bugün

okullardaki eğitsel kollar çilesi

öğrencilerin okul içinde abidik kubidik işlerde görev alması ve bu görevlerden çeşitli bilgi ve beceriler edinmesi, oynaması, zıplaması, sosyalleşmesi için; kısaca birey olabilmesi için omuzlarına bindirilen hafif görev ve yükümlülüklerdir.

çok harika kollar vardı yau.. mesela neler var bu eğitsel kollarda: beslenme kolu(diyetisyen olurlar), kütüphanecilik kolu(bilim adamı/kadını), bilim ve teknoloji kolu(astronot), kızılay kolu(yani), yeşilay kolu(greenpeace'ci), sivil savunma kolu(bodyguard), müzik kolu*, resim kolu(sanat adamı) vs. böyle gidiyor liste. yeni türeyen kollar da varmış, kardeşlerimden duymuştum; pulculuk kolu. ne güzel dünya valla! eğitsel kola bak, çapkınlık kokuyor! ne eğitsel.. akıbeti belli bu çocuğun.. erdal acar ne koluydu sanıyorsunuz??

amaaaa... bunların arasında, benim hayallerimi süsleyen beslenme koluydu! hoş ne kadar uğraştıysam da bir türlü beslenme kolu olamamıştım ya, içimde hep bi ukte olarak hayallerimde asılı kaldı.. hala bunun ezikliğini hissederim.. neyi cezbederdi bu kadar? neyi mi? ulan adamlar sınıf başkanından sonra ikinci otoriteydi sınıfta. * başkan yardımcıları her zaman arada harcanmıştır şimdi biribirimizi kandırmayalım. ama beslenme kolu öyle miydi? heyt be! ikinci teneffüs olduğunda gardiyan gibi dikilirlerdi kapıya da kimseyi dışarıya çıkartmazlardı! biraz faşist bir eylem ama bazen hocanın bile söz geçiremediği o sınıfı kontrol altında tutmak, hele o yaşta, her baba yiğidin harcı değildir. buradan aramızdaki beslenme kolu olan yazarları/okurları kutluyorum.. tabii işi hakkîyle yapabildilerse.

sınıftan dışarıya sadece birkaç kişi çıkabilirdi; onlar da kantinden beslenen* zengin çocuklardı. isimleri bile aklımda ulan! zeynep ve serdar.. ara sıra da duygu.. ne kin beslemişim lan! * onlar hariç herkes evden kızartma, zeytin, peynir ve domates ağırlıklı şeyler getirirlerdi. haftada bir gün börek getirebilene "bu da yakında kantinden alır." gözüyle bakılırdı, dışlanırdı bir nevi..

patates kızartması götürürdüm genelde, tabi o da ikinci tenefüse kadar o kabın içinde sertleşirdi, kaskatı kesilirdi o yağların arasında. yine de yerdim afiyetle. ekmek arası domates-peynir! var mı senin gibisi? *