapmadı; hakkını yedi, kadrini bilmedi.
türküleri ortalığı inletirken o açtı. başını sokacağı tek göz eve muhtaçtı. türkiye’de korsanlar sazının rantını yerken o, gurbete gidip almanyalarda düğün çalarak aradı ekmeğini... unutturdu kendini...
30 yıllık inzivadan hayata, gurbetten yurda dönmesi, iki adam sayesindedir:
biri onu ikna eden bayram bilge tokel...
diğeri türkülerini korsanlardan kurtarıp onu telifle tanıştıran hasan saltık...
ömrünün son deminde biraz yüzü güldüyse, kısmen onlar sayesindedir.(alıntı. can dündar)
tek kişilik orkestra, müzik fakültesi..baba-oğul tescilli dünya hazineleri; onlarla aynı yüzyılda yaşamış olmaktan onur duyuyorum.
baba sensiz yaşamak zor imiş meğer nur içinde yat..

mehmet akif ersoy un çocukları

MEHMET AKiF ERSOY Ailesinin Başına Gelenler.. iŞTE BU KADAR SAHiP ÇIKIYORUZ...
24 Mayıs 2010, 19:45
Mehmet Akif’e ailesine reva görülen hayatı hatırlatalım istedik. Kuru sevginin anlamsız olduğunu. vefasızlığın yüzsüzlüğümüzle yüzleşemediğini görelim istedik.

istiklal Marşı Şairi, dava ve fikir adamı Mehmet Akif Ersoy’un çocukları bütün hayatlarını büyük bir yoksulluk ve sefalet içinde geçirerek göç ettiler bu dünyadan…
istiklal Marşı Şairi, fikir ve dava adamı Mehmet Akif Ersoy’un çocukları uzun yıllar yokluk ve sefalet içinde yaşadıktan sonra bu dünyadan göçtüler. Yıllardır şiirleri okunan, fikirleri savunulan ve örnek bir şahsiyet olarak gösterilen Mehmet Akif’in çocuklarına sahip çıkılmaması ise manidar bulunuyor.

Mehmet Akif’in ismet Hanım’la evliliğinden Cemile, Feride, Suad, Emin ve Tahir isimli beş çocuğu bulunuyordu. Mehmet Akif’in büyük oğlu Emin Ersoy askerlik görevini yaptığı sırada, koğuştaki arkadaşlarına Kur’an okuyup tefsir ettiği gerekçesiyle Divan-ı Harbe verildi. Tutuklanan Ersoy, çavuş arkadaşının yardımıyla askeri cezaevinden kaçarak, o dönemde Fransız manda yönetimindeki Kırıkhan’a kadar geldi. Kırıkhan’da yakalanan Ersoy ve arkadaşı Türkiye’ye iade edildi. Cezasını çeken talihsiz adam uzun yıllar yoksulluk içinde yaşadı. Bunalım içinde yaşadığı bir gün solcu yazar Çetin Altan’a kadar giderek yardım isteyen Emin Ersoy, olaydan kısa bir süre sonra Beşiktaş’ta bir çöp kutusunun yanında ölü bulundu.

Kızını evden atmaya kalktılar

Babası Mehmet Akif’in emekli maaşıyla geçinen küçük kızı Suat Ersoy da 1991 yılında üzücü olaylarla karşılaştı. Kızları Ferda ve Selma Argon’la birlikte Beyoğlu’nda yaşayan Suat Hanım evden atılmak istendi. Bu üzücü olayın gazetelerde yer alması üzerine dönemin Başbakanı Turgut Özal, Suat Hanım’a Halkalı’da bir daire tahsis etti. Ancak ekonomik sıkıntılar ailenin yakasını bir türlü bırakmadı. Evini satmak zorunda kalan Suat Ersoy Hanım, Kadıköy’de Vakıflara ait döküntü ahşap bir eve taşındı. Suat Ersoy hanım bu evde zor günler yaşadıktan sonra yaşama veda etti.

Cenazesinde kimse yoktu

Mehmet Akif’in küçük oğlu Tahir Ersoy ise tercüman olarak çalıştıktan sonra emekli oldu. 2000 yılında da karaciğer ve kalp yetmezliğinden vefat etti. Emekli maaşı yeterli olmadığı için Ankara’da SSK’ya bağlı bir hastanede tedavi edilen Ersoy, daha sonra istanbul’a getirilerek, Esma Hatun Hastanesi’ne yatırıldı. Ancak hastalık iyice ilerlemiş olduğundan tedavi sonuç vermedi ve Tahir Ersoy hayata gözlerini kapadı. Tahir Ersoy’un cenaze törenine ise ne yazık ki çok az insan katıldı.

imdadına yetişemedik

Kitabevi Yayınları’ndan çıkan “Ali ilmi Fani’nin Rıza Tevfik’e Mektupları” isimli kitapta Akif’in oğlu Emin Ersoy ile ilgili bir anekdot yer alıyor. Akif’in yakın arkadaşlarından Ali ilmi Fani bir gün bir mektup alıyor. Mektup Kırıkhan hapishanesinden geliyor. Yazan Akif’in büyük oğlu Emin Ersoy’dur. Akif’in Mısır’da yaşadığı bir dönemdir. Kırıkhan ise o dönemde Fransız manda yönetimindeki Hatay’a bağlıdır. Ali ilmi olayı şöyle anlatıyor:

“Akif’in oğlunun başına gelen felaketten tabii haberimiz yok. Bir gün elime Bereketzade Cemil Beye hitaben yazılmış bir mektup tutuşturuyorlar. imzaya baktım, ‘Kırıkhan hapishanesinde mevkuf Mehmet Akif Beyin mahdumu Emin.’ içini okudum. Diyor ki: ‘Kırklareli’nde vazife-i askeriyemi ifa ediyordum. Arapça bildiğim için ara sıra arkadaşlarıma Kur’an okur, ayetleri tefsir ederdim. Bu hareketim irtica mahiyetinde görüldü. Divan-ı Harb’e tevdi olundum ve tevkif edildim. Tevkifhaneden şimdi benimle beraber bulunan çavuşumun delalet ve himmetiyle firar ettik. istanbul’a geldik, ordan bir vapura atladık. Mersin’e çıktık. Mersin’den yaya olarak Antakya’ya gelirken yoldaki karakolhanedeki jandarmaar halimizden şüphelendi, pasaportlarımız olmadığından her ikimizi de Kırıkhan kazasına gönderdiler. Şimdi bizi Türkiye’ye iade edecekler. imdadımıza yetişiniz.’ Maalesef imdatlarına yetişemedik, çünkü mektup yazılıp elden ele bana gelinceye kadar günler geçmiş, kendileri de hududu aşmıştı. Bilmem ne ceza verecekler? Akif Bey’e yazmadım. Çocuğunki divanece bir harekettir. Asker koğuşunda Kur’an tefsir olunur mu? Bugünki inkilab rejiminden bu derece gafletin manası ne? Zavallı Akif Bey refikasıyla beraber kendi canlarının derdiyle uğraşırken yeni bir bela ile karşılaşıyor. Kimbilir ne kadar müteessir olacak.”

ATAM iZiNDEYiZ,BIRAKTIĞIN DAVA'NIN PEŞiNDEYiZ! sayfasından alıntıdır..

neşet ertaş

kulisteyiz. neşet heyecandan titriyor. bir duble rakı vermeye yeltendim, istemedi. "hasan, bizimkiler dışarda mı?" diye sordu. sanıyor ki konsere sadece istanbul'da yaşayan kırşehirliler gelmiş. "abi yok" dedim, "bak şu perdenin kenarından, kimler var." üniversite öğrencilerini, her yaştan insanı, o tıklım tıklım kalabalığı görünce istedi, önce kabul etmediği o dubleyi.

bir de, "senden bir ricam var, bizimkiler, bir ceplerinde konyak şişesi, bir ceplerinde tahta kaşıklar dışarda bekliyorlardır. garibanlar bilet alacak parayı bulamamıştır. , benim paramdan kesin, garipleri içeri alın" dedi. kapının önüne çıktım, 80-100 kişilik bir grup, aynen onun dediği gibi çimenlerde oturuyor. zaten konser de, onlar içeriye girdikten sonra başladı esas.

şener şen'le arif keskiner de oradaydı. kırşehirliler kaşıklarla oynamaya başlayınca, korumalar engellemeye çalıştı önce. şener'le arif korumaları devreden çıkarınca, neşet'in de keyfi yerine geldi. işte o konserle yeniden barıştı türkiye'yle. bir yandan albümler, bir yandan türkiye'nin her yerinden konser teklifleri... buraya yerleşme kararı aldı sonunda.
hasan saltık (ot dergisi 7. sayı)
özledk baba..

soghan

11. Nesil yazar hoş gelmiştir , sözlüğe katkıları olacağı na ınandığım mert dürüst yazar.

yaran fıkralar

Ayna yeni icad edilmişti .
Adam bir ayna aldı baktı,
ölen kardeşi sandı sarıldı yattı.
sabah avradı gördü usulca aynayı aldı
kendısı baktı
- ulan herıf bu kaltaklamı aldatıyosun beni.
dedı ve aynayı aldiği gıbı kadıya koştu
-kadı efendı kocam benı bir kaltakla aldatıyor
kadı söze girdi
-kızım nerden bılıyosun ?
kadın uzulmeklı bır halle aynayı uzattı .
-kadı efendı bak da gör ;
kadı aynayı aldı baktı hayret ettı
-kızım bu kaltak a
değil gavvata benziyor.:)

polisin dağıttığı topu kesen onurlu kürt çocuk

Yediği çanağa sıçmak..

neşet ertaş

Soğuk Ankara gecesinde neredeyse sabaha karşı, müzisyen arkadaşlarımla birlikte Samanpazarı yokuşunu çıkıp deveci hanlarından birisine girdik...

Alt kata develeri koymuşlardı...

Tahta merdivenlerden çıktık...

Tahtaların aralıklarından develerin kulakları gözüküyordu...

Üst katta geniş bir odaydı, dört bir yanında halı örtülü divanlarla, eski bir bey konağıydı sanki...

Odanın baş köşesinde sadece tek başına bir adam, üzerine paltosunu almış, köşeye büzülmüş uyuyordu...

Yanında sazı vardı...

*

Üniversitenin henüz birinci sınıfındaydım, gurbete alışamadığım, burnuma çok uzaktaki evimizden yemek kokularının geldiği günlerdi...

Müzisyen olarak çalıştığım barın yetişkin müzisyenlerinin peşine takılmıştım...

Bir evliyayı ziyarete gider gibiydiler...

Odaya girip köşedeki adamın uyuduğunu görünce, birbirlerine “susun” işareti yaptılar...

Kapının hemen girişine sıralanıp sessizce oturduk...

Ben öksürdüm...

Dört bir yandan “sus” işaretleri geldi...

Bir daha öksürdüm...

Köşedeki adam uyandı, gelenler olduğunu görünce telaşla toparlandı, elini göğsüne koyarak “Hoş geldiniz beyler ağalar” dedi...

Biraz sonra sazını aldı...

Ve söyledi:

“Zahidem kurbanım nolacak halim?.. ”

*

O sesi hiç unutmadım...

Canım yandığında...

Hani yüreği alev aldığında insanın...

Ankara sokaklarında gözlerimi silerek çaresiz kendimi aradığımda...

içimde o türküyü söyledi bana...

Köşedeki adam...

*

Dün Neşet Ertaş öldü...

Ozan öldüğünde sevdası nereye gider?..

*

Deve hanından girdim içeri yine...

Dört bir yanı halı örtülü divanlar... Köşedeki adam gözlerini açıp elini göğsüne bastırarak selam verdi...

Ben sormadım bu kez...

O söyledi:

“Zahidem kurbanım nolacak halim?.. ”

Bekir Coşkun/Cumhuriyet

arif sağ ın neşet ertaş ı çekememesi

Hiç okula gitmemiştir Neşet Ertaş ama fahri doktora almış ve UNESCO tarafından 'Dünya Yaşayan Kültür Hazinesi' ilan edilerek korunmaya alınmıştır. Sağlığında kıymetini bilmeyenler, ölüsünden pirim yapmaya çalıştıkça sinirleniyorum. Dün, televizyon ekranlarına çıkan ve Neşet ustanın büyüklüğünden söz eden Arif Sağ, çok değil, birkaç yıl önce iTÜ Konservatuvarı'nda misafir hocalık yaptığı dönemde, Neşet Ertaş'a 'fahri doktora' unvanı verilmesi gündeme geldiğinde rest çekmiş, "Bu cahil adama doktora verirseniz istifa ederim" demişti. Neyse ki kıymet bilen akademisyenler, Sağ'ın bu sözlerine itibar etmemiş ve fahri doktora verilmişti...
kaynak:Şebnem Bursalı

(Yeni Asır, 26 Eylül 2012)

sözlük yazarlarının şu an ihtiyacı olan şeyler

Yar dan ayrı düştük !
neredesın? neşet baba..

neşet ertaş

Parası olmayan , gönül biriktiren , insan velisi ,rakı'yı sarhoş eden , sazı ağlatan, ozan..
yarin aşkıynan döndüm şaşkına
arada icerdim yarin aşkına
canan acımaz mı garip dostuna
bunu da iceriye alın dediler...
Allah gani gani rahmet eylesin.

neşet ertaş

Bu ülke, hep hoyrattır ya ona gönül veren, hizmet eden evlatlarına karşı...
Ona da ayrıcalık yapmadı; hakkını yedi, kadrini bilmedi.
Türküleri ortalığı inletirken o açtı. Başını sokacağı tek göz eve muhtaçtı. Türkiye’de korsanlar sazının rantını yerken o, gurbete gidip Almanyalarda düğün çalarak aradı ekmeğini... Unutturdu kendini...
30 yıllık inzivadan hayata, gurbetten yurda dönmesi, iki adam sayesindedir:
Biri onu ikna eden Bayram Bilge Tokel...
Diğeri türkülerini korsanlardan kurtarıp onu telifle tanıştıran Hasan Saltık...
Ömrünün son deminde biraz yüzü güldüyse, kısmen onlar sayesindedir.(alıntı. can dündar)
Tek kişilik orkestra, müzik fakültesi..Baba-oğul tescilli Dünya hazineleri; onlarla aynı yüzyılda yaşamış olmaktan onur duyuyorum.
baba sensiz yaşamak zor imiş meğer nur içinde yat..

neşet ertaş

inci sözlük te küfür yememiş tek şahsıyet ..
Gittim baktım denetledim geldim.
ve sanat makamını "galaksimizin tezenesi" olarak yükseltmişlerdir..
gözlerinden öpüyoruz..

deniz baykal

Biz susalım pankartlar konuşsun..


hatay'daki akp mitinginde baykal'la ilgili bir pankart .
http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=211442

feminizm tek kelimelik açıklaması

Koca bulana kadar susmam..

yaran youtube yorumları

Neşet ertaş ibo şow.
http://www.youtube.com/watch?v=ljfA_txPr0M
yorum
Amina soktumun tatlisesi dalga geciyo adamla.
Bir Imparator olup PIC olmaktansa onurlu bir HIC olmayi terci ederim. neset ertasin yaragini ye .
magra da dogmus burda dalga geciyo kiroo
noktasına virgülüne dokunmadım ..:)

neşet ertaş

Özledik!

Sen ağladın canım ben ise yandım
Dünyayı gönlümce olacak sandım
Boş yere aldandım, boş yere kandım
irengi gözümde solan dünyada
Ah yalan dünyada yalan dünyada
Gönlümüz hep seni arıyor baba , neredesın sen?

neşet ertaş

usta be.. biliyor musun senin hakka vuslat olduğun gün ben sevgilimden ayrıldım. ama senin acın onun acısını unutturdu.. usta, türkülerin dert ortağımdı benim.. o vefasızın dili var ama yarama merhem olacak söz söylemez.
mekanın cennet olsun ustam...

osho

Kendine karşı dürüst olmayı unutma. Nasıl ? Üç şeyi hatırlamak gerekiyor!

Bir , ne olman gerektiğini sana söyleyenleri asla dinleme : kendi iç sesini dinle , sen nasıl olmak istiyorsun ? Yoksa hayatın harcanır gider .

iki , maske kullanma - bedeli ne olursa olsun dürüst kal . Öfkeliysen öfkeli ol. Öfkesini bastıran insanın bedeninde blokajlar oluşur . Öfke iki noktadan , tırnak ve dişlerden boşaltılır . Uzun süre öfkesini bastıran insanlar daha çok yer , daha fazla sigara içer , daha fazla konuşurlar ; çünkü bir şekilde enerjiyi birazcık boşaltabilmek için çenelerinin çalışması gerekir . Ve öfkeli insanların elleri çirkinleşir , yamuklaşır . Herhangi bir şeyi bastırırsan bedende o duyguya karşılık gelen yer etkilenir . Ağlamak istemiyorsan gözlerin parlaklığını yitirir , çünkü gözyaşı gereklidir . Unutma , içten gelerek gözyaşı dökemezsen , gülemezsin de , çünkü bu diğer uçtur . Gülmek istiyorsan gül ,yüksek sesle gülmenin ters bir tarafı yok .

Üçüncüsü , sahici olmaktır ; şimdiki zamana sadık kal , çünkü tüm yalanlar ya geçmişten yada gelecekten içeri sızar . Geçen geçmiştir , üzerinde durma , bunu bir yük gibi taşıma . Gereksiz yere gelecekle uğraşma , yoksa gelecek şimdiki zamanı ele geçirip yok eder ve henüz olmayanlar olmamıştır . Şimdiye sadık kal , işte o zaman sahici olacaksın . Şimdi burada var olmak , sahici olmaktır .

Osho...

neşet ertaş ın doğru dürüst bir tane şarkısı yok

Karması , "minübüs şöförü" olan yazar arkadaşımızın araştırma cı , yazar kımliği ıle ortaya attığı söylem ..
ülkemızın seçkin yazarları bunu algılayamamıştır..
gazoz kapağından madalya verılmesini teklıf edıyoruz sözlüğe..

Ahmet Hakan : Neşet Ertaş öldü. bir devir kapandı.

Elif Şafak : Türkiye'nin yetiştirdiği en özel sanatçılardan birini kaybettik, tüm sevenlerinin başı sağolsun. Neşet Ertaş'ı rahmetle anıyoruz.
Mustafa Ceceli ;: Neşet Ertaş... Türküler öksüz kaldı...

Bülent Arınç : Bozkırın Tezenesi bil ki; sazınla, sözünle öyle temiz bir hatıra bıraktın ki “gönlümüz hep seni arayacak”.Ancak bugün “gönül dağımız” onun yokluğu ile “yağmur yağmur boran” oldu.Devasa bir yüreğe sahip büyük bir sanatçıydı. Ancak O hep mahzun, mahcup ve mütevazi çehresiyle gösterdi kendisini.Çünkü onda aşıklık istidadı vardı, derununda hep “Leylası”ndan kalma büyük bir sevdanın ateşi yanardı.Türküleri ile “gönülden gönüle” giden bir yol açmayı başarmıştı. Hep gönlünden konuşur ve yalnızca gönüllere sesleniyordu.Karacaoğlan, Emrah ve Yunus tadındaki sözleri ile bizi de bizden alıp o çok derinlerimizde saklı olan uzaklara götürüyordu.En ıssız ve ücra duygularımız onun bozkırın toprağı gibi kavrulmuş çığlığı ile ayaklanıyor, harekete geçiyordu.Her bir vuruş aynı zamanda, yüreklerimizin ve ruhumuzun da bam teline dokunuyordu.
Sazı ile baş başa kaldığında Onu seyretmeye doyamıyordum. Adeta kendisinden geçiyor, sazının her bir teli ile bir başka aleme akıyordu.Onun karakavruk yapısı Anadolu bozkırının bir haritası, türkülerindeki çığlığı ise bu ülke insanının yürek yangını gibiydi.
fazla söze hacet varmı daha?

neşat ertaş ın türküleri yasaklanmalı

Derhal cumhurbaşkanı , başbakan , anayasa mahkemesı başkanı , birleşmış milletler kültür örgütü unesco , istanbul teknık üniversitesi , türkü sevenler ,türk halkının büyuk çoğunluğu
haberdar edilmeli böyle bır ayrıntıyı gözden kaçırdıkları için, esefle kınanmalı ! neşet ertaş türkülerinin dınlenmemsı sağlanmalı..
iskender pala ve nil karaibrahımgıl ın elıne saz verılmelı hadi çal bakalım bebeğim denmelıdır..
insaf dıyoruz , reklamını daha başka boyutlarda yapsınlar dıyoruz kınıyoruz ,
neşet baba'nın manevi huzurunda onlar adına bız özür beyan edıyoruz..