bugün

italo calvino

sıkıcı bir biyografi başlığı değil. yazarı tanıtabilecek ufak alıntılardan ibaret.

ikinci dünya savaşı'nda direnişçiler arasında saf tutan, gazetecilik ve yayıncılık yapmış küba doğumlu, italyan yazar.

ikiye bölünen vikont, ağaca tüneyen baron, varolmayan şövalye kitaplarıyla adını tüm dünyay duyurdu.

ve beni etkileyen şu yorumları, okunasıdır.

"hemingway'i severim. yalınlık, duruluk, mutluluk ve hüzündür.
çehov'u severim çünkü gittiğinden daha öteye gitmez.
conrad'ı severim, uçurumda yolculuk eder ve düşmez aşağıya.
manzoni'yi severim çünkü bir süre öncesine kadar nefret ediyordum.
gogol'ü severim çünkü kötülükle ve ölçüyle deforme eder.
kafka'yı severim çünkü gerçekçidir.
pavase'yi severim çünkü dostum.
maupassant'ı severim çünkü yüzeyseldir.
fitzgerald'ı severim çünkü halinden memnun değildir.
radiguet'i severim çünkü gençlik dönmez bir daha.
svevo'yu severim, yaşlanmak da gerekecek bir gün.
bir de ıtalo calvino'yu severim yaşadığım her gün."

ve bir kaç sözü daha:
"resmi belgelerimizin din bölümünde hiçbir şey yazmazdı. küçüklüğümden itibaren tek bir şey tembihledi ailem bana: etiketleri kendin yapıştır, başkalarının seni belirlemesine olanak verme."

"düşüncenin değiştiremediklerini, idamların, kitapların anlatamadıklarını silahların belirlediği bir dünyada yaşamak zorundaysak, kendime bir yöntem bulmak zorundaydım. ben yazdım. ailemin yüzkarası, tek edebiyatçısı oldum."

"balzac, dante, cervantes, shakespeare... okumak ne kadar geride kaldığımı hissettirdi bana daima. hep yakalamam gereken bir trenin arkasındaymışım gibi yaşadım hayatı. trenin istasyonları yoktu oysa."

"en büyük özgürlüğün en sıkı disiplinden doğduğunu savunan bir gruptuk. inatçı, törensiz ve bazen ciddiydik. bizde eğlenmek asıl hedefti, bu da zekamızı tetikleyen tek dopingti."