bugün

oğuz atay a mektup

hocam,

yazmıyordum ne zamandır sana, ama aman sakın zaman nedir diye sorma şimdi bana, zira sıkıldım, lost izlemiş yeni yetmelerin, olamamış zaman tartışmalarından. hem en güzel tanımı jorge luis borges vermemiş miydi zamanında kısacık minimal öyküsünde; "siyah pelerinli adam merdivenlerden çıkıyordu, ve ayak sesleri yankılanıyordu: tik tak, tik tak ...", zaman budur işte oğuz abi bana göre, gerçi benim hayatımda öyle pelerinli gizemli birileri olmadı pek.

neyse konu dağılmadan geri döneyim hemen, ki çok pis konu dağıtırım biliyorsun beni abi. şu hayatta ki amacım entropiyi arttırmak belki de, ama şimdi diyeceksin ki entropi sabittir kapalı sistemde. hocam, evren kapalı sistem olsa bu kadar giren çıkan olur muydu. ne hayatlarımız ne evren kapalı sistem değil, zaten kapalı sistem dediğin, güzel sistem, huzurlu sistem.

abi mesela şimdi sokağa bak, ya da bir bara bak, ya da herhangi bir sosyal ortama, abi oralar açık sistem işte, giren çıkanın haddi hesabı yok, huzur yok, ama ev öyle mi oğuz abi, yuva öyle mi, ev kapalı sistem, sen seçiyorsun kim giriyor, kim çıkıyor, dinginleşiyor kafan orada. hem bak ispatlarım da evin kapalı sistem olduğunu sana, şimdi düşün bak, oturma odasını topluyorsun, kesin orası toplu gözüksün diye yatak odasına eşya yığarsın, orası dağılır, ya da balkonu toplarsın, mutfak dağılır, mutfağı toplarsın, balkon dağılır. abi gördün mü bak evde entropi sabit, demek ki kapalı sistem.

benim de rolüm bu galiba abi bu hayatta, kendi etrafımdaki entropiyi arttırıyorum, böylece bir yerlerde düzenler kuruluyor, bir yerlerde birileri düzenli hayatlarına başlıyor. günah keçisi olmuşuz evrenin be hocam, entropi bile gülmemiş bize.

aslında patlıcan sevgimden bahsedecektim, konu dağıldı.

artık bir daha ki sefere.

eksper-i mental